02 Mayıs 2025
Net olmak iyidir. Söz konusu olan, ekolojik kırıma yol açacak, 16 milyon nüfuslu bir metropolün her bakımdan kaderini değiştirecek, fay hatları üzerinde bulunan, tsunami riski içeren bir rant projesiyse, çok daha iyi.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un, bir gün önce “Gündemimizde yok” dediği Kanal İstanbul konusunda Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu “Kesinlikle yapacağız. Vazgeçmiş değiliz” dedi. Kurum’un sözü kendisine anımsatıldığında da (ki aslında keskin çelişkiydi) güncel olarak şu anda gündemde olmadığını belirtti.
Uraloğlu’nun mevkidaşını mahcup etmeyip gözetmesinde şaşacak bir durum yok. Zaten “Gündemimizde yok” ifadesi, muğlak, biraz da kaygan bir ifadedir. Söyleyen siyasetçi, bürokrat teknokratsa, “Gündemimizde yok”, manevra alanı tanır, ihtiyaç duyulan zamanı kazandırır. Kamuoyu tepkileri ya da başka nedenle gündemde olmayan bir konu, iki saat sonra gündeme gelebilir çünkü.
Kurum neden çekindi, Uraloğlu neden bunca açık ve net konuşabildi, işin bu kısmı iktidar partisinin iç dengeleriyle ilgili olsa gerek.
Bizi vatandaş olarak ilgilendiren, iç/dış sermayeyi daha da palazlandıracak, kamu yararı içermeyen bir mega proje olan Kanal İstanbul kararlılığının sürdüğünü yeniden duymak oldu. Dolayısıyla Uraloğlu’nun açıklamaları; cezaevindeki İBB Başkanı ve CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun, hücresinden isabetli bir çıkış yaptığının anlaşılmasına yaradı.
Dahası, bu vesileyle gündeme gelen CHP Genel Başkanı Özel’in hep bahsettiği fotoğrafın da Rönesans grubunun üstlendiği Başakşehir Nakkaş otoyol projesine dair bir görüntü olduğu resmen açıklandı. Bu proje, yıllar önce iktidar mensuplarınca “Kanal İstanbul temeli atılıyor” diye duyurulmuş, gerçek olmadığı anlaşılınca da “bağlantısı” diye düzeltilmişti.
Nakkaş-Başakşehir, aslında Kuzey Marmara Otoyolu’nun bir kesimi olarak tanımlanmıştı. Bu kesimdeki en önemli yapının şimdi çevresine on binlerce konut yapılan, Sazlıdere Köprüsü olduğunu da bizzat Uraloğlu söylemişti. Bakan Uraloğlu, iki yıl önce AA’ya yansıyan habere göre sözleri şöyle:
"Sazlıdere köprüsü, ülkemizin en önemli yatırımlarından biri olan Kanal İstanbul kapsamında yapılan ilk köprü olma özelliğine de sahiptir. Köprü 4 gidiş, 4 geliş, toplam 8 şeritli ve 46 metre tabliye genişliğinde olacak şekilde tasarlanmıştır. 440 metre orta açıklık ve 210 metre yan açıklıklı olan köprümüz, 196 metre yüksekliğinde iki adet elmas geometrisinde pilona sahiptir. 136 adet eğik askı halatı ve bunların ankre olacağı 272 adet ankraj bulunmaktadır.”
Kanal İstanbul yapılsa da yapılmasa da Nakkaş-Başakşehir otoyolu yapılacak gibi projelendirilmiş olabilir. Ancak bu otoyol ile İstanbul Havalimanı’na yeni bir ulaşım koridoru açılması, Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi ile Atatürk Olimpiyat Stadı’na ulaşımı kolaylaştırması hedefleniyor.
Bu projenin AKP iktidarı için önemi, finansman profilinden de kaynaklanıyor. Nakkaş-Başakşehir otoyolu yapımında, yenilikçi teknolojiler içereceği için Samsung şirketi aktif olarak yer alıyor.
Öte yandan proje finansmanında EBRD, Deutsche Bank gibi küresel finansman kuruluşları da katılımcı.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Uraloğlu, Kanal İstanbul’un ne zaman yapılacağı konusunun istişare edildiğini, nihayetinde 15-20 milyar dolaklık bir projenin doğru finansman olanaklarıyla yapılması gerektiğini de ifade etti.
“Şu an için referandum ihtiyacı hissetmiyoruz” diyen Bakan Uraloğlu, ÇED raporu kapsamındaki vatandaş görüşlerinin dinlendiğini ve projeye “derç edildiğini” söyledi. Bir kere bahsedilen ÇED raporunun üzerinden 6 yıl geçti. Bu, çok uzun bir süre.
Öte yandan iktidarın Kanal İstanbul için yapacağı referanduma ihtiyaç duymaması anlaşılır. Bu, ihtiyaç duymanın ötesinde, “hayır” sonucuna en küçük bir tahammülün, pay aralığının bulunmayışla ilgili bir durum. Yoksa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın referanduma ne kadar yakın bir politik figür olduğu hepimizin malumu. Eğer sistemli bir manipülasyon yapılmaz ise Kanal İstanbul ile ilgili olası bir referandumun onca bağlı medyaya rağmen evet çıkma olasılığı son derece düşük. En az dört yıl sürecek bir hafriyattan, Sazlıdere Barajı’nın devre dışı kalma olasılığı nedeniyle su ihtiyacının artacak olmasından, Marmara Denizi ile Karadeniz sularının birbirine karışmasından, Marmara Denizi’nin bir ölü deniz haline gelme riskinden, zaten on binlerce dekar eksilmiş İstanbul ormanlarının daha da azalacağı bir projeden bahsediyoruz.
Kanal İstanbul’un tartışıldığı ilk zamanlarda İstanbul Boğazı’ndaki gemi trafiğinin bir kısmını alacak olması nedeniyle seyrüsefer emniyeti sağlayacağı söyleniyordu. Şimdilerde buna dair bir açıklama duymuyoruz.
Gerçekten de15-20 milyar dolarlık bir finansman sağlanarak ve bir şehri patlatmalarla kazılarla, kirlilikle, tuzlulukla, depremsellik riskiyle tahrip ederek açılacak yapay bir su yoluna Türkiye’nin neden ihtiyacı olduğunu kamuoyuna açıklar mısınız lütfen? Kimin ihtiyacı, neden, nasıl bir ihtiyacımız var Kanal İstanbul’a?
Çiğdem Toker kimdir?Çiğdem Toker, Diyarbakır'da doğdu. Denizli Lisesi'nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Gazeteciliğe üniversite öğrencisiyken Anka Ajansı'nda başladı. Günaydın, Ankara Ulus gazetelerinde, Nokta dergisinde stajlar yaptı. Anadolu Ajansı'nın sınavlarını (1988) kazanarak, adliye, Devlet Güvenlik mahkemeleri (DGM), yüksek yargı muhabiri olarak çalıştı. 1990- 1993 yıllarında haftalık Ekonomik Panorama dergisinde; sonrasında da kesintisiz 15 yıl Hürriyet Gazetesi Ankara Bürosu'nda ekonomi muhabiri olarak görev yaptı. Burada maliye, vergi, özelleştirme, enerji, rekabet politikalarını izledi. 1994 ve 2001 ekonomik krizlerini, IMF ile ilişkileri, kriz kapsamında çıkarılan kanunların TBMM'deki yasama süreçlerini haberleştirdi. Çeşitli ülkelerde Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası toplantıları muhabir olarak takip etti. Habertürk gazetesinin ilk Ankara temsilcisi olarak gazetenin Ankara bürosunu kurdu. İstifa ederek ayrıldı. İnternet gazetesi T24'ün ilk yayınlarında OECD'nin "Futbolda Kara Para Aklama" raporunu konu alan dizi yazısıyla yer aldı. Köşe yazarı ve Ankara Temsilcisi olarak çalıştığı Akşam gazetesinden, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF) el koyma sürecinde kendi isteğiyle ayrıldı. 2013- 2018 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Gazetenin sahibi konumundaki Cumhuriyet Vakfı yönetimi değiştikten sonra kendi isteğiyle ayrıldı. 2018'de katıldığı Sözcü gazetesindeki yazılarına 2022 Kasım ayında 'küçülme' gerekçesiyle son verildi. Fox TV kanalında yayımlanan "Orta Sayfa" adlı haber programında yorumcu olarak yer alıyor. Eleştirel finans haberciliği olarak da tanımlanan yazıları hakkında kimileri astronomik, çok sayıda manevi tazminat davası açıldı. Konusu bir imar haberi olan yazısı hakkında hapis cezası istemiyle yargılandı. Kamu ihaleleri ve şirketleri konu alan çok sayıda yazısı da Sulh Ceza hâkimlikleri kararlarıyla erişime engellendi. Kitapları - Adım da Benimle Beraber Büyüdü- Abdüllatif Şener, Doğan Kitap, 2008 - "Türkiye'de Sağlıkta Kamu Özel Ortaklığı - Şehir Hastaneleri" kitabına makale katkısı, İletişim Yayınları, 2018 - Kamu İhalelerinde Olağan İşler - Tekin Yayınevi, 2019 Ödülleri - İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi "En Başarılı İktisat Muhabiri Ödülü" (1995) - Sabah Gazetesi "Muammer Yaşar Bostancı Haber Yarışması Büyük Ödülü" (1997) - Türkiye Ziraat Odaları Birliği "Basında Tarım Ödülü" (2000) - Milliyet Gazetesi "Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü" – "Taksiyarhis'in Zehra Teyzesi" başlıklı röportaj (2001) - Türkiye Gazeteciler Cemiyeti- TGC "Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü" |"Evcil'in Dönüşü" dosyası – (2005) - European Press Prize "The Mystery of the Secret Funds" – "Yorumcu Ödülü"nde kısa liste (2015) - Halkevleri "Basın Ödülü" (2016) - Uluslararası Şeffaflık Derneği Ödülü (2016) - İstanbul Tabip Odası "Basında Sağlık Ödülü" (2016, 2018 ve 2019) - TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi "Emre Madran Koruma Ödülü" (2017 ve 2019) - Eskişehir - Bilecik Tabip Odası "Halk Sağlığı Ödülü" (2017) - ÇGD "Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Ödülü" (2017) - ÇGD Bursa Şubesi "Meslekte Dayanışma Ödülü" (2018) - Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü "Uluslararası Cesaret Ödülü - Kısa liste" (2018) - Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü – "Kamu İhalelerinde 21/b Usulü" dosyası- (2018) - Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği "Önder Kadınlar Ödülü" (2019) - Rekabet Derneği "Adil Rekabete Katkı Ödülü" (2019) - TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası "Hasan Balıkçı Onur Ödülü" (2020) - Halkevleri Dayanışma Ödülü (2020) - Ankara Tabip Odası – "Şehir hastanelerinin ekonomi politiğini tüm gerçekliğiyle ortaya koyarak kamuya ve sağlık çalışanlarına etkilerini görünür kılan haberleri" nedeniyle (2021) - TMMOB Şehir Plancıları Odası - Kent Planlama Basın Ödülü (2021) - İzmir Gazeteciler Cemiyeti "Hasan Tahsin Basın Özgürlüğü Ödülü" (2021) - SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği "Yılın Kadınları" Ödülü (2021) - Alanya Gazeteciler Cemiyeti - Ulusal Basında Yılın Gazetecisi Ödülü (2021) |
Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Zeyrek, kısa sayılabilecek bir süre içinde kamusal yararı yoğun uygulamalara imza attı. Umarım onun erken ölümüne, iddia edildiği gibi planlanıp kurgulanmış, zamana yayılmış bir “suikast’in mi, yoksa son yıllarda insanı umutsuzluğa düşürecek kadar yaygınlaşan denetimsizlik, kuralsızlık ve mesleki ihmallerin mi yol açtığı, başlatılan yargısal süreçle aydınlanır
Trafik cezaları için bütçeye hedef konulması normal olabilir. Ama bu tutarın bazı bakanlıkların bütçesini aşacak yükseklikte olduğunu biliyor muydunuz?
Masumiyet karinesinin gözümüzün içine baka baka ezilmesi, on binlerin oyunu almış seçilmiş kişilerin, adi suçlular gibi itibarsızlaştırılması kanıksanacak bir durum değil. Haysiyet kırıcı bu muamele aynı zamanda seçmen iradesine de saldırı niteliği taşıyor
© Tüm hakları saklıdır.