İlk müttefik, ilk düşman: Kardeş

Habil ve Kabil’e kadar dayanan, dinleri, mitleri, hanedanları, krallıkları, savaşları, kısaca tarihi içine alan bir mesele: Kardeş. Gerçek bir mesele...

04 Ocak 2018 14:20

Kardeş. Eskiye göre Karındaş, aynı karından çıkma. Aynı anne babadan ya da birinden biri aynı olunca da kardeş. 

"Arkadaşlarını seçebilirsin ama aileni seçemezsin" sözündeki ailenin bir parçası aslında kardeş. 

Dünyanın en güzel şeyi belki ya da varlığında bile yalnız bırakanı.

İlk kıskanılanı, ilk sır verileni, ilk oyunu... Anne babadan, okuldan, ergenlikten kaçışın yolu, sığınağı. 

Her akşam odanızda Godot'yu Beklerken'i okuyup birinizin Vladimir, diğerinizin Estragon olduğu. Eğer bir kardeşiniz daha varsa onun da Godot'nun gelmeyeceğini söyleyen Haberci Çocuk olduğu. 

Ve ilk sokak eyleminde size eşlik eden, asla babamlara söyleme deyip pastaneden tatlı bir şeylerle kandırdığınız ama aslında kandırılmadan da babanıza söylemeyeceğinden emin olduğunuz.

Evet, ilk müttefik ve ilk düşman.

Canınız ve belki bir gün yabancınız. Ama yine de "sizin yabancınız."

Peki, kardeşiniz aynı çekirdek aile cehenneminden birlikte kurtulduğunuz, birbirinize rağmen kurtulduğunuz ya da kurtulamadığınız o mecburi hayat ortağı, hayatınızın neresinde durur? 

Kardeş. İlk düşmanımız, ilk müttefikimiz. Yokluğu bile (tek kardeş olmak) kim olduğumuzu belirleyen bir hayalet. İkiz kardeşler, üvey kardeşler, kan kardeşler, kız kardeşler, kardeş şehirler, büyük kardeşler... Sadece aynı karından doğmak da değil konu. “Hepimiz kardeşiz” sözleri… “Din kardeşi değil miyiz” çıkışları mesela…

En büyük zulmü evin içinde kardeşine yapan, elinden oyuncağını alan, “anneee, bak oğlun/ kızın ne yaptı” diye ispiyonlayan, dışarıdan gelen tehlike karşısında ortağı kesilen, söz konusu kız kardeş ve ağabeylik müessesesi ise namus bekçisi olunan, bunları ve bunları, önce kardeş üzerinden öğrenip sınırları en acımasız yollarla keşfedip, sonra da hayatının her noktasında bu kez aynı karından olmasa da “kardeş” olarak gördüğü herkese uygulayan… Sonuçta hepimiz kardeşiz, değil mi?

Bu dosyada kardeşliğin sadece karanlık yanlarına baktık sanılmasın, hayatımızdaki mecburi en yakın arkadaşımızın gerçekten en yakın arkadaşlarımızdan birine dönüşmesi de mümkün. Kimse kimseye ağabeylik/ ablalık taslamaz, bekçilik yapmaz, hasetlik yapmaz, eldeki kısıtlı imkânı paylaşmanın bir yolunu bulursa iki kardeşin iki arkadaş olmasının önünde de bir engel yoktur elbette.

Kardeşlik, çetrefil konu.

Konuya olabildiğince geniş bir çerçeveden bakalım istedik ama dedik ya konu hem çetrefil hem insanlığın en eski anlatılarına, Habil ve Kabil’e kadar dayanan, dinleri, mitleri, hanedanları, krallıkları, savaşları kısaca tarihi içine alan bir mesele.

İşte bu ay Seçil Epik'in koordinasyonunda hazırlanan dosyamızda yer alan bazı kardeşlik hâlleri:

İnsanlık tarihi bir bakıma, zorla getirildikleri dünyada kendilerine yer açmaya çabalayan insan kalabalıklarının öyküsü olarak düşünülebilir. İşte bu bocalamanın prototipi de kardeşlik ilişkileridir: “Cinayetin ve yüceltmenin sınırlarında: Kardeşlik” Elif Okan Gezmiş yazdı.

Hepimiz kardeş değiliz, çünkü bazılarımız (daha) kardeşler. Arka planını deşelemesi yer yer keyifli, yer yer sinir bozucu bir kardeşlik bu… Şahan Yatarkalkmaz, sinemada ve edebiyatta kardeşlik hâllerine baktı.

Düşman bir dış dünyaya karşı genlerce tanımlanmış ilk doğal yandaş, hatta belki de ilk arkadaş. Aynı kazadan (doğum) sağ çıkmış iki yolcu veya aynı afetin (aile) iki kurbanı, en küçük kültürel birime mensubiyet vasıtasıyla deneyim ortaklığı. Birbirinin bekçisi olan iki kişi. Cinnet veya cinayetle de bitebilen çok katmanlı bir öykü; bütün aşk ve bağlılık öyküleri gibi biraz sakil, biraz da acıklı belki. Sanem Sirer’den, Kardeşinin bekçisi: "Evde çekilmiş filmlerin düzyazı hâlleri"

Kabil, annesinin ilk oğlu, Habil gelene kadar da gözdesidir. Kabil, görülmeyi ve sevgi görmeyi ister, ancak kardeşinin varlığı onu bu arzulardan mahrum bırakır… Can Baycan, Habil ve Kabil mitine dair bütün katmanları barındıran bir analiz yapmanın narsisist/ tümgüçlü fantezisini bir kenara bırakarak, kardeş katline sebep olan ve önemli gördüğüm noktaları, ebeveynlerin etkisi, kardeş ilişkileri, histeri ve narsisizm üzerinden inceledi: Hepimizin içinde Habil ve Kabil vardır.

Kafamda Bir Tuhaflık romanında şehrin ve kardeşliğin ekonomi politiği” taşı toprağı altın İstanbul’da kardeş olmak ne kadar kolay? Zafer Doğan yazdı.

Yeryüzünün farklı coğrafyalarına savrulmuş ruhların bir an için karşılaşıp birbirlerine göz kırptıkları bir kardeşlik: Tezer Özlü’ye yolculuk, Nil Sakman’ın kaleminden.

Bir acayip kardeş: Dirmit. Latife Tekin’in bir acayip kardeşini Ahmet Ergenç yazdı.

David Selim Sayers Osmanlı’da kardeş katli konusuna başka bir açıdan baktı: Aile ve kardeş kavramlarını bilinçli ve amaçlı bir şekilde zayıflatan, hatta anlamsızlaştıran bir düzende kardeş katlinden bahsetmek ne kadar doğru olur?

İrvin Cemil Shick ve A. Nilüfer İsvan ise hanedanın iktidarını ve malını bölmemek için kardeşlerin bir yerlere savrulması ya da öldürülmesi sadece Osmanlı’ya mı özgü sorusundan yola çıktı: Osmanlı hanedanında kardeş katli, yahut aile içi rekabeti ortadan kaldırmanın gerekçeleri ve yolları.

Senem Aytaç’ın K2’te ilk yazısı bir kız kardeşlik filmi üzerine, koruyucu abla ve korunmaya muhtaç küçük kardeş: Kusursuzlar

Açgözlülüğümüz, ifritimiz, hırsımız masallarda hem öz, hem üvey kardeşimizdir. Onunla birlikte yaşarız, ama doğruyu anımsayan yanımız hazineyi bulur… Şehrazad ve kardeşi, Özcan Yüksek’in kaleminden.

İşte böyle, 

Şubat'ta, dördüncü yılımızda,

yine burada.