Fer

Kafamda evirip çeviriyorum da, bana yeniden ağaç olmak isterdim gibi geliyor. Ola ki, bu kez, başka bir ağaç ama. Bonzai ile Baobop ya da Tetrameles Nudiflora arası uçsuz bucaksız yelpazede evet başka bir bünye

14 Mart 2019 10:30

Yazı hayatımın oluşumunu ve gelişimini andırdığını düşündüğüm ağaçların, “Dal, Budak”tan önce de sonra da fotoğraflarını çektiğim oldu. Buna, bir tür cismani karşılık arama yolu diyelim. Aynı kökten apayrı yönlere eşit ölçüde kalınlaşarak dalları ilerleyenler olsun (Jardin de Luxembourg), kökten çokdallılar olsun (Jardin des Plantes), hele ki yaşlanırken karmaşık kökleri topraktan dışarı taşanlar, bazan biri bazan öbürüyle özdeşleştirdim yazma uğraşının zaman içinde kurduğu haritayı. Yetmedi, kimi aygıtların işleme tablolarından esinlenerek kutu kutu içinde ya da halkalar düzeninde kurulum-gelişim şemaları çizdim: Ne olduğunu görmeye çalışmaktı niyetim. Bir eşiği geçince, canlı organizmaların bağlantı düzeneği de benzerlik ölçüleri peydahlamaya başlıyor zihin perdesinde: İskeletler, kas örgüleri, sinir sisteminin çetrefil ağı, damar yumakları ve tümünün axis mundi’si olarak Can — öyle düzenekler ki, çoğunun gizi henüz tam çözülememiş. Hepsi, şu kafatası kutusunun içinde ‘olay’ın cereyan ettiği, oksijen alamadığında sönecek yumuşak doku kütlede fır dönüyor.

Ağaç, tohumunun düştüğü, ardından kökünü saldığı Toprak’la, içine konuşlandığı iklim ortamının baş belirleyicisi Hava’yla, kendisine erişebildiği oranda bünyesine can katan Su’yla bağlantılı bir yaşam çizgisi çeker, geri kalan Dağlarca’dan sözcüğü borç alalım: Sürez’le biçimlenecektir. Bunu dışarıdan olsa olsa sezebilir, öngörebiliriz, düpedüz görebilmek için kesilmiş gövdenin içinden çıkagelen halkalar labirentine bakmak gerekir — Zaman, oraya kaydolmuştur.

Bazan dikine gidebildiği, diklemesine ilerlendiği olur ama, geri çekilmeler ve duraklamalar karşıdadır, ortayı ise yanlamasına firarlar, sapak arayışları, yan yollara düşüşler işgâl etmiştir. Bütün büyük kararlarımızın, bütün altetmekte zorlandığımız kararsızlıklarımızın, bir de bütün doğrularımızla yanlışlarımızın harmanlandığı bir iç ömür kuruyoruz sonuçta.

Onu herbirimizi kuşatan, kemirgen ve pıstırıcı hamleleri eksilmek bilmeyen, dış dünyadan korumanın yolunu yordamını bulmak: Asıl zorlu düğüm.

‘Öteki Dünya’ya, ölümden sonra bir başka Hayat’ın olabileceğine, bir başka canlı formunda yeniden yaşama dönme fikrine bütünüyle kapalı oldum hep, ölünce yokolacağımızı düşünüyorum. Buna karşılık, ortalama insan ömrü hızla uzayadursun, geliştirilecek yeni teknolojilerle organlarımızın toptan ‘rektifiye’ edileceği, dolayısıyla hayatımızın içinde ‘ikinci’ bir hayat kurma olasılığının yükseleceği günlerin, biz yetişemeyiz ama, uzakta olmadığı inancındayım. Ne önemi mi var bunun? Bütün yatırımlarımızı, kararlarımızı, duruş biçimimizi yoğuran ölçü(t)leri de gözden geçirmek, ‘rektifiye’ etmek için yeterince önümüzde vakit olsaydı, herşeyin değilse bile çok “şey”in sırası, anlam katsayısı, formu değişebilirdi. Şimdi, henüz bu olanağı tartma koşulunun uzağındayız: Malraux’nun sık andığım keskin yargısı, “olmak için mi” bütün bir ömür, yoksa “ölmek için” mi, ufalayazdığını sezdiğimiz kalan vaktimizi kaplayan koyu uçdüşünce. Hiç değilse, biz çekip gittikten bir zaman sonra bu olasılığın gerçekleşeceği takvimin gelebileceğini öngörmekte tuhafın tuhafı bir teselli payının ağırlığını seçebiliyorum — birşeydir.

Kafamda evirip çeviriyorum da, bana yeniden ağaç olmak isterdim gibi geliyor. Ola ki, bu kez, başka bir ağaç ama. Bonzai ile Baobop ya da Tetrameles Nudiflora arası uçsuz bucaksız yelpazede evet başka bir bünye.

 

Fotoğraflar Enis Batur'a aittir.