DİĞER
"23 Nisan 1968’de Akşam gazetesinde Çetin Altan’ın kaleme aldığı “Eğlenin yavrularım, eğlenin” başlıklı yazı daha sonra Çetin Altan’ın kendi sesinden plak olarak da yayınlanır. Altan’ın 1968’de yazdığı ve hâlâ eskimeyen bu yazısına Nâzım Hikmet’in “Kerem Gibi” adlı şiiri de eşlik etmektedir."
“Zeytin ağaçları tehlikede. Böylesine hoyratça, günlük ‘faydalar’ gözetilerek verilen bir kararla, zeytinin anavatanı olan Akdeniz kıyıları ve Anadolu’da bin yıllardır yaşayan, dalları barışın sembolü olmuş zeytin ağaçlarının ölüm fermanı imzalandı. Tarih, zeytin ağaçlarını, zeytini yazdığı gibi bu kıyımı da yazacak.”
"Bizcileyin kimileri, şimdi bulabildiği her olanakla, var olduğu her yerde savaşı sürdürmekle yükümlü" diyordu 1983'te Türkiye Postası'nda; "boyun eğmeden, sinmeden, yılgınlığa kapılmadan… Mahpushanede, işkence masasında, kaçakta, göçekte, sürgünde… Her olanağı cimrice değerlendirerek, her zaman dilimini sonuna kadar kullanarak savaşmak… Ötesi boş laf, gevezelik.”
"Kültür-sanat camiası da sürekli krizin bir parçasıdır, ama kendisini sorunun bir parçası olarak sorgulamamaktadır. Oysa sanat uçsuz bucaksız ufuk genişliğinden söz almalı; hayatı kendisine çağırmaktan, bu uğurda saçmalamaktan sakınmamalıdır."
Ekmeğe beklenen zam yapıldı. Savaşlardan kriz dönemlerine Cumhuriyet tarihi boyunca ekmek zamlarını, kıtlıkları, ekmeğin karneye bağlanışını gazete kupürleriyle, köşe yazıları ve kitaplarla hatırlamaya ne dersiniz?
“Emeğe, dayanışmaya, mücadeleye ve umuda dair belleklerde taşınan öykülerin, anıların, tanıklıkların kaybolup gitmesini istemedim. Çünkü belleklerde taşınan tarih, taşıyanın ömrüyle var olabiliyor. Ben Türkiye ‘68’inin ihmal edilmiş aktörleri işçilerin, onların son derece kıymetli olan yaşam öykülerini görünür, bilinir hale getirmeyi amaçladım.”
"Zaven Biberyan gerek edebiyat tarihinde gerekse sosyalist mücadele tarihimizde silinmez izler bıraktı. Yokluklar, yoksulluklarla geçen yaşamında ihanetler, muhbirler, itirafçılar gördü, hayal kırıklıkları yaşadı. Ama sosyalist olmaktan vazgeçmeyi düşünmedi bile. Az okunduğu için Ermenice yazmaktan pişman olmasına, edebiyat tarihimizin bir köşesine bile sıkıştırılamadığı için üzülmesine rağmen, yazmaktan vazgeçmeyi düşünmedi."
Sadri Ertem: “Türk edebiyatından bahsederken, bir takım evvelden edinilmiş fikirleri bir kenara bırakmak ve 15 senelik hikâye ve romanı olduğu gibi karakterlendirmek icabeder. Rönesans geride değil, ileridedir.”
“'Bir zamanlar…'diye başlayan cümleler kurmaktan başka bir şey yapmayanlar, haberiniz olsun, o yok olanlar listesine –ki o liste ciltlerce kitap olacak kadar uzun– bir yenisi daha eklenecek: Marmara Denizi."
"Okuma-yazma bilmek bir şey, okur-yazar olmak ise başka bir şeydir. Cumhuriyet vatandaşlarına okuma-yazma öğretmiş, fakat onları okur-yazar kılamamıştır, çünkü alfabenin böyle bir misyonu yoktur. Sorun alfabe değişiminden daha köklü ve daha yapısaldır."
"Latince ismi ise 'Citrullus Vulgaris' olan karpuz sözlüklerde 'kabakgillerden, sürüngen gövdeli, parçalı sert yapraklı, sarı çiçekler açan bir bitkinin dışı yeşil kabuklu, içi kırmızı ve sulu, iri meyvesi' olarak anılır. Karpuz ile birlikte anılan kavun da kabakgillerdendir. Sebze familyasından gelen kavun ve karpuz tatlarından dolayı kendilerini 'meyve sınıfından' saydırmayı başarmışlardır."
"1930’lu yıllarda hizmete giren İzmit Kâğıt Fabrikası, Cumhuriyet döneminin ilk yerli kâğıdını 18 Nisan 1936 tarihinde üretir. 18 Nisan uzun yıllar boyunca 'Türk Kâğıtçılık Günü' olarak kutlanır..."
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık