28 Haziran 2025

İspanyol kadifesi 100 yaşında

İspanya’nın apelasyon altına alınan ilk şarabı Rioja, yasal düzenlemeye kavuşmasının 100. Yılını kutluyor ve bizim gibi bu işte acemi ülkelere dersler veriyor…

İspanyol kadifesi 100 yaşında

Rioja kırmızıları eskisinden daha yoğun, canlı ve meyvemsi, beyazları da daha iddialı

İspanya’nın tüm gazete ve televizyonlarının bir numaralı gündemi -2004’te sosyal medya yoktu- Mayıs ayında yapılacak düğündü. Yakışıklı Prens Filip ile güzel TV sunucusu Letizia evlenecek, masallara lâyık törenler yapılacaktı. Genç sevgililerin renkli ve hoş insanlar olmaları medyaya iyi malzeme veriyor, ülke adeta nefesini tutmuş düğünü bekliyordu. Aynı günlerde kuzeydeki Bask bölgesinin Rioja’sında ise düğün yaklaştıkça bir başka heyecan artıyordu. Kraliyet Sarayı ülkenin bu en ünlü şarap bölgesine haber salmış, düğün gecesi için şarap seçip ısmarlamak yerine Rioja Şarapçılar Konseyi’ni, “Consejo Regulador”u görevlendirmişti. Konsey de tüm kayıtlı üreticilere haber salmış, “Düğünde dünyanın dört yanından gelen misafirlere sunulmaya lâyık en iyi şaraplarınızdan örnekler gönderin” demişti. İlk elde yüzlerce örnek tadılıp büyük bölümü elenmiş, seçilen iyilerin şaraphanelerine ziyaret yapılarak stoklar bir de yerinde incelenmişti.

Rioja'nın en çarpıcı şaraphanesi Marques de Riscal, büyük mimar Frank Gehry'nin imzasını taşıyor

Ardından bir tadım daha yapıldı ve “iyilerin de iyileri”nden en yüksek puan alan şarap belirlendi. Düğün gecesinin yemeğinde o şarap sunulacaktı… Ama ürünleri seçilmeyen üreticiler gücenmesin, haksız rekabet de oluşmasın diye şişenin etiketine üretici ve marka ismi yazılmayacak, sadece “Rioja Gran Reserva” ibaresi bulunacaktı. İspanya’nın bu en ünlü şarap bölgesi, böylesine disiplinli ve ciddiyetli bir yönetim altındaydı.

“Riyoha” diye okunan Rioja’dan bu sütunda söz etmemizin nedeni ise, bu kadim bölgenin yasal düzenlemeye kavuşmasının 100. yılının kutlanması ve geçenlerde bu bölgeyi ziyaret etmemiz…

Rioja kırmızıları son yıllarda daha yoğun, canlı ve meyvemsi

İspanya’nın ilk “apelasyon”u

Sıcak bir ülke olan İspanya’nın nispeten serin kuzey bölgesinde, bağcılık için mükemmel topraklara sahip Rioja bölgesinde ilk bağları antik çağlarda Romalılar kurmuştu. Bölge asırlardır şarap üretiyordu, hatta 1560’ta şarapların doldurulduğu keçi derisinden tulumlara mühürünü basmaya başlamıştı. 1787’de ilk bağcılar birliği oluşmuş, 1924’te de üreticiler taklitlerine karşı hükümetten garanti damgası talep etmişti. Böylece ertesi yıl İspanya’da ilk kez bir DOCa sınıflaması yapılmış, yöre şarapları katı bir yasayla garanti ve kontrol altına alınmıştı.

Gerçi köklü ve eski bir bölge olmak mutlaka çok iyi şaraplar yapmak anlamına da gelmiyordu. 1990’lara kadar Rioja, özellikle İngiltere ve Almanya’da kolay içimli, hafif, fiyatı da uygun kırmızı şarabın adıydı. “Bodegas” denilen şarap fabrikaları civar köylerden üzüm alıyor, kilo başına fiyat verdikleri için de köylü üzümünü sulayıp gübreliyor, miktarı bol ama madde zenginliği zayıf üzümler yetiştiriyordu. Şarapçı da bu kof üzümlerden çıkan ince ve hafif şarapları fıçılarda uzun süre dinlendiriyor, oluşan eskime lezzetleriyle şarabın zayıflığını biraz gizliyordu. Joven ya da Crianza etiketli genç bir Rioja gevşek ve sulu oluyor, Reserva ya da Gran Reserva etiketli yıllanmışlarda ise meyvemsilik kayboluyor, şarap geçkinleşiyordu. Öte yandan iyisine de rastlarsanız, damağınızdan kadifemsi bir yumuşaklıkta kayıp geçiyor, hoş da bir iz bırakıyordu.

Asırlık şarap bölgesinin kalbi Haro kabasası şarapla yatıp kalkıyor.

90’larda “Yeni Dünya” şaraplarının sahneye çıkması ve şarapseverlerin yoğun, dolgun kırmızıların tadını almasıyla Rioja da silkindi. Sadece kendi bağlarını işleyen yeni kuşak üreticiler çıktı, köklü üreticiler de budama ve salkım seyreltmelerle daha düşük verim alınmış bağlara yöneldiler. Amerikan meşesinden fıçıların yerini daha kaliteli Fransızlar aldı, fıçıda bekletme süreleri de azaldı ve Rioja kırmızıları güzelleşti.

İşte geçenlerde bir grup şarapseverle birlikte yaptığımız Gusto Gezisi’nde tam da bu gelişmelerin göbeğindeydik. San Sebastian’da okyanus balıkları, kabuklu deniz ürünleri ve leziz sığır bifteklerinin tadına vardıktan sonra biraz daha güneye indik ve Rioja’nın kalbindeki şaraphaneleri ziyaret ettik.

Flamenko dansçısının etekleri…

En etkileyicileri, kuşkusuz Marques de Riscal’di. Tesisi ve şarapları elbette çok iyiydi ama günümüzün yaşayan en ünlü mimarı Frank Gehry tarafından 2006’da yapılan ultra-modern oteli bambaşkaydı. Üstadın “Bir Flamenko dansçısının dalgalanan eteklerinden esinlendiği” kimi metalik, kimi de pembe titanyum çatı panelleri, binaya gerçeküstü bir görünüm veriyordu. Burada ironik biçimde “Tradicion” adı verilen restoranda sofistike yemekler yedik, İspanyolların gelenekçilik ile yenilikçiliği başarıyla bir araya getirmelerine hayran olduk.

Dünyanın en iyi şarap müzesi ödülünü alan Vivanco'nun kurucusuyla kadeh tokuşturduk (!)

Rioja’daki diğer duraklarımız, Marques de Murrieta şaraphanesi ile Vivanco Şarap Kültürü Müzesi’ydi. Murrieta muazzam yatırım yapılmış şık bir tesisti, Türkiye’ye de -az da olsa- gelen en iddialı şarabı Castillo Ygay adeta bir sıvı ipekti. Vivanco ise çok iddialı olmayan şaraplarına rağmen “dünyanın en iyisi” seçilmiş şarap müzesiyle unutulmazlarımız arasına girdi. Müzenin içindeki çoğu asırlık binlerce tirbuşondan oluşan bölüm bile ayrı bir müze olabilirdi! Tesisin girişindeki çocuk parkında içinden geçilen dev üzüm taneleri de çok sevimliydi, nitekim pek çok İspanyol aile tesisi çocuklarıyla geziyordu.

Üç tesiste ve restoranlarda tattığımız Rioja kırmızılarındaki değişim de dikkat çekmeyecek gibi değildi. Şaraplarda fıçılardan gelen tadlar azalmış, meyvemsilik öne çıkmıştı. Dinlenme sürelerinin kısalması, şarapları daha canlı ve enerjik kılmıştı. Öte yandan bölge beyaz şaraplara da önem vermeye başlamış, diri asiditeli, canlı ve ferahlatıcı beyazlar ile şampanya metodlu Rioja köpüklüleri de artmıştı. Daha çok Tempranillo, Garnacha ve Mazuelo üzümleriyle tanınan Rioja unutulmaya yüz tutmuş Maturana Tinta ve Maturana Blanca gibi üzümleri de devreye sokmuş, çeşitliliği arttırmıştı. Chardonnay ve Sauvignon Blanc gibi Fransız kökenli üzümlere de biraz kapı aralanmış, bunlar da şaraplara ayrı bir çeşni katmıştı.

Tüm bu şarapların benzer kırattaki Fransız rakiplerine göre yarı yarıya daha ucuz olmaları da, onlardan alınan keyfi arttırıyordu doğrusu. Nitekim geçen yıl tıpkı bizim gibi 900 bin kişi bölgeyi ziyaret ederek bu keyfi yerinde tatmıştı.

Rioja'nın kalbindeki Haro kasabasının duvarları, bölgenin bir şarap merkezi olduğunun kanıtı gibi...

Krala sunulan asırlık şaraplar

Biz İspanyolların enfes jambon ve çorizolarının, koyun peynirlerinin ve şaraplarının tadları damağımızda (bolcası da valizlerimizde) Türkiye’ye dönerken, Rioja da 100. Yıl etkinliklerine hız veriyordu. En büyük tören 6 Haziran’da yapılmış, Kral Felipe’nin de katıldığı kutlamada tam 100 yıllık şaraplar açılmıştı. 600 şaraphane ve 14 bin bağcının çoğu ihraç edilen yıllık 325 milyon şişelik üretimiyle yılda 1.5 milyar avro ciro yapan bu “altın yumurtlayan tavuk”un kral tarafından kutsanması, şaşırtıcı değildi.

Şaşırtıcı olmayan bir başkası da, hiyerarşiye önem veren İspanyolların Rioja’nın 100. Yılını da tıpkı Felipei ile Letizia’nın düğününde olduğu gibi özel bir şarapla kutlamalarıydı. Bunun için yine konsey kolları sıvamış, tam 101 iddialı şarap körlemesine tadılmış ve 2019 rekolteli bir Gran Reserva seçilerek 100. Yıl etiketiyle sadece 500 adet şişelenmişti.

Gelenekler bir zincirin halkaları halinde yeni çağlara böyle taşınıyor, bir turizmci dostumuzun deyimiyle “Beyaz adam”ın sırtı o yüzden yere gelmiyordu…

Mehmet Yalçın kimdir?

Türkiye'nin ilk "içki yazarı" Mehmet Yalçın, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. 1984'ten itibaren haber ajansı ve dergilerde muhabirlikten genel yayın yönetmenliğine uzanan görevlerde bulundu.

1997'de modern yaşam tarzı dergisi Gurme'yi, 2001'de de Türkiye'nin ilk içki kültürü dergisi Gusto'yu çıkardı. Sabah ve Milliyet gazetesinin Pazar eklerinde 17 yıl gastronomi alanında köşe yazarlığı yaptı.

"A'dan Z'ye Viski", "A'dan Z'ye Şarap" ve "A'dan Z'ye Bira" kitaplarını yazdı.

Dünyanın dört yanında sayısız şarap ve sert içki tadım ve eğitimine katılan Yalçın, danışmanlık ve eğitmenliklerini sürdürüyor, her hafta Türkiye'nin en çok okunan bağımsız internet gazetesi T24'te yazıyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Mavi değil, yeşil deniz

Mavi denizlere değil binlerce dönüm bağdan oluşan yeşil denizlere nâzır yeni bir turizm akımı büyüyor, tesisleri de çoğalıyor. Tıpkı İzmir’deki bağ manzaralı Les Bungalows gibi…

Yitik üzümün peşinde…

Bir zamanlar en ünlü şaraplardan Hoşbağ’a hayat verirken unutulmaya yüz tutan Tekirdağ’ın Gamay üzümü, yeniden hayata döndürüldü

Bekaa’dan gelen şarap

Bir zamanlar PKK kamplarının bulunduğu, kurşunların havada vızıldadığı Lübnan’ın tekinsiz Bekaa vadisi, dünyanın en değerli şaraplarının da birinin vatanı. Vadinin şarapları ve üreticisi İstanbul’daydı…

"
"