Anılar içinde, yazarların-şâirlerin “yeri-yurdu” 85 yaşındaki Varlık...

Kendimi hep Varlık'ın yazarı olarak gördüm. Her ne kadar Memet Fuat'ın yönettiği Yazko Edebiyat'ta “gerçek anlam”da yazarlığım başlamışsa da, yazarlığımın “şekillendiği” yer Varlık dergisidir

19 Temmuz 2018 14:10

Kalemin Ucu-XLII

Varlık’ın Temmuz sayısında “Varlık 85 Yaşında” başlıklı bir dosya var. Derginin ilk sayısı 15 Temmuz 1933’te yayınlanmış. Epeyce bir zaman geçmiş, hele de bir edebiyat dergisi için. Dünyayı pek bilmem ama bizde 85 yıl aralıksız bir edebiyat-kültür dergisi yayınlamak hiç de kolay değil; yalnızca sürdürmek bile büyük başarı. Çok sayıda şâir, yazar Varlık’ı değerlendirmiş, ilişkisini, anıları kaleme getirmiş; Murat Batmankaya da bir “Varlık tarihçesi” yazmış. Varlık Yayınları, Varlık dergisi denince ilk önce aklımıza Yaşar Nabi Nayır geliyor. Yıllarca verdiği zihinsel, bedensel emeğiyle kültüre, edebiyata katkısı büyüktür.

Geçenlerde Metin Celâl de Varlık ile ilgili anımsadıklarını yazdı Cumhuriyet’te (“Varlık’la Geçen Yıllarımız”, 11.7.2018). Metin’in yazısını okuyunca ve de Varlık’ın 85. yaşı dolayısıyla ben de özellikle yazı kurulunda olduğum dönemi yâni Kemal Özer’in yayın yönetmeni olduğu ilk yılları, anımsadığım kadarıyla yazayım dedim. Çünkü seksenlerden doksana uzanan dönemin, yalnızca siyâsî-ekonomik değil, kültürel ve sanatsal açıdan da çok önemli olduğuna dolayısıyla bu dönemdeki Varlık’ın önemli bir işlevi, “yenilikler” ile birlikte yerine getirdiğine inanıyorum.[1]

***

Varlık dergisini, bilindiği gibi elli yıla yakın bir süre, yayınevinin de kurucusu olan Yaşar Nabi Nayır yönetiyor, ölümünden (1981) sonra kısa bir süre Konur Ertop çıkarıyor. Daha sonra yayın yönetmenliğini Kemal Özer üstleniyor (Şubat 1983-Mayıs 1990)[2]. Filiz Nayır Deniztekin de babasının ölümünden sonra yayınevinin başına geçiyor; kitaplarıyla dergisiyle günümüze kadar yayını sürdürüyor, sürdürmekte.

Varlık dergisinin 85'inci sayısı

Kemal Özer’in yayın yönetmeni olduğu dönem, siyâsî olarak Türkiye’nin en karışık, en çalkantılı dönemlerinden biriydi. 12 Eylül’ün baskısı uzun bir zaman sürdü. Bu dönemde Varlık dergisinde, “klasik çizgisinin” dışında çok önemli “yenilik”ler yapıldı; ve bu yenilikler dergiye bir ivme kazandırdı. Kemal Özer’den sonra yayın yönetmeni olan Enver Ercan, o dönemi şöyle değerlendiriyor:

“Kemal Özer’le birlikte ise yeni bir atağa geçti Varlık… (Kemal Özer) yazınsal duyarlıkla toplumsal duyarlığın kesişme noktalarının altını cesaretle çizmeye başlamıştı Varlık’ta.” (Cumhuriyet Kitap Eki, 14 Ağustos 2003)

Bu dönemde Varlık’ta Marksist estetik, sosyalist gerçekçilik gündeme getirildi; tartışmaya açıldı; bu konuda kuramsal yazılar telif ve çeviri olarak yayınlandı. (Özellikle Özdemir İnce, Aziz Çalışlar, Veysel Atayman’ın yazıları.) Marksist estetik sorunlarının tartışılması, şiir sanatının tartışılması, gerçekçiliğin tartışılması; alt başlıklarıyla, polemik ve eleştirilerle gündeme gelmesi, yalnızca bir iki yazının, bir iki sayının, bir iki dosyanın ürünü değildi. Bu dönemin kimliğini oluşturuyor, sözü geçen yedi yıla yayılıyordu. Kemal Özer’in bilinçli bir seçimiydi. 12 Eylül’ün sürdüğü dönemde bunu yapmanın ayrı bir güçlüğü vardı hiç kuşkusuz. Ayrıca Varlık, “12 Eylül”ün getirmek istediği “düşünsel ve sanatsal olan”a da muhalefet etti. Öte yandan yalnızca Varlık dergisi böylesine bir “misyon”u üstlenmemişti. Yarın, Bilim Sanat, bu tür konulara önem veren –ve de muhalefet eden– dergilerin başında geliyordu. (Bunların arasına Yazko Edebiyat, Yazko Çeviri dergilerini de katabiliriz.)

Varlık’ın o dönemine ilişkin, öne çıkan konularına da değineyim kısaca. Türkiye’de çok sık tartışılmasına karşın Bertolt Brecht farklı açılardan ele alınmaya çalışıldı. (Sanırım bu da Varlık için “yenilikler” arasında olmalı.) Eleştirel olarak ele alınmaya çalışılan “Yapısalcılık” için iki sayı yapıldı ve büyük bir yankı uyandırdı; ilk sayısı altı bin satmıştı, aklımda öyle kalmış. Bunları en iyi anımsayacak olan Varlık Yayınları’nın emektârı Enver Kavuk’tur; emekli olmuş, 35 yıl çalışmış. Bu iki sayının editörlüğünü ben yapmıştım; Filiz Nayır Deniztekin’in önerisiyle de kitaplaştırdım: Yapısalcılığın Eleştirisine Doğru (Varlık Yay, 1984); sağ olsun Murat Batmankaya da yazısında “unutulmaması gereken” diye söz etmiş.

Kuşkusuz bunlar, bu dönemde yapılan yayınlar gerekli miydi, gereksiz miydi; olumlu muydu, olumsuz muydu ayrı bir konu ama tüm bunlar Varlık için çok önemli bir “yenilik”ti. Özcesi, bu “yenilik”ler Kemal Özer’in yönetiminde olmuştu. Önemli de bir sayı var; hem de tartışma yaratan. Kemal Özer, kendi şiir anlayışının karşısındaki o dönemin bizim kuşak şâirlerine (Mehmet Müfit, Tuğrul Tanyol, Metin Celâl) yer verme, dosya hazırlatma hoşgörüsünü göstermişti. Yazı kurulunda bir tek ben karşı çıkmıştım buna! Kişisel olarak değil, arkadaştık hepimiz. Bence o zamanki derginin “tavrı” böyle bir “hoşgörü”ye uygun değildi. Nitekim hemen ardından bu sayıya ilişkin, yazı kurulunda yer alanlar saldırgan yazılar yazdı. (Daha sonra biz de Metin ile bir polemiğe girmiştik.)

Kemal ÖzerMetin Celâl’e de haksızlık yapıldığını belirtmeliyim; yazısında bu olaydan söz etmemiş. Kendisine yapılan saldırının yanıtına yer verilmemişti. Yâni doğal hakkı olan yanıt hakkını Varlık’ta kullanamamıştı. Başka dergide yayınlamak zorunda kalmıştı. Kemal Ağbi niye böyle yapmıştı, bunu çok anlamış değilim, ayrıntıları da pek anımsamıyorum. Üstelik ben de sonradan öğrenmiştim! Bir süre sonra da yazı kurulundan ayrıldım. Gerçi yazılarım hep sürdü. Kemal Özer’den sonra bayrağı devralan Enver Ercan da yazı, günlük ve şiirlerimi yayınladı.

Yine bellek kutumda kalan bir konu/mesele var. Konur Ertop derginin başına geçtiğinde derginin boyutlarını küçültmüş, dergiyi küçük boy dergi yapmıştı. Oysa Varlık yıllarca büyük boy olarak çıkmıştı. Anımsadığım kadarıyla da, bu biçim okurlar tarafından eleştirilmişti. Kemal Özer yayın yönetmeni olduğunda beni de yazı kuruluna çağırmıştı. O sırada YAZKO’da çalışıyordum, kurumda birkaç işe birden bakıyordum. Yazko Edebiyat yönetmeni Memet Fuat’tan, kooperatifin genel müdürü Mustafa Kemal Ağaoğlu’ndan izin alarak gittim. Kemal Ağbi’nin ilk söylediği derginin boyutunun eskiye, büyük boya döneceğiydi, neler yapacağını, bizden neler istediğini söylemeden önce. Dört-beş yıl sonra da bugünkü boyuta dönüldü. Enver de cilt biçimini, kapak kâğıdını, iç ve kapak tasarımını değiştirdi.

Bir kez de “Yaşar Nabi Şiir Ödülü” (1986) seçici kurulunda görev yapmıştım; o yıl kuşaktaşım Salih Bolat “Bir Afişin Önünde” şiiriyle oybirliğiyle ödülü almıştı. Kemal Özer, Şükran Kurdakul, ben; ama dördüncü üyeyi anımsamıyorum! Varlık’ta yayınlanan birçok yazım kitaplarıma girdi de; film festivali (İstanbul) sırasında on yıl tuttuğum ve sonradan Perdelerden Caddelere Dökülüvermiş (Çınar, 1995) adıyla kitaplaşan günlükler yalnızca Varlık’ta yayınlandı. Bu günlüklerin bir kısmı Kemal Ağbi’nin bir kısmı da Enver’in dönemindeydi.

***

Enver Ercan’ın yayın yönetmeni olmasıyla Varlık daha da atak bir dergi oldu, başka, yeni bir kimliğe büründü; ama bu yeni kimlik bana sorarsanız önceki dönemin üstüne inşa edildi. Zâten Enver Ercan da hiçbir zaman önceki dönemi yadsıyan bir tavırda bulunmadı; yaptığı yeniliklerle derginin ilgi alanını genişletti, daha hoşgörülü bir yelpâze çıktı karşımıza. Edebiyat-siyâset, edebiyat-toplum ilişkisi üzerine sayılar yaptı; çok sayıda yeni yazar, şâir ortaya çıkardı, ürünlerini ısrarla yayınladı ve üstelik bu “kurtlar sofrası”nda otuz yıla yakın bir süre de çizgisini bozmadan düzeyi düşürmeden dergiyi yönetti.

Enver ErcanYeri gelmişken “genel bir sorun olan” bir noktaya değinmek gerekir. Varlık yıllarca yaygın dağıtımla (sanırım Yay-Sat) dağıtıldı. Bir derginin gazete bâyilerinde olması çok önemlidir. Koşullar ciddî biçimde ağırlaştığı için epey bir yıl önce, yöneticiler Varlık’ın genel dağıtımından vazgeçti. Ancak, öteki kültür-sanat dergilerine yapılmıyorsa da (ki yapılmalı), Varlık gibi Türkiye’nin en eski edebiyat-kültür dergisine bir ayrıcalık gösterilemez miydi? Herhâlde Avrupa’nın da en eski edebiyat-kültür dergilerinden! Aslında bu bir “ayrıcalık” da olmaz. Varlığı nedeniyle Varlık’ın doğal hakkıdır…

***

Kendimi hep Varlık’ın yazarı olarak gördüm. Her ne kadar Memet Fuat’ın yönettiği Yazko Edebiyat’ta “gerçek anlam”da yazarlığım başlamışsa da; her ne kadar son yıllarda Varlık’ta çok seyrek yazıyorsam da, yazarlığımın “şekillendiği” yer Varlık dergisidir. Belki de Yazko Edebiyat’ın kısa ömürlü oluşundandır bu düşünce. Ama Varlık, benim gibi birçok yazarın “yeri-yurdu” oldu. Bu özelliğini çıkış tarihinden beri hep koruduğunu görüyoruz, hâlâ da koruyor. Belki de “varlığını” kesintisiz sürdürmesinin en büyük nedeni de bu.

Yaşar Nabi Nayır, Konur Ertop, Kemal Özer, Enver Ercan ve şimdi de bayrağı, bir süre önce devralmış olan Mehmet Erte. Yıllarca yazdığım, bir süre yazı kurulunda yer aldığım dolayısıyla küçük bir katkım olan ama bana katkısı çok büyük olan Varlık’a nice yıllar...

 

 

 

 

[1] Varlık'a ilişkin görüşlerimi 15 yıl önce yâni derginin 70. yılında bir “başka” vesileyle Radikal Kitap’ta dile getirmiştim. Biraz tekrar gibi ama bu kez daha genişçe…
[2] Murat Batmankaya bu tarihleri veriyor; bendeki tarihler ise Nisan 1983- Haziran 1990. Nereden bulduysam!