06 Haziran 2025

Trafik cezaları ve AKP’nin KÖİ borçları

Trafik cezaları için bütçeye hedef konulması normal olabilir. Ama bu tutarın bazı bakanlıkların bütçesini aşacak yükseklikte olduğunu biliyor muydunuz?

“Kuzey Marmara”, “duble yol” ve “radar” başlıkları, dün sabah sosyal medya platformu X’te ayrı ayrı trend topic olmuştu. (En azından benim telefonumda öyle görünüyordu.) Ne var diye tıklayıp baktığınızda çoğunun radar cezalarından yakınma olduğunu görmek mümkündü.

Bayram dolayısıyla yollarda trafik artıyor malum. Ancak bahsettiğim vatandaş mesajları, seyir ve can güvenliği amacıyla yoğunlaştırılan denetimlerin, artık çığırından çıktığını, sırf ceza kesmiş olmak için ceza kesildiğini söylüyordu.

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın “30 kilometrede bir radar var. Otoyollarda toplam 120 radar cihazımızla gece gündüz hız denetimi gerçekleştiriyoruz” mesajının altında üstünde sayısız tepki mesajını okumaksa hala mümkün.

Gerçekten de Elektronik Denetleme Sistemi (EDS) ve radarlarla saptanan ihlaller, önceki dönemlere göre ciddi oranlarda arttı. Ancak bu sonucun, otoyollarda adeta tuzak kurulmasından kaynaklandığı; hız sınırlarının aşılması nedeniyle uygulanan cezaların hakkaniyetli olmadığı, cezaların ve limitlerin ağırlıklandırılması gerektiğini savunanlar çoğunlukta.

Garanti döviz üzerinden olunca

Trafik cezalarıyla ilgili şikayetlerdeki artış, vatandaşın yüksek enflasyon altında ezilmesi, satın alma gücünün düşmesiyle de yakından bağlantılı. Öte yandan -sizler de duymuşsunuzdur ya da aynı fikirdesinizdir-; pek çok kişi, yoğunluğu artan para cezalarını, devletin bütçe açığını kapatma girişimi olarak görüyor.

Geçen hafta TBMM Adalet Komisyonu’nda Trafik Kanunu’nda değişiklik yapan yasa teklifi görüşüldü. CHP Kars Milletvekili İnan Akgün Alp, yasanın örtülü bir ek bütçe gibi olduğunu söyleyerek şöyle dedi:

“Siz bir trafik kanunu getirmemişsiniz, ek bütçe önermişsiniz. 2025 yılı merkezi bütçesi trafik cezalarından 68 milyar lira gelir elde edilecek şekilde. Oysa bugün komisyonumuza sunulan teklif metninde mevcut kanunda bin, iki bin lira öngörülen trafik cezaları 46 bin liralara çıkartılmıştır. Bu şekilde yasalaşacak olursa 68 milyar liralık gelir hedefi 1 trilyon lira civarına yükselecektir ki, 2025 yılı bütçesi için önemli bir kalem teşkil etmektedir.”

Trafik cezaları için bütçeye hedef konulması normal olabilir. Ama bu tutarın bazı bakanlıkların bütçesini aşacak yükseklikte olduğunu biliyor muydunuz?

“Can güvenliği için değmez mi?” “Caydırıcı cezalara ihtiyaç yok mu?” soruları elbette meşru.

Ancak artan cezaların otoyolu yapıp işletenlere de gittiğini düşünürseniz, mesele başka bir boyuta taşınabilir.

Basit hesap, yalın gerçek

Tabii ki vergi sistemimizin “özgülenmiş” olmadığını biliyorum. Yani Türk vergi sistemi “şuradan topladığım vergiyi şuraya harcarım” gibi bir kaide kuralla işlemiyor. (Dolayısıyla hız limitini aştınız diye kesilen para cezası doğrudan şirket kasasına gitmiyor. Devletin gelirleri farklı başlıklar altında toplanır ve kamu harcamaları neyi gerektiriyorsa oralara ödenekler şeklinde aktarılır.) Bu notu düşelim hemen.

Ama değerli okurlar da otoyolu, duble yolları kullanırken size ceza üzerine ceza kesilirken, bir an için şöyle düşünsün lütfen:

-2025 yılı bütçesinde Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) modeliyle yaptırılan otoyol ve diğer ulaştırma projeleri için müteahhitlere aktarılacak garanti tutarı 97,6 milyar TL olarak belirlenmişti.

-Bu projelerin tamamına euro ve dolar üzerinden garanti bedeli ödeniyor.

-2025 yılı bütçesi Ekim 2024’te TBMM’ye geldiğinde, 1 dolar 34,2, 1 Euro ise 37,3 TL civarındaydı. Bugün 1 dolar 39,3, 1 Euro ise 44,8 TL.

Yedi ayda paramız, dolar karşısında 5 TL, Euro karşısında da 7,5 TL değer kaybetti.

-Bitmedi. “Milletin cebinden beş kuruşu çıkmayacak” diye yaptırılan bu otoyollara kredi veren kuruluşlar, verdikleri parayı dolar ve Euro cinsinden geri istiyor. Bu projelerin uygulama sözleşmeleri de o nedenle döviz üzerinden yapılıyor.

Sözün özü, 2025 yılı bütçesi için otoyollara, tünellere havalimanlarına 97,6 milyar TL ayrılmış olan AKP iktidarının hazırladığı bütçede, bu tutar yıl sonunda çok daha yüksek miktarlara ulaşacak.

Dolayısıyla 97,6 milyar TL belki (örneğin) olacak, 150 milyar TL.

Siz Hazine ve Maliye Bakanı olsanız, bu açığı kapatmanın yollarını aramaz mısınız?

Üstelik zaten vatandaştan gizli tutulan bu sözleşmelerin bir kısmı, yine gizli ek protokollerle müteahhit lehine değiştirildi. Örneğin Kuzey Marmara Otoyolu en az iki kez değişikliğe uğrayarak hem işletme süresi uzadı hem de araç garantileri arttırıldı.

Oysa bu yapılan düpedüz ihale koşullarını değiştirmektir. İhale koşullarını sonradan değiştirmenin ise bir adı vardı biliyorsunuz değil mi?

Ama bu düzenin hiçbir sorun yokmuşçasına sanki pirüpakmış gibi devam ettiğini de biliyorsunuz.

Neyse ki uzun yıllardır, sonuçlanmış rüşvet ve yolsuzluk dosyalarının bulunmayışı uluslararası kuruluş raporlarında eleştiri konusu olmuş Türkiye’nin, yıllar sonra artık yolsuzluk suçlamasıyla cezaevine gönderilen tutukluları var…

***

Masumiyet karinesi ihlal edilerek, savaş esiri gibi yürütülerek görüntüleri servis edilen, tutuklanarak bayramı cezaevinde geçirmek zorunda kalan, haksızlığa uğrayan seçilmişler başta olmak üzere haksız yere cezaevinde tutulan herkese ve bütün iyi insanlara adaletli bir ülke dilerim.

 

Çiğdem Toker kimdir?

Çiğdem Toker, Diyarbakır'da doğdu. Denizli Lisesi'nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Gazeteciliğe üniversite öğrencisiyken Anka Ajansı'nda başladı. Günaydın, Ankara Ulus gazetelerinde, Nokta dergisinde stajlar yaptı.

Anadolu Ajansı'nın sınavlarını (1988) kazanarak, adliye, Devlet Güvenlik mahkemeleri (DGM), yüksek yargı muhabiri olarak çalıştı. 1990- 1993 yıllarında haftalık Ekonomik Panorama dergisinde; sonrasında da kesintisiz 15 yıl Hürriyet Gazetesi Ankara Bürosu'nda ekonomi muhabiri olarak görev yaptı. Burada maliye, vergi, özelleştirme, enerji, rekabet politikalarını izledi. 1994 ve 2001 ekonomik krizlerini, IMF ile ilişkileri, kriz kapsamında çıkarılan kanunların TBMM'deki yasama süreçlerini haberleştirdi. Çeşitli ülkelerde Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası toplantıları muhabir olarak takip etti.

Habertürk gazetesinin ilk Ankara temsilcisi olarak gazetenin Ankara bürosunu kurdu. İstifa ederek ayrıldı. İnternet gazetesi T24'ün ilk yayınlarında OECD'nin "Futbolda Kara Para Aklama" raporunu konu alan dizi yazısıyla yer aldı. Köşe yazarı ve Ankara Temsilcisi olarak çalıştığı Akşam gazetesinden, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF) el koyma sürecinde kendi isteğiyle ayrıldı.

2013- 2018 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Gazetenin sahibi konumundaki Cumhuriyet Vakfı yönetimi değiştikten sonra kendi isteğiyle ayrıldı. 2018'de katıldığı Sözcü gazetesindeki yazılarına 2022 Kasım ayında 'küçülme' gerekçesiyle son verildi. Fox TV kanalında yayımlanan "Orta Sayfa" adlı haber programında yorumcu olarak yer alıyor.

Eleştirel finans haberciliği olarak da tanımlanan yazıları hakkında kimileri astronomik, çok sayıda manevi tazminat davası açıldı. Konusu bir imar haberi olan yazısı hakkında hapis cezası istemiyle yargılandı. Kamu ihaleleri ve şirketleri konu alan çok sayıda yazısı da Sulh Ceza hâkimlikleri kararlarıyla erişime engellendi.

Kitapları

- Adım da Benimle Beraber Büyüdü- Abdüllatif Şener, Doğan Kitap, 2008

- "Türkiye'de Sağlıkta Kamu Özel Ortaklığı - Şehir Hastaneleri" kitabına makale katkısı, İletişim Yayınları, 2018

- Kamu İhalelerinde Olağan İşler - Tekin Yayınevi, 2019

Ödülleri

- İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi "En Başarılı İktisat Muhabiri Ödülü" (1995)

- Sabah Gazetesi "Muammer Yaşar Bostancı Haber Yarışması Büyük Ödülü" (1997)

- Türkiye Ziraat Odaları Birliği "Basında Tarım Ödülü" (2000)

- Milliyet Gazetesi "Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü" – "Taksiyarhis'in Zehra Teyzesi" başlıklı röportaj (2001)

- Türkiye Gazeteciler Cemiyeti- TGC "Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü" |"Evcil'in Dönüşü" dosyası – (2005)

- European Press Prize "The Mystery of the Secret Funds" – "Yorumcu Ödülü"nde kısa liste (2015)

- Halkevleri "Basın Ödülü" (2016)

- Uluslararası Şeffaflık Derneği Ödülü (2016)

- İstanbul Tabip Odası "Basında Sağlık Ödülü" (2016, 2018 ve 2019)

- TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi "Emre Madran Koruma Ödülü" (2017 ve 2019)

- Eskişehir - Bilecik Tabip Odası "Halk Sağlığı Ödülü" (2017)

- ÇGD "Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Ödülü" (2017)

- ÇGD Bursa Şubesi "Meslekte Dayanışma Ödülü" (2018)

- Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü "Uluslararası Cesaret Ödülü - Kısa liste" (2018)

- Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü – "Kamu İhalelerinde 21/b Usulü" dosyası- (2018)

- Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği "Önder Kadınlar Ödülü" (2019)

- Rekabet Derneği "Adil Rekabete Katkı Ödülü" (2019)

- TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası "Hasan Balıkçı Onur Ödülü" (2020)

- Halkevleri Dayanışma Ödülü (2020)

- Ankara Tabip Odası – "Şehir hastanelerinin ekonomi politiğini tüm gerçekliğiyle ortaya koyarak kamuya ve sağlık çalışanlarına etkilerini görünür kılan haberleri" nedeniyle (2021)

- TMMOB Şehir Plancıları Odası - Kent Planlama Basın Ödülü (2021)

- İzmir Gazeteciler Cemiyeti "Hasan Tahsin Basın Özgürlüğü Ödülü" (2021)

- SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği "Yılın Kadınları" Ödülü (2021)

- Alanya Gazeteciler Cemiyeti - Ulusal Basında Yılın Gazetecisi Ödülü (2021)

 

Yazarın Diğer Yazıları

Zeytin ağaçları ve şirketokrasi

TBMM’ye sunulan enerji alanındaki kanun teklifinin Komisyon’da hızlı biçimde tamamlanmasının ardından Genel Kurul’a da hızlıca inip yasalaşması bekleniyor. Bu süratin sebebinin ise santralları işleten şirketlerden birinin Bakanlığa “Eğer bu yasa çıkmazsa, yaptığımız yatırım nedeniyle yeterince zarara girdik. Böyle devam edemeyiz. Üretimi durdurmak durumunda kalırız” mesajının etkili olduğu da TBMM kulislerinde dün konuşuluyordu

Zeytinlikleri yok etmek kamu yararıymış

TBMM’ye sunulan enerji alanındaki torba kanunun 11. maddesi, zeytinlik alanların kömür santrallarına fedasını anlatıyor. Kömüre dayalı termik santralların yaptığı üretimin, arz güvenliğini sağladığı, doğalgaza bağımlılığı azalttığı, cari açığı düşürdüğü ve ekonomik bağımsızlığı güçlendirdiği ifade ediliyor. Kesilecek ve yok edilecek zeytinliklerin, zeytin ve zeytinyağı rekoltesini ne kadar düşüreceği, ihracatı ne kadar eksilteceği, iç pazarı nasıl etkileyeceğine dair veriler bulunmuyor

‘Program çalışıyor’ ezberi sıkmadı mı?

Tutuklamanın peşin ceza olarak uygulandığı, seçilmişlerin cezaevinde tutulduğu, yüzbinlerce vatandaş oyunun hiçe sayılarak yönetimlerin aritmetik çoğunlukla ele geçirildiği bir ülkede Hazine’yi ve Maliye’yi yönetiyor Mehmet Şimşek. Seçmen iradesinin gasp edildiği, yolsuzlukların sorgulanıp denetlenmesinin 2019 öncesine uzanamadığı bir ülkede ihale mevzuatında reformdan söz ediyor bir de

"
"