24 Şubat 2023

“Bu depremde kaç kişi öldü?”

"Adıyaman ne kadar yer. Herkes ölüsünü kendisi çıkarttı, defnetti. Ne kayıt vardı ne başka şey. Duyuyoruz o öldü, bu öldü. Kayıt yapıldı mı, yok..."

ADIYAMAN  

Takati kalmamış, elindeki erzak torbasını bırakıp, “bizim köye de gider misin?” diye soruyor.

Akrabaları hayatını kaybetmiş depremde, günlerce yardım beklemişler.

“Kahta’ya bağlı Arılı köyü” diyor.

“Ne yardım, ne insan geliyor, 20 dakika aslında merkeze.”

 
Fotoğraf: Gökçer Tahincioğlu

Aslında Adıyaman’ın yukarı mahallelerinden birinde oturuyormuş.

Yardım almak için neden buraya kadar geldiğini soruyorum.

“Eşim sırada şimdi, yemek alacak. Bizim oraya gelmiyor ki, buraya kadar geliyoruz” diye yanıt veriyor.

İddiasına göre AFAD, yardımları sadece muhtarlara gönderiyor, kendisine başvuranlara da “Muhtardan alabilirsiniz” yanıtını veriyormuş. Muhtar ise gelen yardımları sadece yakınlarına dağıtıyormuş.

Nedense mahallesini söylemekten çekiniyor.

 Fotoğraf: Gökçer Tahincioğlu

Sohbet ettiğimiz sokakta karşılıklı iki iş merkezi var. Biri tamamen çökmüş, diğeri bütünüyle ayakta.

Yanımıza gelip sohbete katılan bir esnaf, “Dükkanım bu çöken iş merkezinin altındaydı. En üst katta iki yapı denetim firması vardı. Alt katlarda mühendisler çalışıyordu. Anlamadık nasıl oldu? Bizim bina daha yeniydi. Bizimki çöktü, karşıdaki kaldı” diye anlatıyor binaların hikayesini.

 Fotoğraf: Gökçer Tahincioğlu

Adıyaman’ın ana caddesinde trafik açık. Çocuklara, gençlere mezar olan, kolonları kesilerek antresi  “görkemli” hale getirilen, demiri bozuk, çimentosu bozuk  İsias Otel’in enkazı bütünüyle temizlenmiş.

Bütünüyle yıkılan Belediye Başkanlığı binasının ise bir bölümü kaldırılmış. Belediyeye ait araçlar kırık dökük duruyor. Dosyalar etrafa saçılmış.

 Fotoğraf: Gökçer Tahincioğlu

Adıyaman’da depremzedeler sormadan anlatıyor, size yanaşıp dertlerini söylüyorlar. O kadar çok yere başvurmuşlar ki bıkkınlar aslında. Son bir umut...

“Çok kişi göç etti buradan. Parası olmayan da köye gitti. İmkanım olsa ben de ailemi alıp giderim ama duyuyoruz kiraları, nasıl gidelim?”

Aynı sözleri Hatay’da, Maraş’ta da duymuştum.

“İmkanım olsa...”, “Duyuyoruz kiraları...”

 Fotoğraf: Gökçer Tahincioğlu

Öfkeli iki genç yaklaşıyor. Birlikte bütün bölgeyi dolaştığımız Özgür Zeren’in çekim yaptığını görmüşler.

“Siz” diyor biri, “Gerçekleri yazmıyorsunuz.”

Beklemeden devam ediyor:

“Adıyaman ne kadar yer. Herkes ölüsünü kendisi çıkarttı, defnetti. Ne kayıt vardı ne başka şey. Duyuyoruz o öldü, bu öldü. Kayıt yapıldı mı, yok. E nasıl açıklanıyor bu ölü sayıları. Bu depremde bu kadar kişi mi öldü?”

Resmi açıklamaları verdiğimizi söylüyorum.

Kızgın.

“Abi, kim nereden bilecek? 50 bin desen nereden bilecek, 20 bin desen nereden bilecek? Yok seçmen sayısından çıkarmış, yok bilmem neymiş. Göç etti derler, geçer gider. Uydurulur kılıfına.”

 Fotoğraf: Gökçer Tahincioğlu


Herkes böyle öfkeli değil elbette.

Hükümetin elinden geleni yaptığını, depremin asrın felaketi olduğunu söyleyen, konuşanlara kızanlar da var. Bize kızanlar da...

Ama onlar da biraz zaman geçip sakinleşince Adıyaman’a yardımın çok geç geldiğini söylüyor.

Bütün kentlerde aynı sözleri duyduğumu söylüyorum.

Diğer kentlerden sonradan haberdar olmuşlar. “Bizim buraya günlerce gelmedi kimse” diyorlar, “Ama ne yapsınlar?" diye ekleyerek.

 Fotoğraf: Gökçer Tahincioğlu

Adıyaman’ın yıkılmış merkezi, yardım koordinasyonlarının da merkezi haline gelmiş. Aşevi, çadır dağıtımı, yardım çadırları hepsi burada.

Sıkıntı bu noktada değil, mahallelerde, köylerde görünüyor.

Hatay’a oranla daha organize, Maraş’a oranla daha dağınık bir görüntü var yardımlar konusunda.

Yardım gönüllüleri burada da gıda yardımlarının devam etmesi gerektiğini söylüyorlar.

 Fotoğraf: Gökçer Tahincioğlu

Ancak Adıyaman’daki yıkım sadece Adıyamanlılar'ın meselesi değil artık.

İsias Otel’e, kamu binalarına, yıkılan diğer otellere izin verenler, imza atanlar sorumlu.

İnsanların kilometrelerce uzaktan gönderdikleri evlatları öldü bu kentte.

Bu kentte doğup büyüyenler öldü.

Bu kente görevli gelenler öldü.

Bütün deprem bölgesi gibi.

 Fotoğraf: Gökçer Tahincioğlu

Savcılıklara büyük iş düşüyor. Depremden önce görevini yapmayanları bulmak konusunda mutlaka görevini yapması gerekiyor savcıların.

Sadece bir daha bunların yaşanmaması için değil.

Bunlar yaşandığı için.

Fotoğraf: Gökçer Tahincioğlu

İnsan yaşamının bu ülkede biraz olsun değeri olduğunun anlaşılabilmesi için.

Hep kurtulacağını, hep kazanacağını düşünenlerin bir kez olsun yanılmaları için.

Kaynakların itibara değil depreme, afete, insanların yaşamını güzelleştirmeye ayrılması için.

Bu memleket için, bütün bu insanlar için...

Fotoğraf: Gökçer Tahincioğlu

Gökçer Tahincioğlu kimdir?

Gökçer Tahincioğlu, 1997'den 2018'e kadar Milliyet Gazetesi'nde yargı muhabirliği, Ankara Haber Müdürlüğü, köşe yazarlığı yaptı.

Haber, yazı ve fotoğraflarıyla Musa Anter, Metin Göktepe, Abdi İpekçi gibi isimlerin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Özgürlüğü ödüllerine layık görüldü.

Bu Öğrencilere Bu İşi mi Öğrettiler?: Öğrenci Muhalefeti ve Baskılar (2013, Kemal Göktaş'la birlikte), Beyaz Toros: Faili Belli Devlet Cinayetleri (2013) ve Devlet Dersi: Çocuk Hak ve İhlallerinde Cezasızlık Öyküleri (2016), Çünkü Umurumuzda adlı mesleki kitaplara imza attı. Yaralı Hafıza ve Kayıp Adalet adlı derleme kitapların editörlüğünü üstlendi. 

İlk romanı Mühür, 2018'de yayımlandı. 2020'de yayımlanan ikinci romanı Kiraz Ağacı ile Yunus Nadi Roman Ödülü'nü kazandı. 2018'den bu yana T24 Ankara Temsilcisi olarak çalışıyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Katilleri yakalama “samimiyeti”

Zırhlı araçtan inen polis hedef alıp ateş ediyor ve arkadaşlarıyla oyun oynayan 12 yaşındaki Nihat ölüyor. Hem de çözüm sürecinin devam etmesi için sivil bir heyetin Cizre'ye gelmesinin ve barikatların kapatılması için arabuluculuk yapmasından hemen sonra... Polisler "cinayeti meslektaşım işledi, karakolda olayı gizleme kararı aldık ve amirlerimiz de haberdardı" diyor ama 11 yıldır açık bir cinayet cezalandırılmıyor

Gazi katliamı dosyası zamanaşımıyla kapatıldı: 30 yıllık skandallar zinciri

Yargıtay, Aralık 2024'teki kararında, ne tür bir silahtan ve mesafeden ateşlendiğinin araştırılmadığını ve bu konularda bilirkişi raporu alınması gerektiğini belirterek kararı hızla bozdu. Zamanaşımı riskinin farkındaydı. Tensip tutanağında duruşma Mayıs 2025’e bırakıldı, bu tarihte zamanaşımı süresi zaten dolmuş oluyordu. Öyle de oldu, 12 Mayıs'taki duruşmada mahkeme, kısacık bir kararla zamanaşımı süresinin dolduğuna hükmetti

AKP, “anayasa tavizi” vermeye hazır mı?

İktidara düşen, açık açık yeni anayasa tartışmalarıyla adaylık formülleri arasına bir set çekmek… Bu kadar önemli ve tarihi bir sürecin adaylık tartışmalarıyla yıpratılmayacağını açıklamak. Sürecin bir yönü de fedakârlık olarak görülüyorsa işe buradan başlamak gerekmez mi?

"
"