20 Nisan 2025

Filtrelenmiş gerçeğe rağmen bir arada kalabilecek miyiz?

Algoritmaların yön verdiği bireysel dünyalar arasında kaybolmadan, birlikte yaşamayı hatırlamak

Kapsayıcılık, çeşitlilik, eşitlik, sürdürülebilirlik, özgünlük.

Son yıllarda tüm dünyanın peşinde olduğu, dilinden düşürmediği ve her alanda fazlasıyla ihtiyacı olduğu kavramlar.

Bunlar; dünyanın kaçınılmaz bir şekilde ihtiyacı olduğunu bildiği halde pek çok konuda mış gibi (kapsayıcıymış gibi, eşitlikten ve çeşitlilikten yanaymış gibi) davranmayı seçerek günden güne uzaklaştığı değerli kavramlar.

İnsanlık tarihi boyunca gerçekleşen teknolojik gelişmeler pek çok alanda hayata destek sunarken son yıllarda yapay zekâ alanındaki gelişmelerle birlikte bambaşka bir boyuta ulaştık. Fakat yeterince farkındalıklı olmayan teknoloji kullanımı bizi her adımda ele geçirip önem verdiğimiz bu değerlerden uzaklaştırmaya çok açık.

Algoritmalar hayatımızın her yerinde ve sosyal medyadan, haber alma kaynaklarımıza, alışveriş tercihlerimize kadar tüm ihtiyaç, ilgi, beğenilerimize dair sahip olduğu verilerden hareketle dikkatimizi çekecek içerikleri sürekli önümüze getirerek dikkatimizi yönlendiriyor.

Yani algoritmalar görünmez yöneticiler gibi çalışıyor. Hayatımızın pek çok alanında ne yapacağımızı doğrudan söylemeseler de, eğer kendimizle ve çevremizle olan ilişkimizde yeterince uyanık değilsek karşımıza çıkan seçenekleri filtreleyerek ne izlediğimizi, neye ilgi duyduğumuzu şekillendirmeye ve kararlarımızı yönlendirmeye çalışabiliyor.

Bu filtre, bizleri zaman içinde yalnızca “kendimiz gibi olanları” gördüğümüz ve duyduğumuz bir dünyanın içine sıkıştırabiliyor. Bir yandan bireysel dünyamız pekişirken diğer yandan farklı görüşlerle karşılaşmamız gitgide zorlaşıyor. Bu da yankı odaları (echo chamber) yaratabiliyor.

Yankı odası, insanların yalnızca kendi inançlarını, fikirlerini veya değerlerini doğrulayan bilgilerle karşılaştığı sosyal veya dijital ortamları tanımlıyor.

Bu ortamlarda zamanla eleştirel düşünce zayıflıyor, gerçek bilgiye ulaşmak zorlaşıyor, kutuplaşma hız kazanıyor ve doğasında çeşitliliğin bulunduğu gerçeklikten kopuş başlıyor.

Hem teknolojik hem de kültürel gelişmelerin etkisiyle son dönemde bireyselleşmeye yapılan vurgu giderek daha da ön plana çıkıyor.

Bireysellikle birlikte herkes kendine bir dünya kurarken yankı odaları ile birlikte de herkes kendi topluluğunu oluşturuyor.

Böylesi bir ortam; aynı ülkemizde olduğu gibi, önyargıların hızla gelişmesine, ötekileşmeye, ötekileştirmeye, grupların birbirine niceliğinden bağımsız azınlık muamelesi yapmasına ve topluluk bağlarının zayıflamasına sebep oluyor.

Halbuki toplumsal ilerleme tekillikten değil birlikten geçiyor. Bu gerçeği hatırlamaya ve bunun farkındalığıyla hareket etmeye çok ihtiyacımızın olduğu zamanlar.

Bu birliği; ancak memleketin özünde sahip olduğu çeşitliliğe saygı gösterdiğimiz, her vatandaşı farklılıklarına rağmen kapsayabildiğimiz, eşitliği tesis edebildiğimiz ve bu yaklaşımı sürdürülebilir kıldığımız sürece mümkün kılabileceğiz.

Bunun yanında bir de ülkenin toplumsal birliğine, ilerlemesine ve geleceğine katkı sunmak üzere bu değerlere canı pahasına sahip çıkmaya çalışan insanlara haklarını teslim ederek.

Bugünlerde sağlığına yeniden kavuştuğu haberini almayı elimiz kalbimizde beklediğimiz Sırrı Süreyya Önder de ülkesinde tesis edilmesi yıllardır umutla beklenen barışa katkı sunmak ve bu barışı sürdürebilmek pahasına hayatını hiçe saymış olan değerli bir entelektüel, sanatçı ve siyasetçi.

Yıllardır sanatçı ve siyasetçi kimliğiyle; kendine has esprili üslubu, her türlü kabalığa rağmen medeni çizgiden kopmadan meramını anlatan tavrı, renkli, yaratıcı, edebi dili ve güler yüzüyle bu ülkede taban tabana zıt olan kutupların arasında diyaloğun oluşmasına, sert bakışların yumuşamasına katkı sunmak üzere çalışıyor.

Önder, özüyle, sözleriyle, bugüne kadar ürettikleri ve yaptıklarıyla Türkiye siyasetinde, sanatında ve toplumsal yaşamında çok değerli izler bırakmıştır ve dilerim ki sağlığına kavuşup devam da edecektir.

Önder bir konuşmasında ‘Önemli olan bu ülkenin kardeşliğini, ortak geleceğini sağlamak ve hep beraber önümüze bakmak’ diyor.

Tam da şimdi, daha fazla geç kalmadan memleketimizin zenginliğini yaratan özgünlüğümüz ve çeşitliliğimiz konusunda kapsayıcı olma, eşitliği, adaleti savunma, bu yaklaşımı sürdürülebilir kılma ve bu yolda katkı sunan herkese hakkını teslim etme zamanı!

İlksen Utlu kimdir?

Çukurova'da doğdu ve büyüdü. Orta ve lise eğitimini Tarsus Amerikan Koleji'nde tamamladı.

Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu.

10 yıl İngilizce öğretmenliği yaptı.

Eğitim yolculuğu son yıllarda farkındalık çalışmaları alanında devam ediyor.

Bir eğitimci ve hayat öğrencisi olarak hayatın içinde yaptığı gözlemleri ve farkındalık üzerine yaptığı çalışmaları harmanlayarak, insan gelişimine ve iyi oluş hallerine katkıda bulunmak üzere kitaplar yazıyor.

Yazarın "Üzüntü ile Neşe, Gezerler Hep El Ele' ve "Ahenk İçinde' adlı kitapları bulunuyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Zamanı yollarda harcamak yerine hayata katmaya ne dersiniz?

Zaman akıyor, trafik duruyor. Trafik yoğunluğuna çözüm, otomobile alternatif araçlar...

Modern çağın uzun yaşam iksiri: Longevity

Uzun yaşam arzusuyla ölümsüzlüğün izini süren modern zaman insanı

Derinlerden gelen çağrı

Toprak Ana sağlam temelleri olan bir geleceği ilimle, bilimle, vicdanla inşa etmemiz gerektiğini fısıldıyor

"
"