Savaş filmlerinde ya da vurdulu kırdılı filmlerde çok rastlarız: Bir el bombası atılır, karşı tarafa düşer ama, oradan biri bombayı hızla yakalayıp gerisin geri fırlatır... Şimdilerde bu teknik, iktidarın en tepesindekilerin sözel taktiklerinde ilk sıralara yerleşmiş durumda.
Örneğin, a Haber’in bildirdiğine göre AKP Genel Başkanı, "basına siyasete sanat dünyasına yönelik yapılan faşist dayatmaları takip ediyoruz” diyor ve devam ediyor: “Faşizm öyle bir raddeye vardı ki, kendileri dışında kimseye tahammülleri yok.”
Şaşırmaktan kendinizi alamıyorsunuz, çünkü ölçüye sığmıyor, ne aklın ölçüsüne, ne de etiğin. Kendinizi her tür şoka hazırlamış olabilirsiniz, ama herhalde bu kadarına değil.
Zihnim suçlamayı havada yakalayıp gerisin geri fırlatma taktiğini anlatan bir kavram arıyor, “hasmını onun silahıyla vurmak” gibilerden bir deyişi hatırlıyor yalnızca. Belki vardır da ben bilmiyorumdur, ya da daha önce böylesine, kavramlaştırmaya yetecek miktarda rastlanmamıştır.
Demagoji kavramı var tabii, ama o da fazla geniş, şu anlattığım durumlar dışında, yığınla farklı sözü, yığınla yalan dolanı da kapsayabiliyor. Çoğuna da şerbetliyiz zaten demagojinin. Olmasak başımızdakiler başımıza gelmezdi.
Gerçi şu son yıllarda muhalefet sözcüleri iktidar mensuplarının muhalefetmiş gibi konuştuklarına sık sık dikkat çekiyor. Ama eminim içlerinden yukarıdaki alıntıyı işitip de “pes artık” demeyen çıkmamıştır.
Bunları düşünürken, salı günkü T24’te, Anayasa Hukukçusu Tolga Şirin hocanın mükemmel bir yazısını okudum. Yazının başlığı, “Simülakr Anayasa”.
Simülakr sözcüğü beni özellikle ilgilendiriyor, çünkü Baudrillard’ın Türkçeye Simülakrlar ve Similasyon adıyla çevrilmiş olan ünlü kitabının ilk bölümünü bundan otuz küsur yıl önce çevirmiştim. İki bölüm halinde, "Kuram” dergisinin 5. ve 6. sayılarında yayımlanmıştı. Şimdi bakıyorum, zorlayıcı derecelerde öz Türkçeci bir çeviri olmuş, Tahsin Yücel hocayı aratacak cinsten. Simülakr sözcüğü için “benzeti”, simülasyon için ise “benzetim” demişim orada. Acaba bu karşılıklar tutunabilseydi ilk elde bir fikir verebilmesi açısından daha kullanışlı olmaz mıydı? Gerçi fikir vermek amacıyla türetilmiş karşılıklar bazen yanıltıcı da olabiliyor. Ne de olsa her kavram bir addır ve adın ne anlama geldiği, derin yapısındaki bilgiye bağlıdır.
Her durumda, Tolga Şirin’in yazısında “simülakr” kavramı olabileceği kadar açıklanmış, hem de tam olarak yerini bulmuş. “Simülakr Anayasa” demek, bilinen anlamıyla var olmadığı, hayat belirtisi göstermediği, yani uygulanmadığı halde varmış, hatta varmış ama kötüymüş, “sivil” değil vb. imiş gibi yapılan anayasa demek oluyor.
Bu durumu anlatmak için “sahte” sıfatı gelebilir akla ama, o da değil, çünkü bir şeyin sahtesi de pekâlâ kullanılabilir; örneğin, gündelik dilde “çakma” dediğimiz sahte eşya böyledir. Salt gösterişe yarasa bile bir işlevi olabilir sahtenin. Simülakr (benzeti) olan ise, sahte bile değildir. Var olan bir kavrama benzetilmiştir, benzemesi sağlanarak, var gibi gösterilmiştir, yoktur aslında. Tolga Şirin, yürürlükte olduğunu varsaydığımız Anayasa’nın (acaba küçük harfle mi yazsam diye geçti bir an aklımdan), göstermelik olduğunu çok iyi anlatmış. İnsan düşünmeden, sormadan edemiyor: Evrensel değerlere göre tanımlanan kamu hizmet ve varlıklarının “simülakr” olmayanı kaldı mı acaba? Başta “demokrasi” yani temsiliyet olmak üzere? Hepsi var gibi, yok gibi.
Necmiye Alpay kimdir?
Çalışmaları dil üzerinde yoğunlaşan Necmiye Alpay 1946 yılında doğdu. 1969 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni (Mülkiye) bitirdi.
1978'de Paris-Nanterre Üniversitesi'nden uluslararası iktisat alanında doktora derecesi aldı. Mülkiye'deki öğretim üyeliği 12 Eylül 1980 darbesi ile başlayan süreçte sona erdi. İzleyen yıllarda akademide 'Türkçe' ve 'Yaratıcı Yazarlık' alanlarında dersler verdi.
2011 yılından itibaren uzun süre Radikal gazetesinde Dil Meseleleri üzerine yazdı. 2016 yılında İsviçre'nin Almanca PEN Merkezi tarafından onur üyeliğine seçildi.
Kitapları
- Türkçe Sorunları Kılavuzu (Metis Yayınları)
- Dilimiz, Dillerimiz / Uygulama Üzerine Yazılar (Metis Yayınları)
- Dil Meseleleri / Uygulama Üzerine Yazılar II (Metis Yayınları)
- Yaklaşma Çabası (Kanat Yayınları)
- Beklediler Gitmedik (Edebi Şeyler Yayıncılık)
Çevirileri
- Freud ve Felsefe (Paul Ricoeur), Metis Yay.
- Kültür ve Emperyalizm (Edward Said, Hil Yayınları)
- Tarihsel Kapitalizm (I. Wallerstein, Metis Yayınları)
- Aydın Kesimi Üstüne (Vladimir İ. Lenin, Başak Yayınları)
- Modernleşmenin Eşiğinde Osmanlı Kadınları (Madeline C. Zilfi, Tarih Vakfı Yurt Yayınları)
- Şiddet ve Kutsal (Rene Girard, (Kanat Yayınları)- Freud ve Felsefe (Paul Ricoeur, Metis Yayınları)
- Bilge Sokrates'in Ölümü (Jean Paul Mongin, Metis Yayınları / Küçük Filozoflar Dizisi)
- Martin Heidegger'in Böceği (Jan Marchand, Metis Yayınları Küçük Filozoflar Dizisi)
- Diyojen Köpek Adam (Jan Marchand, Metis Yayınları Küçük Filozoflar Dizisi)
|