Sessiz sinemamızın bir tarihi var mı?

Ali Özuyar'ın Sessiz Dönem Türk Sinema Tarihi (1895-1922) kitabı, dönemi tarihsel disiplin içinde ele alan en önemli yayın olarak karşımızda...

"(...) Sponeck, tramvayın Galatasaray dönemecinde, şimdi bir barın işgali altında bulunan, o vaktin maruf birahanesi idi. (...) Kapıdan onar kuruş, o vakit için mühim para, duhuliye vererek içeri girdik. (...) Karşımızda bir buçuk kare metrelik bir beyazperde duruyordu. (...) Derken ortalık birdenbire karardı. Zifiri karanlık içinde kaldık korktuk. (...) Perdenin önüne gelen bir şahıs bu karartının lüzumunu izah etti. Ve hemen onun arkasından gösteri başladı. Avrupa'nın bir yerinde bir istasyon. Bacasından fosur fosur kara dumanlar savuran bir lokomotif, peşine takılı vagonlarla duruyor. Rıhtım üzerinde telaşlı telaşlı insanlar gidip geliyor. Zindan gibi salonun içinde kımıldanmalar oldu. Trenin perdeden fırlayıp seyircileri çiğnemesinden korkanlar ihtiyaten yerlerini terk ettiler galiba. Hani ya ben de korkmadım değil."

Sessiz Dönem Türk Sinema Tarihi (1895-1922), Ali Özuyar, Yapı Kredi YayınlarıYazar Ercüment Ekrem Talu, o zamanki Sponeck Birahanesinde yapılan (yakın zamana kadar da Hard Rock Cafe olarak hizmet veriyordu) Osmanlı'daki halka açık ilk film gösterimine dair izlenimlerini bu sözlerle kayda geçirmiş. Film, tahmin edebileceğiniz gibi Lumiere Kardeşlere ait olan Trenin Gara Girişi. Aslında sadece bizde değil, dünyanın farklı yerlerindeki ilk gösterimlerde de benzer deneyimlerin yaşandığını, insanların benzer tepkiler verdiğini farklı kaynaklardan okuyabiliriz. Sinemanın doğuşuna tanıklık eden bu dönem, Türkiye sinemasına dair kitaplarda genelde birkaç sayfayla geçiştirilir. Belki Osmanlı-Türkiye arasındaki ideolojik kopuştan, belki de bu dönemin sonrasındaki sinemaya yüklü bir miras devretmemesinden. Ancak uzun yıllardır bu konu üzerine kitap ve makale yazan, panellerde ve seminerlerde sunumlar yapan Ali Özuyar'ın Sessiz Dönem Türk Sinema Tarihi (1895-1922) (Yapı Kredi Yayınları) kitabı bu döneme dair hazırlanmış en kapsamlı çalışma olarak karşımızda.

Türkiye sineması tarihçiliğinin en büyük sorunu tarihçiler tarafından ve tarih disiplini içinde yazılmamış olması. Nijat Özön başta olmak üzere, Giovanni Scognamillo, Rekin Teksoy, Agah Özgüç gibi isimlerin oluşturduğu külliyat kıymetli olsa da tarih disiplininin temel gereksinimleri olan belge analizini bir kenara bırakıp yönetmen ve film özelinde anlatı kurdular. İlginç bir şekilde akademi başta olmak üzere sinema alanında literatür üretenlerden Özön'ün 60'larda yaptığı periyodikleştirmeye alternatifler çıkmadı. Şu ana kadarki kitaplar seçilmiş filmleri merkeze alan ve belli politik arka plan üzerine yanlış da olsa inşa edildi. Savaş Arslan'ın tam anlamıyla akademik kurallara uyan ve Oxford University Press tarafından yayımlanan Cinema in Turkey : New Critical History kitabı bile henüz Türkçeye çevrilmedi. Çok az bilinen ve doküman eksikliği bulunan bir zaman dilimi olarak sessiz sinema yılları literatürde en geride bırakılanı. Özuyar'ın kitabı hem araştırma biçimi olarak, hem de ele aldığı dönem itibariyle örnek bir çalışma olma özelliği teşkil ediyor.

Ali Özuyar, uzun süredir bu dönemin farklı zaman dilimlerini kapsayan araştırmalar yaptı ve kitaplar yayımladı. Sinemanın Osmanlıca Serüveni, Babıâli’de Sinema, Devlet-i Âliyye'de Sinema, Türk Sinema Tarihinden Fragmanlar (1895-1945) ve Sessiz Dönem Türk Sinema Antolojisi (1895-1928) kitaplarında gerek tematik, gerekse dönemsel farklılıklarla alana katkı sundu. Sessiz Dönem Türk Sinema Tarihi (1895-1922) kitabı hem yazarın bu alandaki üretiminin tümünü bir araya getirmiş oluyor, ayrıca yeni belgeler ve bilgileri önümüze getiriyor. Yazar her ne kadar çalışmasını akademik bir kurum altında gerçekleştirmese de akademik tarihçiliğin kurallarına titizlikle uyuyor. Özellikle eski gazete kupürlerinin bolluğundan ve geniş kaynakçadan bunu kolayca anlayabiliriz. Scognamillo'nun ilk tanışmalarında söylediği "bundan kaçamazsın" teşvikiyle çalışmalarına devam eden Özuyar, bundan sonraki araştırmalar için kaynak anlamına gelecek bir çalışma hazırlamış.

Muhsin Ertuğrul'un Almanya'da yaptığı ilk yönetmenlik sözleşmesiSessiz Dönem Türk Sinema Tarihi tarihsel zaman dilimleri baz alarak dört ana bölüm üzerine inşa ediliyor. İstibdat Dönemi, II. Meşrutiyet Dönemi, I. Dünya Savaşı Yılları, Mütareke ve İşgal Dönemi temel dönemselleştirmeleri oluşturuyor.

Bu ana bölümler altında sessiz sinema araçlarının Osmanlı topraklarına gelişi ve yapılan ilk gösterimler, Meşrutiyet dönemi öncesi ve sonrasında yaşanan politik çalkantıların yeni oluşturulan endüstriye etkileri, hem film gösteriminde, hem de yapımında etkili birer kurum olarak yardım cemiyetlerinin faaliyetleri, Merkez Sinema Dairesi ve Müdâfaa-i Milliye Cemiyeti tarafından ilk film çekimlerinin ve uzun metrajlı film çalışmalarının başlaması, Muhsin Ertuğrul ve Kemal Film başta olmak üzere özel teşebbüslerin alana girişi inceleniyor.

Sessiz dönem sinemamız ülkenin kurucu politik ideolojisini yansıtması bakımından tartışmaların odağında yer aldı. Yakın zamana kadar Fuat Uzkınay'ın kimsenin görmediği Ayastefanos’taki Rus Abidesinin Yıkılışı filmi "Türk sinemasının başlangıcı" ya da "ilk Türk filmi" tanımlamalarıyla anılıyordu. Ancak son on yılda, o dönem Osmanlı vatandaşı olan Manaki Kardeşler’e ait ve Osmanlı topraklarında çekilen Büyükanne Despina filmi de ilk film tartışmalarına dâhil edildi. Özüyar'ın kitabı bu sorulara kesin cevaplar vermiyor, ancak kitabın önümüze koyduğu belgeler sonraki tartışmalar için kaynak niteliğinde.

Özuyar tarih metodolojisine ve Osmanlıca bilgisine yaslanarak bu konudaki çalışmalarını uzun yıllara yayıyor. Bunun sebebini de arşivlerin parça parça açılmasına bağlıyor. "Resmi arşivlerin ülkemizdeki tasnifi bitmediği için bu arşivlerin belli aralıklarla taranması gerekiyor. Çünkü her yıl yeni belgeler tasnif edilerek araştırmacılara sunuluyor. Bunların takibi önemli. Bu da zaman, sabır ve fedakârlık gerektiriyor. Bu kitap bu minvalde yirmi bir yıldır sürdürdüğüm çalışmaların bir sonucu" diyerek çalışma sürecini özetliyor yazar. Ayrıca hâlihazırda okuyabileceğimiz kitaplarda tarihsel belgeler referans alınmadığından yazılan hataların devamlı tekrar edildiğini vurguluyor. Bu nedenle de doğru bilinen yanlışları tekrar etmemek açısından temel belgelere inerek çalışmasını gerçekleştirdiğini belirtiyor.

Ali Özuyar bu kitabı iki cilt olarak tasarlamış. Belge toplama safhasının sonuna gelinen 1922-1931 yıllarını kapsayacak ikinci cilt, bizde ilk sesli film olarak kabul edilen İstanbul Sokaklarında filmiyle bitecek. Yazar ayrıca Cumhuriyet Dönemi Dış-Politik Sinema (1923-1938) kitabının hazırlıklarını da tamamladığını belirtiyor.

Ali Özuyar'ın Sessiz Dönem Türk Sineması Tarihi (1895-1922) kitabı tarihsel belgeye saygı duyan ender sinema tarihi örneklerinden. Özuyar'ın kitabının merkezinde üretim, olaylar, olgular ve belgeler yer alıyor.