Kısmen bir devam yazısı gibi aslında bu hafta okuyacağınız satırlar. Zaman, mekan ve düşünce bağlamında kopamadığım bir belgeselin ardından dediklerimden (yazdıklarımdan) kalanı da aktarmak istiyorum.
Bir Nebil Özgentürk belgeseli olan Livaneli ‘Bir İnsanın ve Bir Ülkenin Hikayesi’, öyle bir tanıdıkla buluşturdu ki beni, onu Bodrum’u çepeçevre saran sularda süzülürken epey izlemiş ve sanki hiç bilinmeyen öte bir dünyadan gelen masalsı haline bayılmıştım...
Anadolulu bir memur çocuğu olmanın ruh haliyle midir nedir; öyle her ilgimi çeken şeye gidip bakmak, yanına yaklaşmak, hele dokunmaya kalkmak hemen kalkışacağım şeyler olmadı hiçbir vakit.
Belki de bu yüzden platonik bir ilgiyle izledim onu uzun süre; ve sonra bir gün gözden kayboldu Hulda, ta ki ‘Sazın Teli Koptu’ kitabının sayfalarının arasında ona rastlayıncaya, aklımdan da çıkmış olduğunu fark edinceye dek!
Zülfü Livaneli, bile isteye hükmünü vermek zorunda kaldığı kendi sürgününde; bir başına, nihayet Oslo’da yaşayan Dr. Gencay Gürsoy’a ulaşır. O da onu Stockholm’de yaşayan dünyaca ünlü heykeltıraş İlhan Koman’a gönderir.
“İlhan Koman, Hulda adlı gemisinde yaşardı. Çok eski bir gemiydi. Stockholm’ün biraz dışına doğru bir yerde demirliydi; kıyıda kayalıklar, kayalıkların içinde de mağara gibi bir oyuk vardı. Orada heykellerini yapardı. 12 Marttan kaçan deniz subayları gelmişti, canını kurtaran oraya geliyordu; imece yaşıyorduk, gemiyi temizliyorduk, öğlenleri spagetti yapıyorduk. Bir sürgün yaşamı...”
Belgeselde Hulda detayı, Ülker Livaneli’nin, yanında sevgili kızları Aylin daha 5-6 yaşlarında olduğu halde uzun zaman haber alamadığı sevgili eşine koşup gittiği gün gelip çattığında ortaya çıkıyor ve ne ilginçtir ki onların da ilk konakladığı yerin, yine 1905 yapımı o gizemli gemi olduğunu öğreniyoruz.
Pagan inanışına göre bir tanrıçanın adı olan Hulda, haberi var ya da yok; bir gün kendisinin de gideceği uzak ama sıcak bir ülkenin güzel insanlarını bağrına basıyordu.
İlhan Koman ülkesini her zaman dert edinmiş, teknesi ve hatta tüm tanıdıklarının evlerini Türkiye’den gelen siyasi mültecilere, 12 Mart mağdurlarına açmış; sofrasında Abidin Dino, Can Yücel, Mihri Belli, Demir Özlü, Yaşar Kemal, Zülfü Livaneli, Tuncel Kurtiz, Aşık Nesimi, Aşık Daimi ve daha nicelerini ağırlamış; sevdiklerine hep “evliya” diye hitap eden, ama asıl kendisi öyle olan bir evliyadır. *
Ne garip, izlediklerim, okuduklarım ve gördüklerimle ilişkilendirdiğimde Hulda, ete kemiğe bürünüyor sanki, canlanıyor...
Evliyanın gemisi, kuzeyin tanrıçasının yolu en son Bodrum’a düşüyor. Sıcak denizlerde akranlarını arıyor; günlerce, hatta aylarca dört dönüyor mavi sularda ve sonra sessizce ebedi istirahati Haliç’e doğru dümen kırıyor;
Bağrına bastıklarının bağrına belki...
Ve buna vesile olan; İlhan Koman’ın hem evi, hem atölyesi zaman zaman da bir göçmen teknesi olarak; uzaklarda olsa da bu ülkenin insanlarıyla bir aidiyet bağı kurmuş, böyle bir kültür hazinesini koruma altına alan ve kaderine terk etmeyen kim biliyor musunuz?
Türkiye’yi sarsan 19 Mart sürecinde gözaltına alınıp tutuklanan ve şu an adli kontrol şartıyla ev hapsinde tutulan, İBB Genel Sekreter Yardımcısı ve İBB Miras’ı kuran Mahir Polat.
Polat’ın dört yıl önce bu girişimde bulunarak İstanbul’a getirilmesini sağladığını okuduğumda, Zarif Viking diye de bilinen Hulda ile bu ülkenin demokrat, yurtsever sanatçı ve aydınlarının yolunun bir şekilde kesişmesi ilginç bir tesadüf mü yoksa onun masalsı yanından böyle mi karar veremedim...
Eyvallah.
Oksijen'de Devrim Devecioğlu Hulda için kaleme alınmış çok güzel ve hayli detaylı bir röportaj yazıdan.
Serdar Gündoğ kimdir?
Serdar Gündoğ, Kayseri'nin Pınarbaşı ilçesinde doğdu. İlk ve Orta Okulu Ankara'da, Liseyi ise Aydın'da tamamladı. Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümünü İzmir'de bitirdi.
Türkiye'nin ilk haber portallarından bodrumhaber.com ve aynı adla yayımlanan günlük gazetenin genel yayın yönetmenliğinin ardından çeşitli yerel haber portallarında, Posta ve Milliyet gazetelerinin eklerinde haftalık yazılar yazdı.
2009 yılından itibaren yerel ve genel seçimlerde kampanya yöneticiliği ve danışmanlıklar yaptı.
Çevre ve insan temalı farkındalık projeleri için fikir ve senaryolarına katkı sağladığı kısa filmler ve belgesellerin yapımcılığı yanında kültür ve sanat etkinlikleri de düzenleyen Serdar Gündoğ'un marka ve siyasi danışmanlıkları devam ediyor.
|