11 Nisan 2024

Türkiye sandıkla kurulmuştur!

Savaş koşullarında dört dörtlük biçimde gerçekleşmese de sancaklarda seçimler yapıldı. Yani ülkede işgal yaşanırken dahi yeni Türkiye'yi kuracak olan meclis, meşruluk temelini sandığa dayandırmak istemişti

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Van'daki YSK kararı ile buna karşı gösterilen tepkileri hedef alan konuşmasında diğer pek çok şeyin yanı sıra "Türkiye Cumhuriyeti sandıkta kurulmamıştır. Türk tarihi sandıkta yazılmamıştır." gibi bir cümle kurdu. Bu cümle gerçekten ironik çünkü Türkiye, sandıkla kurulmuş bir devlettir.

Türkiye Cumhuriyeti sandıkla kurulmuştur

Türkiye isminin uzun yıllardır ve özellikle 20'nci yüzyılın başından itibaren Osmanlı için dahi kullanılan bir kavram olduğunu biliyoruz. Fakat yurttaşı olduğumuz Türkiye Cumhuriyeti'ni resmî olarak (o zamanki adıyla "Yeni Türkiye"yi) 23 Nisan 1920'de Ankara'da toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi kurdu.

Bu meclisin varlığı ise sandıktan çıkan iradelerin üzerine bina edilmiştir.

Şöyle ki: Mustafa Kemal Paşa, Samsun'a çıktıktan ve Amasya, Erzurum ve Sivas kongrelerini yaptıktan sonra Ankara'da bir meclis toplanması iradesini gösterirken 19 Mart 1920'de Temsilciler Heyeti adına "İllere, Bağımsız Sancaklara ve Kolordu Komutanlıklarına" bir telgraf göndermişti. Bu telgrafta Mustafa Kemal Paşanın bir "kurucu meclis" çağrısı yapmak istediğini biliyoruz. Fakat başta Kazım Karabekir Paşa olmak üzere gelen itirazlar üzerine "olağanüstü yetkilere sahip meclis" ifadesini kullandığını da.

Zaten bunlar Nutuk'ta da yazıyor. Meraklısı açar okur.

Bu çağrıda şunlar yazılıdır:

  1. Ankara'da olağanüstü yetkili bir meclis, millet işlerini yürütmek ve denetlemek üzere toplanacaktır.
  2. Bu meclise üye olarak seçilecek kişiler, milletvekilleri ile ilgili yasa hükümlerine tabidir.
  3. Seçimde, sancaklar seçim bölgesi olacaktır.
  4. Her sancaktan beş üye seçilecektir.
  5. Her sancakta, ilçelerden gelecek ikinci seçmenlerle sancak merkezinden seçilecek ikinci seçmenlerden ve sancak idare ve belediye meclisleriyle Müdâfaa-i Hukuk yönetim kurullarından; illerde, il merkez kurullarından ve il yönetim kurulu ile il merkezindeki belediye meclisinden ve il merkezi ile merkez ilçesi ve merkeze bağlı ilçelerin ikinci seçmenlerinden meydana gelecek bir kurulca belli günde ve bir oturumda seçim yapılacaktır.
  6. Meclis üyeliğine, her parti, dernek ve toplulukça aday gösterilebileceği gibi, her kişinin de bu kutsal savaşa fillen katılması için bağımsız adaylığını istediği yerden koymaya hakkı vardır.
  7. Seçimlere her yerin en büyük sivil yöneticisi başkanlık edecek ve seçimin doğru ve yolunda yapılmasından sorumlu olacaktır.
  8. Seçim gizli oyla ve salt çoğunlukla yapılacak; oyları kurulun kendi içinden seçeceği iki kişi, kurul önünde sayacaklardır.
  9. Seçim sonunda, bütün kurul üyelerinin imza edecekleri, ya da kendi mühürleri ile mühürleyecekleri üç tane tutanak düzenlenecek; bir tanesi yerinde alıkonularak, öteki iki taneden biri seçilen kişiye verilecek, öteki de Meclise gönderilecektir.
  10. Meclis üyeliğine seçilenlerin alacakları ödenek, daha sonra meclisçe kararlaştırılacaktır. Ancak geliş yollukları, seçimi yapan kurulların zorunlu giderleri olarak uygun görecekleri tutarlar üzerinden, her yerin hükümetince sağlanacaktır.
  11. Seçimler, en geç on beş gün içinde Ankara'da çoğunlukla toplanmayı sağlamak üzere bitirilerek, üyeler yola çıkarılacak ve sonuç, üyelerin adlarıyla birlikte hemen bildirilecektir.

Savaş koşullarında dört dörtlük biçimde gerçekleşmese de sancaklarda seçimler yapıldı. Yani ülkede işgal yaşanırken dahi yeni Türkiye'yi kuracak olan meclis, meşruluk temelini sandığa dayandırmak istemişti.

Kısa bir süre sonra seçilen kişiler, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin 1908 yılında açılan kulüp binasını kullanan bu Meclis'e geldiler. Bu seçimlere göre Ankara'ya gelen kişilerin sayısının 348 olduğu söylenmektedir. Sadece "Dersim Malatya, Alâziz, Konya, Diyarbekir, Trabzon" mebusları eksikti.

Anılan süreçte son Osmanlı Parlamentosu'nun (Meclis-i Mebusan) mebusları da açıktaydı. 1919 yılında yapılan genel seçim sonucunda oluşan İstanbul Meclisi, şehrin işgali üzerine dağılmıştı. Ankara, bu kişilerden millî mücadeleye gelmek isteyenleri milletin temsilcisi oldukları için ve kendi meşruluk temelini güçlendireceği düşüncesiyle (Meclis-i Mebusan Başkanı Celalettin Arif gibi figürlerin kimi şerhlerine rağmen) gayet olumlu karşılamıştı. Ankara'ya yeni seçimle gelenlere Meclis-i Mebusan'dan gelen üyeler de eklendiğinde TBMM üye defterine kayıtlı vekil sayısı 437'ye ulaşmıştır.

Hülasa Türk İnkılabı, çağdaşı devrimlerden (kimilerine göre gereğinden fazla) legalist ve meşruiyetçi olmasıyla ayrılır ve Türkiye'yi kuracak olanlar, eylemlerini sandığa dayandırmıştır.

Devlet Bahçeli yanılmaktadır.

Modern Türk tarihi büyük ölçüde sandıkla yazılmıştır

Devlet Bahçeli'nin ikinci iddiası, "Türk tarihi sandıkta yazılmamıştır." şeklinde. Bu da büyük ölçüde doğru değil. Türkiye'de 1908 Hürriyet Devrimi'nden itibaren meclis ve o meclisin meşruluk temeli sayılan sandık, pek az devlette görülecek denli merkezi bir işlev görmüştür. Osmanlı'daki seçimler 1908'den itibaren sırasıyla 1912, 1914 yıllarında gerçekleşmiş ve savaş koşullarında seçim yapılamaması üzerine 1918'de bir anayasa değişikliği yapılarak; mebusluk süresinin son (dördüncü) yılının savaş ve seferberliğe denk gelmesi durumunda, her iki mecliste, üçte ikilik bir girişimle görüşülüp salt çoğunlukla kabul edilecek bir kanunla, yasama döneminin uzatabileceği öngörülmüştür. Yani savaş zamanı bile seçim bir mesele olmuş, seçimlerin ertelenmesi kurala bağlanmıştır.

Osmanlı'nın zorlu zamanlarında, 1919 yılında seçimler yapılmış ve son Osmanlı Meclis-i Mebusanı'nın seçimi için dahi sandık kurulmuştur.

Cumhuriyet tarihi açısından da durum benzerdir. Meclis'in çalışmaları, sık sık askeri darbelerle kesintiye uğrasa da bu kesintilerin seçimleri askıya alması, askeri darbelerin yaşandığı benzer ülkelerden farklı olarak, hayli kısa sürmüştür. Örneğin Brezilya'da 1964 darbesinden sonra 21 yıl (1964-1985) seçim yapılmamıştır. Şili'de bu süre 17 yıl (1973-1990), El Salvador'da 13 yıl (1979-1992) kadardır. Komşumuz Yunanistan'da bile Albaylar Cuntası 7 yıl (1967-1974) kadar iktidarda kalmıştır. Türkiye'de hiçbir askeri darbe kesintisi bu kadar uzun değildir. Kesintinin en uzunu dahi üç yılı (1980-1983) geçmez.

Söz konusu seçimlerden bazıları sopalı (1912), şaibeli (1946), süngü gölgesinde (1982) veya mühürsüz pusula (2017) ile gerçekleşerek ihtilaflı hâle gelse bile sandık, meşruluğun temeli olmaktan hiç uzaklaşmamıştır. Hatta bir eleştiri olarak ileri sürülebilir ki Türkiye'de sandığa, gereğinden çok anlam yüklenmektedir. Bu eleştiri tartışılabilir fakat Türkiye tarihinde sandığın merkezi rolü her hâlükârda yadsınamaz.

Tolga Şirin kimdir?

Tolga Şirin, İzmir'de doğdu. İstanbul Barosu'na kayıtlı avukat ve Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı'nda doçent olarak çalışmaktadır.

Hukuk alanındaki lisans ve lisansüstü eğitimini Marmara Üniversitesi'nde tamamladı. Lisans eğitimi sonrasında Londra Birkbeck Üniversitesi'nde insan hakları hukuku eğitimi aldı; doktora ve doktora sonrası aşamalarda Köln Üniversitesi Doğu Hukuku Enstitüsü'nde araştırmacı olarak görev yaptı.

TÜBİTAK Sosyal Bilimler Programı ve Raoul Wallenberg Enstitüsü bursiyeridir.

Aybay Vakfı (2010) makale yarışması ödülünün sahibidir. 

2006-2008 yılları arasında İstanbul Barosu İnsan Hakları Merkezi yürütme kurulu üyeliği yaptı.

Ondan fazla kitap ve çok sayıda makalesi olan Şirin, İngilizce ve Almanca bilmektedir.

Geçmişte Radikal ve BirGün gazeteleri ile Güncel Hukuk dergisinde güncel yazılar yazan Şirin, haftalık yazılarını 2020'den beri T24'te yayımlamaktadır.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Atatürk Kürtlere özerklik vaat etmiş miydi?

Yerel yönetimlere dönük bu özerklik veya diğer bir ifadeyle özyönetim yetkilerini genişletme eğiliminin nedeni halkın, demokrasi kültürünü pekiştirmesidir

Nedir şu “Yerel Özerklik” dedikleri? | Avrupa Yerel Yönetimler özerklik şartı

Bir kişinin terör mahkûmu olursa belediye başkanı olamaması anlaşılır ama daha hüküm yokken peşinen ve bu kadar çok sayıda seçilmiş kişinin görevden alınmasında her hâl ve kârda ağır abeslik var

Türkiye'de içki sadece içki değildir

Vergi adı altında içki içmenin cezası kesiliyor