İktidarın o hukuksuzluk üzerine inşa ettiği korkunç yapının yükselişini seyretmekten öteye geçmeyen öfkemizin ve o hukuksuzluğa kurban verdiğimiz insanların, kurumların, kavramların habis niyetlerin zindanlarında çürütülmesine seyirci kalan itirazımızın içimizde patlamasına alıştık.
Ağzımızı açtığımız anda başımıza ineceğini bildiğimiz yumruğun şekillendirdiği karakterlerimizle baş başayız.
Ne ekonominin çökmesiyle ne parti içi dengelerin şaşmasıyla ne de işlenen suçlarla tahtı sallanmayan bir iktidarın bu direncini kendi becerisine mi yoksa muhaliflerin beceriksizliğine mi borçlu olduğunu tartışmayı bile bıraktık.
Seyrediyoruz.
Sustukça sıranın bize geleceğini bile bile, susarak sıramızı bekliyoruz.
O suskunlukta avazı çıktığı kadar bağıran, naralar atıp tehditler savuran, ortalığı kasıp kavuran hadsiz bir iktidarın gürültüsüne meydan bırakıyoruz.
İktidar kendisine muhalif olan herkesi tek tek cezalandırmaya ant içtiğini gizlemiyor bile.
Kafasına göre yasak üzerine yasak koyuyor, yasa üzerine yasa yapıyor ve mevcut hiçbir yasayı tanımıyor.
Bu kaos ortamında…
Susmak yerine lafını sakınmadan söylemeye kalkan kim varsa hepsi teker teker yanıyor.
Hukukun değil bizi, kendisini bile koruyamadığı muazzam bir açığı olduğunu, bir zamanlar diktatörlüklerin elinden alınan demokrasilerin yeniden diktatörlüklerin eline kolaylıkla geçebileceğini iyice öğrendik.
Şimdi artık yapabilecek tek şey kaldı.
Bugünlerin kaydını doğru tutmak, tutabilmek.
Yaratılan korku iklimine boyun eğmemek.
Kuzu kılığında dolaşan kurt kurnazlığıyla gemisini buralara kadar yürütenlerin kamuflajına destek vermemek.
Kötü niyetli iktidarlar güçlerini tehditlerden ve yasaklardan alırlar. Ama bu tehdit ve yasaklar aynı zamanda onların güçsüz oldukları, eksik kaldıkları, kendilerine güvenmedikleri noktaların da resmi kaydını oluşturur. Yasakçı ve baskıcı iktidarların sansür karnesi aynı zamanda onların korkularının da aynasıdır.
O yüzden sicili sansürlerle yazılan iktidarlar hem kendi kötücüllüklerini hem de zaaflarını hükmettikleri kalabalıklara gösterdikleri sopalarla bizzat kayda geçirmiş olurlar. Bir gün tahtlarından düştüklerinde ya da düşürüldüklerinde de arkalarından aslında iyi mi yoksa kötü mü oldukları tartışılmaz bile. Dönemleri tarihin korkunç hikâyelerle dolu başka iktidar dönemlerinin arasına kaydedilir ve ibret alınsın diye gelecek nesillere belletilir.
Yasaklar ve sansürler aslında iyidir.
İyi olmayan, aksine tehlike kusan tek şey otosansürdür.
Otosansür kötülüğün kayda geçmesini engeller. Korkudan susan, sesini çıkarmayan insanlar tehlikeli iktidarların aslen kirli olan sicillerini temiz tutmalarına yarar.
O yüzden bir belediye başkanının siyasi art niyetlerle tutuklanıp hapse atılmasına ve ülkedeki hukuksuzluğun başıboş kalmasına tepki gösteren sanatçıları kara listeye alıp onlara kamuya ait sahneleri yasaklayan iktidarın bu hamlesinin ne anlama geldiğini her açıdan düşünmek gerekir.
Ve meslektaşlarına yapılan bu aleni haksızlığa rağmen o yasaklı sahnelere çıkmayı sürdürerek iktidarın ekmeğine yağ sürmekten gocunmayacak olanlara…
Sadece kendi ekmeğinin peşine düşeceklere…
Ve iktidarın önerdiği gibi otosansürü güvenli belleyeceklere de dikkat etmek gerekir…
Mine Söğüt kimdir?
Gazeteci ve yazar Mine Söğüt, 1968 yılında İstanbul'da doğdu. 1985 yılında Kadıköy Kız Lisesi'nden mezun oldu ve aynı yıl İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Latin Dili ve Edebiyatı bölümüne girdi. Lisans eğitimini 1989 yılında tamamladı ve aynı bölümde yüksek lisansa devam etti.
Gazeteciliğe 1990 yılında Güneş gazetesinde başladı. Daha sonra Tempo dergisi ve Yeni Yüzyıl gazetesine çalıştı. Haberci adlı televizyon belgeselinin metin yazarlığını yaptı.
Çeşitli dergi ve gazetelerde yazı ve röportajları yayınlandı. 2013- 2021 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde köşe yazdı.
Yayımlanmış yapıtları
- Adalet Cimcoz, Bir Yaşamöyküsü Denemesi (Biyografi - YKY 2000) - Beş Sevim Apartmanı (Roman - YKY 2003) - Sevgili Doğan Kardeş (Araştırma - YKY 3003) - Kırmızı Zaman (Roman- YKY 2004) - Aşkın Sonu Cinayettir - Pınar Kür'le Hayat ve Edebiyat (Söyleşi - Everest Yayınları 2006) - Şahbaz'ın Harikulade Yılı 1979 (Roman - YKY 2007) - Dolapdere, Kürt Kediler Çingene Kelebekler (Deneme - Heyemola Yayınları 2009) - Madam Arthur Bey ve Hayatındaki Her Şey (Roman – YKY 2010) - Deli Kadın Hikayeleri (Hikâye – YKY 2011) - Darbeli Kalemler (Derleme – Getto 2011) - Gergedan, Büyük Küfür Kitabı (Hikâye- YKY 2019) - Alayına İsyan (Deneme - Can Yayınları 2020) - Başkalarının Tanrısı (Roman – Can Yayınları 2022)
|