Önemli bir gün… PKK, beklenen silah bırakma ve fesih kararını açıkladı. Türkiye 22 Ekim 2024’te MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Meclis grubunda yaptığı konuşma ile başlayan, 27 Şubat’ta Abdullah Öcalan’ın çağrısı ile devam eden süreçte ilk kısmı geride bıraktı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın başlangıçta mesafeli durduğu ancak son dönemde sahip çıktığı gelişme konusunda en yoğun çalışan isimlerden birinin de MİT Başkanı İbrahim Kalın olduğu kaynaklarca belirtiliyor. İmralı heyetinden Sırrı Süreyya Önder’in katkısı da tartışılmaz. DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları, Tuncer Bakırhan, ve tabii Pervin Buldan… 8,5 yıldır Edirne Cezaevi’nde tutulan Selahattin Demirtaş... Her birinin çabası oldu. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in de 'tarihin doğru yerinde olmak' şeklinde özetlenebilecek ama Meclis’te ve şeffaflığa vurgu yaparak katıldığı dönem önemliydi. Meclis vurgusu bundan sonra, hukuki konulardan anayasaya, şeffaflık vurgusu ise toplumun mevcut gelişmelerin nereye evrileceği yolundaki soru işaretlerine yanıt verilmesi açısından önemli olacak.
PKK açıklamasından sonra Erdoğan’ın danışmanı Mehmet Uçum’un yaptığı sosyal medya paylaşımına da atıfta bulunup biraz fikir çalışması yapalım:
"Yeni dönem Türkiye’yi her bakımdan güçlendirecektir. Demokrasi ve hukuk alanında kapsamlı reformların yapılacağı, ulusal ve yurtsever demokrasi hukukunun somutlandığı yeni bir aşamaya geçileceği herkesin kabulündedir. Görüldüğü üzere Kurtuluşla başlayan, Cumhuriyetin ilanıyla tescillenen Kuruluş sürecimiz, Terörsüz Türkiye’ye geçişi takiben yeni anayasa başta olmak üzere kapsayıcı reformların yapılmasıyla tamamlanacaktır."
Uçum beklenen şekilde ‘anayasa yapımının da gündeme geleceğini’ bir kez daha duyurdu. Anayasa konusunu önümüzdeki günlerde daha çok konuşacağa benziyoruz. Burada PKK’nın fesih metninde geçen bir bölümü de aktarmak istiyorum:
"Partimiz PKK; kaynağını Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası'ndan alan Kürt inkâr ve imha siyasetine karşı, halkımızın özgürlük hareketi olarak tarih sahnesine çıktı."
'Türkiye’nin kurucu belgesi' olarak anılan Lozan Antlaşması’na vurgudan amacı hatırlamakta yarar var. Bugüne dair yeni bir vurgu değil. Kürtler 1639 Kasr-ı Şirin Antlaşması'yla iki, Lozan Antlaşması'yla dört bölgede yaşamaya başladılar-ayrıldılar. Bunu Kürt siyasi hareketi de aydınlar-akademisyenler de çok uzun süredir dile getiriyor. 1924 Anayasası'na gelince... Bunun için 1921 Anayasası'na bakmak gerekir. Burada üçüncü madde şöyle diyor: "Türkiye Devleti Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur ve hükûmeti 'Büyük Millet Meclisi Hükûmeti' unvanını taşır."
Anayasa’da vatandaşlık tanımının Türklük üzerinden yapılması, 1924 Anayasası ile birlikte olur. Ulus devlet inşası sürecinde elbette sadece anayasaya tanım girmez, askeri-siyasi-kültürel başka operasyonlar da gerçekleşir. Mustafa Kemal Atatürk’ün 4 Nisan 1920’de yaptığı konuşmada belirttiği "Bu sınır dahilinde tasavvur edilmesin ki, İslami unsurlardan yalnız bir cins millet vardı"’ atfı da 1921 Anayasası’ndaki tarifin de geride kaldığı süreçler... 2025 sonbaharında gündeme gelebilecek yeni Anayasa tartışmalarında 1921 Anayasası’na da vatandaşlık tanımına da çokça atıf yapılacak. Burada Bahçeli’nin Türkgün gazetesinde bir süre önce kaleme aldığı tarifi bırakıyorum:
"Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes, eşit hak ve yükümlülüklere sahiptir.”
PKK’nın açıklamasında başka bir nokta 'Öcalan’ın süreci yürütüp yönlendirmesine' dair beklenti... Ayrıca ‘demokratik siyaset hakkının tanınmasından da' bahsediliyor. Peki bu ne anlama geliyor? Konuştuğum kaynaklar; Öcalan’ın İmralı içinde daha rahat hareket edebileceği bir düzen oluşturulması aşamasından ve İmralı içinde inşa edilen bir binada çalışması konusundan bahsediyor. "Peki aktif olarak DEM Parti içindeki siyasete müdahil olacak mı?" sorusuna ise 'güncele karışmayacağı daha üstte bir rol almak istediği yolunda haberler aldıklarını' belirtiyorlar.
PKK silah bırakma ve fesih açıklamasında doğrudan Suriye’nin kuzeyinden ya da 'Rojava’dan' bahis yok. Ancak "3. Dünya Savaşı kapsamında Ortadoğu’da yaşanan güncel gelişmeler de Kürt-Türk ilişkilerini yeniden düzenlemeyi kaçınılmaz kılmaktadır" deniyor. Yine bölgede 'etkin uluslararası güçlere', demokratik çözüme engel olmama çağrısı var. Bunu süreci bozmaya yönelik olası bir provakasyon uyarısı olarak da okumak mümkün olabilir mi?
Bitirirken…
PKK silah bırakma ve fesih kararını açıklarken 'devletle pazarlık hissi yaratacak' bir metin ortaya çıkarmamış gözüküyor. Elbette metin içinde tartışılacak kimi yönler olacaktır. Bundan sonra silahların teslimi -pek muhtemel komisyonlar kurulacak-görüntüler kamuoyuyla paylaşılacak- ve içeride atılacak hukuki-demokratik adımlar takip edilecek. Bugüne kadar yaşananlar ve ileride yaşanacak olanların kamuoyuna net, şeffaf biçimde aktarılması gerekiyor.
Yaşananların siyasi sonucu da olacak elbette. Erdoğan bu süreci kamuoyuna iyi bir şekilde anlatıp demokratik bir yöne doğru çekebilecek mi? Bir yandan Kürt sorununun çözümü pek muhtemel getireceği kimi hukuki rahatlamalar, öte yandan CHP’ye yönelik siyaset etkisindeki yargısal süreç yani ikili hâl mümkün mü? Tabii CHP’nin bu konuda alacağı tavır belirleyici ögelerden biri olacak.
PKK açıklamasını "İnsanlıkta ısrar, sosyalizmde ısrardır" diye bitiriyor. Öcalan’ın kitap başlığını "Sosyalizmde Israr İnsan Olmakta Isrardır"ı değiştirmişler. İlginç günler, mesajlar...