08 Haziran 2025

Edebiyat arkeoloğu Haluk Oral'la söyleşi - I: "Ceviz Ağacı, saklanma değil, olağanüstü bir hasret şiiridir"

"İstanbul'u çok özleyen şairin hasret şiiridir. Güya sevgilisiyle buluşacakmış Gülhane Parkı'nda, polis gelmiş, o da ceviz ağacına tırmanıp saklanmış, Piraye gelmiş onu görememiş, tabii polis de bulamamış. Bu bir uydurma"

Edebiyat yapıtları hiçbir zaman yalnızca metinle sınırlı değildir. Onu yazanı ya da yazılma nedenini bilme arzusu her zaman olmuştur. Çoğu zaman hayatta bir karşılığı olmasa da edebiyatçıların yaşamı, bir şiirde geçen isim, bir romandaki olay onu yazanla ilişkilendirilmiştir. Bu ilişkilendirme çoğu kez yakıştırma boyutunda olsa da kimi zaman gerçekten bir bağ olduğu görülmüştür. Bu bağı yakalayabilmek elbette özenli ve ciddi araştırmacıların işidir. Haluk Oral, bu nitelikleri taşıyan bir bilim adamı ve araştırmacı. Edebiyat tarihi ve yapıtların arka planı ile ilgilenenlerin çok yakından tanıdığı bir yazar o. Aslında ülkemizin önde gelen matematikçilerinden biri. Kodlar teorisi ve şifreleme, çalışma alanı. Ancak o Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesiyken genç sayılabilecek yaşta emekliliğini isteyip bambaşka bir alanın, edebiyatın kodlarını çözmeye koyulmuş. Pek çok şiirin, yazınsal olayın, yazar ve şairin izini sürmüş; bulduğu her belge, kurduğu her bağlantı edebiyat yapıtlarını anlamlandırmamıza katkıda bulundu. Asıl alanı olan matematiğin "düşünce terbiyesi"nin edebiyat alanında işini çok kolaylaştırdığını, belgeler üzerinde çalışmasında yardımcı olduğunu söylüyor.

"Ben imzalı kitap ve çeşitli edebiyat belgeleri koleksiyonu ile girdim bu alana. Bazı belgeler arasında bağlantılar kurmaya başlayınca heyecan duydum. Doğan Hızlan ve İhsan Yılmaz 'Bunları niçin yazı haline getirmiyorsun?' deyip teşvik ettiler. İlkin Hürriyet Gösteri'de yazdım." diyerek açıklıyor bu alana adım atışını.

Haluk Hoca'nın büyük heyecan duyarak çalıştığı şairlerden biri Nâzım Hikmet. "Şairin tanıdıklarından ve yakınlarından, onun üzerine çalıştığımı bilenlerden gelen belgeler olduğu gibi önemli bir kısmını da sahaflardan ve müzayedelerden aldım. Ancak onunla ilgili bir kitap yazmak için epey bekledim" diyor.

Peki onu heyecanlandıran, özel belge ve bilgiler neler Nâzım Hikmet ile ilgili? "Vâlâ Nureddin ile birlikte yazdığı ama sonradan kitaplarında yer almayan bir şiirini Kurtuluş Savaşı döneminde yayımlanan bir gazetede buldum. Münevver'e yazdığı mektuplar da öyle, şimdiye kadar hiç yayınlanmamıştır, ilk kez benim yazdığım kitapta yer aldı bu mektuplar. Bulduğum birçok belge büyük şairle ilgili bir şeyler söyleme olanağı yarattı bana. Nâzım Hikmet'in Yolculuğu kitabı böyle doğdu."

Nazım Hikmet

Haluk Oral'ın sözünü ettiği çalışması, yapıtlarından yola çıkarak tanıdığımız Nâzım Hikmet'in yaşamına da yeniden bakmamızı ve onun pek de bilinmeyen ya da dikkate alınmamış yönlerini anlamamızı sağladı. Haluk Oral "Nâzım Hikmet kadar yaşadığı olaylardan etkilenip bunları kaleme alan şair azdır" diyor. "Örneğin, dayısı Çanakkale Savaşı'nda şehit olmuş, ona bir şiir yazmış. Bigalı Mehmet Çavuş düşmana kürekle, taşla sopayla saldırmış, daha 13 yaşındayken ona bir şiir yazmış. Örneğin Yahya Kemal, çocukken yaşadıkları üzerinde yazmış mı? Bilmiyoruz. Yazmadığını düşünüyorum. Nâzım'sa etkilenip yazmış. Sadece çocukluğu değil, Münevver'in, Piraye'nin mektuplarından etkilenerek de şiirler yazmış. Memleketimden İnsan Manzaraları'nda hapishanede dinlediği öykülerden yararlanmış. Başka bir deyişle, hayattan beslenerek yazmış hep. Şiirlerinin arka planını görmek onun hayatını tanımamız konusunda da imkân sağlıyor bize."

Nâzım Hikmet'in yazdıklarıyla yaşadıkları arasındaki bağlantıyı belgeler üzerinden kuran Haluk Oral için şairle ilgili en özel belge acaba neydi? "Ona ilişkin bütün belgeler beni heyecanlandırır" diyor, "Örneğin Bolu'dan annesine yazdığı mektuplar, anne ve babasının ayrılmasını önlemek için yazdığı mektup, Yahya Kemal'in ölümünü öğrendiğinde yazdığı mektup... Bunlar çok heyecan verici belgelerdi benim için. Bir başka belge, hapishanedeyken Sedat Simavi'ye yolladığı not, bu da çok özeldir çünkü onun insani yönünü ortaya koyuyor. Bir de bir imzalı kitabı var ki elime geçince çok mutlu olmuştum. Stanley Morris'e 1962'de imzaladığı bir kitap. Morris tarafından bana hediye edildi."

Nâzım Hikmet edebiyatımızda yaşamıyla dailgi çeken şairlerden. Acaba hâlâ ortaya çıkarılamamış belgeler var mıdır? Yaşamında boşlukta kalanlanlar var mıdır? "Elbette vardır" diye yanıtlıyor Haluk Oral, "Örneğin Münevver'le mektuplaşmaları öyledir. Birbirine 1000'e yakın mektup yazdıklarını biliyoruz. Bunların bir kısmını gördüm, okudum fakat tamamına henüz ulaşılamadı. Gençliğinde tuttuğu defterler yok ortada. Hapishanede yazıp arkadaşlarına verdiği bazı şiirleri de kayıp. Nâzım Hikmet yurtdışına gidince korkudan yok edilmiş olabilir bazı şiirleri ya da bir yerlerde unutulmuştur da henüz ortaya çıkarılamamıştır."

Haluk Oral'ın ilgi çeken çalışmalarından biri de Şiir Hikâyeleri. "Aslında şiirler üzerine fikir yürütmek, onların arka plandaki hikâyelerinin peşine düşmek çok riskli bir iştir" diyor, bu çalışması ile ilgili değerlendirme yaparken. "Çünkü" diye ekliyor "şiirler herkesin hayal gücüyle vücut bulur. Örneğin Özdemir Asaf'ın Lavinia şiirindeki kadın herkesin hayal dünyasında başka başka şekildedir. Ben onu anlatınca büyü kısmen bozulmuş gibi oldu. Böyle yorumlar oldu ama şunu söylemeliyim ki gerçek Lavinia'yı bulmak ve yazmak bence daha da büyüleyici oldu, güzel oldu. Nâzım Hikmet'in herhangi bir şiirinin arka planını araştırmak da öyle; o şiiri daha farklı açıdan okuma olanağı veriyor bu tür çalışmalar. Şiir hikâyeleri üzerine çalışmış olmakta nçok mutluyum ben."

Haluk Hoca, mutluluğunu özel olarak vurguluyor. Bunun nedenini ise kimi tevatürleri, şehir efsanelerini önlemiş olması olarak açıklıyor. "Örneğin Ceviz Ağacı şiiri için böyledir" diyor. Hatırlayalım o şiiri:

Başım köpük köpük bulut, içim dışım deniz,

ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda,

budak budak, şerham şerham ihtiyar bir ceviz.

Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.

Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda.

Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl.

Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril,

koparıver, gözlerinin, gülüm, yaşını sil.

Yapraklarım ellerimdir, tam yüz bin elim var.

Yüz bin elle dokunurum sana, İstanbul'a.

Yapraklarım gözlerimdir, şaşarak bakarım.

Yüz bin gözle seyrederim seni, İstanbul'u.

Yüz bin yürek gibi çarpar, çarpar yapraklarım.

Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda.

Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.

"Bu bir saklanma şiiri değil, olağanüstü bir hasret şiiridir" diyor Haluk Oral, "İstanbul'u çok özleyen şairin hasret şiiridir. Güya sevgilisiyle buluşacakmış Gülhane Parkı'nda, polis gelmiş, o da ceviz ağacına tırmanıp saklanmış, Piraye gelmiş onu görememiş, tabii polis de bulamamış. Bu bir uydurma. Şu dizelere bakın: 'Yüz bin elle dokunurum sana, İstanbul'a/ Yapraklarım gözlerimdir, şaşarak bakarım/ Yüz bin gözle seyrederim seni, İstanbul'u/ Yüz bin yürek gibi çarpar, çarpar yapraklarım 'İstanbul'da olsa, neden yüz bin elle dokunmak istesin? Neden sevgilisinin gözlerinin yaşını silmesini istesin? Nâzım bu şiiri 1957 ya da 1958'de Rusya'dayken yazdı, bir özlem şiiridir. Başka şairlerden örnekler de verilebilir. Örneğin Yahya Kemal'in 'Sessiz Gemi' şiirini Nâzım Hikmet'in annesi için yazdığı uydurulmuştur. Tarihler birbirini tutmuyor, inceleyince."

 

 

 

 

İbrahim Dizman kimdir?

1961'de, Çanakkale'de doğdu. Ankara Üniversitesi'nde, Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde Türk Dili, Güzel Sanatlar Fakültesi'nde Yaratıcı Yazarlık dersleri verdi.

1983'ten beri çeşitli kültür-sanat ve edebiyat dergilerinde eleştiri-röportaj, değerlendirme ve kültür tarihi üzerine inceleme-araştırma yazıları yazdı.

İbrahim Dizman'ın ikisi roman olmak üzere yayımlanmış 20 kitabı var; bir kitabı Yunancaya da çevrildi.

Dizman'ın yönetmenliğini yaptığı 4 belgesel film de bulunuyor.

Sahnelenmiş iki tiyatro oyunu bulunmakta. Ayrıca, çeşitli sahne gösterileri de hazırladı ve uyguladı.

Kültür Bakanlığı Roman Başarı Ödülü, Behzat Ay Ödülü ve Genel-İş Abdullah Baştürk İşçi Ödülü sahibi de olan Dizman, çeşitli yıllarda Çağdaş Türk Dili ve Roman Kahramanları dergilerinin yayın yönetmenliğini ve editörlüğünü yürüttü. Türkiye PEN üyesidir. 

Kitaplarından bazıları:

Suyun ve Rüzgârın Şehri Çanakkale, İletişim Yayınları, 2020

Aşrı Memleket Trakya (T. Bilecen'le birlikte), İletişim Yayınları, 2018

Adı Başka Acı Başka (Karadeniz'in Son Ermenileri), İletişim Yayınları, 2016

Kardeşim Gibi (A. Papadopulos ile birlikte), Heyamola Yayınları, 2016

30 Yıl 30 Hayat (Ç. Sezer'le birlikte), İmge Kitabevi Yayınları, 2010

Başka Zaman Çocukları (roman), 2007, Heyamola Yayınları, 2007

Denize Düşen Dağ (monografi), 2006, Heyamola Yayınları, 2006

Belgesel filmleri: 

Kardeş Nereye: Mübadele, senaryo yazarlığı ve danışmanlık (yön: Ö. Asan), 2010

Oyunlarla Yaşayan Şehir, yönetmen, 2012

Hrant Amca: Memlekete Dönüş, yönetmen, 2016

Poliksena: Kız Öldün, yönetmen, 2018

Yola Gelmeyenler, yönetmen, 2020

 

Yazarın Diğer Yazıları

Kuğunun son türküsü: Hasan İzzettin Dinamo

İnsanın ruhu kimi zaman acılarla olgunlaşır, yaşadıkları ne denli trajik olsa da onun zihin ve hayal dünyasının besini haline dönüşebilir. Hasan İzzettin Dinamo da küçük yaşta, yetimhanelerde, okullarda kitapların peşinden koşan, şiirler karalayan, çeviriler yapan bir genç olarak yetiştirir kendini

Haluk Oral'la söyleşi-II: "Yazarların, şairlerin hayat zenginliğini biriktiriyorum"

Haluk Oral, Orhan Veli'nin "edebiyat tarihçisi bulsun" dediği kişilerin, "Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya" dediği konuların ve elbette Orhan Veli'den kalan izlerin peşinde yıllardır

Yazılmamış bir romanın iki kahramanı

Kritovulos’un Fatih’i, fethederken fethedilmeyi de göze alan bir kahraman. İyi bildiği Yunancanın yapıtlarını özgün biçimiyle okuyan, İstanbul’da bilim insanlarıyla, sanatçılarla sohbetlerinde pekiştirdiği “Helen uygarlığı”na ilgisini hep koruyan biri

"
"