27 Aralık 2021

Dindarlar ve Ak Parti

Dindarlar ve dindar muhafazakârlarla ilişkideki Erdoğan’ın dile, üsluba, duyarlılıklara hakimiyetini biliyoruz. O güçte, dilde, maharette yeni bir parti veya lider olmadıkça Erdoğan hâlâ onları etkileme gücüne ve potansiyeline sahip. O nedenle önümüzdeki seçimde dindarların oy tercihini Erdoğan’dan çok muhalefet belirleyecek

Ülkenin yaşadığı büyük ekonomik buhranın geldiği aşama büyük bir türbülans yaratırken toplumsal psikolojide panik hâkim. Sınıfsal gerilim yükselirken kimliklere sıkışma ve kutuplaşma hâlâ güçlü biçimde varlığını hissettiriyor. Denge denetleme mekanizmalarının, güçler ayrılığının kalmadığı merkezileşmiş yönetim sistemi keyfilik üretiyor. Ak Parti 20 yıla yaklaşan iktidar sürecinin tüm yorgunluğunu taşırken sorunları kavrama ve yönetme kapasitesinde çok ciddi kayıp içinde, gündelik hayatla ve gerçeklikle ilişkisini kaybetmiş durumda. Sorunları sayfalarca yazabiliriz. 

Tüm bunlara karşın anketlerin neredeyse tümünde hâlâ Ak Parti birinci sırada. İlke olarak KONDA seçimlerden önceki Perşembe günü açıkladığı son siyasal ölçüm dışında kamuoyuna siyasal bulguları yayınlamıyor. Diğer araştırma şirketlerinin bulgularını dikkate aldığımızda, Kasım 2015 seçimlerinde her iki seçmenden birisinin oyunu almış olan Ak Parti bu toplumsal desteğin üçte birinden fazlasını kaybetmiş görünüyor. Ak Parti ilk girdiği seçim olan 2002’deki yüzde 34 oyunun da altına gerilemiş durumda. Öyleyken, biri hariç tüm araştırmalarda hiçbir parti Ak Parti’nin oy oranının üstünde değil.  Doğal olarak kamuoyu, bunca soruna karşın neden muhalefetin oy oranının artmıyor olmasını ya da Ak Parti’nin gerilemesine karşın hâlâ seçmen gözünde birinci parti olmasının nedenlerini anlamaya çalışıyor.

 Ak Parti’ye bakış değişti mi?

Ak Parti’nin 20 yıllık iktidarı süresince giderek artan biçimde dindar ve muhafazakâr seçmene yaslandığını biliyoruz. 2002-2011 arası seçimlerde dindar muhafazakarlar kadar geleneksel muhafazakarlar ve kendini siyaseten liberal olarak tanımlayanlardan destek alırken son 10 yılda giderek dindar ve muhafazakâr kimliğe sıkıştı. 

Önce siyasal katmanda başlayan Ak Parti yandaşlığı-karşıtlığı kutuplaşması giderek muhafazakâr-seküler hayat tarzı kutuplaşmasına, Sünni-Alevi, Türk-Kürt, dindar-dindar olmayan gibi birden çok katmanda, iç içe, birbirini de çoğaltan kutuplaşmalara dönüştü. Bu süreçler çok daha uzun analizleri hak ediyor elbette. Ama bugünlerde yaşanan kasırga içinde en geçerli sorulardan birisi, dindarların ve muhafazakâr hayat tarzında olan seçmenlerin Ak Parti’ye bakışlarında değişim olup olmadığı… 

Bu soru kadar geçerli bir başka soru da Ak Parti’nin geleneksel tabanı sayılan bu kümelerin 20 yılda yaşadıkları sosyolojik ve ekonomik değişimin ne yönde ve nasıl olduğu. 

Dindarım diyenlerin sayısında azalma var

KONDA araştırmalarında genellikle dindarlık seviyesini ve hayat tarzını da soruyoruz. Bu iki sorunun cevaplarında bile son 10 yılda ülkenin yaşadığı sosyolojik değişimin hızını görüyoruz. 

Dindarlık sorumuz şöyle: Dindarlık açısından kendinizi aşağıda okuyacaklarımdan hangisiyle tarif edersiniz? Seçenekler şunlar: Dini inancı olmayan biri / Dinin gereklerine pek inanmayan biri / İnançlı ama dinin gereklerini pek yerine getiremeyen biri / Dinin gereklerini yerine getirmeye çalışan dindar biri / Dinin tüm gereklerini tam yerine getiren dindar biri… Bu seçenekleri sırasıyla ateist / inançsız / inançlı / dindar / sofu olarak adlandırıyoruz. 

2008’de kendini ‘ateist’ olarak tanımlayanlar yüzde 0,7 iken 2021’de yüzde 4… ‘İnançsızlar’ 2008’de yüzde 1.4 iken 2021’de yüzde 4.1 olmuş… ‘İnançlılar’ aynı zaman aralığında yüzde 30.3’ten  yüzde 35.1’e yükselmiş. ‘Dindarlar’ yüzde 54.2’den  yüzde 46.6’ya, ‘sofular’ da yüzde 12.4’ten yüzde 10.3’e gerilemiş. 

Tüm araştırmalarımızda kullandığımız bir başka sorumuz ise şu: “Kendinizi, hayat tarzı bakımından aşağıda sayacağım üç gruptan hangisinde sayarsınız?..” Seçenekler; modern / geleneksel muhafazakâr / dindar muhafazakâr… 

Bu soruya verilen cevaplardan tespitimiz şu: Hayat tarzını ‘modern’ olarak tanımlayanlar 2012’de yüzde 27.3 iken bugün yüzde 37.2’ye yükselmiş. ‘Geleneksel muhafazakâr’ lar 2012’de yüzde 45.9 iken bugün yüzde 41.6’ya, ‘dindar muhafazakâr’lar yüzde 26.8’den bugün yüzde 21.2’ye gerilemiş.  

Doğal olarak bu sayılara yansıyan değişimin, toplumsal zihin haritalarında, ihtiyaçlar ve taleplerde, tutum ve davranışlarda, umutlarda, beklentilerde, korkularda yansımaları var. Elbette siyasi tercihlerde de bu değişimin izlerini görüyoruz. Bugünün siyasi tercihleri yalnızca partilerin, liderlerin söylemleriyle şekillenmiyor, tüm bu değişimlerin yansıması olarak değişiyor.  

Geçen hafta TEAM Toplumsal Etki Araştırmaları Merkezi’nin yaptığı araştırmanın ‘Dindar Seçmenler’ raporu bu soru etrafında ilginç bulgular ve değerlendirmeler içeriyordu. TEAM araştırması dindarları merkeze alarak düşünülen bir örneklem ve yöntemle yapılmış.  Araştırmanın odağı olan dindarların toplumun kabaca yüzde 55’ini temsil ettiğini akılda tutarak bulgularına bakmakta yarar var. 

TEAM raporuna göre dindarların siyasi tercihlerindeki değişim şöyle belirlenmiş: “Dindar bölgelerde yaşayan seçmenlerde AK Parti ve Cumhur İttifakı’nın mutlak üstünlüğü dikkat çekiyor. AK Parti ve MHP’yi tercih eden seçmen oranı yüzde 58.5’e ulaşıyor (AK Parti  yüzde 47.5, MHP yüzde 15.1). Millet İttifakı’nın oyu yüzde 29.6 seviyesinde (CHP yüzde 18.1, İYİ Parti yüzde 11.5). HDP ve diğer partilerin oy oranları yüzde 5.9. 2018-2021 arasında oy dağılımı değişimi incelendiğinde Cumhur İttifakı’nın oyu yüzde 68.1’den yüzde 58.5’e düşmüş. Cumhur İttifakı’nda 2018-2021 arasında 9.6 puan olarak kaydedilen düşüş, ittifakta yüzde 14’lük oy kaybına tekabül ediyor. Buna göre Cumhur İttifakı dindar bölgelerde Türkiye geneline kıyasla daha düşük oranda oy kaybetmiş durumda.” 

“Dindar seçmenlerin yarısından daha azı (yüzde 46) Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı görevini iyi yaptığını düşünürken, neredeyse üçte ikisi (yüzde 64) Erdoğan giderse kötü olacağını düşünüyor. Erdoğan ve AK Parti’ye verdikleri desteğin önemlice bir kısmı pozitif bir destek olmamakla beraber dindar seçmenlerin büyük kısmının Erdoğan ve AK Parti tarafında kalma eğiliminde olmasının sebeplerini iki grupta ele almak mümkün: Dindar seçmenlerin Erdoğan ve AK Parti’ye verdikleri desteği tereddütlü, negatif bir destek kılan sebepler ve dindar seçmenleri Erdoğan ve AK Parti etrafında tutan sebepler. İlk grup sebepler Erdoğan ve icraatıyla, ikinci grup sebepler ise hem Erdoğan’la hem de rakipleriyle ilgili görünüyor.” 

Bunlar KONDA bulgularıyla da benzer. Ak Parti dindarlık seviyesi, dindar ve sofu olarak adlandırdığımız kümelerde de dindar muhafazakâr hayat tarzı kümesinde de geriliyor. Ama bu gerileme görece diğer kümelerdeki kadar hızlı ve yüksek değil. Daha da önemlisi bu kümelerdeki seçmenlerin siyasi tercihlerinde Ak Parti ve Erdoğan’ın ağırlığı diğer parti ve liderlerin hâlâ çok çok üstünde. 

Erdoğan’a desteğin altında ne yatıyor?

Hangi motivasyon gerilemeye rağmen bu kümelerdeki güçlü Ak Parti ve Erdoğan desteğini üretiyor? Bu sorunun tek bir cevabı yok. Önce şunu not edelim, inanç seviyesi dindar olan, dindar muhafazakâr hayat tarzına sahip seçmenler de monolitik değiller, birçok alt kümeleri, farklılıkları var. 

Elbette baskın motivasyonlardan birisi inanç ve dindarlık kimliği. Şimdiye kadar deneyimlediklerinden farklı olarak, ‘annesinin mezarı başında Kuran okuyan, okuyabilen’ bir siyasi lider figürü onlar için çok özel. Ak Parti ile kurdukları ilişkide liderin önemi büyük. İnançlarını ortak hayatta yaşamak, ibadetlerini yerine getirmek, inançlarına uygun giyim, kuşam, gündelik dil gibi pratiklerde Ak Parti öncesi dönemlerde devletin kısıtlarıyla yaşadıkları algısı yüksek bir kısım dindar var. Onlar için Erdoğan, tüm bu özlemlerini gerçekleştirdiği için güven veren, aynı zamanda kendilerine özgüven aşılayan, halkın içinden gelen güçlü bir lider olarak görülüyor. Bu küme üzerinde Erdoğan’a bazı eleştirileri olsa da güvenlerinin yoğunluğu nedeniyle Erdoğan’ın dönüştürücü rolü de çok güçlü. 

Kazanımları kaybetme korkusu

Araştırmalara değil gözlemlerime bağlı olarak not etmeliyim ki bugün dini cemaatlerin birer siyasi ve ekonomik çıkar örgütü haline gelişleri ve bu yeni durumun ürettiği çekim gücü, bu alt kümedeki dindarların siyasi tercihlerinde çok belirleyici. Yakın gelecekte de Ak Parti’den, özellikle de Erdoğan’dan desteklerini esirgemeyecekler. 

Ak Parti seçmeni de kalkınma ve refah arzulayan, devletin güçlü olmasını isteyen, etkin birer ekonomik aktör olmak için mesleki formasyon ve bilgiyle donanmayı hedefleyen bir kitle elbette. Ama aynı zamanda kültürel anlamda da merkezinde dindarlık olan “muhafazakâr” bir hayat tarzına sahipler. Geleneksel muhafazakârlığın üzerine inşa ettikleri kalkınma, refah ve yükselme arzularının bugüne kadar oy verdikleri Ak Parti tarafından karşılandığı düşüncesi hakim. Başörtülülerin eğitim ve kamu istihdamındaki kazanımları, sosyal yardımlar gibi politikaların iktidar değişiminde kaybedileceği korkusu onları hâlâ Ak Parti etrafında tutuyor. Bu tereddütlü düşüncenin hakim olduğu alt kümelerde kazanımlarını kaybetme korkusu çok ama çok baskın.  Bir yandan yaşanan ekonomik krizin ürettiği geçim derdi nedeniyle Ak Parti’ye karşı son derece eleştirel pozisyondalar ama hâlâ başka bir partiye doğru da meyletmiş değiller. 

TEAM raporunda da bu duygu hali şöyle tespit edilmiş: “Dindar seçmenler hem özgürlükler hem de ekonomi alanında AK Parti ve Erdoğan döneminde kazandıklarının ellerinden alınabileceği endişesini taşıyorlar. Muhalefetin iktidara gelmesi durumunda sosyal yardımların kesilebileceğine dair de güçlü bir algı var. Aslında, dindarları muhalefet partilerinden uzak tutan sebeplerin üçü tek bir sebep olarak düşünülebilir: Güvensizlik. Dindar seçmenler belli ki muhalefet partilerine güvenmiyorlar.” 

Uzaklaşıyor gibiler ama gözleri hâlâ Ak Parti’de

KONDA web sitesinden okurların da edinebileceği “Ak Parti Seçmenleri” raporuna bakarak, dindar Ak Parti seçmenlerinin bazı çelişki ve sıkışmışlıkları yoğun şekilde yaşamakta olduklarını söylemeliyiz. Bu sıkışmışlığın ve çelişkilerin başlıca nedenleri iç içe geçmiş gecikmiş modernleşme-kentlileşme-bireyselleşme süreçleriyle beraber muhafazakârlık dünyasında ortaya çıkan dönüşümler ve hızlı ekonomik kalkınma girişimlerinin doğurduğu etkiler. 

Bir yandan partizanlığı, keyfiliği, hukuksuzluğu, kayırmacılığı, yolsuzluğu en yakın çevrelerinde deneyimliyorlar. Aynı zamanda gündelik hayatta günah korkusunun bazı şeylere engel olmadığını görüyor, hukuku, kurum ve kuralları tanımlı bir siyasi ve ekonomik hayatı istiyorlar. Tüm bu değişimlerin inançlarında, kimliklerinde, ahlaki ve kültürel kodlarında üreteceği değişimlerden korkuyorlar. Dindar seçmenler de hızlı bir kalkınma istemekle beraber doğa tahribatından şikayetçi. Kentsel dönüşümü olumlu buluyor ancak buna bağlı olarak sosyal ilişkilerinin dönüşmesinden rahatsızlık duyuyor. Ekonomik refah ve kalkınma amacıyla izlenen makroekonomik politikalara onay vermesine rağmen hayat pahalılığından şikayetçiler. Devletin güçlü ve otoriter olmasını yeğlerken, mağduriyetleri ve adalet eksikliğini eleştiriyorlar. 

Yine KONDA bulgularına göre Ak Parti döneminde edinilen refaha, hizmetlere dayalı ekonomik kazanımlar ve dindar kimliğe dair kültürel kazanımları koruma güdüsüyle hareket ediyorlar. Bu da Ak Parti iktidarıyla ilgili çeşitli sorunların olduğuna işaret eden seçmenlerin bile Ak Parti’den uzaklaşıyor gibi görünse de hâlâ kulağının, gözünün oraya dönük olmasına yol açıyor. Bazıları bu sorunları görmezden geliyor, bazıları da sorunlardan dolayı rahatsız olduklarını belirtseler de var olan muhalefet parti ve liderlerini ‘yetersiz’ ve hatta kendi hayat tarzlarına yönelik ‘riskli’ buldukları için Ak Parti’yi tercih etmeye devam ediyorlar. Ak Parti ve Erdoğan’ı eleştiriyor ama bir yandan da hâlâ işler düzelir mi umudunu korumaya çalışıyorlar. 

Dindarların yeni kuşaklarının dahil olduğu bir alt kümede ise ataerkilliğe, erkek egemen zihniyete itiraz ile iktidarın merkezi ve yasakçı zihniyetine itiraz iç içe geçmiş durumda. Onlar ailelerinin kazanımlarını, kaygılarını anlıyor olsalar da bu denli denetlenen bir gündelik hayat ritmine ve iktidarın, devletin denetleme çabasına itirazları var. Ak Parti’den de Erdoğan’dan da kesin olarak umudu kesmiş ama yeni lider ve parti konusunda henüz karar vermemiş durumdalar. 

Dindarlar ve dindar muhafazakarlarla ilişkideki Erdoğan’ın dile, üsluba, duyarlıklara hakimiyetini biliyoruz. O nedenle onların siyasi tercihlerini değiştirecek güçte, dilde, maharette yeni bir parti veya lider olmadıkça Erdoğan hâlâ onları etkileme gücüne ve potansiyeline de sahip. O nedenle önümüzdeki seçimde dindarların oy tercihini Erdoğan’ın yapmak istediklerinden daha çok muhalefettekilerin dindarlara nasıl yaklaştıkları belirleyecek. Ve eğer muhalefet partileri şimdiye kadar tercih ettikleri kolay yoldan listelerine dindar olanların arasından isimler koymak yerine gerçekten dindarların da değişim umuduna bir cevap üretebilirlerse hikâye değişecek.


Bekir Ağırdır'ın bu yazısı, Oksijen gazetesinden alındı

Yazarın Diğer Yazıları

CHP yerellerdeki yaygın ve güçlü iktidar fırsatını doğru kullanabilecek mi?

Partilere sadakat çözülüyor ama henüz karşı tarafa olan olumsuz duygular aşılabilmiş değil. O nedenle muhafazakârlar, sekülerler ve Kürtler sandık başında aynı oy pusulasını kullanıyor olsalar da o pusulaya aynı anlam gözüyle bakmıyorlar. Sekülerler ve Kürtler gidişatı değiştirmek için oy verdi, partisinde gidişatı değiştirme kapasitesi görmeyenler de sandığa gitmedi. Muhafazakârlar iktidara itirazlarını göstermek için sandığa eksik gitti. Bu eğilimler kalıcı mı? Araştırılması gereken konu bu

CHP için büyük başarı hikâyesi

CHP’nin başarısında elbette birinci aktör Ekrem İmamoğlu oldu. Hem genel seçimlerin hemen ardından partisini kurultaya zorlayan duruşu, kurultay süreci ve yerel seçim sürecindeki kararlı ve iddialı kampanyası ve söylemiyle bugün tabloda görülen CHP başarısının ilk mimarı o. Özgür Özel bu tabloyla beraber artık gerçek bir genel başkan olma fırsatı yakaladı. Elbette bir de 30 puanlık fark üretmiş Mansur Yavaş etkisi var

Kazansa da kaybetse de Erdoğan’ın rakibi İmamoğlu

Yerel seçimlerin odağı, sembolü İstanbul. Seçim de İmamoğlu ile Erdoğan arasında. O zaman soru şu: 2017 referandumuyla kıvılcımlanan, 2019 yerel seçimlerinde görünür olan iktidarı değiştirme hikayesi güçlenerek mi devam edecek yoksa sönümlenecek mi? Çünkü herkes biliyor ki 2028’de iktidarın rakibi ve talibi İmamoğlu olacak