Min Nevâdiri’l-Kütüb – 10: Arapçadan İngilizceye çevrilmiş ‘Nikâh İlmi’ne dair bir klasik

"Günümüzde sadece evlenmenin kurumsal/bürokratik yanının adıdır nikâh, ama kelimenin Arapçadaki asıl anlamı daha geniştir. Abdelwahab Bouhdiba’nın belirttiği gibi, nasıl İslâm’da nikâh (cariyelik kurumunu bir kenara koyarsak) cinsel ilişkiyi meşrulaştırmanın olmazsa olmazı ise, nikâhı meşrulaştıran da cinsel ilişkidir. Nikâhlı çiftin cinsel ilişkiye girmemesi, nikâhın geçersiz sayılması için yeterlidir, ve bu her iki eş için böyledir. Bu durumda 'nikâh' kelimesi yalnız bir hukukî muamele değildir, cinsel ilişki anlamına da gelir."

1964 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Yüksek Mahkemesi’nde (Supreme Court, ülkenin en yüksek adlî mercii) görülen bir davada (Nico Jacobellis v. Ohio, 378 U.S. 184), Ohio eyaletinin Fransız yönetmeni Louis Malle’in Les Amants (Sevgililer, 1958) filmini müstehcenlik gerekçesiyle yasaklama çabaları üçe karşı altı oyla reddedildi. Bu tarihî kararın belki en ilginç tarafı, kararın her iki yanında da hâkimlerin gerekçe hususunda aralarında anlaşmaya varamaması ve bu nedenle dokuz hâkimden altı farklı gerekçeli mahkeme ilâmı çıkmış olmasıydı. Aralarında bir tanesi çok meşhur oldu ve günümüzde hâlâ zaman zaman gündeme getirilir. Hâkim Potter Stewart şöyle demişti:

“Pornografi teriminin hangi malzemeleri kapsadığını bugün tanımlamağa çalışmayacağım, belki de böyle bir tanım yapmayı hiçbir zaman beceremeyeceğim. Ama gördüğümde tanırım (I know it when I see it) ve bu davaya konu olan film o değildir.”

Bu cümlelerin herhalde en önemli yönü, müstehcenlik denilen (ve iktidar sahiplerinin sanki tartışmaya açık değilmiş gibi akıllarına estikçe siyasî gayelerle seferber ettiği) şeyin öznelliğinin ve tanımlanamazlığının çok üst düzey bir hukukçu tarafından teyid edilmesi olmuştur. 

Bu ayın konusu, Kitâbü’l-izâh fî ilmi’n-nikâh (Nikâh ilmi üzerine açıklayıcı kitap) adlı bir kitabın, 19. yüzyıl sonunda yayınlanan İngilizce çevirisi. Eserin aslı Arapça, tarihsiz bir yazması Yale Üniversitesi’nin Beinecke nadir kitaplar kütüphanesinde mevcut. (Bana fotoğrafını çekip gönderen Özgen Felek’e çok çok teşekkür ederim.) Birkaç defa da basılmış, bendeki el-Cins ‘inde’l-‘arab adlı derlemenin içinde yer alıyor. ([Köln: Menşûrâtü’l-cemel, 1997], c. 1, s. 121–146.) Ama asıl metinden değil, İngilizce çevirisinden söz edeceğim burada.

“Nikâh” kelimesi üzerinde biraz durmak gerek her şeyden önce. Günümüzde sadece evlenmenin kurumsal/bürokratik yanının adıdır nikâh, örneğin “imam nikâhı”, “nikâh memuru”, “nikâh daveti” gibi tamlamalarda geçer. Ama kelimenin Arapçadaki asıl anlamı daha geniştir. Abdelwahab Bouhdiba’nın belirttiği gibi, nasıl İslâm’da nikâh (cariyelik kurumunu bir kenara koyarsak) cinsel ilişkiyi meşrulaştırmanın olmazsa olmazı ise, nikâhı meşrulaştıran da cinsel ilişkidir. Nikâhlı çiftin cinsel ilişkiye girmemesi, nikâhın geçersiz sayılması için yeterlidir, ve bu her iki eş için böyledir. Yani zevc de, zevce de, diğeri cinsel ilişkiye girmeyi reddettiği takdirde boşanma hakkına sahiptir. (La sexualité en Islam [Paris: Quadrige/Presses Universitaires de France, 1986 (ilk baskı: 1975)], s. 28; ayrıca bkz. Georges-Henri Bousquet, L’éthique sexuelle de l’Islam [Paris: Desclée de Brouwer, 1990 (ilk baskı: 1966)], s. 117–123.)

Bu durumda “nikâh” kelimesi yalnız bir hukukî muamele değildir, cinsel ilişki anlamına da gelir. Nitekim Lane sözlüğünün nun-kef-ha maddesinde “nekehe fî benî fulân” cümlesi “filânoğullarının içine (yani o kabileden bir kadınla) evlendi” ve “enkehehu’l-mer’ete” cümlesi “kadını evlendirdi” anlamlarına gelen örnekler olarak verilirken, “nekehe zevcetehu” cümlesi “karısıyla cinsel ilişkiye girdi”, “tenâkehâ” kelimesi “birbirleriyle cinsel ilişkiye girdiler”, “şedîdü’n-nikâh” tamlaması ise “cinsel arzusu şiddetli” anlamlarına gelen örnekler olarak verilmiş (Lexicon, s. 2848). Sözün kısası, kitapta söz konusu edilen “evlenme ilmi” değil, “cinsellik ilmi”dir.

O halde, diyecektir bazıları, bu mutlaka müstehcen bir eserdir, hemen yasaklanmalıdır! Gel gör ki kitabın yazarının Ebü’l-Fazl Celâlüddîn Abdurrahmân b. Ebî Bekr b. Muhammed el-Hudayrî es-Süyûtî eş-Şâfiî (ö. 1505) —kısacası Celâlüddîn Süyûtî— olduğu (kesin olmamakla birlikte) genellikle kabul görmektedir, ki döneminin en büyük âlimlerinden biridir kendileri. Ne kadar mı büyük bir âlim? İşte buyurun:

“Kendisinin farklı tarihlerde oluşturduğu fihristlere ve kitaplarındaki kayıtlara göre eserlerinin sayısı 295 ile 555; Şâzelî, Dâvûdî ve İbn İyâs gibi talebelerinin sayımına göre 529 ile 600; İbnü’l-İmâd, Bağdatlı İsmâil Paşa ve Brockelmann’a göre 500 ile 639 arasında değişmektedir. Çağdaş araştırmacılardan Şerkāvî İkbâl bu sayıyı 725, Hâzindâr ve Şeybânî ise 981 olarak göstermektedir. Bu husustaki en kapsamlı listeyi yapan İyâz Hâlid et-Tabbâ‘ 1194 sayısına ulaşmakta, bunlardan 331’inin matbu, 431’inin yazma, 432’sinin kayıp olduğunu söylemektedir.” (Halit Özkan, “Süyûtî”, TDVİA [İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı, 2010], c. 38, s. 191.)

Bu devâsâ külliyâtın içinde hocası Celâlüddîn Mahallî’nin eserini tamamlayarak oluşturduğu meşhur Kur’ân tefsîri Tefsîrü’l-Celâleyn, önemli geç dönem hadîs kitaplarından el-Câmi‘ü’l-kebîr ve muhtasarı el-Câmi‘u’s-sagīr gibi çok mühim eserler var. Yani Süyûtî’nin âlimliğine, dindarlığına dil uzatmak kimsenin harcı değil. Öte yandan Kitâbü’l-izâh fî ilmi’n-nikâh yazdığı tek erotik kitap değil, dahası var. (Bkz. Hasan Ahmed Ceğâm, el-Cins fî a‘mâli’l-İmâm Celâlüddîn es-Süyûtî [Sûse: Dârü’l-Ma‘ârif li’t-Tıba‘ât ve’n-Neşr, 2001]; Jaakko Hämeen Anttila, “Al-Suyûtî and Erotic Literature” al-Suyûtî, a Polymath of the Mamlûk Period içinde, der. Antonella Ghersetti [Leiden: Brill, (2017)], s. 227–240; Pernilla Myrne, “Women and Men in al-Suyûtî’s Guides to Sex and Marriage”, Mamlûk Studies Review 21 [2018], s. 47–67.)

Örneğin Reşfü’z-zülâl mine’s-sihri’l-helâl (Helâl sihirden saf suyun yudumlanması) (Beyrut: Mü’essesetü’l-intişâri’l-‘Arabî, 1997) adlı kitabında çeşitli mesleklerden insanların zifaf gecesini, hep o meslekler bağlamında ve son derece nükteli bir şekilde betimler. Hem o kadarla da kalmaz, gerdek gecelerini anlattığı şahıslar arasında müfessirden, muhaddisten ve fakîhten de söz eder! Bugün biri böyle şeyler yazacak olsa başına neler gelir tahmin edin bakalım!

İncil’de anlatıldığına göre Hz İsa’yı sınamak için önüne bir kadın getirilir, zina işlediği söylenerek kendisini kanuna uygun şekilde (yani taşa tutarak) cezalandırması talep edilir. Hz İsa bunun üzerine “Aranızda hiç günah işlememiş olan ilk taşı atsın” diye cevap verir. (Yuhanna 8:7.) Ben bunu biraz değiştirerek söyleyeyim: Süyûtî’nin onda biri kadar ilmî eser üretmiş olan varsa gelsin, “müstehcen” kitap yazdı diye eleştirsin onu. Zaten neyin “müstehcen” sayıldığının öznelliğini, topluma ve döneme göre değişkenliğini görmüştük yukarıda. 

Her neyse, gelelim kitabımıza. Yakın dönemde yapılan baskılar ve tıpkıbasımlar bir yana bırakılırsa, kitabın İngilize çevirisi iki defa yayınlanmış. Birincisi 1896 yılında Marriage-Love and Woman amongst the Arabs, otherwise entitled the Book of Exposition (Kitab al-Izah fi’Ilm al-Nikah b-it-Tamam w-al-Kamal) başlığıyla Paris’te Charles Carrington tarafından ama yayınevi belirtilmeden; ikincisi ise ufak tefek değişikliklerle 1900 yılında The Secrets of Oriental Sexuology: The Book of Exposition (Kitab al-Izah fi’Ilm al-Nikah b-it-Tamam w-al-Kamal) başlığıyla yine Paris’te ve yine Carrington tarafından, ama bu kez Maison d’Éditions Scientifiques yayınevi adı altında yayınlandı. (İkinci baskıya şuradan, şuradan ve şuradan ulaşılabiliyor.) İlk baskının ebadı 20,3 x 12,0 cm (octavo), XLVIII + 285 sayfa, ikinci baskının ebadı ise 19,4 x 13,0 cm (octavo), LX + 238 sayfa.

 

Charles Carrington (1867–1921), asıl adıyla Paul Harry Ferdinando, çok ilginç bir yayıncıydı. Doğduğu İngiltere’de “müstehcen” kitapların kovuşturmaya uğradığı bir devirde birçok başkası gibi o da Paris’e yerleşmiş ve orada bir dizi çok önemli eser yayınlamıştır. (Bkz. Howard Guacamole [müstear ad], Charles Carrington: Bibliographie eines Verlags[Berlin: Ars Amandi in Kommission, 2005].) Örneğin bazılarının Ahmed et-Tifâşî’ye (1184–1253), bazılarınınsa Kemâl Paşa-zâde’ye (1468–1536) atfettiği Rucû‘u’ş-şeyh ilâ sabah fî’l-kuvveti alâ’l-bâh (İhtiyar adamın cinsellik kuvvetiyle gençliğine dönmesi) ve en-Nefzavi’nin (15. yy.) er-Ravzu’l-‘âtır fî nüzheti’l-hâtır (Gönül ferahlatan ıtırlı bahçe) adlı meşhur Arapça erotik klâsiklerinin de İngilizce çevirilerini ilk defa o yayınlamıştır. Dönemin “egzotik/erotik” zevklerine uygun eserlerdi bunlar. (Meraklısı için not: Batının Cinsel Kıyısı: Başkalıkçı Söylemde Cinsellik ve Mekânsallık [çev. Savaş Kılıç ve Gamze Sarı (İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2002)] adlı kitabımda bu konuyu etraflıca inceledim.)

Çeviriyi yapanın adı kitapta verilmiyor, “an English bohemian” (bir İngiliz bohemi) rumuzunu kullanmış. Metnin içinde birkaç erotik eserin yazarı yahut çevirmeni olan ünlü gezgin Sir Richard Francis Burton’a (1821–1890) övgü dolu atıflar var, çeviri de onun üslûbunu andırıyor gerçi. Ama çevirinin onun olup olmadığı belli değil. Her halükârda dili son derece arkaik, 19. yüzyıl sonunda artık kimsenin konuşmadığı, Kitab-ı Mukaddes çevirilerine benzeyen, doğallıktan çok uzak bir İngilizce. Acaba neden? Bence burada şarkiyatçı edebiyatta çok rastlanan cinsten, mekânsal mesafe ile zamansal mesafenin birbiriyle karıştırılması söz konusu. L.P. Hartley’nin (1895–1972) The Go-Between [Aracı] (1953) adlı romanının ilk cümlesi çok meşhurdur: “Geçmiş bir yabancı ülkedir: Orada her şey başka türlü yapılır.” ([New York: Alfred A. Knopf, 1954], s. 3.) Bunun tam tersi de doğrudur aslında: Şarkiyatçı edebiyatta “yabancı ülke bir geçmiştir”, Avrupa’dan uzaklaşıldıkça zaman geriye doğru işler, insanlar çağdışılaşır. İşte gerek Burton’ın, gerekse bu kitabın meçhul çevirmeninin kullandığı anakronik dil, Batılı olmayanların “Öteki”liğini vurgulamak işlevi görür.

Kitabımız uzunca bir önsözle başlıyor, eserin el-Süyûtî’ye atfedilmesinin yanı sıra İslâm’da kadın ve çokeşlilik, İslâmî cennet kavramının tenselliği gibi şarkiyatçı edebiyatın alışılmış kalıp konularından kısaca söz ediliyor. Daha sonra eserin İngilizce çevirisi verilmiş, şöyle başlıyor: “Hamd olsun Allah’a ki bakireleri göğüslerinde memelerle süsledi ve kadınların baldırlarını...” (Aslı: ... الحمد لله الذي زين الابكار بالنهود في الصدور و جعل سيقان النساء) Orada durayım en iyisi. Eser nisbeten kısa olduğundan kitabın sonuna birçoğu Doğulu kaynaklardan derlenmiş muhtelif erotik hikâyeler eklenmiş. 

Kitabın her iki baskısının da başında şarkiyatçı havada birer erotik resim var. Birincisi Frédillo, ikincisi Paul Avril imzalı. Frédillo hakkında elde fazla bilgi yok. 19. yüzyıl sonlarıyla 20. yüzyıl başlarında yaşamış, karikatür, kartpostal, kitap illüstrasyonu gibi alanlarda birçoğu erotik hayli eser bırakmış, bu arada Pétrus Durel’in La Femme dans les colonies françaises (Fransız sömürgelerinde kadın) (Paris, J. Dulon, 1898) ve Nefzavi’nin Le Jardin parfumé (Itırlı bahçe) (Paris: Société d’Éditions Artistiques, 1910) adlı kitapları için şarkiyatçı erotik resimler yapmıştır. Paul Avril, gerçek adıyla Édouard-Henri Avril (1849–1928) ise Fransız sömürgesi olduğu devirde Cezayir’de doğmuş, önce babası gibi orduya katılmış, ancak savaşta yaralanıp çürüğe çıkartılınca kendini sanata vermiş, École des Beaux-Arts’da tahsil gördükten sonra özellikle erotik kitap illüstratörü olarak ün salmıştır. Bunlardan Mario Uchard’ın Mon oncle Barbassou (Amcam Barbassou) (Paris: J. Lemonnyer, 1884 [resimsiz ilk baskı: 1877]) adlı romanı, İstanbul’a yerleşmiş olan ihtiyar amcasından kendisine üç genç ve güzel kadından oluşan bir harem miras kalan bir Fransız gencini konu ediniyor ve keza şarkiyatçı havada erotik resimler içeriyor.

Günümüz muhafazakârlarının, ilhamını İslâm’dan ziyade 19. yüzyıl Avrupa püritenliğinden alan modern yasakçılığına güzel bir cevap teşkil ediyor bu kitap. Arapçadan Türkçeye çeviri yapmak isteyenlere duyurulur!

• 

 

GİRİŞ RESMİ:

 

Bin Bir Gece Masalları’nın Joseph Charles Mardrus (1868–1949) tarafından hazırlanıp 1898–1904 yılları arasında yayınlanan Fransızca çevirisi için Léon Carré’nin (1878–1942) hazırladığı resimlerden biri.