25 Nisan 2021

Ebeveyne yabancılaşma sendromu farkındalığı

25 Nisan Ebeveyne Yabancılaşma Farkındalık Günü nedeni ile tekrar etmekte fayda görüyorum. "Çocuklar şahların savaşında piyon değildir!"

Ebeveyne Yabancılaşma Sendromu (EYS), ilk olarak 1985 yılında Richard Gardner tarafından tanımlanmış ve tanı kriterleri ortaya konmuştur. Aradan geçen otuz beş yıllık süre içerisinde konu ile ilgili birçok araştırma yapılmış, kitaplar yazılmış ve filmlere konu olmuştur. EYS daha çok çekişmeli bir şekilde boşanan çiftlerin, çocuklarının velayetini almak ya da velayeti alan ebeveynin diğer eşten intikam almak için kullandıkları 'manevralar' sonucunda ortaya çıkan bir sendromdur.

Velayeti almak için ebeveynlerden biri (yabancılaştırıcı ebeveyn) diğer ebeveyne karşı (yabancılaştırılan ya da hedefteki ebeveyn) çocuğu (ya da çocukları) birçok taktik kullanarak etkiler. Bu taktikler aracılığı ile çocuğun diğer ebeveyne karşı olumsuz düşüncelere sahip olması ve o ebeveynden uzaklaşması hedeflenir. Bu taktiklerden etkilenen çocuğun diğer ebeveyn ile ilişkisi çoğu zaman bir ömür boyu sürecek şekilde sekteye uğrar. Çocuktaki yabancılaşmanın şiddetine göre değişmekle birlikte birçok durumda yabancılaştırılan ya da hedefe konan ebeveyn ile çocuk artık yaşanan gelişmelerin öncesine dönememektedir.

Yabancılaştırıcı ebeveyn ise, çocuğun diğer ebeveyne yabancılaşmasının haklı nedenlerinin olduğunu söyleyerek kendisini 'temize' çekmeye çalışır. Bazen çocuklardaki yabancılaşmanın gerçekten de haklı sebepleri olabilir. Bu durumu ayırt etmek ve EYS tanısı konabilmesi için 5 faktörlü bir model önerilmektedir. Bu modele göre EYS den söz edebilmek için 1-çocuğun aktif bir şekilde hedefteki ebeveyn ile ilişki kurmaya karşı direnç göstermesi ya da reddetmesi, 2- hedefteki ebeveyn ve çocuk arasında daha önceden olumlu bir ilişkinin olması, 3- hedefteki ebeveynin çocuğa karşı istismarının olmaması, 4-yabancılaştırıcı ebeveyn tarafından birçok yabancılaştırıcı taktiğin kullanılması, 5-çocukta yabancılaşmanın davranışsal belirtilerinin görülmesi gereklidir.

Yabancılaştırıcı ebeveyn çocuğu diğer ebeveyne yabancılaştırmak için sözel, duygusal ya da davranışsal birçok taktik kullanır. Ülkemizde hedefteki ebeveynler ile yaptığımız bir araştırmada, yabancılaştırıcı ebeveynin hedefteki ebeveyn ile çocuğun birlikte vakit geçirmesini engelleme, onun tehlikeli biri olduğunu söyleme, çocuğun hedefteki ebeveyni ile zaman geçirdikten sonra onu sorgulama, hedefteki ebeveyne destek olan çocuktan sevgisini çekme, hedefteki ebeveyn ile ilgili kötü söz söyleme, sadece kendisine sadık olmasını talep etme, hedefteki ebeveynden çocuğun sağlık, akademik vb. bilgilerini gizleme, hedefteki ebeveyne karşı yargısal süreçleri kullanmanın da içinde olduğu 13 yabancılaştırıcı taktiğin yaygın olarak kullanıldığını gördük. Bu taktikler aracılığı ile hedefteki ebeveyn çocuğun yaşamından tamamen silinmeye çalışılmaktadır.

EYS 1985 yılında tanımlanmasına karşın tarihi muhtemelen aile kurumunun tarihi kadar eskidir. Yerçekimi kanununda olduğu gibi, aslında var olan bir durum gözlemlenip tanımlanıncaya kadar fark edilmez. Göz önünde olan bir durumun tanımlanması karşısında bile bazen yerleşik düşünme biçimleri nedeni ile karşı çıkışlar olabilmektedir. Dünya hep yuvarlaktı ve dönüyordu ama bunun ortaya konması ve kabul edilmesi için binlerce yıl geçmesi gerekti. İnsanlığın Mars'a gittiği ve Dünya'nın fotoğraflarının uzaydan görüntülendiği ve durumun apaçık ortada olduğu bu günlerde bile dünyanın düz olduğuna inananların sayısı azımsanamayacak düzeydedir. EYS için de geçtiğimiz 35 yıl, çeşitli düzeylerde kabul ve karşı çıkışların yaşandığı bir süreç oldu.

Akademik veri tabanları tarandığında EYS ile ilgili birçok araştırmanın yapıldığı görülmekte, arama motorlarında birçok makaleye rastlanmakta ve konu ile ilgili sempozyumlar, kongreler düzenlendiği bilinmektedir. Neredeyse hemen her alana el atan ve tanı üretme "kabiliyeti" oldukça yüksek olan psikiyatri, ne yazık ki bu sendromu halen resmi olarak kabul etmemiştir ve tanı kılavuzunda yer vermemiştir. Resmi düzlemde bir tanı olarak yer almadığı için akademik düzlemde de bilinirliği oldukça yetersizdir.

Ülkemizde yaptığımız araştırmada çıkan diğer ilginç bir sonuç ise, hedefteki ebeveynlerin boşanma sürecinde bir şekilde karşılaştığı ruh sağlığı profesyonelleri ve hukukçuların büyük çoğunluğunun EYS konunda bilgisinin yetersiz olduğuna inandığı ve yeterince destek göremedikleridir.

Ülkemize bakıldığında konu ile ilgili olarak birçok mağdur bulunmakta ve mağdurlar yaşadıkları sorunların çözümü noktasında çaba sarf etmekte ve sıkıntı yaşamaktadır. İlginç bir şekilde mağdurlar EYS tanısı konusunda bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de akademinin 'önünde' gitmekte ve farkındalık yaratmaktadır. Yaratılmaya çalışılan bu farkındalık sayesinde akademi daha çok alana yönelmekte ve birbirini besleyen süreçler yaşanmaktadır.

25 Nisan Ebeveyne Yabancılaşma Farkındalık Günü nedeni ile tekrar etmekte fayda görüyorum. "Çocuklar şahların savaşında piyon değildir!". Her çocuğun her iki ebeveyni ile de ilişki kurmaya ihtiyacı vardır ve bu onların en temel haklarındandır.

Yazarın Diğer Yazıları

Afet sonrası psikolojik tepkiler

Psikolojik ilk yardımda en önemli şey insanlara bundan sonra güvende olduklarının hissettirilebilmesidir. Güvende olduğunu hissedebilmesi için insanların iyi işleyen bir mekanizmayı görmeleri gerekmektedir

Psikiyatri penceresinden 'Bir Başkadır'

Dizinin "sıradan" bir Türk filmi tadında olmasına karşın "beğeni fırtınası" yaşanmasının nedenini psikolojiden bir deney ile kısmen de olsa açıklamak mümkündür...

Masumlar Apartmanı, takıntı hastalığı ve gerçek hayat hikâyesi üzerine

Masumlar Apartmanı dizisi ile birçok kişinin takıntı hastalığının ne boyutlara varabileceğini görmesi olumlu