18 Haziran 2025
AKP’nin, önüne hedef diye koyduğu düzenlemelerden geri adım attığı görülmüş değildir. Olsa olsa, kendi takvimlerine göre biraz gecikir, hedef kanunun/planın kılık kıyafeti biraz değiştirilir hepsi o kadar. İktidarın 23 yıllık tarihi, yükselen tepkiler sonucu geri adım atarmış gibi yapıp bir müddet sonra -tercihen gündem tamamen değişince- yeniden pişirerek önümüze sürdüğü, TBMM çoğunluğuna dayanarak Meclis’ten geçirilen örneklerle doludur.
Rıza üretmek istediği zaman hepimizden, yetkili şahıslar düzeyinde çatık kaşlar ve yüksek tonda saygı talep ettiği yargı kararlarını zerre takmadan üstelik.
Hele ki söz konusu yakın sermaye şirketleri ise AKP’nin, o şirketlerle ortak çıkarlarını, millet/kamu yararı gibi göstermekte hayli mahir olduğun konusunda da herhalde hepimizin yeterli şahadeti mevcut.
Kömür santralları için zeytinlikleri katledecek kanun düzenlemesi, bu kadim (!) bilginin son örneği olarak karşımıza çıktı.
TBMM’ye sunulan yeni kanun teklifi, enerji alanında bir torba kanun. Bu torba yasanın hayli uzun ve kötü kaleme alınmış (belki de anlaşılmasın diye bilerek) 11. maddesi, zeytinlik alanların kömür santrallarına fedasını anlatıyor.
Daha önce aynı yasa değişikliği gerektirmesine karşın, bir şans denenip yönetmelikle düzenlenmeye kalkışılan zeytinlikleri imha projesi, uzun bir Danıştay sürecinin ardından yeniden kanun maddesi girişimi olarak Meclis’e sunuldu. Zeytinciliğin özel kanunu olan ve 1939 yılında çıkarılan "Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerin Aşılattırılması Hakkında Kanun" yine dikkate alınmadan...
Yönetmelik değişikliğinin yargıdan dönmesinin ardından yapılan ilk yasal düzenleme 2023 yılında TBMM’de görüşülmüş ancak yine tepkiler üzerine geri çekilmişti. Bu geri adımda, kadınların üreticilerin direnişinin payı büyük olmuştu.
* * *
Yeni düzenleme ile termik santralların kullanacağı kömür sahalarına rastlayan zeytin ağaçlarının yine taşınmasından bahsediliyor. Tercihan önce bulunduğu ilçe ve il sınırlarında, olmazsa başka şehirlere taşınacakmış zeytinlikler. Daha önce de yazdım, “kesilecek” kelimesi kullanılmıyor. Bu sözcüğün yol açacağı tepkiden olsa gerek taşınmaktan bahsediliyor ama zeytinlikleri için direnen herkes bunun kesilmek anlamına geldiğini biliyor.
Neyse, taşınacak ağaçların yerine, Bakanlık yeni alan belirleyecek ve taşınanlara eşdeğer büyüklükte zeytin sahası tesis edilecekmiş. O sahalarda termik santral için kömür çıkaran şirketlerden de (ruhsat sahibi deniyor) ruhsat bedeli kadar bedel tahsil edilecek.
Bu yasal düzenleme ile Danıştay’ın kararları hiçe sayılıyor. Üstelik kamu yararı tanımı ve anlamı da tekrar değiştirilerek. Şirketlerin talebi üzerine Bakanlık tarafından hazırlanıp sonradan AKP’li vekillerin imza attığı madde metnine göre, kamu yararı zeytinliklerin kesilmesindeymiş.
Nedenini de yasanın madde gerekçesinde özetle şöyle anlatıyorlar:
- Ülkemizin enerji talebi her geçen yıl artıyor. Artan bu talebin, güvenli sürdürülebilir ve ekonomik bir şekilde karşılanabilmesi için yerli kaynaklara dayalı bir üretim portföyünün oluşturulması, büyük önem arz ediyor.
- Yerli kömür kaynaklarına dayalı elektrik üretimi, hem arz güvenliğinin sağlanması hem de dışa bağımlılığın azaltılması açısından stratejik bir unsurdur.
- 2024 yılında Türkiye’nin toplam elektrik üretiminin yüzde 14’ü yerli kömür santrallarından karşılanmıştır. Aynı miktarda elektriğin ithal doğalgazla üretilmesi, yaklaşık 9 milyar metreküp doğalgaz tüketimini ve güncel fiyatlarla 3,5 milyar dolar düzeyinde bir maliyeti beraberinde getirecektir. Dolayısıyla yerli kömür kullanımını enerji ithalat maliyetini düşürerek cari açığın azaltılmasına katkı sunmakta ve ekonomik istikrarı desteklemektedir.
- Yenilenebilir enerji kaynaklarına yapılan yatırımlar artmakla birlikte, bu kaynakların kesintili üretim yapısı, sürekli ve kontrol edilebilir enerji kaynaklarına olan ihtiyacı ortadan kaldırmamaktadır. Yerli kömür santralları, baz yük santralı olarak şebeke istikrarını sağlamakta, yenilenebilir üretimin değişkenliğini dengelemekte ve özellikle kış aylarında sistemin yükünü taşımaktadır.
- Bu çerçevede yerli kömür kaynaklarının değerlendirilmesi, yalnızca teknik bir tercih değil, enerji arz güvenliğinin sağlanması, ekonomik bağımsızlığın güçlendirilmesi ve bölgesel kalkınmanın desteklenmesi bakımından da stratejik bir zorunluluktur.
* * *
Özetle, kömüre dayalı termik santralların yaptığı üretim, arz güvenliğini sağlıyor, doğalgaza bağımlılığı azaltıyor ve cari açığı düşürüyor. Üstelik ekonomik bağımsızlığımızı da güçlendiriyor.
Bu analizin içinde kesilecek ve yok edilecek zeytinliklerin, zeytin ve zeytinyağı rekoltesini ne kadar düşüreceği, ihracatı ne kadar eksilteceği, iç pazarı nasıl etkileyeceğine dair veriler bulunmuyor. Varsa yoksa enerji güvenliği ve cari açık.
Şu notu düşelim:
Kömür santrallarını savunurken gerekçe diye yazılan, “aynı miktar elektriğin kömür yerine doğalgazla üretilmesinin maliyeti” olan 3,5 milyar dolar, bu zeytinlerin lehine kesileceği bazı şirketlerin de içinde olduğu KÖİ projelerine aynı iktidarın ödediği garanti tutarlarıyla karşılaştırıldığında hiç de etkileneceğimiz kadar devasa bir para değil.
Aynı madde gerekçesinde, uzman kişilerin “sürece katkı sağlayacağından” da bahsediliyor ve “zeytinlik alanlarda kayıp yaşanmadan doğayla barışık bir biçimde sürdürülmesi doğrultusu” deniliyor.
Bu kanun teklifi eğer TBMM'den geçerse, çok yakında seyrederiz o doğayla barışık halleri…
Çiğdem Toker kimdir?Çiğdem Toker, Diyarbakır'da doğdu. Denizli Lisesi'nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Gazeteciliğe üniversite öğrencisiyken Anka Ajansı'nda başladı. Günaydın, Ankara Ulus gazetelerinde, Nokta dergisinde stajlar yaptı. Anadolu Ajansı'nın sınavlarını (1988) kazanarak, adliye, Devlet Güvenlik mahkemeleri (DGM), yüksek yargı muhabiri olarak çalıştı. 1990- 1993 yıllarında haftalık Ekonomik Panorama dergisinde; sonrasında da kesintisiz 15 yıl Hürriyet Gazetesi Ankara Bürosu'nda ekonomi muhabiri olarak görev yaptı. Burada maliye, vergi, özelleştirme, enerji, rekabet politikalarını izledi. 1994 ve 2001 ekonomik krizlerini, IMF ile ilişkileri, kriz kapsamında çıkarılan kanunların TBMM'deki yasama süreçlerini haberleştirdi. Çeşitli ülkelerde Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası toplantıları muhabir olarak takip etti. Habertürk gazetesinin ilk Ankara temsilcisi olarak gazetenin Ankara bürosunu kurdu. İstifa ederek ayrıldı. İnternet gazetesi T24'ün ilk yayınlarında OECD'nin "Futbolda Kara Para Aklama" raporunu konu alan dizi yazısıyla yer aldı. Köşe yazarı ve Ankara Temsilcisi olarak çalıştığı Akşam gazetesinden, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF) el koyma sürecinde kendi isteğiyle ayrıldı. 2013- 2018 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Gazetenin sahibi konumundaki Cumhuriyet Vakfı yönetimi değiştikten sonra kendi isteğiyle ayrıldı. 2018'de katıldığı Sözcü gazetesindeki yazılarına 2022 Kasım ayında 'küçülme' gerekçesiyle son verildi. Fox TV kanalında yayımlanan "Orta Sayfa" adlı haber programında yorumcu olarak yer alıyor. Eleştirel finans haberciliği olarak da tanımlanan yazıları hakkında kimileri astronomik, çok sayıda manevi tazminat davası açıldı. Konusu bir imar haberi olan yazısı hakkında hapis cezası istemiyle yargılandı. Kamu ihaleleri ve şirketleri konu alan çok sayıda yazısı da Sulh Ceza hâkimlikleri kararlarıyla erişime engellendi. Kitapları - Adım da Benimle Beraber Büyüdü- Abdüllatif Şener, Doğan Kitap, 2008 - "Türkiye'de Sağlıkta Kamu Özel Ortaklığı - Şehir Hastaneleri" kitabına makale katkısı, İletişim Yayınları, 2018 - Kamu İhalelerinde Olağan İşler - Tekin Yayınevi, 2019 Ödülleri - İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi "En Başarılı İktisat Muhabiri Ödülü" (1995) - Sabah Gazetesi "Muammer Yaşar Bostancı Haber Yarışması Büyük Ödülü" (1997) - Türkiye Ziraat Odaları Birliği "Basında Tarım Ödülü" (2000) - Milliyet Gazetesi "Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü" – "Taksiyarhis'in Zehra Teyzesi" başlıklı röportaj (2001) - Türkiye Gazeteciler Cemiyeti- TGC "Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü" |"Evcil'in Dönüşü" dosyası – (2005) - European Press Prize "The Mystery of the Secret Funds" – "Yorumcu Ödülü"nde kısa liste (2015) - Halkevleri "Basın Ödülü" (2016) - Uluslararası Şeffaflık Derneği Ödülü (2016) - İstanbul Tabip Odası "Basında Sağlık Ödülü" (2016, 2018 ve 2019) - TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi "Emre Madran Koruma Ödülü" (2017 ve 2019) - Eskişehir - Bilecik Tabip Odası "Halk Sağlığı Ödülü" (2017) - ÇGD "Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Ödülü" (2017) - ÇGD Bursa Şubesi "Meslekte Dayanışma Ödülü" (2018) - Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü "Uluslararası Cesaret Ödülü - Kısa liste" (2018) - Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü – "Kamu İhalelerinde 21/b Usulü" dosyası- (2018) - Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği "Önder Kadınlar Ödülü" (2019) - Rekabet Derneği "Adil Rekabete Katkı Ödülü" (2019) - TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası "Hasan Balıkçı Onur Ödülü" (2020) - Halkevleri Dayanışma Ödülü (2020) - Ankara Tabip Odası – "Şehir hastanelerinin ekonomi politiğini tüm gerçekliğiyle ortaya koyarak kamuya ve sağlık çalışanlarına etkilerini görünür kılan haberleri" nedeniyle (2021) - TMMOB Şehir Plancıları Odası - Kent Planlama Basın Ödülü (2021) - İzmir Gazeteciler Cemiyeti "Hasan Tahsin Basın Özgürlüğü Ödülü" (2021) - SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği "Yılın Kadınları" Ödülü (2021) - Alanya Gazeteciler Cemiyeti - Ulusal Basında Yılın Gazetecisi Ödülü (2021) |
2025 Yılı Eylem Planı'na göre Meslek Yüksek Okulu programları, il ve ilçelerdeki oda ve borsalar ile ilişkilendirilecek. Birlikte çalışmaları için mekanizma kurulacak. YÖK ile Sanayi Teknoloji Bakanlığı sorumlu kurum; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile YOİKK üyesi STK’lar da ilgili, kurumlar olarak belirlendi
Denizli Büyükşehir Belediyesi şirketi Beltaş tarafından yapılan araştırmada, Denizli teleferik istasyonunda bilet üreten sisteme ait kayıtların bilgisayar ortamında saklandığı ve kayıtların 2021-2023 mayıs ayına kadar olduğu; geçişlerden yaklaşık 30 milyon lira tahsil edildiği ancak şirketin yasal defter kayıtlarına 25 milyon lira eksik kaydedildiği tespit edildi
Türkiye’nin dört bir yanında orman yangınlarının yoğun yaşandığı saatlerde yasalaşan İklim Kanunu'nun Paris Anlaşması’nın gereği olduğu belirtiliyor. Ancak incelediğinizde Karbon emisyonu olarak tanımlanan sanayi faaliyetlerinden kaynaklanan kirliliği azaltmak, o yoğunluğu düşürmeyi zorlamak yerine; bu kirlilikten rant çıkarılması, kirletmeyi bunun için kurulacak piyasada, alım satıma konu bir hak olarak belirleniyor
© Tüm hakları saklıdır.