Türkiye’de siyasî hayatın ‘kelimelerle ustaca oynayan’ isimlerinin başında Süleyman Demirel gelirdi. Onun ağzından çıkan ve literatüre girmiş pek çok tanım var. Bu aralar aklımda kendisine yöneltilen şu soru ve yanıtı… Gazeteci soruyor: “Türkiye’deki durumu bir kelimeyle nasıl anlatırsınız?” Demirel “Good” İiyi) diye yanıt veriyor. “Peki iki kelimeyle nasıl anlatırsınız?” diye sorulduğunda “Not good” (İyi değil) diyor. (*)
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel
22 Ekim 2024 günü MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Meclis’te yaptığı konuşma ile kamuoyunun haberdar olduğu yeni süreci düşünürken benim aklımda bu var. Memleketin önüne gelen bu önemli fırsata baktığımda süreç için ‘iyi’ diyorum, umutlanıyorum. İktidara özellikle AKP tarafına, ekimden bu yana yaşanan yargı operasyonlarına baktığımda ‘iyi değil’ diyorum, umudum kırılıyor.
‘İyi’ler ve ‘iyi değil’ler arasında gidip geliyorum.
Birkaç başlık…
Ya da siyah ve beyaz…
Türkiye’nin iki yüz yıllık Kürt sorununu yeni bir aşamaya taşıyan, 47 yıllık silahlı-ölümlü-yaralanmalı çatışma dönemini bitirmeye yönelik bu çabayı önemsememek mümkün mü?
Bu süreç başladıktan bir hafta sonra Esenyurt’ta başlayan 19 Mart’ta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, ana muhalefetin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’na uzanan yargı sürecini siyasetten, siyaset dizaynı çalışmasından ayrı okumanın imkânı var mı?
Uzun yıllar ‘Kürt sorunu merkezli’ devletin güvenlikçi anlayışı, buradan hareketle gücü eline geçiren siyasetin, aklın kurguladığı otoriter alandan çıkma fırsatı kaçırılır mı?
Kürt sorununu gündemden çıkarma çalışmaları sürerken, ana muhalefete yönelen gözaltı-tutuklama dalgası, hedefi farklılaşmış yeni bir otoriter yapının kurulmasına işaret etmiyor mu?
Bir yandan MHP lideri tarafından Meclis’te ‘Milli Birlik ve Dayanışma Komisyonu’ kurulması çağrısı yapılıyor. CHP Genel Başkanı Özgür Özel de tutuklu İmamoğlu da kimi nüanslarla da olsa sürece destek veriyor.
Tutuklu İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP lideri Özgür Özel
Öte yandan ‘birlik’i iktidarın tanımı doğrultusunda çerçeveleme çabası görülüyor. Üstelik ‘birlik’ konusu Meclis Başkanı diliyle ‘Şah İsmail-Yavuz Selim’in de içinde olduğu bir metinle dillendiriliyor. Sonrasında düzeltilmeye çalışılsa da Alevi toplumunda soru işareti-rahatsızlık yaratılıyor. (*)
Silah bırakılması-fesih süreciyle sadece içeride değil, sınır dışında, iktidarın uzun süredir iyi ilişkiler götürdüğü Irak Kürdistan Bölgesi’nden Suriye’nin kuzeyine, Rojova’ya Türkiye ilişkilerinde yeni bir sayfa açılma olasılığı ortaya çıkıyor.
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun Suriye’de yakın gelecekte iç savaş çıkabileceğine dair sözleri. Kimileri bu sözleri ‘Suriye’ye yaptırımların kaldırılması için ‘kendi iç dinamikleri içinde bir korkutma hali’ olarak adlandırıyor. Kimileri ülkede bulunan ‘yabancı savaşçıların’ azınlıklara karşı girişebileceği eylemlerle ilgili uyarılarda bulunuyor.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan yeni bir anayasa yapım sürecinden bahsediyor. “Yeni anayasanın ertelenemez bir nokta olduğunu belirtiyor.” Bir çalışmaları olduğundan bahsediyor.
Öte yandan defalarca değişen 1980 Anayasası’nın kimi maddeleri (AYM kararlarının bağlayıcılığından AİHM kararlarının uygulanmasına) bile keyfi şekilde uygulanmıyor. İfade özgürlüğünün olmadığı yerde, toplumsal katkı olmadan bir dayatma ihtimali endişeye sevk ediyor.
İnfaz Yasası ile hasta tutukluların tahliye olacağı, COVİD döneminde uygulama dışında tutulan ‘terör iddiasıyla hapiste olanların dahil edileceği bir uygulama yapılacağından’ bahsediliyor. Kayyım uygulamasının sona ereceği, göreve iadelerin olacağı ileri sürülüyor.
Öte yandan Demirtaş’tan Mızraklı’ya, Yüksekdağ’dan Kavala’ya AYM ve AİHM kararlarıyla serbest bırakılmaları gerekenler konusunda bir adım atılmıyor. Kayyım uygulaması sona erecek derken Cumhurbaşkanına yerel yönetimleri de kontrol altında tutabileceği yeni yetkiler getirilmesi tartışılıyor.
Listeyi uzatmak mümkün…
Umut ve umutsuzluk…
Siyahlar ve beyazlar…
Bir kelimede ‘iyi…’
İki kelimede ‘iyi değil…’
İktidar, keşke çözüm ve barışın günlük siyasi çıkarların ötesinde bir yerde durduğunu fark etse. Bu konu üzerine konuşanlar birbirini duysa, birbirine parmak sallamadan endişeleri, korkuları, umudu paylaşabilse, tartışabilse…
Demirel ile başladık onunla bitirelim. Bir konuşmasında “Kürtlere kötü davranıyoruz da sanki Türklere iyi mi davranıyoruz?” demişti. Elbette acıları yarıştırmayacağız. Ben cumhuriyet tarihi boyunca Kürtlere, başta anadilleri en doğal hakları pek çok konuda daha kötü davranıldığını düşünüyorum, okuyorum, biliyorum. Ama artık Türk’ün de Kürt'ün de anayasa ve hukuk önünde eşit vatandaşlar olarak tarif edilmelerinin zamanının geldiğini hatta geç kalındığını da kayda geçirmek istiyorum.
Notlar:
*Başlığı Cemal Kafadar’ın katıldığım bir toplantıdaki konuşmasından hatırlayarak kullandım.
*Ali Topuz’un ArtıGerçek’te yazdığı ‘Temiz Dil ile Kirli Dil’ Yazısı öğretici.
Murat Sabuncu kimdir?
Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.
Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.
En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. Halk TV'de yorumculuk yaptı.
Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı.
T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor.
Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti "En İyi Köşe Yazısı" ödülü ve Ayşenur Zarakolu Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan avukat oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.
|