Mahir Ünsal Eriş: "Diz çöküp çocukla göz hizasına gelebilmek..."

“Flannery O’Connor, ‘çocukluğundan sağ çıkabilmiş biri için anlatacak çok hikâye vardır’ diyor. Kendi durumumu da böyle görüyorum.”

Mahir Ünsal Eriş’le bugüne kadar pek çok söyleşi yapıldı. Usta yazarın ayrıcalıklı öyküleri gibi bu söyleşilerini de keyifle okuduk. Fakat şu an okuduğunuz bu satırlar farklı. Çünkü ilk defa çocuk kitapları ve bu alanda yaptığı çeviriler üzerine söyleştik. Eriş dünya çocuk edebiyatı alanında nam salmış birçok yazarın özel kitaplarını Türkçeye kazandırdı. Bu kitaplar arasında, çağdaş çocuk edebiyatının temel taşı kabul edilen Alice Harikalar Diyarında (Lewis Carroll) bile var. Son yaptığı çeviri ise yine bir klasik. Eriş, Crockett Johnson’ın Harold serisine ait altı kitabı Can Çocuk Yayınları için çevirdi. Yazarlığının çocuk tarafını, “Çocukluğum cennette geçmiş, büyüdükçe yeryüzüne inen bir merdivenin basamaklarını inmişim. Ama hâlâ da ayaklarım tam manasıyla yere erişti diyemem” cümleleriyle tarif eden yazarla çevirmen kimliğini ve çocuk edebiyatını konuştuk.

Yetişkin edebiyatındaki yazarlığınız ve eserleriniz üzerine çokça röportajınız ve ödülleriniz var. Fakat siz çocuk edebiyatı alanında da oldukça emek sarf eden bir yazarsınız. Bize yazarlığınızın çocuk tarafından biraz bahseder misiniz?

Teşekkür ederim. Bu benim ilk “çocuk kitapları”, hatta “ilk çevirmen röportajım” olacak. Sizin de fark ettiğiniz üzere, çocuk dünyasına gerek yazar gerek de çevirmen olarak çok uzak bulmuyorum kendimi. Her zaman gençliğimin sona ermesini çocukluğumun bitmiş olmasına kıyasla daha kolay sindirdiğimi söylerim. Çocukluğumu çok başka bir yere koyuyorum çünkü. Bana çok hikâyeler anlatıyor. Bir zamanlar şöyle demiştim, hâlâ da böyle düşünüyorum: “Çocukluğum cennette geçmiş, büyüdükçe yeryüzüne inen bir merdivenin basamaklarını inmişim. Ama hâlâ da ayaklarım tam manasıyla yere erişti diyemem.” Flannery O’Connor, “Çocukluğundan sağ çıkabilmiş biri için anlatacak çok hikâye vardır” diyor. Kendi durumumu da böyle görüyorum. Zor, yoksunluklarla örülü bir çocukluk geçirdim ama anısının kıymetini her fırsatta sitayişle dile getiririm. 

“Zaman edebiyat karşısında çok sakin ve acımasızdır.
Genelde kötüyü eler. O yüzden, endişe edecek bir durum olmadığını düşünüyorum.”

İsminizi dünya çocuk edebiyatının önemli eserlerinin Türkçe çevirilerinde görüyoruz. Nicoletta Costa’nın Haydi Herkes Okula serisi, Libby Walden’in Büyümek ve Duygular kitapları, Etgar Keret’in Uzun Yeleli Kedi Çocuk kitabı ve tabii ki bir başyapıt olan Alice Harikalar Diyarı’nda... Tüm kitapların Türkçe çevirisinde siz varsınız ve burada adı geçen yazarların ve eserlerin dünya çocuk edebiyatında ayrıcalıklı yerleri var. Çevirilerini yaptığınız bu eserler ve yazarları için siz neler söylemek istersiniz?

Bu yazarların hepsi benim için çok değerli isimler. Yazdıkları eserler de öyle. Onlara aracı imkânına eriştiğim için çok mutluyum elbette. Bunda bana güvenen yayın yönetmenlerinin, editörlerin, yayıncıların da yerini yadsıyamam. Çeviri, biliyorsunuz, aynı zamanda yazan biri için biraz müşkül bir uğraş. Halihazırda ortada, dolaşımda olan bir dilsel kimliğiniz oluyor, ancak çevirme şansına eriştiğim yazarların her biri kendi üsluplarıyla kültler sınıfına dahil edilmiş insanlar. Onları çevirmenin benim açımdan çevirmenlikte olduğu kadar yazarlıkta da zorlu bir imtihan vermek anlamına geldiğini söylemeliyim.

Alice Harikalar Diyarında. İlk baskısının resimlerinden.

Kolektif bilincimizde her daim güncelliğini koruyan Alice Harikalar Diyarında’yı Türkçeleştirdiniz. Lewis Carroll’a özel bir hayranlığınız var mıydı? Çocuklar için mi yetişkinler için mi yazıldığı hâlâ bir muamma olan bu kitap için siz neler hissediyorsunuz? 

Alice Harikalar Diyarında, metni orijinal dilinden okumuş olanlar hak verecektir, oldukça zor bir metindir. Bu açıdan çocuklar açısından yüz yüze kalınması müşkül bir metin olduğunu da ilave edebilirim. Gerek dil ve ifade oyunları gerekse derinlikli alegorisiyle, aşina olduğumuz ama pek de derinlemesine tanımadığımız bu metni çeviren birinin karşısına iki mesele dikilir. Birincisi metnin mevcut derinliğini muhafaza etmek, ikincisi de onu çocukların (da) anlayabileceği bir dil ve ifade düzeyinde tutmak. Çok sevdiğim bu metni çevirmekte en çok özendiğim, sanırım bu iki görevi layığıyla yerine getirmek oldu.

“İnsanın böylesine içini açan bir başka çeviri deneyimi bilmiyorum. Ömrüm oldukça bu deneyimden mahrum kalmamaya çalışacağım sanırım.”

 Az önce de söz ettiğimiz kitaplarla çocuk edebiyatında dünyaca ünlü yazarların kitaplarını Türkçeleştirdiniz.  Resimli kitap çevirmek nasıl bir deneyim sizin için?

Bayılıyorum diyebilirim. İnsanın böylesine içini açan bir başka çeviri deneyimi bilmiyorum. Öte yandan, çevirdiğim diller çoğunlukla Türkçeye hem yapı hem de mantalite olarak çok uzak ve yabancı. O yüzden bu kitapların meramını kendi dilimde ifade etmeye çalışırken en uygun karşılığı arama macerasında önümde görsel birtakım verilerin de olması işimi çok kolaylaştıran bir şey. Ömrüm oldukça bu deneyimden mahrum kalmamaya çalışacağım sanırım.

Crockett Johnson’ın yazıp resimlediği Harold ve Mor Tebeşir 1955’teki ilk baskısından bu yana dünya çapındaki popülaritesini koruyor. Öyle ki, Harold’ın maceraları bir seriye dönüştü. Bu serinin sadece ilk kitabı bir dönem Türkçe olarak yayınlandı ama ülkemizde aynı popülariteyi yakalayamadı. Şimdi seriden üç kitap da Can Çocuk Yayınları’ndan sizin çevirinizle basıldı. Bize bu kitapların çeviri sürecinden bahseder misiniz?

Can Çocuk benim çocuk kitapları çevirmenliğimin asıl müsebbibidir. Yayın koordinatörü İpek Şoran çocuk yazınını çok iyi tanıyan, çok da seven bir yayıncıdır. Hangi kitabın hangi çevirmenin kalemi olduğunu da mesleki bir hassasiyetle, çok ustaca sezer. Bugüne kadar bu yayınevine çevirdiğim tüm kitapları da bana İpek yönlendirmiştir. Harold’ları bana önerdiğinde, itiraf edeyim, bu kitaplar hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Ama İpek’in heyecanı beni hemen havaya soktu tabii. O önerdi, ben çevirdim. Çok da güzel oldular. İpek’in bana önerdiği başka çeviriler de var, onları da yapmaya devam ediyorum. Umarım yakında onlarla da buluşacağız.

“Harold, gerçekliğe meydan okuyan ve didaktik bir tonu terk eden ilk ve en önemli yapıtlardan biri.”

Harold serisi için çocuk edebiyatı otoriteleri “her çocuğun kitaplığında olması gereken bir baş yapıt” yorumunu yapıyorlar. Sizce Harold ve Mor Tebeşiri’ni çocuk edebiyatında diğer kitaplardan ayrıştıran en önemli özelliği nedir?

Harold, gerçekliğe meydan okuyan ve didaktik bir tonu terk eden ilk ve en önemli yapıtlardan biri. Dikkat ederseniz, Harold kitaplarında hiç ebeveyn ya da yetişkin yoktur. Çocuğun kendi kararlarını ve sorumluluklarını alabilecek bir birey olduğu düşüncesi bugün belki daha yaygın, ancak Harold’ların yazıldığı dönemde değildi. Bu nedenle Harold serisini bir zinciri kırmış olması bakımından da önemsemek lazım. Zaten dünya okurunun da takdiri bize bunu söylemeye devam ediyor. Şimdi Türkçe okuyan okurun da bu seriyle tanışmış olması, çorbada benim de tuzumun bulunması her açıdan sevinç verici.

Oğlunuza okuduğunuz ve onun dinlemekten çok hoşlandığı favori bir çocuk kitabınız var mı?

Oğlumun birkaç favorisi var. Bunlardan ilki Türkçeye Dombili diye çevrilen Mog. Bu serinin tüm kitaplarına bayılıyor Ethem. Dombili’lerin çıktığı dönem benim de Hep Kitap’a Büyümek, Duygular ve Haydi Herkes Okula kitaplarını çevirdiğim dönem. Bu yüzden onları çevirmeyi ıskalamış olmama hep hayıflanıyorum. İsterdim Ethem’in benim çeviriminden bilmesini. Alex Scheffler’in Pip and Posy serisini de çok seviyor. O da yine Hep Kitap’tan Tavşancan ile Faresu adıyla yayımlandı. Bir de Diane Goode’un Ou est maman?/Where is our Mama? kitabına da bayılıyor. Onun Türkçesi yok sanırım, bizim elimizdeki de nedense çift dilli, Fransızca-İngilizce. Ama Ethem, hikâyedeki kadının “Oh la la!” nidasından ötürü kitaba “Olala” demeyi tercih ediyor. Son zamanlardaki favorisi de Stick Man, Türkiye’de Değnek Adam olarak yayımlandı, İş Bankası Kültür Yayınları tarafından. Ethem ona bayılıyor. Onun sevdasından sokaklardan dal toplamaya başladı bir süredir. Ev odunluk gibi oldu, her yerden dallar çıkıyor.

"Çocuklar önlerine çıkıp yukarıdan parmak sallayan yetişkinleri de, kitapları da sevmiyorlar."

Londra’da yaşıyorsunuz. Oradan Türkiye’ye bakınca çocuk edebiyatı yazarlığımız ve ortaya çıkan eserler hakkında neler düşünüyorsunuz?

Açıkçası kendimi çocuk edebiyatı yazarlığımızı değerlendirebilecek durumda görmüyorum pek. Elbette çok iyi metinler/görseller olduğu gibi –ki bu ikisinin uyumu da mucizevidir– çok kötüleri de var. Ama zaman edebiyat karşısında çok sakin ve acımasızdır. Genelde kötüyü eler. O yüzden endişe edecek bir durum olmadığını düşünüyorum. Tam aksine, oldukça başarılı ürünler de çıktığı için son on yılda bile muazzam bir sıçrama olduğunu görüyorum. Ama dediğim gibi, değerlendirme yapabilecek durumda değilim.

Sizin için resimli kitapları mı yoksa düz metinleri çevirmek mi daha zor?

Ben sanırım çok başarılı bir çevirmen değilim. Çünkü benim için çevirmesi kolay metin yoktur. Çeviri için önüme açtığım her metin karşısında ezilir, küçülür, korkuya kapılırım. O yüzden şu taraf daha kolayıma geliyor diyemeyebilirim.

Son sorum, en çok merak ettiğim soru: Bir gün sadece çocuklar için bir kitap yazmayı düşünüyor musunuz?

Evet… Hatta yazdım bile, ama yazdığımı hiç beğenmedim. Hatta fazla didaktik buldum.  Çocuklar önlerine çıkıp yukarıdan parmak sallayan yetişkinleri de, kitapları da sevmiyorlar. Bir çocukla sohbet edebilmek için diz çöküp onunla göz hizasına gelmek gerekiyor bence. Sağlıklı bir iletişim yetişkinlerle de bunu dayatır zaten. Benim yazdığım şey biraz yukarıda kalmıştı, utanıp kimseye göstermeden sildim. Ama yazıyorum, hatta Epsilon Yayın Grubu ile iki kitap için anlaşmamı yaptım. Öyle zannediyorum ki önümüzdeki yılda okumak kısmet olacaktır.