23 Nisan 2025

5,9’luk artçı deprem olduğundan emin misin AFAD?

AFAD sosyal medyasından bir bilgi paylaştı: 6,2’lik depremden 2 dakika sonra 5,9’luk bir artçı olduğunu söyledi. Lakin bu bilgi ne Kandilli’de ne de başka bir saygın kuruluşta yer almıyordu. AFAD’ı aradım, bilginin doğru olduğunda ısrar ettiler. Oysa TV’lerde uzmanlardan dinledik ki 6,2’lik bir deprem maksimum 5,6’lık bir artçı üretebiliyormuş. 5,9 olması demek bağımsız bir deprem olması demekmiş ki… Bunu düşünmek bile istemeyiz. Peki o zaman nedir bu 5,9’luk artçı meselesi?

afad başkanlığı

Bugün yaşanan depremden hemen sonra haberlere bakınırken pek çok haber sitesinde karşıma şöyle bir bilgi çıktı: Artçılar devam ediyor, 5,9’a varan artçılar oluyor.

5,9 mu? Nasıl? Ne zaman? Biz niye hissetmedik? Öyle ya, 4’ün üzerindeki her depremde evimizde hop oturup hop kalkıyoruz. 5,9 gibi bir büyüklüğü hissetmemiş olabilir miyiz? Üstelik 6.2’lik o büyük sarsıntıdan sadece iki dakika sonra… Sanmıyorum. Ama “zan” ile olacak şey değil tabii. Sonuçta bilimsel bir veriden söz ediyoruz.

Bunun üzerine ben de haberin kaynağına ulaşmaya çalıştım ve kaynağın AFAD olduğunu gördüm. İlginç bir şekilde AFAD, X hesabında saat 13.00’ten sonra olan üç 4’ten büyük artçıyı tweet’ledikten sonra 12.51’de 5,9’luk bir deprem bilgisi daha geçmişti sahiden.

Nitekim bu bilgi üzerine İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’da açıklamasında “Saat 15.12’ye kadar en büyüğü 5,9 olan 51 artçı deprem kaydedildi” bilgisini paylaşmıştı.

Burada bir tuhaflık vardı.

AFAD’ı aradım. Sağolsunlar, çok ilgilendiler, telefonumu aldılar ve Deprem Daire Başkanlığı’na ulaşıp bu bilgiyi teyit ettikten sonra bana döneceklerini söylediler.

Döndüler de.

Lakin bana tek tek saydıkları artçı depremleri not alırken bir şey fark ettim: 12.51’de bir deprem daha sayıyorlardı ve onun büyüklüğü 4,4’tü.

AFAD’daki yetkiliyi aynı dakikada iki deprem gözüktüğü ve bir karışıklık olabileceği konusunda uyardım. O da şaşırdı. “Bunu bir daha teyit edelim” dedi.

Bir süre sonra yine arandım: Evet, AFAD’a göre bu bilgi doğruydu.

İtiraf ediyorum; aklımdan “Ali Yerlikaya biraz önce bu bilgiyle açıklama yaptı, bu saatten sonra doğru değilse de artık sizin doğru değil demeniz pek mümkün görünmüyor” diye geçirdim.

Fakat tabii ki karşımdaki kibar hanımefendiye teşekkür etmekle yetindim.

Ondan sonra Kandilli dahil, dünyanın tüm saygın deprem verisi paylaşan kuruluşlarında bu 5,9’luk artçıyı taramaya başladım.

Yoktu.

Sırasıyla Kandilli, USGS (ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu), ESMS (Avrupa-Akdeniz Sismoloji Merkezi) ve diğerleri… Hiçbir yerde 5,9’luk artçı görünmüyordu.

Sadece ESMS daha sonra güncellediği bilgilerinde 4,6 ve 5,3’lük iki depremin 12.51.18 ve 12.51.19’da birer saniye arayla oluştuğu verisini sistemine giriyordu.

Kandilli’de ise tam olarak aynı saniyede 4,7’lik tek bir deprem görünüyordu.

Eğer ESMS’in verisi doğruysa belki de AFAD bu iki ayrı depremi tek bir deprem gibi gördüğünden dolayı veriyi 5,9 olarak paylaşmıştı. (Böyle bir şey teknik olarak mümkün mü, bilemiyorum tabii…)

Üstelik daha sonra televizyonlara çıkan uzmanlardan öğrendim ki, 6,2’lik bir depremin en fazla 5,6’lık bir artçı üretmesi beklenirmiş.

Bu meseleyi daha da karmaşık bir hale getirdi zira eğer 5,9’luk bir deprem olduysa bu artçı değil bağımsız bir deprem olmalıydı ve -evlerden ırak- böyle bir durum sabahtan bu yana konuştuğumuz büyük depremin habercisi olarak bambaşka şekillerde yorumlanabilirdi ve hatta yorumlanmalıydı.

Son olarak imdadıma Halk TV yayınına katılan Doç. Dr. Savaş Karabulut yetişti. Kürşad Oğuz’un programında Savaş Hoca, 5,9’luk bir artçı bilgisinin Kandilli dahil hiçbir yerde olmadığını, beklenen en büyük artçının 5,6 olabileceğini yineledi.

Ve aklıma gelmeyen bir yorum daha yaptı: “Siz insanlara 5,9’luk artçı oldu derseniz insanlar en büyük artçı geride kaldı diyerek hasar görmüş evlerine girebilir.”

Kısacası, öyle görünüyor ki bugün 5,9’luk bir artçı olmadı. AFAD kaynağını öğrenemediğimiz bir hata nedeniyle yanlış bir bilgi açıkladı. Ve korkarım bu bilgi üst kademelerle, mesela ilgili bakanlarla, paylaşıldığı için sonradan düzeltilmedi.

Keşke düzeltilseydi.

Ya da keşke eğer kendi verilerinin doğruluğuna inanıyorlarsa bizi bu konuda bilgilendirselerdi.

Ve hatta keşke kurumlarımız hatalarını düzeltirken “üstlerinden” korkmadan daha rahat hareket etseler.

Ne çok “keşke”yle yaşıyoruz biz bu ülkede…

 

Eray Özer kimdir?

Eray Özer ODTÜ'de psikoloji okudu, sosyoloji hatmetti. Akabinde Bilgi Üniversitesi'nde yüksek lisans, Anadolu Üniversitesi'nde ise tez aşamasına takılan bir doktora ile akademik hayattan bir türlü elini eteğini çekemedi. Hatta iki yıl boyunca Kadir Has Üniversitesi'nde sosyoloji dersleri verdi.

Meslek hayatına Radikal Gazetesi'nde başladı, kısa süreli televizyon haberciliği deneyiminin ardından Doğuş Dergi Grubu'nda devam etti.

Son olarak ise Cumhuriyet hafta sonu eki Sokak'ı çıkaran ekipte yer aldı. Radikal, Birgün, Cumhuriyet ve Diken'de yazdı.

Yaklaşık dört sezondur devam eden bir podcast içeriği hazırlıyor. Buzdolabının tarihinden Yapay Zekâ'ya, Roman halkının hikâyesinden Kayıp Kıta Mu'ya birbirinden farklı konular hakkında hiç bilinmeyenlerin anlatıldığı "Yeni Haller" ismindeki podcast yayınına Spotify'dan veya tüm podcast uygulamalarından ulaşabilirsiniz.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Madleen’deki tek Türk Şuayb Ordu o gemiye nasıl bindi?

Madleen’deki tek Türk yolcu Şuayb Ordu’nun insanı duygudan duyguya sürükleyen bir hikâyesi var. Binlerce insan arasından seçilen 12 kişiden biri olan Şuayb, Gazze’ye yardım götürmek için hazırlanan teknelerin inşaatında çalışarak belki de herkesten çok hak etti bu yolculuğu. Eşi Sümeyra’nın da büyük katkısıyla…

Ayşe Barım yalnız değildir

Bugün bayram… Ben bu yazıyı evimde yazıyorum. Ayşe Barım ve daha birçok tutuklu hapiste. İsterim ki, hukuk sistemimiz ve devletimiz sağlığı giderek kötüye giden bir insanın durumunu bu bayramda bir kez daha düşünsün

Öcalan’ın uzun metnine bir içerik analizi: Sert sözler, itiraflar ve bilimsel konular

Abdullah Öcalan’ın fesih kararının çıktığı PKK’nın 12. Kongresi’ne gönderdiği uzun metinde çok ilginç noktalar var. Örgütü ve hatta Kürt toplumunu ağır sözlerle eleştiriyor. Yerine göre Einstein’dan giriyor kuantum fiziğinden çıkıyor. Narin cinayeti, Big Bang, Gılgamış Destanı, LGBT gibi başlıkların her birine bir şekilde değiniyor

"
"