31 Mayıs 2025
Klasik üçlüde bir değişiklik yaptım. “Güzel” yerine “faydalı”yı koyup sırayı da değiştirdim.
İnsanlar düşünce dünyalarında “felsefe” kavramını düşünecek ölçüde ilerledikten bu yana bu “klasik üçlü”nün üç “moment”inin birbirleriyle ilişkileri üstüne kafa yormuşlardır. Düşüncenin sonu yok. Her an biri ortaya çıkıp daha önce söylenmemiş bir şey söyleyebilir, kapandığını varsaydığımız konuları yeniden açabilir. Başlıktaki kavramlar için de geçerlidir bu. Toplumların, bireylerin dünya görüşleri değiştikçe, bu yüksek niteliklerden beklenen şeyler de değişikliğe uğrar.
Ben güzeli attım, çünkü filozoflar da ilk onu gözden çıkarıyorlar. Ama öbür ikisinin de yerleri kesin değil. Bunun yığınla örneği de yaşandı.
On dokuzuncu yüzyılda, sanayileşmenin dünyayı belirlemeye başladığı evrede, felsefe akımlarına bir yenisi eklendi: “Utilitarianism”; Türkçede “faydacılık” ya da “Öz” Türkçecilikte ısrarlı isek “yararcılık” diyoruz. Düşünüyorum da, “doğru” ve “iyi” kavramlarını analiz ederken bunları “yarar”la ilintilendirmek, daha önce pek yapılan bir şey değildi. On dokuzuncu yüzyıla, yani sonuç olarak “kapitalizm”in oluşumuna kadar bu ikisine karşı neredeyse hakaret sayılırdı. “İyi” ve “doğru” soylu, yüce şeyler anlatırdı. “Yarar” bu nların yanında fazlasıyla “bayağı” kalıyordu. “Çıkarcı”ydı. Örneğin Marksizm’in hiç olmadığı kadar “bayağı maddiyatçı”ydı.
“Utility” kelimesi Latince’den gelir ve İngizcede “Use” fiili ya da “useful” sıfatı oradan gelir. Böylece, “Güzel, İyi, Doğru” gibi bir üçlüye “yararlı” gibi bir dördüncü ayak eklenmiş oldu ve bunu kapitalizm başardı. Bu klasik üçlünün üç ayağı arasında bir akrabalık da bulunduğu varsayılır. Bu yeni mantığa göre “yararlı” olan ne varsa “iyi” ve “doğru” olana da oradan geçerek girmesek bile “semtine çıkıyorduk”.
Ama kapitalist mantık durduğu yerde durmayı kendine yediremeyen bir mantıktır. “Utility” de durmadı. Bir kelime daha ileri sürmekte gecikmedi. Bu kelime “expedient” -isim haliyle “expediency”. Bu da “fayda” ve “faydalılık” anlamlarına geliyor. Geliyor ama “ütilite”ye göre önemli bir farklılığı var: “İyi” ve “Doğru”dan kendini ayırmış, bağımsızlığını ilan etmiş: “faydalı” olmasına faydalı, ama aynı zamanda “doğru” olmak gibi bir yükümlülüğü yok. Bağımsızlık ilanı bunu da içeriyor.
Redhouse Sözlüğü kelimenin Türkçesini bakın nasıl vermiş: Doğru yolu aramadan istenilen sonucu elde etmek için en kolay yolu teşkil eden; uygun, münasip, muvafık, kestirme: yarar veya amaca erişmek için başvurulan çare; politika, bir işi doğru veya haklı olup olmadığına bakmadan yürütme…
“Fayda”nın bu türlüsünü duymuş muydunuz? Mutlaka duymuşsunuzdur. Ama duymadınızsa şu anda memleketimizde iktidarın siyaset yapma tarzına bir göz atın. Camide bira içen eylemcilerden bugünlere, Ekrem İmamoğlu ve çetesinin yaptıklarına uzanan, seçime montaj malzeme ile katılmayı ve hemen hemen her şeyi içeren siyasi çizgiyi izleyin.
Fazla “komplike” bir mantık gerektirmiyor bu “politika” tarzı. Şöyle: Biz iyiyiz ve doğruyuz. Şu hâlde bize fayda sağlayan bir şey kendisi doğru olmasa da son kertede doğrudur. Redhouse’ın verdiği kelimeler arasında “kestirme” de var. Evet, bu da elimizde güzel bir imkan. Hani Sokrates’le Platon’un “ideal”di, “form”du, buralardan “doğru’yu bulma çabaları; uğraş babam uğraş. Kant’ı düşünün, ne zahmetlere giriyordu “kategori”leriyle. Yalnız bunlar da değil elbette, neredeyse bütün felsefe tarihi bu aramalarla doludur. Oysa ne kadar kolay. Ben iyiyim, iyi ve doğruyum; o halde benim işime yarayan şey de iyidir ve doğrudur.
Her şeyin bir kolayı var.
Murat Belge kimdir? 16 Mart 1943'te Ankara'da doğdu. İngiliz Erkek Lisesi'ni ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi. Aynı bölümde asistanlık ve doktora yaptı. 1969'da İngiltere'deki Sussex Üniversitesi'nde araştırmacı olarak bulundu. Christopher Caudwell ve Marksist estetik konulu teziyle 1980'de doçent oldu. Genç yaşlarda yaptığı William Faulkner ve James Joyce çevirilerinin yanı sıra 1964'ten itibaren Yeni Dergi, Papirüs gibi dergilerde çıkan eleştirileri, yorum yazılarıyla tanındı. Namık Kemal, Behçet Necatigil gibi yazarlar üstüne incelemeler yaptı. 1970'te Halkın Dostları Dergisi'nin kurucuları arasında yer aldı. 12 Mart 1971 muhtırasıyla başlayan darbe döneminde iki yıl cezaevinde kaldıktan sonra 1974'te üniversiteye döndü. 1975'te Birikim dergisini kurdu. 1981'de YÖK'ün kuruluşunun ardından üniversiteden istifa etti. 1983'te İletişim Yayınları'nı kurdu, 1984'te Yeni Gündem dergisini çıkartmaya başladı. Denemelerini Tarihten Güncelliğe (1983), 12 Yıl Sonra 12 Eylül (1992), Edebiyat Üstüne Yazılar (1994) kitaplarında topladı. 1980'lerde Sadık Özben mahlasıyla düzenli olarak mizah yazıları yazdı. 1991'de Helsinki Yurttaşlar Derneği, Türkiye şubesini kurdu. 1997'de profesör oldu; 1995'ten bu yana Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü'nde akademik çalışmalarını sürdürüyor. Marksist estetikten militarizme, edebiyattan yemek kültürüne, Osmanlı ve İstanbul tarihine dek birçok farklı alanda 26 tane kitabı ve çok sayıda makalesi yayımlandı. Halkın Dostları, Birikim, Yeni Dergi, Yeni Gündem, Milliyet Sanat, Papirüs dergilerinde ve Cumhuriyet, Demokrat, Milliyet, Radikal, Taraf gazetelerinde yazdı. Hale Soygazi ile evli. Kitapları - Tarihten Güncelliğe (Alan, 1983; İletişim, 1997) - Sosyalizm, Türkiye ve Gelecek (Birikim, 1989) - Marksist Estetik (BFS, 1989; Birikim, 1997) - The Blue Cruise (Boyut, 1991) - Türkiye Dünyanın Neresinde (Birikim, 1992) - 12 Yıl Sonra 12 Eylül (Birikim, 1992) - İstanbul Gezi Rehberi (Tarih Vakfı, 1993; İletişim, 2007) - Türkler ve Kürtler: Nereden Nereye? (Birikim, 1995) - Boğaziçi'nde Yalılar ve İnsanlar (İletişim, 1997) - Edebiyat Üstüne Yazılar (YKY, 1994; İletişim, 1998) - Tarih Boyunca Yemek Kültürü (İletişim, 2001), - Başka Kentler, Başka Denizler 1 (İletişim, 2002) - Yaklaştıkça Uzaklaşıyor mu: Türkiye ve Avrupa Birliği (Birikim, 2003) - Osmanlı: Kurumlar ve Kültür (Bilgi Üniversitesi, 2006) - Başka Kentler Başka Denizler 2 (İletişim, 2007) - Genesis: "Büyük Ulusal Anlatı" ve Türklerin Kökeni (İletişim, 2008) - Sanat ve Edebiyat Yazıları (İletişim, 2009) - Balkan Literatures in the Era of Nationalism (Jale Parla ile birlikte, 2009) - Sadık Özben'in Toplu Eserleri (Helikopter, 2010) - Başka Kentler, Başka Denizler 3 (İletişim, 2011) - Edebiyatta Ermeniler (İletişim, 2013) - Başka Kentler, Başka Denizler 4 (İletişim, 2014) - Militarist Modernleşme-Almanya, Japonya ve Türkiye (İletişim, 2014) - Linç Kültürünün Tarihsel Kökeni: Milliyetçilik (Agora, 2006; Berat Günçıkan ile söyleşi) - Step ve Bozkır - Rusça ve Türkçe Edebiyatta Doğu-Batı Sorunu ve Kültür (2016) - Şairaneden Şiirsele / Türkiye'de Modern Şiir (İletişim, 2018) - "Siz isterseniz…" – Popülizm Üzerine Yazılar (İletişim, 2018) - Sanat ve Edebiyat Yazıları II (İletişim, 2019) Çevirileri - Hegel Üstüne: W.T. Stace - Martin Chuzlewitt: Charles Dickens - Döşeğimde Ölürken, Ağustos Işığı, Ayı: William Faulkner - Dublinliler, Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi: James Joyce - Arabadakiler, Patrick White - 1844 Elyazmaları: Karl Marx - Bir Zamanlar Europa'da, Leylak ve Bayrak: John Berger - Feodal Toplumdan Yirminci Yüzyıla: Leo Huberman - Yazıcı Bartleby: Herman Melville - Kayıp Kız: David Herbert Lawrence - Yurtsuzların Ülkesi: Dugmore Boetie - Lenin ve Felsefe: Louis Althusser (Bülent Aksoy ve Erol Tulpar ile birlikte) - Yanya Sultanı – Tepedelenli Ali Paşa: William Plomer |
Erdoğan ve Bahçeli… “İsrail’in bir sonraki hedefi” diyorlar. Ola ki bu doğru tespittir. Peki nasıl hazırlanıyor iktidar böyle bir saldırıya? Ekrem İmamoğlu’na savaş açarak...
Türkiye’de kimlerin muhafazakâr olduğu ve neyi muhafaza etmek istedikleri benim bir türlü çözemediğim bir bilmece olmuştur. Neyse ki, “bilenler” var. Kimin öldüğünü, kimin geberdiğini bildikleri gibi, ne zaman ve nasıl gebereceğimizi de onlar biliyor
"Her derde deva” bir şey değil ama şu anda laikliği savunan çizgide bulunanların kendi aralarında bir karşılıklı anlayış ortamı kurmaları, yapılması gerekli şeylerden biri olarak ele alınabilir
© Tüm hakları saklıdır.