22 Haziran 2025

Hangi piyanoyu almalı?

Dijital piyanoyla ses çıkarırsın, akustik piyanoyla aşk yaşarsın...

İlk piyanom, ilk göz ağrım

Zeynep:

-Hakan Selam. Evime digital piano satın almak istiyorum. Bana tavsiyede bulunur musun? Yamaha? Roland?

Hakan:

-O çalgıya o kadar antipatim var ki, hakkında hiç bir şey bilmiyorum. :) Yamaha da Roland da iyi markalar. Hangisi ucuzsa veya çalınca hangisi hoşuna giderse al, derim. Bence git, yerinde deneyerek kendin karar ver hangisinin akustiğe daha yakın olduğuna.

Zeynep:

-Anladım. Hakancığım sen bateri çalmıyordun hatırladığım kadarıyla:))

Hakan:

-Doğru, piyanistim, ama akustik piyanist:)

Gençliğimde dijital piyano çalmaya mecbur kaldığım anlar oldu. Hiç hazzetmedim. Artık mümkün mertebe elimi sürmüyorum dijital piyanoya. Organik yerine GDO'lu, pestisitli meyve yemek gibi; bir kadınla aşk yaşamak dururken radyasyon yayan bir bilgisayar ekranından sanal "aşk" yaşamak gibi. Evet, internette biz erkeklerin gözünü doyuracak çok güzel kadın resimleri var... ama o güzellik ne yaparsa yapsın nefes alan, sana dokunan, sana karşı duygu besleyen ve duygularına, dokunuşuna karşılık veren, bağ kurabileceğin bir kadınla yarışamaz.

Dijital piyanoyla ses çıkarırsın. Akustik piyanoyla aşk yaşarsın.

Dijital piyano çalmayı müzik yapmakla bağdaştıramıyorum. Çalarken müzik yapıyormuş gibi hissetmiyorum, 88 farklı "play" tuşu olan bir teybin düğmelerine basıyor gibi hissediyorum. En kalitelisi bile yapay geliyor.  Gerçek bir hayvanla bağ kurmak dururken en kaliteli peluş hayvana sarılmak gibi.

Çünkü gerçek o ki, o aletten havaya ve vücuduna doğal bir titreşim yayılmıyor, hoparlörden müzik çalıyor. Akustik bir çalgı çalarken -bir çellist olarak sen çok daha iyi bilirsin-, çalgının bedenine temas eden yerlerinden bedenine bir titreşim yayılır. Hem o titreşim, hem de çalgının ses tahtasından etrafa yayılan titreşim insanı sarar, insanda duygusal tepkimelere yol açar.

Biliyorum, dijital piyanolar portatif ve ekonomik. Ben o konuyu çözmek için akordeon öğrendim. O da piyanoya göre daha portatif ve ekonomik bir tuşlu çalgı. Akordu da kolay kolay bozulmuyor, soğuktan, sıcaktan da kolay kolay etkilenmiyor. Piyano olmayan bir ortamda müzik yapmayı çok istiyorsam yanımda akordeonumu götürüyorum. Evet, piyanoyla aynı şey değil. Ama benim için -duygusal ve duyumsal anlamda- akordeon çalmakla akustik piyano çalmak birbirine daha yakın; akustik piyano çalmakla dijital piyano çalmaya nazaran.

Diyeceksin ki akordeon farklı teknikle çalınan bir havalı çalgı. Piyanoda çalınabilen her şey akordeonda çalınamaz. Piyano öğrenmek isteyen ve evine akustik piyano alacak maddi gücü olmayan ne yapsın?

Ben Amerika'da yaşarken 9 yıl boyunca evimde piyano yoktu. Piyano çalışmaya okula, müzik fakültesine gidiyordum. Indiana Üniversitesi'nin bizdeki üniversiteler gibi sınırları, duvarları, güvenlikli nizamiyesi yoktu. Şehirle kampüs arasında ayırıcı hiç bir şey yoktu. Şehir, üniversite hatta orman iç içeydi. İsteyen herkes, okulla bağlantısı olsun olmasın, bizim okula girip çalışma odalarında çalışabiliyordu. Binalar gece yarısına kadar açıktı ve herkese yetecek kadar oda vardı.

Diyeceksin ki piyano çalışmak isteyen herkesin elinin altında böyle imkanlar yok. O zaman derim ki gidin, müzik mağazalarını gezin, bütçenize uygun ve dokunup deneyince hoşunuza giden, içinize sinen bir dijital piyanoyu alın. Hiç yoktan iyidir. Özellikle piyanoyla ilişkinizin ne kadar süreceğini şimdiden kestiremiyorsanız, şu aşamada bu iyi bir fikir olabilir. Bir süre sonra piyano sizde bende olduğu gibi bir tutkuya dönüşürse, zamanı gelince "sahici"sini edinmek için gerekli çabayı göstereceksinizdir.

* * *

Bu yazışmamızı bir köşe yazımda kullanmama izin verir misin?

Zeynep:

-Olur:))

Hakan Ali Toker kimdir?

Hakan Ali Toker, 1976 doğumlu, Mersinlidir. İlk adını kullanmaktadır. Piyano çalmaya ve beste yapmaya küçük yaşta başladı. İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı çello bölümünde kısa bir başlangıç yapıp, ardından ortaokul, lise ve lisan eğitiminin bir bölümünü Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi'nde okuduktan sonra ABD'de Indiana Üniversitesi Müzik Fakültesi Piyano ve Bestecilik dallarından mezun oldu.

Klasik eğitiminin yanı sıra Caz, Türk müziği ve klasik doğaçlama alanlarında kendi kendini yetiştirdi. Piyanonun yanı sıra kanun, akordeon, klavsen ve org çalmayı öğrendi.

Bugüne kadar 29 ülkede konserler verdi, pek çok yerli ve yabancı eleştirmenin övgülerini aldı. 17 yaşında katıldığı İstanbul Festivali'nde yılın en genç sanatçısıydı. Aynı yıl Ukrayna'da düzenlenen Virtüözler Festivali'nde yer alan ilk Türk sanatçıydı.

2011'de Türk makamlarına göre akortlanmış piyanoyla ilk Türk müziği resitalini veren piyanist oldu. 2022'de yazıp 33 müzisyenle birlikte CRR'de seslendirdiği "Türk Rapsodisi"yle ilk kez tüm çalgılarda makamsal mikrotonalitenin duyulduğu bir senfonik konsere imza atmış oldu.

Türkiye'de "Yaşayan Değerlerimiz" (2013), ABD'de "Yılın Yorumcusu" (2019) gibi ödüllere layık görüldü. Hırvatistan'da "Hırvat-Türk Dostluk" nişanıyla onurlandırıldı.

Hem yorumcu hem besteci olarak, hem klasik Batı müziği hem de caz ve Türk müziği alanlarında eserler veren sanatçının, bu müzik türlerini bazen ayrı ayrı ele aldığı, bazen de sentezlediği pek çok bestesi, düzenlemesi ve albümü vardır.

Yazarın Diğer Yazıları

Konser anıları (1): Ceket var, pantolon yok; orkestra var, piyano yok

Arya bitince Granada'da piyanonun başına geçmek üzere sahneye çıktım. Ama piyano ortada yoktu! Orkestranın arkalarında yüksek bar taburelerinde oturan kontrbasçılardan birine sordum, "piyanoyu görüyor musun?" diye. Belki sahnenin diğer ucundaydı ve orkestranın kalabalığından ben görmüyordum? "Piyano yok" dedi. O sırada şef batonunu kaldırmış, esere girmek üzereydi

Yarışma çocukları

Her çocuğu değerlendirirken tüm jüri bu dövizleri kaldırırdı; Manço da her seferinde “10 puan! 10 puan! 10 puan! 10 puanda şampiyon bugün çocuklar!” derdi;) O “yarışma”nın yarıştırmaktan çok başka bir amacı vardı...

Kalp, sentez ve piyasa...

Bugün artık neyle neyin sentezlenebilir olduğunun ve sentezlenmekte olduğunun haddi hesabı yok. Bu sentezleme süreçlerinden doğan yeni eserlerin hangilerinin "falan türle filanın sentezi" olduğuna, hangilerinin isim verilmesi gereken yepyeni bir tür olduğuna karar vermek gittikçe daha karmaşık bir işe dönüyor

"
"