14 Mayıs 2025

“Çünkü insanlar aylar boyunca”

Şu ana kadar “terörsüz Türkiye” kavramının demokratik değerleri içerdiğine dair bir emare göremedik. Aksine bu sürecin, AKP’nin ihtiyaçlarına göre şekillenip içi doldurulacak bir anayasa arayışına esas oluşturup oluşturmayacağı en önemli mesele olarak belirginleşiyor

Sıvasız damlara, perde niyetine naylon gerilmiş briket pencerelere, ne pahasına olursa olsun ateş düşsün de ana babaların yüreğini dağlasın demiyor kimse. Kimse şehit vermeye devam edilsin demiyor.

Güvenlik güçleri başta olmak üzere, on binlerce kamu görevlisini şehit eden, sivil vatandaşları hayattan koparan bir terör örgütünün silah bırakma kararından, “normal koşullarda” sadece memnuniyet duyulur.

Ancak ne bir tane doğru var ne de hakikatin tek bir yüzü.

46 yıllık bir terör örgütüne, -dün değil de nedense -bugün- silah bırakma duyurusu yaptıran çağrı, AKP ve MHP’den yani Cumhur İttifakı’ndan geldiyse; ülkede yaşayanlara “Sadece memnun olun, soru sormayın tereddüt etmeyin, belirsizliklere aldırış etmeyin” demek de hiç normal değil.

Nasıl normal olabilir…

AKP iktidarı, beğenmediği Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımayan bir iktidar değil mi?

Yıllardır hiç de normal olmayan bir siyasal ortamda yaşayanlar bizler değil miyiz? Bütün hak ihlalleri, hukuka aykırı onca uygulama her gün gözümüzün içine bakıla bakıla sergilenirken, bizden beklenen, bütün bu olanları kayıtsızca kabullenmemiz olmadı mı?

“Terör örgütü”nü kim attı?

Daha düne kadar, onlarca gazete, yayın ve kanaldan geçen yüzbinlerce, belki de milyonlarca, haber metninde, “terör örgütü PKK” denilmişken, bu niteleme, ani bir sessiz mutabakatla nasıl kalkıveriyor? Kelimeler evreninde bile olsa, PKK’nın adeta legalizeymiş gibi anılmasına kim karar veriyor?

Dahası, son birkaç yıldır özellikle iktidarın bağlı medyasında PKKYPG diye anılan kısaltmadaki YPG nereye uçtu? YPG, PKK’nın uzantısı terör örgütü değil miydi?

Yasalar ortadayken dil ve literatürdeki bu radikal değişim ışık hızıyla dolaşıma kimlerin talebiyle giriyor? İşler yolunda gitmezse yarın öbür gün “terör örgütü” nitelemesi konulmadığı için gazetecilerin soruşturmaya uğramayacaklarının garantisi mi var?

 Yakın geçmiş bu tür garabet durumların örnekleriyle dolu değil mi? Bir siyasetçi, bir gazeteci, bir kanaat önderi hiç beklenmedik bir anda geriye dönük sosyal medya hesapları didik didik edilerek gözaltına alınıp tutuklanmıyor mu?

* * *

Sorular bir değil, onlarca yazıyı inşa edecek kadar uzatılabilir.

Özeti şu ki, memleketin en uzun sürmüş, en sancılı, en acılı, en ağır bedelleri ödetmiş meselesinde; neden böyle, neden şimdi, nasıl soruların sormak ve cevap beklemek bir yurttaşlık hakkıdır.

Birileri, -belki de “yeni” (!) Anayasa ile- yerine “ümmet”i koymayı hayal etse de kıskançlıkla sahip çıktığımız ve çıkacağımız yurttaşlıktan söz ediyorum. Yurttaşlık, Anayasa’da güvence altına alınan birçok hakla birlikte icraat sahiplerinden, erk kullananlardan hesap sorma hakkını içerir.

Cezaların genelliği

İlk çözüm sürecinin seyrini, aşamalarını, nasıl sonlandığını yaşı yeten herkes hatırlıyor.

“Süreç” adı verilen bu yeni dönemi, gerçekte hangi koşulların ve siyasal, uluslararası dinamik ve hedeflerin belirlediği, taviz(ler) verilip verilmediği kamuoyuna net biçimde açıklanmalıdır.

Sözgelimi, hukuksuz bir heyetin hukuksuz kararıyla diploması iptal edilen cezaevindeki İBB Başkanı İmamoğlu’nun mesajlarını ilettiği sosyal medya hesabı toptan kapatılırken; cezaevindeki terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ın silahların bırakılması sürecindeki rolünü hangi imtiyazlarla oynayabildiği, ceza kanunlarının genelliği, eşitliği ve objektifliğine ne olduğu sorulabilir.

“Lozan Sözleşmesi’nin hedefe konulduğu bir metinle barış sağlanacağı nasıl düşünülüyor” denilebilir.

Mevcut yasaların kapasitesinin, “terörsüz Türkiye” ortamı için yeterli olmadığı ortadayken, yeni yasal düzenlemelerin hangi mutabakatla ve nasıl TBMM’ye getirileceği merak edilebilir.

Şu ana kadar “terörsüz Türkiye” kavramının demokratik değerleri içerdiğine dair bir emare göremedik. Aksine bu sürecin, AKP’nin ihtiyaçlarına göre şekillenip içi doldurulacak bir anayasa arayışına esas oluşturup oluşturmayacağı en önemli mesele olarak belirginleşiyor.

O nedenle barışı dilerken soru sormayı, cevap beklemeyi bırakmamak da zorunlu. Eskiden okullarda bir ders olarak okutulan Yurttaşlık Bilgisi adına.


Not: Yazının başlığı, Bülent Ortaçgil’in “Bu İş Zor Yonca” şarkısındaki dizeden alıntı: “Çünkü insanlar aylar boyunca/ Hiç soru sormadan durur.”

Çiğdem Toker kimdir?

Çiğdem Toker, Diyarbakır'da doğdu. Denizli Lisesi'nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Gazeteciliğe üniversite öğrencisiyken Anka Ajansı'nda başladı. Günaydın, Ankara Ulus gazetelerinde, Nokta dergisinde stajlar yaptı.

Anadolu Ajansı'nın sınavlarını (1988) kazanarak, adliye, Devlet Güvenlik mahkemeleri (DGM), yüksek yargı muhabiri olarak çalıştı. 1990- 1993 yıllarında haftalık Ekonomik Panorama dergisinde; sonrasında da kesintisiz 15 yıl Hürriyet Gazetesi Ankara Bürosu'nda ekonomi muhabiri olarak görev yaptı. Burada maliye, vergi, özelleştirme, enerji, rekabet politikalarını izledi. 1994 ve 2001 ekonomik krizlerini, IMF ile ilişkileri, kriz kapsamında çıkarılan kanunların TBMM'deki yasama süreçlerini haberleştirdi. Çeşitli ülkelerde Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası toplantıları muhabir olarak takip etti.

Habertürk gazetesinin ilk Ankara temsilcisi olarak gazetenin Ankara bürosunu kurdu. İstifa ederek ayrıldı. İnternet gazetesi T24'ün ilk yayınlarında OECD'nin "Futbolda Kara Para Aklama" raporunu konu alan dizi yazısıyla yer aldı. Köşe yazarı ve Ankara Temsilcisi olarak çalıştığı Akşam gazetesinden, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF) el koyma sürecinde kendi isteğiyle ayrıldı.

2013- 2018 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Gazetenin sahibi konumundaki Cumhuriyet Vakfı yönetimi değiştikten sonra kendi isteğiyle ayrıldı. 2018'de katıldığı Sözcü gazetesindeki yazılarına 2022 Kasım ayında 'küçülme' gerekçesiyle son verildi. Fox TV kanalında yayımlanan "Orta Sayfa" adlı haber programında yorumcu olarak yer alıyor.

Eleştirel finans haberciliği olarak da tanımlanan yazıları hakkında kimileri astronomik, çok sayıda manevi tazminat davası açıldı. Konusu bir imar haberi olan yazısı hakkında hapis cezası istemiyle yargılandı. Kamu ihaleleri ve şirketleri konu alan çok sayıda yazısı da Sulh Ceza hâkimlikleri kararlarıyla erişime engellendi.

Kitapları

- Adım da Benimle Beraber Büyüdü- Abdüllatif Şener, Doğan Kitap, 2008

- "Türkiye'de Sağlıkta Kamu Özel Ortaklığı - Şehir Hastaneleri" kitabına makale katkısı, İletişim Yayınları, 2018

- Kamu İhalelerinde Olağan İşler - Tekin Yayınevi, 2019

Ödülleri

- İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi "En Başarılı İktisat Muhabiri Ödülü" (1995)

- Sabah Gazetesi "Muammer Yaşar Bostancı Haber Yarışması Büyük Ödülü" (1997)

- Türkiye Ziraat Odaları Birliği "Basında Tarım Ödülü" (2000)

- Milliyet Gazetesi "Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü" – "Taksiyarhis'in Zehra Teyzesi" başlıklı röportaj (2001)

- Türkiye Gazeteciler Cemiyeti- TGC "Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü" |"Evcil'in Dönüşü" dosyası – (2005)

- European Press Prize "The Mystery of the Secret Funds" – "Yorumcu Ödülü"nde kısa liste (2015)

- Halkevleri "Basın Ödülü" (2016)

- Uluslararası Şeffaflık Derneği Ödülü (2016)

- İstanbul Tabip Odası "Basında Sağlık Ödülü" (2016, 2018 ve 2019)

- TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi "Emre Madran Koruma Ödülü" (2017 ve 2019)

- Eskişehir - Bilecik Tabip Odası "Halk Sağlığı Ödülü" (2017)

- ÇGD "Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Ödülü" (2017)

- ÇGD Bursa Şubesi "Meslekte Dayanışma Ödülü" (2018)

- Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü "Uluslararası Cesaret Ödülü - Kısa liste" (2018)

- Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü – "Kamu İhalelerinde 21/b Usulü" dosyası- (2018)

- Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği "Önder Kadınlar Ödülü" (2019)

- Rekabet Derneği "Adil Rekabete Katkı Ödülü" (2019)

- TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası "Hasan Balıkçı Onur Ödülü" (2020)

- Halkevleri Dayanışma Ödülü (2020)

- Ankara Tabip Odası – "Şehir hastanelerinin ekonomi politiğini tüm gerçekliğiyle ortaya koyarak kamuya ve sağlık çalışanlarına etkilerini görünür kılan haberleri" nedeniyle (2021)

- TMMOB Şehir Plancıları Odası - Kent Planlama Basın Ödülü (2021)

- İzmir Gazeteciler Cemiyeti "Hasan Tahsin Basın Özgürlüğü Ödülü" (2021)

- SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği "Yılın Kadınları" Ödülü (2021)

- Alanya Gazeteciler Cemiyeti - Ulusal Basında Yılın Gazetecisi Ödülü (2021)

 

Yazarın Diğer Yazıları

‘Program çalışıyor’ ezberi sıkmadı mı?

Tutuklamanın peşin ceza olarak uygulandığı, seçilmişlerin cezaevinde tutulduğu, yüzbinlerce vatandaş oyunun hiçe sayılarak yönetimlerin aritmetik çoğunlukla ele geçirildiği bir ülkede Hazine’yi ve Maliye’yi yönetiyor Mehmet Şimşek. Seçmen iradesinin gasp edildiği, yolsuzlukların sorgulanıp denetlenmesinin 2019 öncesine uzanamadığı bir ülkede ihale mevzuatında reformdan söz ediyor bir de

Ferdi Zeyrek 16 Mayıs’ta neler anlattı?

Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Zeyrek, kısa sayılabilecek bir süre içinde kamusal yararı yoğun uygulamalara imza attı. Umarım onun erken ölümüne, iddia edildiği gibi planlanıp kurgulanmış, zamana yayılmış bir “suikast’in mi, yoksa son yıllarda insanı umutsuzluğa düşürecek kadar yaygınlaşan denetimsizlik, kuralsızlık ve mesleki ihmallerin mi yol açtığı, başlatılan yargısal süreçle aydınlanır

Trafik cezaları ve AKP’nin KÖİ borçları

Trafik cezaları için bütçeye hedef konulması normal olabilir. Ama bu tutarın bazı bakanlıkların bütçesini aşacak yükseklikte olduğunu biliyor muydunuz?

"
"