08 Şubat 2023

Afet sonrası psikolojik tepkiler

Psikolojik ilk yardımda en önemli şey insanlara bundan sonra güvende olduklarının hissettirilebilmesidir. Güvende olduğunu hissedebilmesi için insanların iyi işleyen bir mekanizmayı görmeleri gerekmektedir

Türkiye'nin 10 ilini kapsayan, komşu ülkelerde de yıkıma neden olan, nüfusunun beşte birini oluşturan bir bölgede meydana gelen 7.8 ve 7.6 büyüklüğündeki Kahramanmaraş merkezli depremler hepimizi derinden sarstı. Deprem yer kabuğunda derin çatlaklar oluştururken güzelim ülkemizin insanlarının zihninde de bir o kadar derin izler bırakacak gibi duruyor. 17 Ağustos 1999'da 7.2 büyüklüğünde Kocaeli'de yaşanan depremin etkisinin her boyutuyla yıllarca sürdüğünü hep beraber gözlemledik. 6 Şubat Kahramanmaraş depremi ise hem büyüklüğü hem de kapsadığı alan dikkate alındığında etkileri bakımından 17 Ağustos depremini aşacak boyutlarda olduğunu kolaylıkla söyleyebiliriz. Depremin olumsuz etkilerini bütünüyle bu yazıda sıralamak mümkün olmadığından depremin ruhsal etkileri üzerinde durulacaktır.

Bu yazıyı depremin üzerinden 30 saat geçtikten sonra kaleme almaya başladığım sırada Hataylı bir doktor arkadaşımdan gelen mesajda, yakınlarının bir kısmının hasarlı binalardan kendi imkanları ile, bir kısmının halk tarafından çıkarıldığı, bazı yakınlarının ise vefat ettiğini bildiriyor ve "Mahallenin tamamı göçük altında, insanlar perişan haldeler, elektrik ve su yok ve henüz hiçbir yardım yok" yazıyordu.

Daha 1,5 ay önce düzenlenen ve benim de "Afetlerde Çalışanların ve Hastaların Acil Durumlarda Psikososyal Açıdan Değerlendirilmesi ve Yönetimi" sunumu ile yer aldığım Afetlerde Acil Müdahale Sempozyumu'nda afetler birçok yönü ile ele alınmış ve konunun uzmanları afetlere hazırlıklı oluşumuz üzerine sunumlar yapmıştı. Sunumlar ve 30 saat sonra pratikte yaşananlara bakınca birçok açıdan tutarsızlıklar olduğunu görmek mümkün. Teori ile pratik çoğu zaman örtüşmemekte, ancak teori ışığında yapılacak pratiklerle teoriye yaklaşılabilmekte ve teori daha da geliştirilebilmektedir. Teori ile pratiğin tutarlı olabilmesi için karar vericilerin ve uygulayıcıların bilimsel bilgiler ışığında ve liyakat temelinde işlerini yapıyor olması gerekmektedir. Aksi halde pratikte büyük sorunlar yaşanabilmekte ve deprem gibi büyük bir afet sonucunda can ve mal kayıpları artabilmektedir.

Deprem doğal bir afet ve önüne geçebilmek ne yazık ki mümkün değil. Ama bilim depreme hazırlıklı olmak ve depremden daha az etkilenmenin mümkün olduğunu işaret ediyor. Depreme hazırlıklı olmak ruh sağlığını koruyabilmenin en önemli ön koşuludur. İnsanlar geçmiş ve mevcut yönetimlerin depremler konusunda gerekli hazırlıkları yaptığını bilirlerse olabilecek depremler konusunda daha az kaygılı olurlar. Aksi durumda ise çaresizlik hissi ile birlikte yoğun bir kaygılanma durumu yaşanır.

Depremi yaşayan, depreme tanıklık eden, bir aile yakınının ya da yakın bir arkadaşının başına travmatik bir olay geldiğini öğrenme gibi durumlar insanlarda travmatik etki yapmaktadır. Travma yaşamış bireylerde süresi kişiden kişiye değişmekle birlikte birtakım olağan tepkiler görülür. Bu tepkiler çoğu zaman anormal duruma karşı verilen normal tepkiler olarak değerlendirilir.

Bu tür durumlarda görülen ilk tepkiler genellikle şok olma, güvende hissetmeme, ölüm korkusu, öfke duyma, çaresizlik, umutsuzluk, kaygı, ne yapacağını bilememe ve öngörememe gibi tepkilerdir. Bu durumlarda "Psikolojik İlk Yardım"ın önemi büyüktür. Psikolojik ilk yardımda en önemli şey insanlara bundan sonra güvende olduklarının hissettirilebilmesidir. Güvende olduğunu hissedebilmesi için insanların iyi işleyen bir mekanizmayı görmeleri gerekmektedir. Başta arama kurtarma faaliyetleri ve sunulacak iyi bir sağlık hizmeti bu mekanizmanın en önemli adımıdır. Daha sonra insanlara kalabilecekleri güvenli evler ya da barınaklar hızlı bir şekilde sağlanmalıdır. Bu kişilerin günlük yaşamda ihtiyaç duyabilecekleri başta beslenme olmak üzere temel ihtiyaçların ve kişisel eşyaların karşılanması elzemdir. Doğru ve güvenilir bir şekilde haber alma, yakınlarından haberdar olma ve en kısa sürede onlara kavuşmanın sağlanması ruh sağlığı açısından önem taşımaktadır. Bu aşamada günümüzde en etkin ve yaygın olarak kullanılan haber kaynağı olan sosyal medyanın doğru bir şekilde kullanılması ve teyit edilmemiş bilgilerin dolaşıma sokulmaması gerekmektedir.

Depremden etkilenen kişilerde başlangıçta bir takım ruhsal belirtiler görülebilir. Bu belirtiler arasında uyku bozukluğu, tetikte olma hâli, odaklanma güçlüğü, en ufak bir seste irkilme, olayın yeniden yaşanıyor gibi olması, çevrede olan bitenlerin tam olarak farkına varamama hâli, dış dünyayı olumsuz algılama, bazı konuları konuşmaktan kaçınma, içe kapanma ve öfke sayılabilir. Bu belirtilerin çoğu birçok kişide ilk birkaç haftada ortadan kalkar ve sorun yaşanmaz ancak bazı insanlarda daha uzun sürerek günlük yaşamı bozucu hale gelebilir. Bu tür sorunlar yaşayan kişilere sunulacak ruhsal destek kişilerin sıkıntılarını azaltmak ya da ortadan kaldırma konusunda yardımcı olacaktır.

Hepimiz adil bir dünyada yaşıyor olduğumuza inanmak isteriz. Bu inancın sarsılması ruh sağlığını olumsuz yönde etkileyecektir. Bu nedenle deprem bölgelerine sunulacak hizmetlerin adil, ihtiyaçlar temelinde, ayrımsız ve organize bir şekilde sunulması gerekmektedir. Büyük bir özveri ve refleksle bölgeye yardıma koşan dağınık yapıların koordine edilmesi ve eşgüdüm içerisinde hareket edilmesinin sağlanması, hizmetlerin etkin bir şekilde sunulması depremzedeleri olduğu kadar tüm toplumu da bir nebze olsun rahatlatacaktır.

Depremlerden gerekli derslerin çıkarılması ve ona uygun politikaların hızlı bir şekilde hayata geçirilmesi başta beklenen İstanbul depremi olmak üzere diğer depremler açısından hepimizin kaygılarını azaltacaktır. Depremler sonucu ruh sağlığını korumanın en etkili yolu yeni depremlere hazırlıklı olmaktan geçmektedir.

"Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür" deyip tüm yaşananları bir kenara bırakırsak yeni depremlerde aynı sorunların yaşanması kaçınılmazdır.

Yazarın Diğer Yazıları

Ebeveyne yabancılaşma sendromu farkındalığı

25 Nisan Ebeveyne Yabancılaşma Farkındalık Günü nedeni ile tekrar etmekte fayda görüyorum. "Çocuklar şahların savaşında piyon değildir!"

Psikiyatri penceresinden 'Bir Başkadır'

Dizinin "sıradan" bir Türk filmi tadında olmasına karşın "beğeni fırtınası" yaşanmasının nedenini psikolojiden bir deney ile kısmen de olsa açıklamak mümkündür...

Masumlar Apartmanı, takıntı hastalığı ve gerçek hayat hikâyesi üzerine

Masumlar Apartmanı dizisi ile birçok kişinin takıntı hastalığının ne boyutlara varabileceğini görmesi olumlu