27 Nisan 2025

Dar, dışlayıcı ve dayatmacı aile yaklaşımı

Sağlık Bakanı Memişoğlu’na göre (biyolojik bir beceri/eylem olan) çocuk yapabilme değer katıyor insana, başka türlü aile olunmuyor. Oysa aile sevgi, saygı, destek ve birlikte geçirilen zamanla inşa edilen bir yapı

Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu

24 Nisan Perşembe günü Habertürk TV Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Akif Ersoy’un sunduğu Özel Röportaj programının konuğu Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu’ydu. Programda Bakan Memişoğlu, görev tanımının dışına çıkarak ve işi de olmadığı halde, aile yapısı konusunda akıllara durgunluk veren açıklamalarda bulundu.

“Aile yapısının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Aile yılı, gerçekten bir toplumun temelini aile oluşturur. Aileyi de anne, baba ve çocuklar oluşturur. Siz eğer çocuğunuz yoksa aile olamıyorsunuz, sadece karı koca oluyorsunuz. Onun için aile her şeyin temelidir.”

Ersoy da Memişoğlu’na bu sözlerinden sonra “Manşet yarın, söylüyorum, Sağlık Bakanı ailemize de karıştı” diyecekler dediğinde, Memişoğlu “Doğruyu söylemekten çekinmiyorum.” diyerek noktayı koydu.

Bu yaklaşımın salt Memişoğlu’na ait olmadığını biliyoruz; bu aslında aile yılında Cumhurbaşkanlığı hükümetinin aile kavramına nasıl baktığının bir fotoğrafı.

Hani çocuksuz aileler için eksik aile deyimi vardır ya halk arasında, Memişoğlu bu ifadeyi de reddedip, zinhar bu durumun aile ile ilgisi olmadığını söylüyor. Çocuğun olmaması eksiklik gibi algılandığında bu çiftler bir anlamda sosyal baskıya maruz kalıyor. Bakan Memişoğlu, konuyu uç noktalara taşıyarak çocuksuz ailenin mümkün olamayacağını savunuyor ve böylece sosyal baskıyı zirveye taşıyor. Üstelik, Ersoy bir gün sonra manşetlerde “Sağlık Bakanı’nın ailelere de karıştığı yazabilir” diye uyardığında, Memişoğlu “doğruyu söylemekten çekinmediğini” belirtirken, aile kavramına yönelik yaptığı bu tanımın doğru olduğunu ve doğruları söylemenin de görevi olduğunu belirtiyor.

İyi güzel de Memişoğlu’nun aile kavramının “doğru” olduğuna kim karar veriyor? Sadece kendi inandığını doğru kabul edip onu dillendirenlerde bu durum psikolojide bilişsel katılık (cognitive rigidity) olarak adlandırılır. Bu durum felsefi açıdan tam bir dogmacılık olduğu gibi, iletişim perspektifinden de monolog tavırdan öte gitmez.

Aile her ne kadar Anayasa’da ya da Türk Medeni Kanunu’nda (TMK) açıkça tanımlanmadıysa da TMK’nun 143. maddesi “Evlenme töreni biter bitmez evlendirme memuru eşlere bir aile cüzdanı verir” der. Yani devlet evlenen her kadın ve erkeğe bu birlikteliği belgelemek adına “aile cüzdanı” veriyor. T.C. İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’nün web sitesinde de Uluslararası Aile Cüzdanının evlenme sırasında, evlendirme memurlukları tarafından, evlenen çiftlere verildiği belirtilmektedir. Uluslararası Aile Cüzdanı talep belgesinde ise erkek ve kadına ilişkin bilgiler dışında herhangi başka bir bilgi istenmemektedir (demek çocuksuz aile oluyor, Memişoğlu duymasın).

Fotoğraf: Runlea/Shutterstock

Özetle gerek TMK gerekse Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü uygulamalarında dar anlamda aile (evlilik birliği); sadece eşlerden oluşan birlikten meydana geliyor.

TUİK verilerine göre, sadece eşlerden oluşan çekirdek ailelerin toplam hanehalkı içindeki oranının, 2015-2023 döneminde yüzde 13-yüzde 14 arasında değiştiğini görüyoruz (bu cümledeki sadece eşlerden oluşan çekirdek “aile” terimi TÜİK’e aittir, Memişoğlu duymasın). Kuşkusuz, bu ailelerin bir kısmı çocuk sahibi olmayı istediği halde çeşitli nedenlerden ötürü olamayan çiftlerden oluşurken, diğer kısmı ise çocuk sahibi olmayı tercih etmeyenlerden oluşmaktadır.

Ailem deyişi yaygındır halk arasında, çocuk olsun olmasın, özellikle erkekler eşlerini “ailem” diye tanıtır. Her ne kadar ailem deyişi Memişoğlu’nun doğruları arasına giremiyorsa da bu söylemin ne kadar derin olduğunu hiç düşündünüz mü? Bu söylem, “Bu insanla hayatı paylaşıyorum, her şeyimi onunla inşa ediyorum, onunla kendimi tam hissediyorum” demek değil de ne? Çünkü artık, aile kavramı çoğalma üzerinden değil, duygusal bağlılık, güven, aidiyet üzerinden tanımlanıyor. Bu deyiş, “çocuğunuz yoksa aile değilsiniz” baskısına karşı bir tür varoluşsal karşı duruş, modern insanın artık aileyi sadece soyla değil, seçimle ve bağlılıkla kurabildiğinin göstergesi değil mi?

Bakan Memişoğlu’na göre (biyolojik bir beceri/eylem olan) çocuk yapabilme değer katıyor insana, başka türlü aile olunmuyor. Oysa aile sevgi, saygı, destek ve birlikte geçirilen zamanla inşa edilen bir yapı.

Kimin aile olup olmadığını belirleme hakkı ne toplumundur ne de bir otoritenin. Bu, sevginin inşa ettiği bir yapıdır. Aile çocuğa indirgenemez; çünkü doğurmakla aile olunmaz, tıpkı beyin taşımakla insan olunmadığı gibi.

Yıllardır kaç çocuk yapılacağıyla başlayıp çocukların nasıl doğurulacağını anlatıyorlar bu topluma, şimdi de çocuksuz aile olunamayacağını. Her rengi boyadılar, bir fıstıki yeşil kalmıştı.

Yeter ama!

Ümit Kartoğlu kimdir?

Ümit Kartoğlu 1981 yılında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden mezun oldu, aynı üniversiteden Halk Sağlığı uzmanlığını 1984 yılında aldı.

Türkiye'de sağlık sisteminde her kademede çalıştı. 1993 yılında Halk Sağlığı alanında doçentliğini aldı. 1988-1990 yılları arasında Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi üyeliği yaptı.

İstanbul Üniversitesi Çocuk Sağlığı Enstitüsü'ndeki üç yıl görevden sonra, 1994'te ülkeden ayrılarak UNICEF'te sağlık danışmanı olarak göreve başladı.

2000-2001 yıllarında Güney Sudan'daki savaş sırasında uluslararası kuruluşların sağlık çalışmalarını koordine etmekle yükümlü Operation LifeLine Sudan'da Sağlık Koordinatörlüğü'ne getirildi.

2001-2018 yılları arasında Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Cenevre Genel Merkezi'nde aşı kalitesi ile ilgili danışman olarak görev yaptı. Şimdi Extensio et Progressio danışmanlık şirketinin kurucusu ve CEO'su olarak görev yapıyor.

Kartoğlu 1974 yılından bu yana karikatür çiziyor, kişisel sergileri dışında Ohannes Şaşkal ile birlikte birçok ortak sergi açtı, ilk ortak sergileri Ankara ve İstanbul'da 1980'de Burhan Solukçu'nun anısına açtıkları K-ÖMÜR, son sergileri ise 2008'de Hrant Dink'in anısına Paris'te açtıkları Le Chiendent (Ayrıkotu) oldu. İlk karikatür kitabı ZAMAN ZAMAN Karakare yayınlarından 1986 yılında yayınlandı. 1980 darbesiyle Darwin'in biyoloji kitaplarından çıkartılması üzerine İldeniz Kurtulan'la birlikte "yoksun bırakılanlar" için DARWİN ve EVRİM KURAMI kitabını yazıp çizdi. Nihat Behram gurbetteyken şiirlerini karikatür kartpostalları olarak yayınladı.

Dr. Kartoğlu'nun yayımlanmış birçok bilimsel çalışması ve kitapları bulunuyor (Bu kitapların hepsi Kartoğlu'nun web sitesinden PDF ve ePUB3 olarak ücretsiz olarak indirilebiliyor).

Dr. Kartoğlu 2011 ve 2013 yıllarında yaptığı bilimsel çalışmalar nedeniyle iki kez Ludwig Rajhman Halk Sağlığı Ödülü'ne değer bulundu. http://kartoglu.ch/

 

Yazarın Diğer Yazıları

Sezaryen ve şişmanlık tartısında kayıp akıl

Uzmanlarca planlanmamış, etik ilkeler gözetilmemiş, kişisel verilerin güvenliği sağlanmamış, sürdürülebilirliği olmayan girişimler kamusal sağlık açısından risklidir. Popülist gösteriler toplumun sağlığını değil, sadece gündemi hedef alır

Altan Erbulak’ın çocuk kalbimdeki cenneti: Çitlenbik

Elektronik beyin icat etmedim, ama yaptığım bilimsel çalışmalar nedeniyle her ödül aldığımda çocuk kalbimdeki cennetinden Altan Erbulak’ın beni seyrettiğine ve duyduğuna emindim

Ağlamaya başlıyor Vera

Nâzım’ın kitaplarının artık eskisi gibi basılmadığından söz ettiğinde sesi titriyor, ağlamaya başlıyor Vera… Dışarıda kar yağıyor… Nasıl soğuk! Alma-Ata’da beyaza bürünen caddeye vuran cılız sarı ışıklar titriyor. Karşılıklı ağlıyoruz Vera’yla…

"
"