“Kahta’ya bağlı Arılı köyü” diyor.
“Ne yardım, ne insan geliyor, 20 dakika aslında merkeze.”

Fotoğraf: Gökçer Tahincioğlu
Aslında Adıyaman’ın yukarı mahallelerinden birinde oturuyormuş.
Yardım almak için neden buraya kadar geldiğini soruyorum.
“Eşim sırada şimdi, yemek alacak. Bizim oraya gelmiyor ki, buraya kadar geliyoruz” diye yanıt veriyor.
İddiasına göre AFAD, yardımları sadece muhtarlara gönderiyor, kendisine başvuranlara da “Muhtardan alabilirsiniz” yanıtını veriyormuş. Muhtar ise gelen yardımları sadece yakınlarına dağıtıyormuş.
Nedense mahallesini söylemekten çekiniyor.
Fotoğraf: Gökçer Tahincioğlu
Sohbet ettiğimiz sokakta karşılıklı iki iş merkezi var. Biri tamamen çökmüş, diğeri bütünüyle ayakta.
Yanımıza gelip sohbete katılan bir esnaf, “Dükkanım bu çöken iş merkezinin altındaydı. En üst katta iki yapı denetim firması vardı. Alt katlarda mühendisler çalışıyordu. Anlamadık nasıl oldu? Bizim bina daha yeniydi. Bizimki çöktü, karşıdaki kaldı” diye anlatıyor binaların hikayesini.
Fotoğraf: Gökçer Tahincioğlu
Adıyaman’ın ana caddesinde trafik açık. Çocuklara, gençlere mezar olan, kolonları kesilerek antresi “görkemli” hale getirilen, demiri bozuk, çimentosu bozuk İsias Otel’in enkazı bütünüyle temizlenmiş.
Bütünüyle yıkılan Belediye Başkanlığı binasının ise bir bölümü kaldırılmış. Belediyeye ait araçlar kırık dökük duruyor. Dosyalar etrafa saçılmış.
Fotoğraf: Gökçer Tahincioğlu
Adıyaman’da depremzedeler sormadan anlatıyor, size yanaşıp dertlerini söylüyorlar. O kadar çok yere başvurmuşlar ki bıkkınlar aslında. Son bir umut...
“Çok kişi göç etti buradan. Parası olmayan da köye gitti. İmkanım olsa ben de ailemi alıp giderim ama duyuyoruz kiraları, nasıl gidelim?”
Aynı sözleri Hatay’da, Maraş’ta da duymuştum.
“İmkanım olsa...”, “Duyuyoruz kiraları...”
Fotoğraf: Gökçer Tahincioğlu
Öfkeli iki genç yaklaşıyor. Birlikte bütün bölgeyi dolaştığımız Özgür Zeren’in çekim yaptığını görmüşler.
“Siz” diyor biri, “Gerçekleri yazmıyorsunuz.”
Beklemeden devam ediyor:
“Adıyaman ne kadar yer. Herkes ölüsünü kendisi çıkarttı, defnetti. Ne kayıt vardı ne başka şey. Duyuyoruz o öldü, bu öldü. Kayıt yapıldı mı, yok. E nasıl açıklanıyor bu ölü sayıları. Bu depremde bu kadar kişi mi öldü?”
Resmi açıklamaları verdiğimizi söylüyorum.
Kızgın.
“Abi, kim nereden bilecek? 50 bin desen nereden bilecek, 20 bin desen nereden bilecek? Yok seçmen sayısından çıkarmış, yok bilmem neymiş. Göç etti derler, geçer gider. Uydurulur kılıfına.”
Fotoğraf: Gökçer Tahincioğlu
Herkes böyle öfkeli değil elbette.
Hükümetin elinden geleni yaptığını, depremin asrın felaketi olduğunu söyleyen, konuşanlara kızanlar da var. Bize kızanlar da...
Ama onlar da biraz zaman geçip sakinleşince Adıyaman’a yardımın çok geç geldiğini söylüyor.
Bütün kentlerde aynı sözleri duyduğumu söylüyorum.
Diğer kentlerden sonradan haberdar olmuşlar. “Bizim buraya günlerce gelmedi kimse” diyorlar, “Ama ne yapsınlar?" diye ekleyerek.
Fotoğraf: Gökçer Tahincioğlu
Adıyaman’ın yıkılmış merkezi, yardım koordinasyonlarının da merkezi haline gelmiş. Aşevi, çadır dağıtımı, yardım çadırları hepsi burada.
Sıkıntı bu noktada değil, mahallelerde, köylerde görünüyor.
Hatay’a oranla daha organize, Maraş’a oranla daha dağınık bir görüntü var yardımlar konusunda.
Yardım gönüllüleri burada da gıda yardımlarının devam etmesi gerektiğini söylüyorlar.
Fotoğraf: Gökçer Tahincioğlu
Ancak Adıyaman’daki yıkım sadece Adıyamanlılar'ın meselesi değil artık.
İsias Otel’e, kamu binalarına, yıkılan diğer otellere izin verenler, imza atanlar sorumlu.
İnsanların kilometrelerce uzaktan gönderdikleri evlatları öldü bu kentte.
Bu kentte doğup büyüyenler öldü.
Bu kente görevli gelenler öldü.
Bütün deprem bölgesi gibi.
Fotoğraf: Gökçer Tahincioğlu
Savcılıklara büyük iş düşüyor. Depremden önce görevini yapmayanları bulmak konusunda mutlaka görevini yapması gerekiyor savcıların.
Sadece bir daha bunların yaşanmaması için değil.
Bunlar yaşandığı için.
Fotoğraf: Gökçer Tahincioğlu
İnsan yaşamının bu ülkede biraz olsun değeri olduğunun anlaşılabilmesi için.
Hep kurtulacağını, hep kazanacağını düşünenlerin bir kez olsun yanılmaları için.
Kaynakların itibara değil depreme, afete, insanların yaşamını güzelleştirmeye ayrılması için.
Bu memleket için, bütün bu insanlar için...
Fotoğraf: Gökçer Tahincioğlu
Gökçer Tahincioğlu kimdir?
Gökçer Tahincioğlu, 1997'den 2018'e kadar Milliyet Gazetesi'nde yargı muhabirliği, Ankara Haber Müdürlüğü, köşe yazarlığı yaptı.
Haber, yazı ve fotoğraflarıyla Musa Anter, Metin Göktepe, Abdi İpekçi gibi isimlerin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Özgürlüğü ödüllerine layık görüldü.
Bu Öğrencilere Bu İşi mi Öğrettiler?: Öğrenci Muhalefeti ve Baskılar (2013, Kemal Göktaş'la birlikte), Beyaz Toros: Faili Belli Devlet Cinayetleri (2013) ve Devlet Dersi: Çocuk Hak ve İhlallerinde Cezasızlık Öyküleri (2016), Çünkü Umurumuzda adlı mesleki kitaplara imza attı. Yaralı Hafıza ve Kayıp Adalet adlı derleme kitapların editörlüğünü üstlendi.
İlk romanı Mühür, 2018'de yayımlandı. 2020'de yayımlanan ikinci romanı Kiraz Ağacı ile Yunus Nadi Roman Ödülü'nü kazandı. 2018'den bu yana T24 Ankara Temsilcisi olarak çalışıyor.
|