25 Mayıs 2025

Türkiye demokrasiden uzaklaştıkça Zülfü Livaneli yeniden sahne alıyor…

Livaneli'nin nüktedan, şakacı yanını; onca acıyı, müziğiyle, şiirleri, hikaye ya da romanlarıyla dile getiren bu büyük ozanın, kendi içindeki bir panzehiri olarak görüyorum

serdar gündoğ 25 mayıs haftalıkkk

Böyle gecelerde lacivert ceketinin içinde ve aynı renk polo yaka tişörtüyle sık görmeye başladık onu.

Daha rahat, daha kendi gibi hissediyor olmalı diye aklımdan geçiriyorum…

Ama bence bir detay daha var bu konuda; arzütık edebiyat ve sanat yaşamını sürdürdüğü Bodrum’un bir şıklığı da diyebiliriz bu tarzı için.

Geçen Çarşamba akşamı, Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda çağımızın yaşayan en büyük ozanı, Zülfü Livaneli adıyla gösterime girecek özel bir belgeseli izlemek üzere İstanbul’daydık.

Bir insanın ve bir ülkenin hikayesi’, pusulası vicdanı olan bir insanın, rüzgarını hiç bilmediği denizlere açılmak zorunda kalışının da hikayesiydi aslında.

Barışa ve özgürlüğe adanmış bu büyük serüvenin bütününde; ekrana yansıyan ‘zamanın sınırında’ yaşanan kesitleri  izledikçe, son derece normal, yalın ve belki zayıf, korkuları olan amma yine de baş eğmeyen, direnmeyi seçen, yarın için umuttan gayri bir şeyi olmayan bir insanı görüyoruz…

Gözlerim ekranda, lakin kafam gidip gidip geliyor; zayıflığını gösterecek kadar güçlü olmak’tan söz ettiği bu olmalıydı diyorum kendi duyabileceğim bir sesle.

En merak ettiğim, daha 20’li yaşlarında, baş edilmez gibi görünen ne varsa başlarına geliyorken, sevgili eşi Ülker ne düşünüyordu?

Kolejli yıllardan beri sevdiği adam, koca ülke için söylese olmuyor söylemese hiç olmuyordu…

Ya biricik kızı Aylin, başlangıçta ne kadar farkındaydı etrafında dönen onca olan bitenin; bir ülkenin de tarihi olduğunu?

Belgeselin o geceye özel ilk gösteriminde, yukarıdaki sorularım gibi birçok şey yanıt bulurken, bunun yanında yakın geçmişin bazı hatıraları da tarihe düşülen birer not gibi mutlaka çok ilgi çekecektir.

Mesela ne zaman okusak ya da duysak ur Mumcuya atfettiğimiz Sesleniş şiiri,  aydınların hep hedefe konulmasına bir yakarışıdır Zülfü Livaneli’nin oysa.

Hele bir Ecevit detayı öne çıkıyor ki;

Hayata dönüş operasyonu’ adıyla başbakanlığı döneminde, cezaevlerinde başlayan açlık grevleri ve sonrasında ölüm oruçlarına dönüşen süreç için; ‘tecritin kaldırılması, diyalog kurulması ve insani çözüm önerilerini’ krizi aşmak adına bir yöntem olarak ortaya koyan aydınların sözcüsü Livaneli, bizzat lent Ecevite konunun iletilmesini sağlamasına rağmen, onun kabul etmeyişini ve ardından gelen operasyonla yaşanan dramı ve kayıpları, hala unutabilmiş değil.

Babası Yargıtay Başkanlığı yapmıştı, bilirsiniz…

Yakın akrabaları içinde de epey hakimler, savcılar vardı fakat gelin görün ki; demir parmaklıklar arkasında bir o karşımıza çıkıyor.

Ve bunu anlatırken yine dayanamayıp çok gülüyor.

Ben bu kadar nüktedan, şakacı yanını; onca acıyı, müziğiyle, şiirleri, hikaye ya da romanlarıyla dile getiren bu büyük ozanın, kendi içindeki bir panzehiri olarak görüyorum.

Yoksa bu kadar kederi duyumsayan bir bedenin kendini dengelemesi nasıl mümkün olabilirdi?

Sevgili Nebil Özgentürk yine yapacağını yapmış,  benim de tanıklık etmekten gururlandığım, uzun soluklu bir çalışmanın ve büyük bir emeğin ürünü bu belgesel, bir insanı anlatırken bir ülkenin hikayesinden ayrı düşemiyor; bir Aydın sorumluluğu duygusu hiç eksilmeden sürüp gidiyor her karede.

Gösterim bittiğinde, yine kendi sesimi işitiyorum:

Şunu sadece ben düşünüyor olamam; ülkemiz demokrasiden uzaklaşınca, Zülfü Livaneli yeniden sahne alıyor ve adeta, barış, adalet ve özgürlük talepleri, meydanlara, sokaklarla taştıkça, tüm yurt onun o büyük sahnesi haline geliyor…

Eyvallah.


Burcu, ‘Ey Özgürlük’ dedi, bir Livaneli şarkısı önermek ne kadar güç olsa da bu yazıyı okurken dinlemeniz için ben de Ey Özgürlük diyorum.

https://youtu.be/XKfSDe04BFo?si=ceYHtSiiERQ0Utcq

Serdar Gündoğ kimdir?

Serdar Gündoğ, Kayseri'nin Pınarbaşı ilçesinde doğdu. İlk ve Orta Okulu Ankara'da, Liseyi ise Aydın'da tamamladı. Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümünü İzmir'de bitirdi.

Türkiye'nin ilk haber portallarından bodrumhaber.com ve aynı adla yayımlanan günlük gazetenin genel yayın yönetmenliğinin ardından çeşitli yerel haber portallarında, Posta ve Milliyet gazetelerinin eklerinde haftalık yazılar yazdı.

2009 yılından itibaren yerel ve genel seçimlerde kampanya yöneticiliği ve danışmanlıklar yaptı.

Çevre ve insan temalı farkındalık projeleri için fikir ve senaryolarına katkı sağladığı kısa filmler ve belgesellerin yapımcılığı yanında kültür ve sanat etkinlikleri de düzenleyen Serdar Gündoğ'un marka ve siyasi danışmanlıkları devam ediyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Bodrum yeşili: Mandalin Çiçeği Sanat Günleri

Sazlıklardan süzülüp gölün derinliklerine (karanlık sularına) dalamazsın. Sen mandalina çiçeğisin... 

Kuzeyin tanrıçası, yüzen bir anıt; Hulda

Evliyanın gemisi, kuzeyin tanrıçasının yolu en son Bodrum’a düşüyor. Sıcak denizlerde akranlarını arıyor; günlerce, hatta aylarca dört dönüyor mavi sularda ve sonra sessizce ebedi istirahati Haliç’e doğru dümen kırıyor; bağrına bastıklarının bağrına belki...

Bodrum’un beşinci mevsimi, 9. Uluslararası Bodrum Caz Festivali için gün sayıyor

Bu yılı, Genco Erkal Sanat Sezonu olarak belirleyen Dibeklihan Kültür ve Sanat Köyü 17 Mayıs’ta bir dizi etkinlikle sezona 'merhaba' derken 2-14 Haziran tarihleri arasında yapılacak festivalin bilet gelirlerinin tamamı ‘Caz Bursu’ kapsamında genç müzisyenlere aktarılıyor

"
"