07 Haziran 2025
İzmir-Torbalı'daki bağ manzaralı 20 bungalovdan oluşan “Les Bungalows” , şarap turizminin en yeni adresi
30 Mayıs Pazar akşamı İzmir’in Torbalı ilçesindeki Lucien Arkas Bağları’nda tatlı bir telâş hüküm sürüyordu. Cep telefonlarının ekranlarından sık sık meteorolojiye bakılıyor, arada heyecanla bazı yerler aranıyor, sık sık gökteki kara bulutlar gözleniyordu. Zira o akşam İzmir’in son zamanlarda gördüğü en ilginç davetlerden biri vardı. LA Bağları’nın içinde kurulan butik konaklama üniteleri “Les Bungalows”lar açılıyordu ve bütün İzmir sosyetesi açılışa davetliydi. Terastaki hoşgeldiniz kokteylinin ardından bağların içine inilecek, asmalar arasına serpiştirilmiş koltuklardan bağın tam ortasındaki dev sahneden İzmir Filarmoni Orkestrası’nın konseri dinlenecekti. Orkestranın şefi de sırf bu davet için bir gün önce New York’tan gelen ünlü maestro Gürer Aykal’dı.
Neyse ki sık sık atıştıran yağmur insafa geldi, tam da konserden birkaç dakika önce durup konser sonuna kadar da konuklara izin verdi. Evsahibi Lucien Arkas gülümseyerek “Her şeyi elden geldiğince en iyi hazırlamaya çalıştık, yukarıya ise sözümüz geçmiyor” diyordu ama dilekleri göğün yüce katlarına ulaşmış gibiydi.
İnceliklerle dolu davetin ardından bir grup gazeteci bungalovlarda kaldık, ertesi sabah Lucien Arkas ve eşi Merve Arkas’tan yatırımın öyküsünü dinledik. Lucien Bey, “Restoran hizmeti verdiğimiz ve toplantılar ile düğünlere evsahipliği yaptığımız bağlarımızı gezenler konaklamayı da istiyorlardı. Sağolsun eşim de konuya el atınca bu işe giriştik” dedi. Merve Arkas da, “13 dönüm üzerine 75 ila 200 metrekare büyüklüklerinde 20 bungalov yaptık. Bağların içindeki La Mahzen restoranımızdan başka bungalovlara özel, dışarıdan da sadece rezervasyonla gelinecek Montiano Restaurant’ımızı hizmete açtık. Amacımız tadımların yanı sıra yoga seansları, bisiklet turları, yürüyüş rotaları ve arazimizdeki tümülüs ile yakınımızdaki Metropolis antik kenti keşifleriyle zengin bir paket sunmak…” diye ekledi.
1.200 dönümü bağ altındaki araziye son yıllarda 33 bin de zeytin ağacı dikilmiş, elektriğin tümü güneş panelerinden, suyun yüzde 80’i de arazinin kuyularından elde edilir olmuştu. Kısacası “sürdürülebilir” bir agro-turizm için pek çok şey hazır gibiydi.
Türkiye’de bağları gezmek, şaraphanelerde tadımlar yapmak ve oralarda kalmak denince akla nedense hep sonbahardaki bağbozumu zamanları geliyor. Oysa sadece bizde değil dünyada da bağları gezmenin ideal mevsimi asmaların uyandığı, çiçek açıp tomurcuklandığı bahar ve ilkyaz ayları… Bağbozumu zorlu bir dönem; bağcılar ve şarap üreticileri istim üstündeler. Boş vakitleri olmuyor, gezginleri acemi birilerine havale edip işlerine dönüyor, çoğu kez de içlerinden “Fazla kimse ayakaltında dolanmasa bari…” diye geçiriyorlar. Bahar ve yaz başlarında ise üreticinin zamanı bol. Konuklarıyla sakince ilgilenebiliyor, ona incelikli tadımlar yaptırabiliyor, bir önceki hasatın taze şarabını da fıçıdan ya da tanktan sunabiliyor. Şarapseverler için güzel havalarda gezmenin kolaylığı da cabası. Ne de olsa sonbahar, yağmur mevsimi…
Doğrusu bağlarımız da şarapseverlere sundukları seçenekleri arttırdı, kaliteli bağ otellerimizin sayısı bir düzineye yaklaştı. Antalya-Elmalı’da Likya Şarapları’nın geçen yıl hizmete giren Wiyana Wanda’sı, küçük ama çok özenli ve şık bir tesis. Asmadan Şarapları’nın Çanakkale-Eceabat’ta kurduğu Bengodi Otel de yakınındaki şarap müzesiyle bir cazibe merkezi. Yine Eceabat’taki Hotel Caeli ise tüm bağ otellerinin en lüksü, şık odaları, iddialı döşenmiş salonları ve sofistike Spa’sıyla 5 yıldız konforunda.
Kırklareli’ndeki geniş ve konforlu Bakucha bağ otellerinin ilklerinden, yine aynı ilimizdeki Dessera Bağevi “bir tık” daha alçakgönüllü. Çok zengin olması gerekirken konaklamada en zayıf bağ bölgelerimizden biri ise Tekirdağ. Neyse ki Barbare Şarapları’nın kurduğu Barbaros Bağevi bolca odasıyla açığı kısmen kapatıyor.
Ege’ye gelince… İzmir-Selçuk’ta 7 Bilgeler Şarapları’nın işlettiği Vinifera Otel, kurumsal toplantılar için de tercih edilen geniş bir tesis. Menderes’teki Sevilen’in İsabey Bağları ise tarihî çınarın altındaki dev bahçesine rağmen konaklamada sınırlı bir kapasite sunabiliyor. Manisa-Kula’daki Yanık Ülke Bağları içindeki Villa Estet mi? Ne yazık ki klasik bağ rotalarının ve büyük kentlerin uzağında, biraz sapa kalıyor.
Son yılların gözde ilçesi Urla’da Urla Şarapçılık’a ait 2Rooms ise, adı gibi iki adet ancak çok iddialı odasıyla zaman zaman oligarkları ve devlet başkanlarını ağırlıyor. Neyse ki kurucuları Can Ortabaş ve Bülent Akgerman bölgedeki talebin artması üzerine Kazak ortaklarıyla birlikte büyükçe bir bağ otelini açmak üzereler. Mimarisini Han Tümertekin’in üstlendiği otel merakla bekleniyor. Elbette ülkenin ta öbür ucundaki, Elazığ’daki Eskibağlar’ın taş binadaki şirin otelini de bu listeye eklemeli…
Kısacası, Arkas çiftinin bungalovları, şarap turizminde yaşadığımız canlanmanın son halkaları. Bu otellerin şarapseverlere en büyük katkısı ise, onları alkollü araç kullanma stresinden kurtarmaları, sevdikleri şaraplardan keyifle ve bolca içmelerine imkân sağlamaları…
Mehmet Yalçın kimdir?Türkiye'nin ilk "içki yazarı" Mehmet Yalçın, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. 1984'ten itibaren haber ajansı ve dergilerde muhabirlikten genel yayın yönetmenliğine uzanan görevlerde bulundu. 1997'de modern yaşam tarzı dergisi Gurme'yi, 2001'de de Türkiye'nin ilk içki kültürü dergisi Gusto'yu çıkardı. Sabah ve Milliyet gazetesinin Pazar eklerinde 17 yıl gastronomi alanında köşe yazarlığı yaptı. "A'dan Z'ye Viski", "A'dan Z'ye Şarap" ve "A'dan Z'ye Bira" kitaplarını yazdı. Dünyanın dört yanında sayısız şarap ve sert içki tadım ve eğitimine katılan Yalçın, danışmanlık ve eğitmenliklerini sürdürüyor, her hafta Türkiye'nin en çok okunan bağımsız internet gazetesi T24'te yazıyor. |
Bir zamanlar en ünlü şaraplardan Hoşbağ’a hayat verirken unutulmaya yüz tutan Tekirdağ’ın Gamay üzümü, yeniden hayata döndürüldü
Bir zamanlar PKK kamplarının bulunduğu, kurşunların havada vızıldadığı Lübnan’ın tekinsiz Bekaa vadisi, dünyanın en değerli şaraplarının da birinin vatanı. Vadinin şarapları ve üreticisi İstanbul’daydı…
Bordo’nun iki doruk şatosunu birden yöneten ünlü önolog Pierre Lurton’la, Beyoğlu’nun tarihî bir binasında unutulmaz bir tadım yemeği…
© Tüm hakları saklıdır.