Sanıyorsunuz ki, yani siz değilseniz bile önemli bir çoğunluk, bu düzenin rehin tuttukları sadece Osman Kavala'dır, Can Atalay ve diğer Gezi tutuklularıdır, Merdan Yanardağ'dır mesela.
Oysa sizin hayatınız da rehin.
Dışarıdasınız ama rehinelik içinizde.
Çocuğunuzun geleceği ipotekli, eve götürülecek ekmek için boyun eğmeniz talep ediliyor her köşede, bahşedilen gelirle iki gün bile sevinemiyorsunuz, hayaliniz ev iken otomobil bile olamıyor, cep telefonuna düşüyor, o da elinizden düşüyor.
Hayalleriniz rehin, ama siz özgürsünüz, öyle mi?
Ekmeğiniz rehin, ama siz serbestsiniz, öyle mi?
Evladınız rehin, ama siz dışarıdasınız, öyle mi?
Kimi karşı oyuyla rehin, kimi teslim oyuyla, fark etmiyor.
Kimi mutsuz olduğunu biliyor, kimi mutlu olacağını sanıyor, fark etmiyor.
Otoritenin hayatınızdan, umudunuzdan, evladınızdan alıp götürdüğü her şeye karşı, neye tutunuyorsanız, din olabilir, milliyetçilik mesela, "bir oy Kemal'e" de belki, Atatürkçülük tabii, belki umursamazlık bile; işte onunla rehinsiniz.
Sanıyorsunuz ki, siz LGBTİ+ olmadığınız için, o copu, o tekmeyi yemediğiniz için, o dışlanmayı, o hakareti, o hiddet ve şiddeti onlara münasip bulduğunuz için, normalsiniz ve kabul edilebilirsiniz.
Oysa işe kabul edilmiyorsunuz, oysa umut etmeye, oysa hayal etmeye, oysa daha iyi bir gelecek tasavvur etmeye, oysa insan haysiyetine uygun yaşamaya, oysa çocuklarınızı hakkaniyetli bir eğitimle büyütmeye kabul edilmiyorsunuz.
Onları toplumsal cinsiyetiyle dışlayan, hırpalayan; Madımak'ın kara ruhuyla misal bugün Feshane'deki sergiye, bir yandan festivallere çullanan o nefret-hiddet-şiddet canavarı, sizin de toplumsal varlığınızı, saygın, özgür, hakkıyla yaşama umudunuzu yok edenle aynı kökten!
Sanıyorsunuz ki, evladınız, eşiniz, babanız ananız kayıplara karışmamış ya, bir kemiğinin bulunmasına ve bir mezarı ve mezarında bir duası olmasına, bir taşına sarılmaya hasret kalmamışsınız ya, Cumartesi Annesi değilsiniz ya, bir anne olarak, bir baba olarak o ters kelepçe size takılmamış.
Oysa o ters kelepçe, büyük zam gelecek diye söylene söylene market raflarında bulamayınca sinirlendiğiniz, bulup stoklamaya kalkınca belki kendinizden bile utandığınız tuvalet kağıdı ruloları, yatalak annenize almak zorunda olduğunuz hasta bezi, kendinize kızlarınıza bir hijyen mecburiyeti olan ped, artık vitrinde bakıştığınız kıyma, et halinde sizi esir alıyor, rehin alıyor, hırpalıyor.
Sanıyorsunuz ki, siz şair olmadığınız için, şiir şarkı sevip o mısraları göze almadığınız için, bir zamanlar Ahmet Kaya ve bugün Ahmet Telli olmadığınız için, bu makine size çullanmıyor.
Oysa esas size çullanıyor. Ezmeye çalıştığı her "öteki", daha da kanattığı her yara, kazımaya çalıştığı her mısra, her resim, her yazı, her fikir, her itiraz esasında sizi de daha fazla rehin tutabilmek için.
Yarattığı böyle böyle her düşman, esasında herkesi esir alabilmek için!
Bağırıp çağırdığı, şirke bile sarılarak insanların üzerine fırlattığı her günah, inancındaki kul hakkını yiyip bitirdiği için; insana, topluma, çocuğa, kadına, özgürlüğe, haklara karşı onca günahını "inanç, ahlak" kabuğuyla sarmak sıvamak için.
Düşünceyi, fikri, şiiri, itirazı, toplumsal cinsiyeti, kayıp çocukların kemiklerini boş verin peki…
Çizgi: Tan Oral
Bakın zamların, vergilerin yeni formeni Mehmet Şimşek Bey ne diyor?
"Önümüzdeki dönemde bütçe açığını kontrol altına alacak mali disiplini yeniden tesis etmek suretiyle kamu maliyesi göstergelerinde kalıcı bozulmalara geçit vermeyeceğiz."
Bunun yüksek kat için tercümesi şudur:
"Bütçe açığını kontrolden çıkardın… Mali disiplini yıktın geçtin… Kamu maliyesinde kalıcı bozulmalar yarattın."
Tabii bizzat şahsen kendisine öyle diyemiyor ve o yüzden siz rehinelere diyor ki:
"Siz o suretle, evladınızla, geçiminizle, sofranızla, işinizle işsizliğinizle, korku ve endişelerinizle rehin düşmüştünüz…
Şimdi ben rehindeki sizi bozup bozdurup kontrol altında tutacağım. Artık rehin bir yana, mali disiplin esirisiniz siz. Alışverişinizle, sabununuzla, deterjanınızla, pedinizle, ötvnizle, gazınızla, tuzunuzla, ruhunuzla!"
Lütfen, ben özgürüm, rehin değilim, diye haykırın!
Hiç değilse o an iyi gelir.
Başlıktaki Madrigal şarkısı, "Geçme artık sokağımdan"la:
Yokluğun rehin alır
Alışmak istemişsem bile yüküm ağır
Ne kışım yaza varır
Ne renksiz duvarlarım yine sana boyanır
Umur Talu kimdir?
Umur Talu, ilk, orta, liseyi Galatasaray Lisesi'nde yatılı okudu. 1980'de Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi'den mezun oldu.
Üniversite döneminde Demiryolu İşçileri Sendikası ve Marmara Boğazları Belediyeler Birliği'nde çalıştı. Günaydın gazetesinde başladığı gazeteciliği, Güneş, Cumhuriyet, Milliyet, Hürriyet, tekrar Milliyet, Star, Sabah, Habertürk'te sürdürdü. Muhabirlik, ekonomi servisi yönetmenliği, yazı işleri müdürlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı, kısa süre Paris temsilciliği yaptı.
Medyakronik başta olmak üzere, çok sayıda web sitesi ile dergide makaleleri yer aldı.
Birkaç dönem Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu'na seçildi, başkan yardımcılığında bulundu.
İstanbul Üniversitesi, Bilgi Üniversitesi ve Bahçeşehir Üniversitesi İletişim fakültelerinde ders verdi.
Türkiye medyasında ilk "ombudsman"lik kurumunun kurulmasını gerçekleştirdi. 1998'de Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi'ni hazırladı.
Çalışmaları Türkiye Basın Özgürlüğü Ödülü, iki kez Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Köşe Yazısı Ödülü, Çağdaş Gazeteciler Derneği Ödülü başta olmak üzere, çeşitli mesleki ödüllere değer görüldü. Aynı yıl, üç farklı gazetecilik örgütünden köşe yazarı ödülü aldı.
Bodrum: Yüzyıllık Yolculuk, Kadınımızın Hatıra Defteri gibi belgesellerde metin yazarlığını yaptı.
Sosyal Demokrasi, Fransa Bölümü (Turhan) Uçuran Bey Postanesi (Milliyet), Dipsiz Medya (İletişim), Bedelli Gazetecilik (Everest), Senin Adın Corona Olsun (Literatür) kitapları yayımlandı. Keynes'in (O. E. Moggridge, Afa Yay.) çevirisini yaptı.
|