16 Nisan 2025

Yedi gazeteci arkadaşımızın başına gelenler yeni bir eşik!

Saraçhane protestolarını takip eden gazeteciler gazeteci olduklarını ispat etmeye çalışıyor! Savcılık iddinamesinde gazetecilerin beyanlarını doğrulayacak delil yok, beyanlarına itibar edilmedi dedi

Yedi gazeteci arkadaşımızın başına gelenler yeni bir eşik!

Temel hak ve özgürlüklerin tırpanlanması konusunda iktidarın sürekli olarak el yükselttiğini biliyoruz.

Özellikle de yargı eliyle…

Güvenlik politikalarıyla…

Bu kadar da olmaz dediğimiz her şey oldu. Olabilmesinin nedeni de iktidarın bunu yapabilmesi…

Hatırlatalım…

Emniyet Genel Müdürlüğü 2021’de bir genelge yayımlamış ve polisten kamusal alanda görevlerini yaparken ses ve görüntü kaydı alanların engellenmesini istemişti.

Son yıllarda toplumsal olaylarda, eylemlerde görüntü çekmesi zaten engellenen gazetecilere bir engel daha getirilmişti.

Gazetecinin görevi ses ve görüntüdür… Belgelemektir. Ama ‘olamaz’ denilen şey olmuştu. Sonrasında Danıştay genelgeyi iptal etmişti.

Şimdi de Şaraçhane eylemlerini takip eden gazetecilerin gazetecilik yaptıklarını ‘tespit edemeyen’ bir yargı var.

‘Olmaz’ denilen şey bir kez daha oldu. Haber için alanda olan gazetecilere adeta kumpas kuruldu ve gazetecilerin belden yukarı fotoğrafları dosyaya konuldu.

Gazetecilerin ekipmanlarıyla fotoğrafları çekilmedi.

Gazetecilerin bülten bağlantılarındaki cümleleri propaganda olarak yorumlandı.

İstanbul polisinin sürekli olarak sahada gördüğü gazeteciler Bülent Kılıç, Kurtuluş Arı, Yasin Akgül, Zeynep Kuray, Gökhan Kam, Ali Onur Tosun ve Hayri Tunç bu muameleye maruz kalan gazeteciler.

Şimdi, polisin uyarısına rağmen dağılmama suçlamasıyla yargılanıyorlar. 3 yıla kadar da hapisleri isteniyor.

Bu öyle bir suçlama ki, gazetecilik görev ve sorumluluğunun altını oymak.

Söz konusu uyarının gazetecilerle ne alakası var?

Gazeteci toplumsal bir olayı sonuna kadar yerinde takip eder, haberleştirir.

Savcılık daha da ileriye giderek, gözaltı sonrası gelişmelere, tepkilere, gerçeklere rağmen 7 gazeteci arkadaşımızın ‘gazeteci’ olmadığında ısrarcı.

Çünkü iddianamede gazetecilerin ‘biz gazeteciyiz’ beyanlarına rağmen beyanlarını doğrulayacak bir tespit yapılamadığı belirtiliyor.

Üstelik bu tespitte tek ölçü ‘kolluğun’ hazırladığı dosya… Savcılık gazetecilerin beyanlarına ‘itibar’ edilmediğini söylüyor.

Dosyaya konulan fotoğraflarda gazetecilerin mikrofonunu, kamerasını, fotoğraf makinasını gizleyen kolluğun topladığı ‘deliller’ savcılık için yeterli olabilir mi?

Olmuş olacak ki, savcılık kovuşturma kararı vermiş. İddianame yazmış. Mahkeme de iddianameyi kabul etmiş.

7 gazeteci arkadaşımız 18 Nisan’da Çağlayan Adliyesi 62. Asliye Ceza Mahkemesi’nde hakim karşısına çıkacak.

Bu iddianame gazeteciler için ‘neden oradaydın’, ‘neden görevini yaptın’ demek. Tıpkı Cumhuriyet gazetesi davasında gazetenin yayın çizgisinin sorgulanması gibi…

Bu durum gazetecilik mesleğinin engellemesine dönük yeni bir eşik. Yıllarca Kürt gazeteciler için ‘gazetecilikten yargılanmıyorlar’ savunması şimdi mesleğini batıda yapmaya çalışan gazeteciler için tedavüle sokuluyor.

Bütün meslek örgütlerinin bu yeni durum için mesleki bir bariyer oluşturmaları hayat memat meselesi.

Candan Yıldız kimdir?

Candan Yıldız, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu.

Gazeteciliğe HBB'de On'da On Haber program editörlüğü ile başladı.

Kanal D, TV 8, Birgün Gazetesi, CNNTürk, İMC TV, Halk TV'de muhabirlik, editörlük, ana haber editörlüğü ve haber program koordinatörlüğü yaptı.

Haber kanallarında çeşitli program formatları yarattı. Radyo ve Gazetecilik Ödülleri En İyi Program Ödülü/(1997), Çağdaş Gazeteciler Derneği En İyi Haber Program Ödülü/ (2002) ödülünü aldı.

Avustralya'da SBS Türkçe Radyo Haberler servisine haber yaptı.

"Öteki Sesler" isimli belgesel yaptı. "Dicle'nin Göz Yaşları" ile "Şiddete Karşı Anlatılar-Ayakta Kalma ve Dayanışma Deneyimleri" ortak çalışmalarda yazarlık yaptı.

T24'le birlikte internet gazeteciliğine adım attı.

Yazarın Diğer Yazıları

Söz bu kez savunmanın; avukatları kim koruyacak?

147 yıllık bir tarihe sahip, 65 binden fazla üyesi olan İstanbul Barosu yargılanıyor!

Tinder avcısı gibi iddialar: Fırat Acar meselesi!

“Onunla geçirilen her an bir tecavüzdü. Beni aciz olarak görüyordu. Oysa ben ona sessiz atın tekmesi oldum” iddiasında bulunan Dicle’nin bir sözü var: Susan erkekler var, konuşsanıza…

"Hapishaneler de memleketten" mi olacak hep birileri için?

HDK davasından yargılanan Ahmet Saymadi’nin ilk duruşmasında duruşma savcısının esas hakkındaki mütalaası hazırdı!

"
"