Özellikle içerik hakları konusunda bir yol haritası çizmeye çalıştık.
Konferanstan yaklaşık bir hafta önce bu konuda iki yazı yazmıştım.
Birinci yazıda Google’ın haber içerikleri konusunda dünyanın çeşitli ülkelerinde yayıncılarla yaşadığı gerilime değinmiştim.
İkinci yazıda ise yapay zekâ şirketlerinin arama motorlarının yerini almaya başladığından bahsetmiş, bu şirketlerin yayıncılarla anlaşmalar yapmaya başladığını belirterek bir liste paylaşmıştım.
Çalıştay ve konferansta da benzer görüşleri dile getirdim.
Öyle sanıyorum ki, özellikle yapay zekâ büyük dil modellerinin arama motorlarının yerini aldığı konusundaki ısrarım bir miktar etkili oldu ve konferansın sonuç bildirgesinde Google’a karşı verilecek hukuk mücadelesinin yanına yapay zekâ şirketleriyle de hızla anlaşma yapılması için gerekli örgütlenmenin sağlanması maddesi de eklendi.
Çalıştayda dikkat çekmeye çalıştığım yapay zekâ meselesine, bu alanda büyük bir tecrübeye sahip Cem Ergül de harika örnekler eşliğinde yaptığı konuşmasıyla büyük bir destek verdi.
Bunları size niye anlattım?
Biz gazeteciler ve dijital yayıncılar olarak bunları tartıştıktan sadece birkaç gün sonra Google büyük bir değişikliğin duyurusunu yaptı: Artık Google Search’te, yani arama motorunda bir de AI Mode, yani yapay zekâ modu olacağı açıklandı.
Salı günü ABD’de yapılan basın toplantısında şirketin en üst yöneticisi Sundar Pichai, bu büyük değişikliği, “Söz konusu olan aramanın tamamen yeniden tasarlanmasıdır” diyerek duyurdu.
Pichai, yaptıkları testlerde kullanıcıların bir şey arama biçimlerinin doğasının tamamen değiştiğine tanıklık ettiklerini söyledi.
Aslında biliyoruz ki, Google uzun süredir buna hazırlanıyordu.
Şirket günü geldiğinde yapay zekâ modellerinin klasik anlamda Google aramasının yerini alacağını biliyordu.
Sadece mevcut sistem onlara hâlâ milyar dolarlar kazandırmaya devam ettiği için klasik anlamda arama yapma modelini bir üst seviyeye taşımak için epey beklediler.
Tabii bu arada “alarm durumuna” geçmiş, hazırlıklarını yapmışlardı.
OpenAI’ın, yani ChatGPT’nin fonksiyonları arasına “arama” özelliğini eklemesiyle birlikte harekete geçtiler.
Zira bugün özellikle gençler artık arama motoru yerine ChatGPT’yi kullanmaya başlamış durumda. (Genç sayılmam ama ben de öyle yapmaya başladım.)
Aradaki farkı yukarıda bahsettiğim yapay zekâ yazısında paylaşmıştım ama aynen buraya da almak istiyorum:
Mesela “İstanbul’da önümüzdeki çarşamba günü öğleden sonra hava durumu nasıl olacak?” diye sorduğumuzda ChatGPT bize şu yanıtı veriyor:
“İstanbul'da önümüzdeki çarşamba günü, yani 14 Mayıs 2025 öğleden sonra hava durumu genel olarak güneşli ve açık olacak. Gün içinde sıcaklık en yüksek 18°C civarında seyredecek, rüzgarlar kuzeydoğudan saatte yaklaşık 19 km hızla esecek ve yağış ihtimali oldukça düşük olacak.
Bu hava koşulları, dışarıda vakit geçirmek, yürüyüş yapmak veya açık hava etkinlikleri planlamak için oldukça uygun. Yine de rüzgârın serinletici etkisine karşı hafif bir ceket veya hırka almanız faydalı olabilir.”
Fark ettiyseniz, tarihi kendi anladı. Spesifik bir zaman dilimini sordum ve o da o zaman dilimiyle birlikte genel bilgiyi de sundu. Yetmedi, bir de nasıl giyinmem gerektiğini söyledi.
İşte yapay zekânın “semantik” olarak bizi anlaması tam olarak buna tekabül ediyor.
Medya Konferansı’nda Türkiye’deki büyük medya şirketlerinden birinin temsilcisi arkadaşımız, artık metriklerinde, yani kullanıcıların nereden sitelerine geldiğine dair sonuçlar arasında ChatGPT’yi de görmeye başladıklarını dile getirdi.
Bu büyük bir değişim.
Fakat aynı zamanda yayıncılar için de büyük bir tehlike.
Zira yapay zekâ dil modelleri, habercilerin web sitelerinden haberleri çekiyor ve özetleyerek kullanıcılarına sunuyor. Haberin içeriği de sadece alt kısımda kaynağa dair bir link paylaşarak sunulduğu için kullanıcı o haberin yayımlandığı web sitesini ziyaret etmek, yani link’e tıklamak zorunda kalmıyor.
Bu, haber sitelerinin bütün reklam gelirlerinin sıfırlanması anlamına geliyor.
Dolayısıyla tehlike büyük.
Üstelik dediğim gibi, iki gün önce Google da bu kervana katıldığını duyurdu.
Google aleyhine ABD’de açılan antitröst davasında ifadesine başvurulan Apple’ın üst düzey yöneticisi Eddy Cue, 22 yıldır ilk kez Google’ın arama trafiğinde düşüş olduğunu söylemişti. Google ise bu açıklamaya toplam sorgulamada hala büyüdüklerini duyurarak yanıt vermişti.
Lakin hızla yapay zekâ moduyla arama özelliğine geçmeleri mevcut trafiğin Google’ı da korkuttuğunu gösteriyor.
Peki, AI Mode’da Google’ı bekleyen tehlikeler neler?
Bir kere, dil modelleri hata yapabiliyor. Gerçi artık yayıncılarla yapılan anlaşmalar sonrası içerikler tamamen oradan çekildiğinden özellikle haber konusunda bu oran çok düşük ama hâlâ risk var.
İkincisi, gelir modeli belli değil.
Evet, şunu biliyoruz: Reklam modelleri oturduğunda aşağı yukarı şöyle bir tablo olacak.
Diyelim ki, yukarıdaki gibi hava durumunu AI Mode’da arattınız.
Hava durumu bilgisinin altında şuna benzer şeyler göreceğiz:
“Hava yağmurlu olacağı için bir yağmurluğun olması iyi olur. X firmasında büyük bir indirim var. Üstelik senin bedenine uygun size’ı da var. Ayrıca sen daha çok siyah kıyafetleri tercih ediyorsun ve bu ürünün siyah modeli de çok şık.”
Hatta ileride şunları bile görebiliriz:
“Hayran olduğun X (Influencer veya ünlü bir şarkıcı, oyuncu) birkaç saat önce aynı yağmurluktan satın aldı. Onun zevkini beğeniyorsun ve bu yağmurluğu da çok seveceksin.”
Yani işin özeti, yapay zekâ modelleri devreye girince bambaşka bir arama ve çevrimiçi alışveriş tecrübesi çıkmış olacak.
Lakin dediğim gibi Türkiye’de dijital yayıncılar bir saniye bile kaybetmeden tüm bu gelişmelere karşı önlem almak zorunda.
Aynı zamanda TBMM Dijital Mecralar Komisyonu’nun da hızla devreye girmesi ve özellikle altını çizerek söylüyorum; yapay zeka dil modellerinin içerikleri ücretsiz kullanımının önüne geçmesi gerekiyor.
Aksi halde çok yakın zamanda web sitelerinden reklam göstererek gelir elde etme modeli ortadan kalkabilir ve bağımsız medyayı çok daha zor günler bekliyor olabilir.
Birleşik Arap Emirlikleri dudak uçuklatan bir yapay zeka yatırımına hazırlanıyor
Bu arada yapay zekâ demişken sizinle bir bilgi daha paylaşmak istiyorum.
Malum, bu alanda Nvidia firması çip üretiminde başı çekiyor.
Lakin firmanın ürettiği gelişmiş çiplerin başka ülkelere satılması konusunda ABD’nin bazı kısıtlamaları var. Örneğin Çin’e satışı bir ölçüde engelleniyor.
Aynı durum başka ülkeler için de geçerliydi.
Birleşik Arap Emirlikleri uzun süren lobi faaliyetleri sonunda bu engeli aşmış görünüyor.
Engel ortadan kalkınca yapacakları yatırımın büyüklüğü de ortaya çıktı.
Ve gördük ki, yapacakları yatırım inanılmaz büyüklükte!
Tam 5GW enerji harcayacak bir yatırımdan bahsediyoruz.
Nvidia’nın en gelişmiş B200 çipinden, sıkı durun, 2,5 milyon adet satın almayı planlıyorlar.
Bu ABD’nin 500 milyar dolarlık devasa projesi Stargate’ten bile büyük bir rakam.
Aşağıdaki tablodan nasıl bir yatırım planlandığını görebilirsiniz.
ABD bu plana bu haliyle izin verecek mi, göreceğiz.

Eray Özer kimdir?
Eray Özer ODTÜ'de psikoloji okudu, sosyoloji hatmetti. Akabinde Bilgi Üniversitesi'nde yüksek lisans, Anadolu Üniversitesi'nde ise tez aşamasına takılan bir doktora ile akademik hayattan bir türlü elini eteğini çekemedi. Hatta iki yıl boyunca Kadir Has Üniversitesi'nde sosyoloji dersleri verdi.
Meslek hayatına Radikal Gazetesi'nde başladı, kısa süreli televizyon haberciliği deneyiminin ardından Doğuş Dergi Grubu'nda devam etti.
Son olarak ise Cumhuriyet hafta sonu eki Sokak'ı çıkaran ekipte yer aldı. Radikal, Birgün, Cumhuriyet ve Diken'de yazdı.
Yaklaşık dört sezondur devam eden bir podcast içeriği hazırlıyor. Buzdolabının tarihinden Yapay Zekâ'ya, Roman halkının hikâyesinden Kayıp Kıta Mu'ya birbirinden farklı konular hakkında hiç bilinmeyenlerin anlatıldığı "Yeni Haller" ismindeki podcast yayınına Spotify'dan veya tüm podcast uygulamalarından ulaşabilirsiniz.
|