14 Mayıs 2025

Soma'da hayatını kaybeden Mustafa Kaya'nın eşi Naciye Kaya: Eşim o şekilde ölmeyi hak etmiyordu; ölüm tehlikesinin farkındaydı, gazdan zehirleniyordu

Naciye Kaya, Soma faciasında yaşamını yitiren madenci Mustafa Kaya’nın ardından dinmeyen yas ve adalet mücadelesini anlatıyor

aslı atasoy 14 mayıs

Soma faciasında hayatını kaybeden Mustafa Kaya ve eşi Naciye Kaya

Soma’da 301 madencinin hayatını kaybettiği faciadan geriye sadece bir toplu mezar değil; eşini, evladını, geleceğini kaybetmiş yüzlerce kadının öyküsü de kaldı. O kadınlardan biri Naciye Kaya. Eşini işe uğurlamaya bile fırsat bulamadan yitiren Kaya, bu sürecin sadece ekonomik değil, duygusal, toplumsal ve vicdani ağırlığını taşıyor. “Adalet hâlâ yerini bulmadı. Hâlâ yalnızız” diyor.

Soma’da yaşanan maden faciası, Türkiye işçi sınıfı tarihinin en karanlık günlerinden biri olarak hafızalara kazındı. Ancak bu facia sadece o gün madene girenleri değil, geride kalanları da kapsayan bir yıkım zinciri yarattı. Naciye Kaya, o gün eşini kaybeden kadınlardan biri. Geride kalan iki çocuğuyla birlikte hayatta kalmaya çalışan, adaleti arayan, hatırlanmak için değil unutulmamak için direnen bir kadın. Bu söyleşide, kazadan bugüne uzanan acı dolu yılları, devletin ve toplumun sessizlikle ördüğü duvarları ve eşinin hatırasına sahip çıkma mücadelesini anlatıyor.

- Eşinizin işe gittiği son gün nasıl kaldı hafızanızda? 

Ben ameliyat olmuştum. Normalde kalkıp çantasını hazırlayıp onu işe gönderiyordum. O gün uyumuş kalmışım. Kızım da küçüktü ama babasını işe yolluyordu. Fakat o da uyumuş kalmış. Maalesef kendisi kalkıp gitmiş işe. O gün vedalaşmadan gitti işe.

- Kaç çocuğunuz var Naciye Hanım?

Bir kızım bir oğlum var.  Olay olduğu tarihte oğlum 15, kızım 16 yaşındaydı. Ben ise 35, rahmetli eşim 39 yaşındaydı.

- Haberi nasıl almıştınız?

Komşular haber verdi. Üst kattaki komşum geldi onun da eşi o madendeydi. “Abla madende patlama olmuş” dedi. Hemen hastaneye gittik. Hastaneye gittiğimizde çok bir insan yoktu. 

- Sonra ne oldu?

Saatler geçtikçe insanlar çoğaldı. Mahşer yeri gibi olmuştu. Sürekli yalan haber yayılıyordu. Ölü yok, yaralılar var gibi söylentiler vardı. Ama ben çok sayıda cenaze arabaları görmüştüm. Hastanenin üst tarafında konvoy şeklinde duruyorlardı.

- Siz vefat haberini doktorlardan mı aldınız?

Hayır. Kaza 13 Mayıs Salı günü olmuştu. Ertesi gün aldık haberi. Zaten o esnada tüm hastanelere gittik, çünkü farklı bilgiler geliyordu. Kendi çabamla öğrendim. 

"Eşimin cenazesi soğuk hava deposuna götürülmüş, orada çok sayıda cenaze vardı"

- Cenazesi nerde idi eşinizin?

Hastanede değildi, soğuk hava deposunda idi. Madende vefat etmiş. Soğuk hava deposuna götürülmüş, orada çok sayıda kişinin cenazesi vardı. 

- İlk etapta neler olmuştu kazanın hemen akabinde?

Kazanın hemen arkasından zaten Soma'ya avukatlar ordusu yığılmıştı. Allah razı olsun yanımızda olan avukatlarımız vardı. Şimdi çoğu cezaevinde. Duyarlı insanlar gelmişti. Hak arama çabasında yanımızda oldular. Biz Soma halkından çok destek görmedik. Dışarıdan gelen insanlar daha duyarlıydı. Ben zaten hep sokaklardaydım, hak arama çabasındaydım. Çünkü biz kendimiz aileler olarak hak aramazsak başkasının çok umursayacağını düşünmemiştim ilk etapta. Fakat madenci ailelerden daha çok dışarıdan gelen insanlar o kadar duyarlı idi ki anlatamam. 

Soma faciasında yaşamını yitiren Mustafa Kaya'nın anısına, sevenleri tarafından hazırlandı

"Adaletin yerini bulacağına dair çok umudum yoktu, bulmadı da zaten"

- Özellikle kadınların eylemlerde çok büyük etkisi oldu, siz de o eylemlerde yer aldınız değil mi?

Evet. Sürekli yürüyüşler yaptık, hak aradık ve adalet yerini bulsun diye uğraştık. Ve çok da umudum yoktu adaletin yerini bulacağına dair. Bulmadı da zaten. Benim daha önce abim başka bir madende vefat etmişti. O olayda tutuklu bile yoktu. Bu olayda tutukluların olması hem de vefat eden insanların çok olması hem de insanların baskısı ile gerçekleşti. Çok uğraştık hak, hukuk, adalet aradık. Ceza verilsin ki bir daha 301’ler yaşanmasın diye uğraştık. Ama kazalar, ihmaller de olmaya devam etti. Çünkü caydırıcı bir ceza vermediler. 

- O gün sonra hayatınızda ne değişti hayatınızda?

Çok zorlandık çünkü babasız iki tane çocuk yetiştirmesi o kadar zor ki insanın. Kendini unutuyor hem anne oluyorsun hem baba oluyorsun. Çocuklar tam bir ergenlik dönemindeydi. Toplum baskısı da vardı. Ben çok takan bir insan değilim de mesela ama iş için bile çıktığın zaman “Nereye gidiyor, gezmeye gidiyor” deniyordu. Ben çok takmadım. 

- Çocukların psikolojisini nasıl etkiledi?

Çocuklar okula gitmek istemediler. Zaten ikisi de okumadı. Okulu bıraktılar. Psikolojik durumları kötüydü. Oğlum aylarca hiç kimseyle görüşmedi, konuşmadı. 

"Adalet arama çabamız devam ediyor, hiç bırakmadım bırakmayı da düşünmüyorum"

- Şu anda neler yapıyorlar?

Oğlum Milli Eğitim Bakanlığı’nda çalışıyor. Bu kazadan sonra işe aldılar.  Evlendi bir tane kızı var. Kızım da evlendi maalesef ayrıldı. Onun da bir tane kızı var.  Bir şekilde hayatımızı devam ettiriyoruz. Adalet arama çabamız devam ediyor. Hiç bırakmadım bırakmayı da düşünmüyorum. 

- Ekonomik olarak ne yaptınız?

Akabinde maaş bağlamışlardı. O şekilde sonra AFAD’da toplanan yardım parasını vermişlerdi. Bizim çok borcumuz vardı, bir kısmını borcumuzu ödedik. Sonra da üstüne kalan ile bir ev aldım. Şu anda eşimden bağlanan maaştan 16 bin 500 lira alıyorum. 

"Şirket avukatları olaydan 4-5 ay sonra gelip suçlarının olmadığını söyledi, mahkemede 'ölenlerde suç var' demişlerdi"

- Şirketin yaklaşımı nasıl oldu?

Olaydan 4-5 ay sonra gelmişlerdi. Bir gün kapı çaldı. Avukatları vardı, başsağlığı dilediler. “Bizim suçumuz yok” dediler. Mahkemelerde ise "Ölenlerde suç var, basiretsizlikleri yüzünden öldüler" diye bir ifade kullandılar.  

- Neler söylemek istersiniz?

Eşim ölmeden de tehlikesinin farkındaydı. "Kömür çok sıcak çıkıyor" diyordu. Gazdan zehirlenip geliyordu. Sürekli tuzlu ayran yapıyorduk. Bazı günler zehirlendiği için hastaneye götürüyorlardı. Serum takıp, hava veriyorlardı. Önlemler sıklaştırılsın. İşçiye değer verilsin. Başka bir şey istemiyorum.

- Siz adalet kavramı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Mahkeme başkanının tutumu, oradaki verilen cezalar doğru dürüst olmadı. Verilen cezalar tamamen hayal kırıklığıydı. Ne olursa olsun bir insan o şekilde ölmeyi hak etmiyor. Uzakta olsaydı da keşke yaşasaydı.

- Bugün Soma deyince ilk olarak ne hissediyorsunuz?

Kazayı ve acıyı hissediyorum. Çok öfkeliyim. Madende çalışanlar yıldönümleri geldiğinde bir gün işe gitmeyip de o anmalara katılmıyorlar. Bizle beraber yürümüyorlar. Şu anda işyerinde daha rahat ediyorlarsa bizim eşlerimiz sayesinde. Bunu unuttular.

- Soma kazası hatırlanıyor mu?

Hatırlanmıyor. Halk artık sadece yıl dönümlerinde hatırlıyor. 

Naciye Kaya

"Eşime ekmek arası hazırlıyorduk; şirkette öğlen yemeği verilmiyordu, her zamanki rutindi"

- Eşinizin madene giderken çantasında ne oluyordu?

Mesela ekmek arası şeyler yapıyorduk. Tüm ya da yarım ekmeği ortasından yarıp peynir, domates gibi şeyler hazırlıyorduk. Öğlen yemeği olarak bunu götürüyordu. Sulu yemek götürenler de vardı ama üsten kömür tozu, toz, toprak, çamur yemeğin içine dökülüyordu.

- Yukarı çıkıp yemek yemiyorlardı değil mi?

Kesinlikle öyle bir şey yok. Şirkette öğlen yemeği filan verilmiyordu. Her zamanki gibi rutindi.

- Eşinizin ellerini tarif edebilir misiniz?

Eşimin ellerinde kalın çizikler vardı. Ne kadar yıkarsan yıka kömür karası oraya işlemişti. Çatlaklar vardı, içlerine kömür tozu işlemişti.

- Evinizde ona ait neyi saklıyorsunuz?

Son gün işe gidip giderken giydiği kıyafetleri çantasında saklıyorum. Bazı eşyaları duruyor. Cüzdanından telefonuna çoğu şey duruyor.

- Diğer madenci eşleriyle görüşüyor musunuz?

Çoğuyla görüşüyorum. Kendi hayatına tekrardan kuranlar var. Çünkü çok genç kadınlar kaldı. Bazı konuşmalar yapılıyor ama bu kişilere kimsenin bir şey söylemeye hakkı yok. Tek başına hayata devam etmek çok zor.


YARIN: Soma faciasından sonra madencilerin hakkını savunmak için sahaya inen Kamil Kartal, sekiz yıl süren ve örgütlü emeğin belleğine kazınmış direnişi anlatıyor...

Soma faciası: Sizce kömür madeninde çalışan bir işçi ne kadar kazanıyordur?

 

Yazarın Diğer Yazıları

"Herkesin ikinci bir şansa ihtiyacı vardır, kırıldığım yerden yeşerdim": Güven Kıraç sanatçılara ikinci bir şans sunmayı hedefleyen Denedik Film Festivali'ni anlattı

"Festivalin isminin Türkçemizin de elastikiyetinden hafif faydalanarak Denedik Film Festivali olsa diye düşündüm. Çünkü şansını denemiş ama festivallerden ret almış, orada yarışma imkanı bulamamış sanatçılara tıpkı hani herkesin ikinci bir şansa ihtiyacı vardır önermesinde olduğu gibi"

Guns N’ Roses İstanbul’da: Bir yas, bir çığlık ve bir rock ayini

Aylardır beklenen ve BKM’nin yılın konseri olarak lanse ettiği Guns N’ Roses konseri sonunda gerçekleşti. Konsere, Mattia Ahmet Minguzi anması ve şarkı listelerindeki sürpriz değişiklikler damga vurdu

Ercan Kesal: Abi söyleşiye gel, abi imzaya gel falan; oğlum bırakın da biraz okuyayım, biraz film yapayım, oyunculuk yapayım

“Hayatımın sonu eksik kalacak. Keşke daha fazla şey koyabilseydim bu ömür denen şeyin içerisine..."

"
"