31 Mayıs 2025

Yeni Amerikan sefiri Barrack sıra dışı bir büyükelçi olacağa benziyor

Büyükelçi Barrack’ın Başkan Trump ile ortak noktaları var. Her ikisinin yolu da adliye koridorlarında kesişmiş. Birleşik Arap Emirlikleri lehine kurallara aykırı olarak lobicilik yapmak suçlamasıyla 2021 yılında bir süre gözaltına alınan Barrack, 250 milyon dolar kefaletle serbest bırakılmış, sonra da yargıda beraat etmiş

Thomas Barrack

Ankara, yabancı büyükelçiler için pek rağbet edilen bir görev yeri değildir. Genellikle meslekte pek iddialı olmayanlar ya da emeklilik yaşına yaklaşanlar tarafından tercih edilir. Bunun iki istisnası İngiltere ve Amerikan büyükelçileri olmuştur. Ankara’da büyükelçilik yapan Amerikalı Marc Grossman, John Bass, James Jeffrey, Eric Edelman, İngiliz Mark Russel, Peter Westmacott, Richard Moore ülkelerine döndüklerinde bakan yardımcılığı, müsteşarlık, istihbarat teşkilatı başkanlığı gibi önemli görevlere getirildiler. Peter Westmacott Türkiye’den ayrıldıktan sonra kariyerine Paris ve Vaşington’da büyükelçilik yaparak devam etti. Ne hikmetse Hintliler de Türkiye’ye parlak büyükelçiler gönderirler. Ankara’da görev yapan Hint büyükelçileri arasından bir cumhurbaşkanı (K. Narayanan) üç dışişleri müsteşarı çıkmıştır. (S.Bajpai, R.Abyankar, K.Sibal)

Tüm bu isimlerin ortak özelliği, köken itibarıyla meslek memurluğundan gelmeleridir.

ABD bu geleneği bir önceki Ankara büyükelçisi Robert Flake ile bozdu. Biden, daha önce cumhuriyetçilerin saflarında siyaset yapan senatör Flake’i 2022 yılında Ankara’ya büyükelçi olarak atayarak bir ilke imza attı. Aynı dönemde Türkiye de ilk kez Vaşington Büyükelçiliğine kariyerden gelmeyen Murat Mercan’ı tayin etti.

Yeni Amerikan Büyükelçisi Thomas Joseph Barrack

ABD şimdi de meslekten gelmeyen siyasi büyükelçi atama uygulamasını iş insanı Thomas Joseph Barrack ile devam ettiriyor. 77 yaşındaki Barrack, Lübnan kökenli Hristiyan bir aileden geliyor. Gayrimenkul yatırımcısı ve halka açık bir gayrimenkul yatırım ortaklığı şirketi olan “Colony Capital”in kurucusu ve eski Yönetim Kurulu Başkanı. 19 ülkede yatırımları bulunan Milyarder Barrack’ın mal varlığının 80 milyar doları bulduğu tahmin ediliyor. Babası bakkal olan Barrack, servetini yoktan var etmiş.

Thomas Barrack, Trump’ın yakın dostu

Diplomasi alanında herhangi bir tecrübesi bulunmayan Yeni Amerikan Büyükelçisi, Başkan Trump’ın emlak sektöründen meslektaşı. Trump’a Sekreter aracılığına ihtiyaç duymadan cebinden telefonunu çıkarıp doğrudan ulaşabilecek kadar yakın olduğu söyleniyor. İngilizcede, “hiçbir öğle yemeği bedelsiz değildir” şeklinde bir deyiş vardır. Bu yakınlığın bedeli olarak Barrack da Trump’ın siyasetteki en önemli finansörlerinden biri olmuş. 2016 yılındaki seçim kampanyasına, bir çırpıda 107 milyon dolarcık bağış toplamış.

Büyükelçi Barrack’ın Başkan Trump ile bir ortak noktaları daha var. Her ikisinin yolu da adliye koridorlarında kesişmiş. Birleşik Arap Emirlikleri lehine kurallara aykırı olarak lobicilik yapmak suçlamasıyla 2021 yılında gözaltına alınan Barrack, 250 milyon dolar kefaletle serbest bırakılmış, sonra da yargıda beraat etmiş.

Bir rivayete göre Barrack, Trump başkan seçilince kendisinden ya Orta-Doğu özel temsilciliğini, ya da Ankara büyükelçiliğini talep etmiş. Orta-Doğu Özel Temsilciliği görevine Witcoff atanınca Barrack’a da Türkiye’nin yolunu tutmak kalmış.

Barrack sıra dışı bir büyükelçi olacak

Diplomasi de büyükelçilerin göreve başlamaları belirli bir prosedüre tabiidir. Bu prosedür içerisindeki süreler mütekabiliyet ilkesi dikkate alınarak ev sahibi ülke tarafından belirlenir. Ancak Amerika işin içine girince, karşılıklılık ilkesi bir kenara bırakılabiliyor. Esasen eşyanın tabiatı icabı Amerikan büyükelçilerinin daima ayrıcalıklı bir yerleri olmuştur. Dışişleri Bakanlığı’nda, bakanın veya yardımcılarının odasından aşağı bir yere adım atmazlar. İstedikleri zaman cumhurbaşkanıyla bile görüşebilirler.

Büyükelçiliği Amerikan Senatosu tarafından 29 Nisan’da onaylanan Thomas Barrack, 5 Mayıs’ta Ankara’ya gelerek, jet hızıyla da 14 Mayıs’ta güven mektubunu Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sundu.

Barrack’ın diplomatik teamüllere riayet etmeyen sıra dışı bir büyükelçi olacağı ilk günden belli oluyor. Büyükelçiler atandıkları ülkeye geldiklerinde güven mektuplarını sunmadan göreve başlamış sayılmazlar. Önce bir iki gün içerisinde güven mektuplarının bir örneğini protokol şefine takdim ederler. Bu görüşme sırasında kendilerine güven mektubunu sunana kadar Dışişleri haricinde resmi makamlarla temas etmemeleri ve medyada görünmemeleri gerektiği hatırlatılır. Maşallah Barrack Esenboğa havaalanına vardığında, neredeyse basın toplantısındaymış gibi, bir gazeteci ordusuna hitap etti. Hemencecik de sosyal medya üzerinden mesajlarını vermeye başladı. X platformunda, Türk-Amerikan ilişkileri haricindeki konularda oldukça iddialı paylaşımlarda bulunuyor. Adeta tarih dersleri veriyor.

Barrack Ankara’daki görevine başladıktan bir hafta sonra Başkan Trump’ın Suriye Özel Temsilcisi olarak tayin edildi. Trump’ın, Türkiye’yi bir şekilde ABD-Suriye-Türkiye üçgeninde görmek istediği anlaşılıyor.

Siyasetten gelen bir önceki büyükelçi Robert Flake, Kongreyle bağlantılarını kullanarak Türkiye’nin Amerikan yasama organıyla ilişkilerine epeyce katkıda bulunmuştu. F-16 savaş uçaklarının satışı gibi netameli dosyaların Kongre’den geçmesi süreçlerindeki payı yadsınamaz. Büyükelçi Barrack’ın Başkan Trump ile dostluğu bu kere Türkiye’nin Amerikan yürütme organı ile ilişkilerinde yararlı olabilir.

Türkiye ilk dış ziyaretini Türkiye’ye gerçekleştirmesi haricinde Barrack Obama’nın pek hayrını görmemişti. Bakalım bu kere bir başka Barrack’tan umduğunu bulabilecek mi?

Hasan Göğüş kimdir?

Hasan Göğüş, 1953 yılında Gaziantep’te doğdu. 1976 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun oldu.

1977’de Dışişleri Bakanlığı’na girerek diplomatik kariyerine başladı. Yurt dışında sırasıyla Yeni Delhi Büyükelçiliği’nde ikinci kâtip, Birleşmiş Milletler Cenevre Ofisi Türkiye Daimî Temsilciliği’nde başkatip, Londra Büyükelçiliği’nde müsteşar, Avrupa Güvenlik ve İş birliği Teşkilatı (AGİT) Türkiye Daimî Temsilciliği’nde Daimî Temsilci Yardımcısı olarak çalıştı.

Dışişleri Bakanlığı merkez teşkilatında Müşterek Güvenlik İşleri, Savunma Anlaşmaları ve Uygulama dairelerinde ikinci katiplik, Müsteşar Özel Kalem Müdürlüğü, Bağımsız Devletler Topluluğu Genel Müdürlüğünde Orta Asya Daire Başkanlığı, Silahların Kontrolü ve Silahsızlanma Genel Müdür Yardımcılığı, Çok Taraflı Siyasi İşler Genel Müdürlüğü, Avrupa Birliği ve Avrupa ülkeleriyle İkili İlişkilerden Sorumlu Müsteşar Yardımcılığı görevlerinde bulundu. Merkezdeki son görevi sırasında Türkiye-Hollanda ilişkilerine katkılarından dolayı Hollanda Kraliçesi Beatrix tarafından “Oranje Nassau” nişanı ile ödüllendirildi.

Büyükelçi sıfatıyla Türkiye’yi sırasıyla Hindistan (Nepal, Sri Lanka ve Maldivler’e akredite olarak) Yunanistan, Avusturya ve Portekiz’de temsil etti. 2018 yılında Dışişleri Bakanlığı’ndan emekliye ayrılan Hasan Göğüş, halen merkezi Roma’da bulunan Uluslararası Kalkınma Hukuku Örgütü Danışma Konseyi Başkanı ve Okan Üniversitesi Mütevelli heyeti üyesi olarak görev yapıyor. 2021 yılı başından bu yana da T24’te dış politika konusunda köşe yazıları yazıyor.

Hasan Göğüş’ün ayrıca 42 yıllık meslek anılarını derlediği Doğan kitap’tan yayınlanmış, “Zor Başkentlerde Diplomasi” ve İdeal Kitap’tan çıkan “Diplomasi Yazıları” isimli iki kitabı bulunmaktadır.

Yazarın Diğer Yazıları

Önce ekmekler bozuldu

En vahimi de gencecik Mahza Amini’nin “baş örtüsünü çıkardı” diye ölümüne sebep olan İran’ın, koca Genel Kurmay Başkanı’nı koruyamayacak kadar acze düşmüş olması. Anlaşılan İran ordusu, artık sadece kadınlara gücü yeter hale gelmiş

Müzakere etmiş olmak için müzakere etmek

Niteliği ne olursa olsun, herhangi bir sorunun müzakereler yoluyla çözümlenebilmesi için, soruna müdahil olan tüm tarafların çözüm yönünde siyasi iradeye sahip olmaları gerekir. Aksi takdirde, Kıbrıs örneğinde görüldüğü gibi, 50 yıl da müzakere edilse, siyasi irade yoksa bir yere varılamıyor.

Portekiz'de aşırı sağ neden yükselir?

Portekiz’de Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilmesine karşın yetkileri sınırlı. Demek ki devlet başkanının doğrudan halk tarafından seçiliyor olması, mutlaka başkanlık sistemine geçilmesini gerektirmiyormuş. Avusturya da aynı modeli uyguluyor.

"
"