"Dünyada faşist baskı ve sömürünün arttığı, bölgemiz Ortadoğu’nun kan gölüne döndüğü ve halkımızın barış içinde özgür, eşit ve demokratik bir yaşama her zamankinden daha fazla ihtiyacının olduğu bu ortamda attığımız bu tarihi adımın büyük önemini, doğruluğunu ve aciliyetini görüyor ve hissediyoruz."
Bu noktayı biraz açalım. 11 Temmuz’daki bu sembolik tören sadece Türkiye’yi değil başta Suriye, Irak ve İran’ı da kapsıyor. Buradaki gelişmelerde özellikle Suriye’de SDG’nin de durumu ile ilgili gelişmeler yakından takip ediliyor-edilecek. ABD’nin Türkiye Büyükelçisi aynı zamanda Suriye Temsilcisi Tom Barrack, Şam’da Suriye geçici yönetiminin başındaki Ahmet Şara hem de SDG Lideri ile ortak yaptığı toplantı sonrası ‘bir ilerleme kaydedilemediğini’ AP’ye verdiği demeçte anlattı. BBC Türkçe’deki çeviri haberde Barrack ile ilgili bölüm şöyle verilmiş:
"Barrack, 'ABD, SDG'nin yeni hükümete saygılı bir şekilde entegre olma fırsatına sahip olduğundan emin olmak istiyor' dedi, Suriye'deki yaklaşık 1300 Amerikan askerini tamamen çekmek için ise 'acele etmediklerini' söyledi."
Barrack, henüz istedikleri noktada olmasalar da, Şam yönetiminin SDG'ye seçenekler sunma konusunda 'harika bir iş çıkardığını' söyledi ve SDG'ye atfen, 'Umarım bu seçenekleri değerlendirecekler. Umarım bunu çabuk yapacaklar' dedi."
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın ‘tören sonrası yaptığı açıklamayı Suriye’de bitmeyen süreç ile ilgili olduğunu düşünmek mümkün. İktidar içinden gelen en sert-farklı tepkinin bu olduğunu da kayda geçireyim:
"Bugün, Terörsüz Türkiye hedefi doğrultusunda çok önemli ve memnuniyet verici bir adım atılmıştır. KCK bütün bileşenleriyle ve unsurlarıyla ülkemiz, milletimiz ve coğrafyamız için tehdit olmaktan çıkana dek teyakkuzda kalmaya devam edeceğiz…"
Bese Hozat’ı açıklamasında Ortadoğu’dan bahsettiği kısımda şu bölümde önemliydi:
"Halkımızın yaşadığı acının sorumlusu olan tüm bölgesel ve küresel güçleri, halkımızın son derece meşru ve demokratik ulusal haklarına saygı göstermeye, barış ve demokratik çözüm sürecine destek vermeye davet ediyoruz."
Barış sürecinin bölgede Türkiye’yi İsrail ile güç dengesi anlamında önemli bir yere taşıyacak bir hamle olduğunu da ekleyeyim.
Hozat’ın içeriye yönelik ‘demokratik entegrasyon ve konuşmanın ardından vurguladığı anayasa konusu da kritikti. Yazılı metnin okunmasını bitirdikten sonra, aynen Şubat ayında Öcalan’ın silah bırakma metnini okuyan Sırrı Süreyya Önder’in metin dışı iki cümlesi gibi buradaki cümleleri de dikkatle okumak gerekiyor:
‘Barış ve Demokratik Toplum sürecinin pratik başarısı için bir iyi niyet ve kararlılık adımı olarak ve bundan sonra özgürlük, demokrasi ve sosyalizm mücadelemizi, demokratik siyaset ve hukuk yöntemiyle yürütmek amacıyla ve demokratik entegrasyon yasalarının çıkarılması temelinde sizlerin huzurunda silahlarımızı özgür irademizle imha ediyoruz.’
Bese Hozat’ın töreni izlemeye gelen kimi gazetecilere verdiği söyleşilerde konuşmadan daha kritik bölümleri olanlar vardı. Numedya24’e verdiği söyleşi içlerinde en önemlilerindendi:
‘Biz dağdan buraya gelişimizle yetinmek istemiyoruz. Bizler de bu kadar tecrübeden sonra Amed’de, Ankara’da, İstanbul’da demokratik siyasetin yürütücüleri, öncüleri olmak isteriz. Fakat şu an devletin tutumuyla buna çok cevap olabilecek durumda olmadığını görüyoruz.’
Hozat’ın altını çizdiği konu yani örgütün dağda olan isimlerinin Türkiye’ye gelip aktif siyasette yer alması hangi yasayla mümkün olur, Meclis Komisyonu’nda nasıl formüle edilir bilmiyorum. Bu arada Meclis komisyonunun çalışmaya başlaması için Ekim ayı provokasyona açık süreç için uzun vade.
Hozat’ı bu konuda çok umutlu olmadığını da satır aralarından okuyorum.
Bir diğer cümlesi:
"Artık demokratik siyaset çağrısı yapan bir hareket için, barışçıl çözüm isteyen bir hareket için silahlar ister istemez engeldir. Biz bu engelleri iyi niyet ve ciddiyetle ortadan kaldırmak istiyoruz. Fakat şu da bilinmeli ki bu işler tek taraflı olmayacak, olmamalı."
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ‘Ülkenin güvenliği, milletin huzuru ve bölgede kalıcı barışın tesisi için yürünen yola’ vurgu yaparken her zamanki gibi sürece en ciddi sahip çıkış MHP Lideri Devlet Bahçeli’den geldi. Hem İmralı Heyetin’nden Pervin Buldan’a aradı açıklama sonrası hem de şunu söyledi:
"Silahların teslim işleminin belirlenmiş takvim içerisinde tamamlanmasıyla kötü anılar geride kalacak, yeni yüzyılın mimarı ve mihveri Türk milleti olacaktır".
Serbestiyet’in özel haberine göre MHP Lideri Devlet Bahçeli, PKK’nın silah bırakma töreninin ardından Demirtaş'ın Edirne'deki avukatını aradı ve şunu söyledi: Bu sonucun ortaya çıkmasında katkıları çok değerli ve etkili oldu, bu vesileyle teşekkürlerimi iletirseniz sevinirim.” Bunu da önemle not etmeli.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in ilk baştan beri sürece, partisine yönelik yargı operasyonlarından bağımsız destek oluşu da çok önemli.
Bitirirken…
Yeni bir döneme geçiliyor. Bu dönemi sadece iktidar değil toplumsal ve kurumsal muhalefet de, sivil toplum da akademi de şekilleyecek. Barış sürecinin tamama ermesi, buradan demokrasi ve hukukun yükselişini sağlamak sadece iktidar inisiyatifine bırakılmamalı. Bu mücadele için herkes elinden geleni yapmalı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yarın yapacağı açıklama ile en azından başlangıç anlamında hasta tutukluların tahliyesinden, AİHM-AYM kararlarına uyulmasına atılabilecek adımlarla ilgili mesajı önemli olacaktır. Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Osman Kavala, Can Atalay ile ilgili kararların uygulanması kritik önemde olur. Kurulacak Meclis komisyonu vakit geçirmeden çalışmaya başlarsa tüm partilerin katılımıyla şeffaflık da sağlanabilir. Sürecin bugünlere gelmesinde büyük emek veren Sırrı Süreyya Önder’i anarak son vermek istiyorum yazıma. En büyük emeği verenlerden biriydi.
Murat Sabuncu kimdir?
Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.
Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.
En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. Halk TV'de yorumculuk yaptı.
Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı.
T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor.
Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti "En İyi Köşe Yazısı" ödülü ve Ayşenur Zarakolu Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan avukat oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.
|