13 Temmuz 2025
Bugün pazar. Kinin en sevdiği, kiminin nefret ettiği günlerden biri.
Ben pazar günlerini pek severim.
Çünkü o günün akşam yemeğinde makarna yerim!
Abartmıyorum, 40 yıldan beri pazar akşamı bizde makarna yenir.
Makarna ve salata o kadar.
Bazen kitaplardan tarif çalarım, bazen önerileri değerlendiririm, bazen de uydururum.
Pazar akşamının bu sade mönüsünü bilen kimi arkadaşlar, şaraplarını alıp çat kapı gelirler.
Hep merak etmişimdir, dünya üstünde makarnayı sevmeyenler kaç kişidir acaba? Bunların kişilik yapılarının, diğer insanlardan farklı olduğu tartışılmaz bir gerçektir sanırım. En kuvvetli iradeleri bile darmadağın eden bu yiyecek, benim başımın tacıdır.
Neyin nesidir bu makarna?
Kimin buluşudur, nereden, nereye, ne zaman gelmiştir? Soruların net bir yanıtı yok ama rivayetler muhteliftir.
Kimine göre, bu kutsal hamur işi, Orta Asya'nın antik bir yiyeceğidir ve onu Avrupa'ya taşıyan Marco Polo'dur. Ünlü gezgin, 13. yüzyılda yaptığı Çin yolculuğundan dönerken yanında getirmiştir.
Kimileri ise makarnayı Avrupa kıtasına, 8. yüzyılda, Sicilya'ya göç eden Arap kabilelerinin getirdiğini öne sürer.
Makarnayı Amerika kıtasına ise İspanyol gemicilerin götürdüğü söylenir. Gemiciler uzun yol boyunca bu makarnaları, denizden çıkardıkları çeşitli canlılarla karıştırıp, lezzetli yemeklere dönüştürmüşler, "Marinare" denilen deniz mahsullü makarna da böyle doğmuştur.
Makarnayı Amerika ile tanıştıran kişi ise Başkan Thomas Jefferson olmuştur. 1784- 1789 yılları arasında Paris'te yaşayan Jefferson, Amerika'ya dönüşünde yanında sandıklar dolusu makarna götürmüş, bunları yakın çevresiyle paylaşarak, bu yiyeceğin tanınması konusundaki ilk adımları atmıştır.
Ama makarnayı Amerikalılarla esas buluşturanlar, 1880-1920 yılları arasında, başta Napoli'den olmak üzere güney İtalya'dan gelen 4 milyon İtalyan göçmen olmuştur. Aslında bu göçmenler, makarna sayesinde hayata tutunmuşlardır. İtalyan kadınlar, yufkalar açıp, bizim erişte benzeri taze makarna yaparak, çoluk çocuğun karnını doyurmuşlardır.
İlk zamanlar makarna, suda haşlandıktan sonra elle yenen sade bir fakir yiyeceğidir. Domatesin Avrupa'ya göç etmesinden sonra kaderi değişmiş, sınıf atlamıştır. Domatesle yapılan soslarla lezzetlendirilen makarna, İtalyan mutfağının gözbebeği olmuştur.
İlk domates soslu makarna tarifine, şef Francesco Leonard'ın 1790 yılında yazdığı yemek kitabında rastlanmıştır. Domates sosuyla birlikte makarna çatalla yenmeye başlamıştır.
Hem antik Roma'da hem de Bizans'ta, makarna sevilen bir yemektir. Hem haşlanır hem de kızartılarak yenirdi. O dönemde en rağbet edilen sos, “garum” denen, balık suyu ile yapılan, çok kötü kokulu bir sostu. Bazıları da kızarttıktan sonra üstüne bal döküp, tatlı niyetine yiyordu.
Böylesine zengin bir geçmişe sahip olan makarnayı, "alt tarafı makarna" diyerek asla küçümsememek lazımdır.
Suyu kaynat, makarnayı içine at!.. İş bu kadar basit değildir.
Onu kararında pişirmek, doğru makarna ile doğru sosu buluşturabilmek başlı başına bir sanattır. Sosa geçmeden önce pişirmesinden bahsetmek gerekir. Tencere geniş olmalıdır ki, makarnalar belediye otobüsündeki yolcular gibi birbirine yapışmasınlar. Tencereye, 500 gramlık bir paket makarna için 5 litre su konmalıdır. Makarna asla soğuk suya atılmamalıdır. Suyun fokur fokur kaynaması gerekir. Bu suya iki çorba kaşığı da tuz atılmalıdır.
Makarnayı fazla kaynatırsanız, bir tabak dolusu cıvık hamur yersiniz. İtalyanlar 6-8 dakika kaynatıp, makarnanın dişe dokunur kıvamda olmasını severler. Bu sürede nişasta da tam olarak salınmadığı için zararı da az olur. Bizim paketlerin üstünde genellikle 11-12 dakika kaynatılması yazar ki, bence bu süre çok kritiktir.
Gelelim sos-makarna buluşmasına; doğru sosla birleşmeyen makarnanın tadı, uyumsuz evliliğe benzer. İkili hep sorun çıkartırlar. Yani her sos her makarnayla uyuşmaz. Sadece İtalya'da 310 çeşit makarna olduğunu düşünürseniz, soslama işinin ne kadar içinden çıkılmaz bir uğraş olduğunu tahmin edebilirsiniz.
İtalya'da bölgeler arasında sıkı bir sos çekişmesi vardır. Ülkenin kuzeyinde daha az domatesli sos kullanılır. Burada zeytinyağı ve sarımsaklı beyaz soslar ağırlıktadır. Orta İtalya'da özellikle Cenova ve civarında fesleğen, ceviz, sarımsak ve zeytinyağından yapılan “pesto sos” tercih edilir. Makarnanın esas diyarı güney İtalya'da ise domates sosu bol bol kullanılır. Ayrıca deniz mahsulleri, çeşitli sebzeler, zeytin, sardalye, çam fıstığı da bu bölgede sos yapımında kullanılan malzemelerdir.
Aslında makarnanın en sevdiği sos malzemeleri, zeytinyağı, sarımsak ve kremadır. Üstüne sert peynir de rendelenebilir. İtalyanlar her ne kadar makarnanın tek peynirinin parmesan olduğunu söyleseler de, bizim eski kaşar, keş (kurutulmuş yoğurt), sert tuzlu mihaliç peyniri, koyun sütünden yapılmış sert beyaz peyniri de makarnaya yakışır.
Makarnanın boyu, dış yüzey şekli, içindeki boşluklar sos konusunda çok önemli rol oynar. Kısa ve dış yüzeyleri şekilli olan makarnalar her türlü sosla uyuşurlar. Soslar, makarnanın yüzeyindeki girinti ve çıkıntılara daha iyi tutunduğu için tadına doyum olmaz.
Boru makarnalar için kalın ve taneli sos kullanılmalıdır. Mesela kıymalı, soğanlı soslar bu türler için idealdir. Bu tip makarnaları yerken dikkatli olmak gerekir, çünkü ısırınca içine birikmiş sos fırlayarak elbisenizi lekeleyebilir.
Uzun makarnalar ise daha çok zeytinyağı bazlı soslarla uyum sağlar. Bu tür makarnalar daha çok yağ severler. Onun için kremalı soslarla birlikteliklerinden çok mutlu olurlar. Ayrıca uzun makarnaların sosları için kullanacağınız sebzeleri küp küp değil de ince ve uzun doğramakta fayda vardır. Ayrıca soslar, makarnanın içinde yüzeceği kadar sulu olmamalıdır.
Gördüğünüz gibi makarna pişirmek öyle kolay bir zanaat değildir. Emek, bilgi, zaman ister. Ama lezzetli bir makarna pişirmek için harcanan emek karşılığını bulur. Çünkü makarnanın açamayacağı gönül yoktur. Ayrıca insanı mutlu eder.
Yazımı en sevdiğim makarnanın tarifi ile bitireceğim.
Afiyet olsun.
Pasta Alla NormaMalzemeler: 1 paket spagetti, 2 büyük patlıcan, sızma zeytinyağı, 1 çorba kaşığı kuru kekik, 4 diş ince doğranmış sarımsak, bir demet doğranmış taze fesleğen, 1 tatlı kaşığı üzüm sirkesi, yarım kilo doğranmış domates, deniz tuzu, taze çekilmiş karabiber, 100 gr. parmesan peyniri. Yapılışı: 1- Patlıcanları parmak büyüklüğünde ve kalınlığında doğrayın. Teflon tavayı ısıtıp, bir miktar zeytinyağı koyun. Patlıcanları kızartın. Tavadan çıkartmadan hemen önce üstlerine biraz kuru kekik serpin. 2-Aynı tavaya biraz zeytinyağı ekleyin. Ateşi kısın. Sarımsakları ve fesleğenleri koyup bir miktar çevirin. Sirkeyi ve domatesi ekleyip, 10-15 dakika pişirin. 3-Spagetti'yi kaynamış suya koyup, pişirin (7-8 dakika). Süzün. Tekrar tencereye koyun. Üstüne domatesli sosu koyup kısa bir süre ateşin üstünde çevirip, makarnaların sosu emmesini sağlayın. Tabağa alın. Patlıcanları üstüne koyun. Peyniri rendeleyip, afiyetle yiyin. |
Mehmet Yaşin kimdir?Mehmet Yaşin 1950 yılında Ankara'da doğdu. Üniversitede sosyoloji öğrenimi gördükten sonra 1970'li yılların başında gazeteciliğe başladı. Çeşitli gazetelerde muhabir, editör, yazı işleri müdürü ve yayın yönetmeni olarak çalıştı. Gezi ve keşif dergisi Atlas'ı çıkardı. Daha sonra Hürriyet Dergi Grubu Genel Müdürlüğü görevini üstlendi. Televizyon kanalları için belgeseller hazırladı. Daha sonra kurucusu olduğu Doğan Kitap'ı beş yıl boyunca Genel Müdür olarak yönetti. Hürriyet gazetesinde gezi yazıları, çok sayıda dergide yeme-içme üzerine yazılar kaleme aldı, CNNTürk'te hazırlayıp sunduğu 'Lezzet Durakları' programı büyük beğeni topladı. Yemek ve mutfak üzerine yazılar yazmayı, Atlas dergisi için çıktığı gezilerde gittiği yerlerin yemeklerini de keşfetmeye başlamasına bağlayan Yaşin, "Keşfetmek duygusundan hareketle mutfakları araştırmaya başladım. Yemeğin o yörenin, ülkenin kültürünü anlamak için en iyi araç olduğunu fark ettiğimden beri, mutfaklardan çıkmaz oldum. Yemek için kullanılan malzemeler, pişirme teknikleri, yemeklerin öyküleri derken mutfak vazgeçemediğim ilgi alanı oldu" diyor ve ekliyor: "Gittiğim ülkeleri anlatırken, yemeğe değinmeyince yazımın yarım kaldığını gördüm. Bir de belki benim önerimle o coğrafyalara gidecek insanlara yardımcı olabilirim duygusu beni yemek yazmaya itti. Ben yemeğin nasıl yapılacağından çok nasıl yapıldığı ile ilgilendim. Yemeğin öyküsü daha çok ilgimi çekti. Yemeğin tarihi merakımı uyandırdı. Okudum, sordum, soruşturdum, biriktirdim. Tüm bu bilgileri kendime saklamanın haksızlık olacağını düşündüm. Benim gibi yemeğin peşinde koşturanlarla paylaşma duygusu ağır basınca yemek yazılarına başladım." Yayımlanmış kitapları 'Lezzet Durakları', 'Yemek Sırları', 'İstanbul Lezzetleri', 'Uzakname', 'Yakınname' (Doğan Kitap) ve 'Yumurta Nasıl Kırılır?' (Remzi Kitabevi) adlı kitapları yayımlandı. |
Türk Mutfağı ekşili yemek konusunda çok zengindir. Ekşiden korkmayın, hatta bol bol yiyin, faydası vardır. Asıl haram yemekten korkun. Haram yerseniz hem karnınız ağrır hem bağırsaklarınız kanalizasyona döner...
Gittiğim bir lokantada en sevilen yemeğin, kızgın yağda, sarımsak ve sebzelerle kızartılan köpek dili olması beni çok ürkütmüş ve şaşırtmıştı. O lokantada bulunmak beni hem iğrendirmiş hem de ayrıcalıklı bir gezgin konumuna sokmuştu. Çünkü çok az kişi bu deneyimi yaşayabilirdi. Köpek lokantasında bulunmak bana bir farklılık kazandırmıştı sanki!
“Devrim Mutfağı” son zamanlarda okuduğum, beni en çok etkileyen kitaplardan biri. Size özetinin de özeti olan bazı alıntılar sunacağım. Gerisini siz tahmin edin!
© Tüm hakları saklıdır.