Çifte Çifte / Doom Country / Ramages

Hallerini söylemek, derdini paylaşmak, başına gelenlerden haber vermek, tanık olduklarına tanık etmek, acısını dillendirmek, aşkını çığırmak, neşesini bulaştırmak, hatırlatmak için şiirle, düz yazıyla veya şarkıyla anlatmak… Bu hafta sepetime anlatıcılığın ön planda olduğu “iç yıkayan” albümler düştü. Müzikal bütünlükleri, güzellikleri bir kenara, bu zor, dar, acılı, tanık olması yürek dağlayan günlerde bana şifa verdiler, sizlere de yaraması dileğiyle.

07 Mart 2020 00:54

Çifte Çifte
Duble Salih
Duble Salih, Şubat 2020 

Bu Salihler ya da Pekerler mi demeli, kardeş değiller. Salih Nazım Peker ve Salih Korkut Peker. İkinci isimleriyle anacağım ki karışmasın. Bir başka güzide müzik insanı Ahmet Ali Aslan’ın radyo programı Türlü’ye [Açık Radyo] konuk olduklarında güzelce anlatıyorlar, oradan bildiriyorum. Efendim, bu ikili kaderin sade bir oyunuyla bir araya gelmiş; Korkut, Nazım’ı İstanbul Blues Kumpanyası’ndan ve Kırıka’dan –Arşipel, Tuzlu Nehir gibi başka projeleri de olmuş– tanır, bilir pek de severmiş. İnternet ortamından tanışmışlar, müzikler ve müzikleri üzerinden muhabbet kurmuşlar. Nazım da Korkut’u, İstanbul Arabesque Project’te –kendisinin hali hazırda tek kişilik bir projesi ve de hâlâ üyesi olduğu Yasak Helva grubu var– dinleyip pek sevmiş. Demiş, “Biz, bir gün kesin bir müzikte buluşuruz.” Nitekim Korkut, İzmir’de yaşayan Nazım’a “Ben de oraya geliyorum yaşamaya” demiş. Nazım da “Oooo, bir seneye anca gelir” derken Korkut onu şaşırtmış ve bir bakmışlar ki, üç seneye yakındır birlikte müzik yapıyorlar. Cenk Bosnalı’yla Çalgiya İzmir grubu ise ilk buluşma noktaları.

Nazım’ın çaldığı divanenin mucidi yüksek elektrik mühendisi Yavuz Gül. Onlar için önemli bir isim.Çünkü ikisi de melez, modifiye, onların deyişiyle şehirli halk müziği enstrümanlarıyla çalmayı seviyor. Böylece makamsal zenginliği olan halk türkülerini çalmanın daha akıcı ve keyifli olabildiğinden dem vuruyorlar. İster yorumladıkları deyişler, türküler olsun ister kendi besteleri olsun, Duble Salih’in enstrümanlarına hakimiyeti ve sese/vücuda getirdikleri müziklerin bağlamıyla, geçmişiyle içli dışlı olmaları, onları neyi nasıl çaldıklarına da hakim kılıyor. İkili sözünü, yeni bir müzik ortaya koyarak söylemekten ziyade müzikal tutumuyla ortaya koyuyor. Korkut hallerini şöyle özetliyor:

“Türkülerin üretimi durdu. Çünkü artık o yaşantılar yok. Biz ise bu zamanın şartları içinde yaşıyoruz ve türküleri de başta kendimiz için, daha sonra insanlarla etkileşime geçmek için taşıyoruz. Ama bizim de kendi sözümüz, kalemimiz ve kelamımız var.”

Nazım ise Ruhi Su’yla başlayan, folklora şehirli gözüyle bakan akımdan olduklarını söylüyor. “Sade bir şekilde saz çalıp türkü söyleyen müzisyenleriz. Bizim kuşağa bunu hatırlatan müzisyenler ise Erkan Oğur ve İsmail Hakkı Demircioğlu’dur,” diyor.

 

İç ritmi zeybek formunda akan ikili bu ilk albümlerinde dediklerine göre, yıllardır sevdikleri türkülerin yanına türkü formundaki kendi bestelerini de koymuşlar. Mesela Korkut’un eşi Evrim Peker’le birlikte kaleme aldıkları “İnsan Belası” onlardan biri. Bu arada albümün açılış türküsü Mican’ı Çukur’u izleyenler belki oradan biliyordur. Anadolu’nun her yöresinden bir iz varmış türkülerde. Ayrıca flamenko, rembetiko, blues, bluegrass, rock ve hatta elektronik müzikten esintiler de varmış. Müzik yaparken aldıkları hazzı dinleyicisine gani gani aktaran sevgili Duble Salih çok isabetli bir zamanımda kulağıma değdi ve beni ihya etti. Onların da mesut olmasını dilerim.

Künye:
Ses, divane, cura, kopuz, yaylı tanbur, divan sazı: Salih Nazım Peker
Ses, cümbüş, akustik gitar, kalimba, bas gitar, perküsyon, kayıt, mastering: Salih Korkut Peker
Ahşap heykel çalışması: Onur Çanka
Kapak fotoğrafı ve tasarım: Yaman Umut Bilir
Süre: 00:46:00

Doom Country
Christian Kjellvander & Tonbruket
Startracks, Şubat 2020

Doom Country, altı ve on beş yaşları arasında Amerika’da yaşayan şarkıcı ve şarkı yazarı İsveçli Christian Kjellvander’in dokuzuncu uzun çaları. Solo kariyerinden önceki Loosegoats ve Songs of Soil gruplarıyla mesaisi olmuş. Bu son albümün öyküsünü şöyle özetliyor:

“Bir grup müzisyenin, bir müzik parçasını çalmak için ilk defa bir araya geldiğinde ortaya neler çıkacağını hep merak etmişimdir. Ben de bunu deneyimlemek için kendime, benimle aynı heyecanı paylaşan ve müzisyenliklerine hayranlık duyduğum arkadaşlar buldum. Albümün konsepti çok basit; 2019 Ağustos’unda iki gün kapanıp bazı kısa hikâyeler, akor yürüyüşleri, sözler ve şarkılar yazdım. Bir hafta sonra Tonbruket’le benim evde buluştuk ve yirmi dört saat içinde, geri vokaller hariç, canlı çalımlarla toplam iki saatlik bir kayıt çıktı ortaya. Sonunda da içinden kırk dakikalık bir uzunçalar çıkardım.”

 Bahsettiği bu arkadaşlar ise, Dan Berglund –E.S.T.’nin kontrbasçısı–, Martin Hederos, Andreas Werliin, Johan Lindström’den oluşan İsveçli grup Tonbruket. Grup 2011 tarihli Baloons albümüyle hayatıma girmişti ve ne yalan, buğulu pes sesiyle bu güzide hikâye anlatıcısı Kjellvander’le, onlar üzerinden tanıştım ve bundan ötürü pek memnunum. Ayrıca çok sevdiğim Bill Callahan’ı ve yine çok sevdiğim, uzun zamandır da dinlemediğim Kat Onoma’yı hatırlattığı için teşekkür ediyorum kendisine. Bu arada Mart boyunca Avrupa’nın kimi şehirlerinde albüm turnesi olacakmış, acaba bu albüm sürecindeki deneyim turneye de taşınacak mı merak ettim. Bence Kjellvander’in hayali güzel vücut bulmuş. Şimdi gözlerinizi kapatıp dinleyebilirsiniz.

Künye:
Vokal ve gitar: Christian Kjellvander
Kontrbas: Dan Berglund
Gitar ve tuşlular: Johan Lindström
Piyano, keman, tuşlular: Martin Hederos
Davul ve perküsyon: Andreas
Süre: 00:41:00

 

Ramages
Birds on a Wire
[PIAS] Le Label, Şubat 2020 

Birds on a Wire, biri şarkıcı diğeri çellist ve şarkıcı iki müzisyenden oluşuyor. Moriarty grubunu biliyorsanız şayet Rosemary Standley’in sesini de hatırlayacaksınız. İkilinin hikâyesi, 2011’de Parisli bağımsız sahne ve müzik prodüksiyon şirketi Madamelune’nin, yarı Amerikalı yarı Fransız Standley’in “Rosemary’nin Şarkı Defteri” projesini duyup onu Brezilyalı Dominique Punto, nam-ı diğer Dom la Nena’yla tanıştırmasıyla başlıyor. Ramages, 2012’den beri birçok canlı performans veren ikilinin ikinci stüdyo albümü. İsimlerini ise Leonard Cohen’in 1969 tarihli Songs From a Room albümünde yer alan Bird on a Wire şarkısından alıyor.

Birds on a Wire, ilk albümlerinde olduğu gibi Ramages’da da –hasat anlamına geliyor– farklı müzisyenlerin şarkılarını yorumlamışlar. Belçikalı, Fransız, İtalyan, Şilili, Amerikalı, Breton, Katalan, Brezilyalı… yani çok dilli bir albüm Ramages. Kimi şarkılar özgün besteler, kimileri ise çok eski halk şarkıları. Hepsi ikilinin çocuklukları boyunca kâh kulaklarına çalınan, kâh anne babalarının onlara dinlettikleri müzikler. Aşağıya iliştirdiğim La Marelle şarkısının klibiyle ilgili Standley ve Dom şunu anlatıyor:

“La Marelle de çocukluğumuza ait bir şarkı. Paris ve Rio sokaklarında seksek oynayan çocukları filme alırken amacımız, iki farklı ülkeyi ve dili yani iki farklı gerçekliği birbirine paralel bir şekilde anlatmaktı.”

Standley kız çocuklarını özgürce seksek oynamaya davet eden bu şarkının tam aksine, tüm dünyanın kız çocuklarına doğduğu günden beri hep bir şeylere dikkat etmesinin öğütlendiğini söylüyor:

“Bize bu tuzaklı dünyada ve tehlikelerle dolu hayatta sürekli başkalarına dikkat etmemiz, ne dediğinize dikkat etmemiz, düşündüğümüzü söylemememiz, elimizi kolumuzu nereye koyduğumuza dikkat etmemiz, aşırıya kaçmamamız öğütlenir.”

Bu şarkıyı 2018’de Rio’da sokak ortasında öldürülen siyasetçi, feminist, insan hakları ve LQBTQ+ savunucusu Marielle Franco’nun anısına adamışlar.

 

Standley’in "Bir şarkıyı yeniden yorumlamak için orijinaline saygısız olmaya cesaret edebilmelisin" derken ne ifade etmek istediğini anlıyorum. Bahsettiği bir meydan okuma değil; bir şarkıyı yorumlarken aslında söyleyen ona canından –abartılı tınlamasın lakin tam olarak bunu demek istiyorum– bir şey katar. Duyduğunu ve algıladığını kendisi gibi ifade etmelidir ki o bir yorum olabilsin. Yoksa sadece aslını tekrarlamış olur. Hakkaniyetli bir yorum yapmak için o sesin, sözün bağlamını, manasını yitirmemek gerekir. Rosemary Standley ve Dom la Nena’nın müzikal tavırlarındaki kaş göz yarmayan cesaretleri ve ustalıkları kulaktan kalbe doluyor. Bu ikili sahne üzerinde birlikte bolca vakit geçirmiş, Ramages’ın büyülü ve huşu dolu dünyası bir yana dursun, canlı performanslarını izlemenizi de gönülden tavsiye ederim.

Künye:
Çello, vokal, davul, piyano: Dom La Nena
Vokal, harmonyum, davullar: Rosemary Standley
Harpiskord: Elisabeth Geiger 
Santur: Ourania Lampropoulou 
Akordeon: Lionel Suarez
Geri vokal, akustik gitar: Wayne Standley 
Kayıt: Aristide Rosier, Paul Alkhallaf
Kayıt asistanları: Alexis Cayrousse, Lucas Ramos
Miks: Maxime Le Guil
Miks asistanı: Rémy Dumelz
Mastering: George Tanderø
Kayıt yerleri: One Two Pass It, Think Thank Studio
Süre: 00:54:00

•