Succession: Bir nevi Ahir Zaman Kral Lear’ı

Bi televizyon dizisi nasıl bu kadar güzel olabilir? Akıl alır gibi değil!

07 Kasım 2019 11:00

Diziyi Digiturk'te ilk başladığında arkadaşım tavsiye etti; ''bi dene valla, kaptırıyo insan'' tarzı.

Benim şimdilerde kurda kuşa ''Kaçırma, böyle dizi yazılmadı valla'' yapmam gibi değil yani.

Ben de cool arkadaşım kadar serin yaklaştım; ''Ne bu ya, kaliteli soap opera!''

 

Öyle başladı da mı, bu günlere / bu yazım/ tasarım/ oyunculuk şahikasına evrildik?

Ben mi kadrine, kıymetine ancak dördüncü, beşinci bölümden sonra uyandım?

Artık ayırdında değilim. Mühim de değil.

 

İkinci sezonun 1 Ahir Zaman Shakespeare'lemesi seviyesinde olduğunu düşünüyorum.

Herkes de fena kaptırdı!

Dizinin muhtelif bölümleri için, kıyafetlerin anlam ve önemi üstüne muhtelif yazılar çıkıyor mesela

Anglosakson Medyasında.

 

O zaman diyelim ailenin ikinci büyük oğlu (birinci oğlan Connor, Trump kadar aptal ve ABD Başkanı olmayı 

düşlüyor!) Kendall'ın-

Ruhen ve vicdanen yerlerde sürüm sürüm süründüğü 2nci Sezonda neden SIRF bok rengi giysilerle 

dolaştırıldığına dair-

İçinizi mengeneleyen soruların cevabını da alıveriyorsunuz!

 Jeremy Strong'un canlandırdığı Succession'ın ana karakterlerinden Kendall Roy.Jeremy Strong Succession'da Kendall Roy rolünde.

Yazıda ''toprak rengi'' tanımı tercih ediliyor ve İsyanını başlattığında, nasıl jilet gibi (Tom Ford'muş) SİYAH 

bir takım elbiseye kavuştuğunun da analizi yapılıveriyor.

Sarah Snook'un soluk kesici bir ritmle oynadığı ailenin yegâne kızı (babasının Pinkie'si!) Shiv'in ailesindeki 

Varis Savaşına girmeden nasıl farklı, girdikten sonra nasıl farklı giydirildiğine dair filan-

Tüm bu yazılar, bu merak, bu pertavsızlamalar şunu gösteriyor: Hayranları artıyor, katlanıyor ve çığır açıcı bir 

dizi Succession. Böylesi daha yazılmadı. 

 

''Succession'' kelimesini intikal, miras diye de çevirmek mümkün.

Ama VARİS demek en doğrusu.

Hattâ çeviride sinir tanımayan Türk geleneğine yaslanmamız icap ederse ; Varislerin Savaşı filan diye-

Daha da köpürtüp, sabunlaştırabiliriz.

 

Fena Medya İmparatoru 1 baba var. Ki, efsanevî bir tiyatro oyuncusuymuş, İskoç Brian Cox oynuyor.

Dizi onun beyin kanaması geçirmesiyle başlıyor.

Baba ölecek-

De, kim medya imparatorluğunun başına geçecek?

Çakalların Efendisi baba ölmediği gibi, iktidardan ayrılmaya ZIRNIK niyeti yok.

Evlatlarını, etrafını birbirine düşürüp düşürüp izliyor!

 

BU şahane diziyi bize Jesse Armstrong armağan etmiş.

Murdoch Ailesi üstüne bir film senaryosu yazmış.

Film gerçekleşmeyince (iyi ki de gerçekleşmemiş! şimdiki seviyesizliğiyle Hollywood'un, bi sümsükleştirirlerdi ki;

NE varsa dizilerde var!) ''Yahu, ben bunu televizyona dizi yapayım'' demiş yani.

VeepPeep Show gibi dizileri var-mış önceden.

 

Hearst'ler, Murdoch'lar- birkaç medya familyasını kombinlemiş.

''Medya Aileleri en ilginç ve dramatik aileler oluyorlar'' demiş ki-

Gel de hak verme!

Shioban (Shiv) Roy karakterini Sarah Snook canlandırıyor.

Daha bugün, Tüpçülükten yaratılma Medyacı Demirören'lerin Hürriyet'teki son operasyonunun, büyük oğlanı

ekarte eden ailenin kız evladının eseri olduğu dedikodusunu okudum!

Arkası da gelecekmiş! Tabii bekleriz.

Filika batarken, 1 tek Ertuğrul Özkök'ün neşeler içinde el sallamasını bekliyorum. Tropikal bir adadan.

 

Aydın Doğan'ın dört kızı, yöneticileri, damatları, kimbilir NE çekişmeler, NE didişmeler!

Olmuştur. Kollar çıtır çıtır ipek, atlas, tafta yenler içinde kırılmıştır; neler neler?

 

Bu yüzden de, doğum kontrolün, Nüfus Patlamasının gariban gezegenimizin zaten sonunu getirdiği

bu zamanlarda ÖNEMİNE parmak basıp-

Konuyu kapatıyorum.

 

Ayrıca neden tüm bu yurtdışı dizilerine patolojik bir iştahla düştük?

BU ülkede yaşadığımızı unutabilmek için değil mi?

NOKTA.

 

İşte sağolsun varolsun, Jesse Armstrong'un yarattığı bu diziyi-

Adam McKay (yönetmeni de dizinin) ve Will Ferrell yapmamışlar mı?

Burda sarsıldım harbiden, zira Will Ferrell hani o sulu zırtlak komedilerin oyuncusu.

N'apıyor? Paracıklarını ve ilişkilerini böyle şahane bir dizinin yapımına seferber ediyor.

 

Müzik Âleminin Kralı Drake mesela-

Kalkıyor Euphoria diye YİNE çığır açıcı bir dizinin yapımcılığına soyunuyor!

 

Bizim Mahsun Kırmızıgül olsun, Cem Yılmaz olsun-

Hep giyinik, ve kürklü dolaşmaktalar hattâ.

Biri kıytırık filmleri Oscar'a (yine!) yollanmadı diye asabiyet atakları geçirip-

Cem Yılmaz habire bi Hokkabaz (küçük adamın kahkaha dolu dramı!) iki Zuzay Filmi haraşolayarak neden 

Charlie Chaplin telakki edilmediğine şaşakalıyo.

 

Nasılsa okumaz, burdan seslenivereyim:

''Cem evladım, habire nasıl ayılıp bayıldığını ilan etmelere doyamıyosun Zeki Demirkubuz'a.

At bi milyon dolarcık da, adam gönlündeki filmi çeksin! 

Sen de aynı 2 formatı beş-on kez yerine, dokuz kez çekmekle yetiniver.''

 

TRden cacık çıkmaz, zira 1 arkadaşımın şahane bir yazısında ilan ettiği gibi-

Prodüktör çıkmıyor asla Türkiye'den.

Zira herkes Leonardo, herkes Michael Angelo memlekette.

Netice de: neticelerce!

Mevzumuza, yani Succession'ımıza dönersek:

Ya işte en mühim çocuk Kendall Roy'u daha önce hiç bilmediğim etmediğim Jeremy Strong diye bi aktör oynuyor ki!

Adam hakkında ''Ode to Jeremy Strong'' diye yazılar yazılıyor.

Bu denli.

 

Hattâ size eski günlerin muhteşten de muhteşem (telakki edilen) Al Pacino, Robert de Nİro gibi aktörlerinin-

Jeremy Strong'la kıyaslanınca gözüme 1 Yıldız Kenter gibi göründüğünü, çooook üzülerek-

İtiraf edebilirim.

 

Aynı Joaquin Phoenix'in Joker'ini izleyince (ki, epeyce vasat bir film, bir siyaseten yanlışçılık gökdeleni olduğu kanaatindeyim filmin) insanın kafasına Jack Nicholson'ın nasıl da berbat (one trick pony) 1 aktör olduğunun-

TAMAMEN dankkkklaması gibi!

 

Tamam; Evde Tek Başına çocuğu (meşhurun küçük kardeşi) Kieran Culkin dahi öyle böyle döktürmüyor üçüncü

erkek evlat, münasebetsiz Roman rolünde bu dizide-

Ama Jeremy Strong'un acayip çok boyutlu bir karaktere çiçek dürbünü vazifesi görerek görsel/ ruhsal

şölen filan fıstık-

Seyrediyorsanız, farkındasınızdır.

Yoksa da izleyince, NE dediğimi anlayacaksınız.

 

Succession bir nevi Ahir Zaman Kral Lear'ı.

Evet, ne dediğimin farkındayım.

Ve gönülden, ezelden 1 Shakespeare Hayranı olarak (elimde olmayarak da, korkarak) söylüyorum bunu.

 

Holly Hunter'ın (Allahtan) kısa bir süre canlandırdığı ultra antipatik rakip şirket CEO'sunun Logan Roy'a dediği gibi: ''Bu bi süper güç olmalı. İnsanların GÖZÜNÜN İÇİNE baka baka yalan söyleme yetinin olması!''

 

Logan Roy'un kalleşliklerini, hainliklerini, bel altı dövüşmesini, adalet kavramı yoksunluğunu, vicdansızlığını, çıkarcılığını, yanar dönerliğini, harbî/ güvenilir/ sağlam adam rolleri keserek herkesi donunda sallamasını-

İktidara yapışık, hiç ölmeyecekmiş gibi hırsından çatlayarak-

Bizleri çatlatmasını, izlememiz daha kolay yani.

 

Olay Amerika'da geçiyor.