Nihat Özdal’la "Dalgalar Nasıl Oluşur"

"Edebi bir eserde medya verileri nasıl kullanılır, biraz bunu da denedim. Dalgaların oluşum süreçleri, bu süreçlerle ilgili bilimsel veriler şiire dönüştü. Dalgalar Nasıl Oluşur?  için herkes tarafından okunabilir sayfaların yayınlanması dışında bu metinlerden yola çıkarak ayrıca “dijital” eserlerden oluşan bir seri var. Bunların bir kısmını ben hazırladım, bir kısmını da bu alanın genç ve önemli isimlerinden Ecem Dilan Köse."

31 Mart 2022 12:28

Nihat Özdal ile ilk defa yan yana gelişimiz 2017’de, Türkiye’den ve Ermenistan’dan şairlerin Yerevan’da buluştuğu bir etkinlikteydi. Birkaç günü bir arada geçirdiğimiz o günlerden aklımda kalan en net şey onun şehirle ve nesnelerle kurduğu ilişkinin keskinliğiydi.

Onları parçalı bir bütün olarak gördüğünü, bir yapboz gibi zihninde dağıtıp bütünlediğini duyumsatmıştı. Daha sonra 2019’da, Antep’te Zeugma Müzesi önünde şiirler okuduğumuzda da mozaikler döneminden, “Çingene Kızı”ndan Halfeti’nin “siyah gülleri”ne, zaman ve mekânla nesneler üzerinden derinleşen bir bağ kurduğu konusunda ikna olmuştum. Sanıyorum tüm bu gözlemlerin bilgisiyle son kitabını başka bir mekâna/evrene taşıması beni şaşırtmadı. Kült Neşriyat’tan koleksiyon kitap olarak yayımlanan Dalgalar Nasıl Oluşur, fiziksel dünyanın ötesinde Metaverse’te NFT olarak hayat bulan ilk şiir kitabı olma özelliği taşıyor. Merak ettiklerimi önce kendim için sordum, sonra paylaşmak istedim.

***

Nihat, şöyle başlayalım; ilk kitabın dijital dünyanın bizi kuşatmaya başladığı yıllardayayımlandıydı. Sen de kendi adına şiirle bir çizgi çektin ve kitabının adı olan Google’dan Önce ile bugün sıklıkla telaffuz edilen zamansızlık ve mekânsızlığa dair bir işaret bıraktın kanımca. “Google’dan önce” doğanların, hele çok önce doğanların dijital olanla, sanal dünyayla hayli zoru var. Algoritmaları çözmek bizim için de kolay olmadı. İlk kitapla son kitap arasına başkaları ve farklı alanlardaki üretimler girse de başlangıç ve son odağında nasıl bir bağ var senin için? 

İlk kitabım Google’dan Önce’yi yazarken aslında bu son kitapla bağlantılı başka bir kitap vardı aklımda, “Google’dan Sonra”. İlk şiirlerimde bu “sonra” durumu ile çalışıyordum. Poetikhars ve Zinhar  zamanları, görsel şiirler “yapıyor”dum. Bu alanda hem Türkiye’de hem Suriye’de “görsel şiir” sergilerim olmuştu. Görsel şiirlerden oluşan bir toplam “Google’dan Sonra” dediğim dönem için kitaplaşmadı. Doğayla hep iç içe yazdıklarım; tohumların, kuşların, otların tarafındayım. Aslında doğa, dalgalar, suyla ilişkim de bu kitapta da yoğunlukla var. “Sonra” ve “son” kitap bağlamında bu ilişki Metaverse denen evrene taşındı.

Mekânla kurduğun ilişkiyi gözlemlediğimde oraya dair her türlü nesne, canlı/cansız hemen senin hayatına, şiirine dahil oluyor. Bunun bir kurgusallık taşıması ihtimali olsa bile çok katmanlı bir şekilde yaşıyor ve yazıyorsun sonucunu çıkarıyorum bundan. Sanatın farklı disiplinlerinde geniş bir yelpazen var. Görsel sanatlardan caza, tarihten su sporlarına ─ki bu çok ilginç geliyor bana─ deneyleyerek deneyimliyorsun ve şiirlerin de bu işaretleri fazlasıyla taşıyor. Kanat İzleri’ni takip ederken Düğmeler’i toplayan, sonra Deri’nin de kazısını yapan şiirlerden bahsediyorum. Dünyanın dışına çıkma temrinleri miydi tüm bunlar?

Merak… Çoğu insan planlar yapar, hayatı planlarla geçer, ben aklımdan geçen şeylerin çoğu vakit tam içinde bulurum kendimi. Dünyanın dışına çıkmak değil, dünyanın tam içinde olmak aslında bu. Urla’da yenilerde bir sergi yapmıştım, “Dünyada Olmayı Düşünmek” başlığında, bu sergiden bakarken de böyle düşündüm, içinde olduğum şeyi yaşayabildiğim kadar yaşamak... Çoğu insan denizi izler, bir deniz, nehir, göl manzarası herkesin hoşuna gider, ben o manzaranın kalbine dalmazsam, dalgalarını bord ile tecrübe etmezsem eksiklik hissederim. Görsel sanatlar, caz, gastronomi… hayatımda olan, şu an ilgilendiğim ve yarın ilgileneceğim çoğu şey için geçerli bu. Metaverse diye bir evren varsa onu izleyerek duramadım, içinde olmalıydım. Evet, merak…

 

“Bir dalgayla karşılaşan hissi izliyorum/ seni yukarı ve ileri savuruyor/ girdaplar oluşturuyor/ göründüğünden fazla olduğun bu durum/ kıyıda bitiyor” diyorsun Dalgalar Nasıl Oluşur?’da. Mensur şiirlerin yoğun olduğu bir kitap bu – okurların da buna aşina. Bilgini şiire havale ettiğin bölümler kadar hayal ettiğini de uzak tutmuyorsun. Kitabın çıkış noktası yaşadığının bilgisi mi yoksa düşlediğin mi, söylesen… 

Daha fazlası… Medya heykellerini teknolojik gelişmelerle daha çok konuşur olduk. Dalgalar Nasıl Oluşur?’u, Beykoz Kundura Fabrikası’nda dalgaları izlerken yazmaya başladım, bu başlangıç kısmı içinde olduğum ve yaşadığımdı. Refik Anadol’un medya heykellerinden “Boğaziçi”, Devlet Meteoroloji Teşkilatı’nın Marmara Denizi’nin yüksek frekanslı radar verilerinden, otuz günlük deniz yüzeyi aktivitelerinden yaratıldı. Anadol’un üretim kaynaklarına benzer şekilde, Dalgalar Nasıl Oluşur?’u yazarken, edebi bir eserde medya verileri nasıl kullanılır, biraz bunu da denedim. Dalgaların oluşum süreçleri, bu süreçlerle ilgili bilimsel veriler şiire dönüştü.

Sanatların iç içe geçtiği, kesişimlerle yeni deneyim alanları yarattığı bir zamanı yaşıyoruz. Yeni konusunda çok iştahlı ancak yeniye direnç gösterme konusunda iddialı olan şiir tarihimizde, çevrimiçinde yayımlanan şiirlere, e-kitaplara bile mesafeyle yaklaşan şair ve okurların arasından, matbu olandan henüz çok yeni ve tartışmalı olan sanal bir evrene ─Metaverse’e─ taşıdığın bu kitapla tam olarak ne yapmak istedin?

Nehirler, denizler, dalgalar ilk çocukluğumdan beri hayatımın bir parçası, fakat kendi çocukluğumdaki fiziksel dünyayla ilişki günümüz kuşağında “Metaverse” denen bir alana doğru kayıyor. 13 yaşındaki kızım (Lara) ne kadar rahatsız olsam ve istemesem de bu dünyada daha çok zaman geçiriyor. Onunla bir iletişim yöntemi olarak ilk avatarımı yarattım. Ve bu avatarla gördüm ki, binlerce genç yoğunlukla orada zaman geçiriyor. Yeniden yaratılan bir moda, mimari, tasarım var o evrende. Edebiyat da bir şekilde olmalı diye düşünüyorum, bu yeni okuma biçimleri ve alanları yaratabilir.

Sulara gömülen bir şehrin içinden söz alarak kendi yaşam alanını –durgun bir suyun içeriden değil ancak dışarıdan bir müdahaleyle kırışacağı, hareket kazanacağı bir yerden– şiire taşıdığın birçok alıntım var kitabın içinden. Ben bunu nasıl çizerim, resmederim diye zihnimi kışkırtan. Sen bunu okura bırakmadan, bir yapay zekâ ile denedin bildiğim kadarıyla. Bunun hikâyesi ne?

Dalgalar Nasıl Oluşur? için herkes tarafından okunabilir sayfaların yayınlanması dışında bu metinlerden yola çıkarak ayrıca “dijital” eserlerden oluşan bir seri var. Bunların bir kısmını ben hazırladım, bir kısmını da bu alanın genç ve önemli isimlerinden Ecem Dilan Köse. Kitaptaki sözcükler Köse’nin kullandığı “yapay zekâ” marifetiyle görsel olarak yorumlandı. Edebiyatla ilgili bir kitabın bu evrenden ilk yorumlanışlarından biri oldu bu eser. Şiirlerden yola çıkan resimler, heykeller, filmler yapılageldi hep, yaşadığımız “makine” çağında yapay zekâ okuma yaparak bir şiir kitabındaki sözcükleri dijital bir “iş”e dönüştürebiliyor.

Senden duymak istediğim son bir şey daha var. Dalgalar Nasıl Oluşur? sence günümüz şiirinde yeni bir kanal açar mı? DNO sence günümüz şiirinde yeni bir kanal açar mı? Benzer çalışmalar yapan başka edebiyatçılar var mı takip ettiğin? Kitabı diğer kitaplarının ─dil bağlamında– bir devamı olarak gördüğümü söyleyerek soruyorum; fiziksel dünyanın dışında mikro bir şiir evreni oluşmasının ilk hamlesi olarak mı anacağız onu?

Hızla büyüyen bir evrenle karşı karşıyayız. Pek çok mecra bu alanda yerini alıyor. Dalgalar Nasıl Oluşur? kitap oylumunda bir ilk olsa da, NFT şiirler çok önce yayınlanmaya başladı. Ece Temelkuran’ın NFT şiirleri yakın zaman önce yayınlanmıştı. NFT bu evrenin en çok tartışılan ürünlerinden. Fakat bu bir özgünlük sertifikasından fazlası değil. JPEG ya da MP4, herhangi bir dosya ve görsel NFT yapılabiliyor. Zaten doğası gereği tek özgünlüğü, estetik kaygıdan ziyade kopyalarından farklı olduğunu göstermesi.

İmzalı kitaplar toplarız, el yazmaları, ilk baskılar, özel ithaflar olanlar... Bu kitapları, yeni baskılarını okumamıza ya da piyasada kolay ulaşabilmemize rağmen kütüphanelerimizin en özel raflarında saklarız. Dalgalar Nasıl Oluşur? da böyle bir kitap, fiziksel evrende Kült’ten özel bir işçilikle, numaralandırılmış olarak yayınlanırken, Metaverse’de NFT şeklinde yayınlanıyor. Aslında NFT dediğimiz hallerini JPEG formatındaki sayfalardan isteyen istediği gibi okuyabiliyor. Bu kısmı, bir edebiyat metnine ulaşmak için klavyede bir iki tuşa basmak kadar kolay ve “ücretsiz”. Fakat bu alanda bir koleksiyonunuz varsa, “bu kitabın özgünlük sertifikası olan hali bende” demek istiyorsanız ayrıca satın alabiliyorsunuz. Bunun devamı gelecek diye düşünüyorum.

 

GİRİŞ RESMİ:


Dalgalar Nasıl Oluşur?'daki sözcüklerin Ecem Dilan Köse tarafından yapay zekâ marifetiyle görsel olarak yapılan yorumlarından biri.