25 Şubat 2024

Bilgi tapınakları: Dünyanın en güzel kütüphaneleri (XVII) | Avusturya Ulusal Kütüphanesi

Orta Çağlara uzanırsak, kütüphanenin kökeninin 1349-1395 yılları arasında yaşamış olan Avusturya Arşidükü II. Albert'in saray kasalarında muhafaza edilen kitapları çıkarttırıp bir kütüphaneye dönüştürmesinde yattığını anlıyoruz

Birtakım elde olmayan nedenlerle yazılarım ne yazık ki aksıyor. Fakat ne olursa olsun, topal aksak da gitsem, çok uzun zamana yayılmış olsa da, bu "Dünyanın En Güzel Kütüphaneleri" yazı dizimi tamamlamak azmindeyim. Okuyucularımın hoşgörüsüne sığınarak devam ediyorum...

En son yazımda Çek Cumhuriyetinde kalmıştık. Güney yönünde doğal coğrafik ilerleme buradan sınırı aşarak Avusturya'ya girmemizi gerektiriyor. Öyle yapalım ve önce ülkenin başkenti Viyana'ya uzanalım.

Avusturya Ulusal Kütüphanesi, Viyana

Malum, Viyana saraylar, müzeler, sanat galerileri ve müziğe adanmış yapılar kenti. Kentin eski yerleşim merkezinin neredeyse göbeğinde, ortasındaki heykeliyle adını reformcu Kutsal Roma İmparatoru II. Franz Joseph'ten alan "Josefsplatz"a (Joseph Meydanı) bakan Hofburg İmparatorluk Sarayına bağlı kanatta 1368 yılından beri var olan ulusal kütüphane yer alıyor.

(Foto: Miguel Mendez, Malahide, İrlanda, CC BY 2.0 <https://creativecommons.org/licenses/by/2.0>, Wikimedia Commons)

İlk kuruluşundan, Habsburg Hanedanının sonunu getiren 1. Dünya Savaşı ertesine, yani 1920 yılına kadar "İmparatorluk Saray Kütüphanesi" olarak anılan yapı, o tarihte Avusturya Cumhuriyetinin ilan edilmesiyle "Avusturya Ulusal Kütüphanesi"ne dönüştürülmüş. Her ne kadar günümüzde hepsi aynı binanın içinde yer almasa da, ülkenin en büyük ve dünyanın başı çekenlerinden biri olan kütüphanenin bünyesinde 12 milyon eser kayıtlı ki bunlar aşağıda bahsedeceğim dört müze, çok sayıda özel koleksiyon ve arşivlerde yer alıyor.

Orta Çağlara uzanırsak, kütüphanenin kökeninin 1349-1395 yılları arasında yaşamış olan Avusturya Arşidükü II. Albert'in saray kasalarında muhafaza edilen kitapları çıkarttırıp bir kütüphaneye dönüştürmesinde yattığını anlıyoruz. Ciddi bir sanat koleksiyoneri de olan Arşidük, pek çok Latince eseri Almancaya tercüme ettiren ve Viyana Üniversitesinin desteğiyle elyazmalarını resimlendirme eğitimi veren bir kraliyet atölyesi kuran kişi olarak tanınıyor. Onun ardından gelen ve artık "Kutsal Roma İmparatorluğu"na dönüşmüş olan devletin tahtına oturanların kütüphanenin zenginleştirilmesinde ciddi katkıları olmuş. Bunlar arasından bazıları ile kütüphane tarihinde ilginç bulduğum ve özellikle anmak istediğim olaylar var:

* İmparator I. Maximillian'ın evlendiği Burgonyalı Mary'nin çeyizine dahil olarak Burgonya ve Kuzey Fransa'dan gelen 100.000 Gulden değerindeki eserler ve üçüncü karısı Bianca Maria Sforza'nı çeyizinde İtalya'dan gelen eserlerle kütüphane zenginleşmiş.

* Her ne kadar I. Maximillian'ın ölümü ardından kütüphane Innsbruck'taki saraya taşınmış olsa da, zaman için bağışlar, satın almalarla büyürken atlaslar ve dünya küreleri de koleksiyonlara eklenmeye başlanmış.

* İmparatorluğu sırasında VI. Karl, 1722 yılında, Hofburg Sarayı içinde ilk kütüphane kanadının inşaatını başlatmış. Johann Bernhard Fischer von Erlach mimar, mimarlık tarihçisi, heykeltraş ve gravürcü tarafından tasarlanan bina 18. yüzyılda artık eserlerin gerçek evi haline gelmiş.

Johann Bernhard Fischer von Erlach (Ressam: Adam Manyoki)

Bu mimar aynı zamanda Salzburg'daki Klessheim Sarayı, Kutsal Üçlü Kilisesi ve Üniversite Kilisesi (Kollegienkirche)ile Viyana'daki yazlık Schönbrunn Sarayının tasarımcısı ve karşılaştırmalı dünya mimarlık tarihinin en önemli eserlerinden biri sayılan, 1721 tarihli "Sivil ve Tarihi Mimarlık için bir Plan" adlı eserin de sahibiydi.

* Aynı dönemde ünlü İmparatorluk Komutanı Savoy Prensi Eugen'in Fransa ve İtalya'dan topladığı 15 bin eserin katılmasıyla kütüphanedeki "Devlet Salonu"nda bulunan eser sayısı 200 bine ulaşmış.

1835 tarihli, "Josephlatz'dan İmparatorluk Kütüphanesi" Gravürü (Sanatçı: Balthasar Wigand)

* İmparatorluğun sınırları içinde Slav ve Macar ırklarının bulunması sayesinde bu dillerdeki eserler, Avusturyalı hekim ve ailelerinin bağışlarıyla bilimsel eserler ve sonraları satın alınan elyazmalarıyla zenginlik kazanan kütüphane, 1848 ayaklanmaları sırasında Hofburg Sarayını ateşe verilmesiyle büyük tehlike yaşamış.

* Yukarıda bahsettiğim gibi 1920 yılında kütüphanenin adı "Avusturya Ulusal Kütüphanesi"ne dönüşmüş olsa da, iki dünya savaşı arasındaki dönemde yavaş yavaş Nazilerin hakimiyetine geçerek daha çok Alman ırkının kökenlerine yönelik çalışmalar toparlamaya giriştiği anlaşılıyor.

* En vahim dönem de, Almanya ile birleşme (Anschluss) ardından Yahudi ailelerden yağmalanan değerli değersiz her türlü eserin deposu haline geldiği 2. Dünya Savaşı yılları. Ancak 1998 yılında yürürlüğe giren "Sanat Eserlerinin Sahiplerine İadesi" kanunu ertesi kütüphane envanterinde yapılan çalışmaların 2003'ye tamamlanıp liste halinde kurulan Komisyona teslimi ardından günümüze kadar 35.000 civarı eser bulunan sahiplerine iade edilmiş. Diğerleri üzerinde çalışmalar sürdürülmekte.

* 1966'da koleksiyonun bir kısmı Sarayın yeni inşa edilen ve Helden Meydanına bakan kanadına aktarılmış. Sonra, sayısı 4 milyona ulaşan koleksiyon ve artan yeni okuma salonu ihtiyacını karşılamak üzere 1992 yılında mevcut yapıda yenileme çalışmaları ve nihayet 2021 yılında bir kez daha günün şartları ve ihtiyaçlarına göre gerçekleştirilen modernizasyon inşaatlarıyla günümüze ulaşmış kütüphane.

Prunksaal (Foto © 2024 Raiffeisen Bank International AG)

* Yukarıdaki fotoğrafta görülen salon kütüphanenin en önemli ve görsel olarak en çarpıcı mekânı. Hemen hemen kütüphanenin merkezinde yer alan ve "Devlet Salonu" (Prunksaal) olarak adlandırılan 80 metre uzunlukta ve 30 metre yükseklikteki bu salonu tasarlayan, yukarıda adıgeçen Johann Bernhard Fischer von Erlach. Ancak ömrü vefa etmemiş adamın inşaatın tamamlandığını görmeye. Bu işi üstlenen oğlu mimar Joseph Emanuel. Salondaki raflarda bulunan 200.000 kitap "Savaş" ve "Barış" olarak ikiye ayrılmış ve bu kavramlar tavandaki kubbede Saray Ressamı Daniel Gran tarafından gerçekleştirilen fresklerde ifadesini bulmuş.

Salonun merkezinde İmparator VI. Karl'ın, etrafında ise diğer imparatorları yansıtan 8 heykel yer alıyor. Bunları yaratan heykeltraşlar İmparatorluk sanatına Barok dönemin kapılarını açan iki kardeş, Peter ve Paul Strudel.

Kütüphanenin bulunduğu yapının iki ucundan uzatılarak bir tarafta Hofburg Sarayına diğer tarafında St. Augustine Kilisesine bağlanması ve böylece önünde Joseph Meydanının oluşturulması, İmparator VI. Karl'ın ölümü ardından 1745-1765 arası tahtta oturan kızı Maria Theresa dönemine rastlar.

Şimdi gelelim aynı zamanda yasayla ülkenin "Yasal Depo"su olarak görev yapan kütüphanenin koleksiyonlarına ve bünyesinde yer alan müzelere.

* MÖ 4. yüzyıldan günümüze dünyanın tüm kültürlerine ait Antik Çağ, Orta Çağ ve Modern Çağ Elyazmaları ve Nadir Kitaplar Bölümü. Bunların arasında bin yıl süreyle Konstantinopolis yani İstanbul'da muhafazası ardından 16. yüzyılda Viyana'ya taşınan ve "Viyana Dioskurları" olarak bilinen, MS 1. yüzyıldan kalma bir eserin, 6. yüzyılın başlarından kalma Bizans Yunancası tezhipli el yazması da bulunmakta.

* Kütüphaneye bağlı "Mollard-Clary Sarayı"nda şunlar yer alıyor:

  • 1905'te kurulan, en eskisi 16. yüzyıla kadar uzanan Harita Koleksiyonu ile 1956'da kurulan Dünya Küreleri Müzesi. İçerdiği 380 küreyle bu müze dünyada tek.
Dünya Küreleri Müzesi
  • 1826'da kurulan ve ilk baskılı notalar, plaklar, CD'ler ve ünlü bestecilerin elyazılarından oluşan notları içeren Müzik Müzesi.
  • Planlı Diller Bölümü ve Esperanto Müzesi. Yapay diller alanında edebi araştırmalar bakımından dünyadaki en büyük koleksiyon, müze, arşiv, belge merkezi ve kütüphane olarak 2005'ten beri Mollard-Clary Sarayında bulunuyor.

* Avusturya asillerinden ve ünlü papirüs koleksiyoncusu Arşidük Rainer'in o güne kadar topladığı MÖ 15 ve 16. yüzyıla ait 180.000 eseri Ağustos 1899'da Avusturya İmparatoru I. Franz Joseph'e hediye etmesiyle kurulan Papirüs Koleksiyonu ve Papirüs Müzesi.

* Yazılarımı sürekli izleyenlerin hatırlayacağı gibi daha önceleri dünyanın bazı kütüphanelerinde bulunan "incunabula"lardan, yani matbaanın icadından 1500 yılına kadar basılan nadir kitaplardan bahsetmiştim. İşte 1995 yılından beri Avusturya Ulusal Kütüphanesi bünyesinde bulunan "Incunabula, Eski ve Değerli Baskılar" koleksiyonunda 8.000 adet incunabula (dünya sıralamasında dördüncü), 1501-1850 yılları arasına ait ağaç baskısı eserler ile eski Çin ve Japon baskıları da yer alıyor.

* 1992'de kurulan "Kadın ve Cinsiyet Çalışmaları Bölümü" bu alandaki yayınları toplayan, dijitale dönüştüren ve Avusturya'da kadının toplumdaki yerini yükseltmeye yönelik çalışmalar sürdüren bir yapıya sahip.

* 2009'dan itibaren devreye giren "Avusturya Web Arşivi", özellikle 100 yıllık 1. Avusturya Cumhuriyeti'ne ilişkin medya, siyaset, seçimler ve olaylar ile kadın ve cinsiyet çalışmalarına ilişkin web siteleri üzerinde ihtisaslaşmış nitelikte.

* 1848 ayaklanmalarında kütüphanenin korunmak amacıyla geçici olarak Johannesgasse 6 adresindeki "Biedermeier" mimarisi[1] tarzında özel olarak inşa edilmiş olan, İmparatorluk vergi müfettişi ve edebiyatçı Franz Grillparzer Malikânesinde yer alan "Edebiyat Müzesi". Franz Kafka, Ingeborg Bachmann, Thomas Bernhard, Friederike Mayröcker gibi gelmiş geçmiş tüm Avusturyalı yazarların eserlerinin ilk baskılarından tutun da, bunlarla ilgili ses ve film kayıtları, not defterleri, daktiloları, kişisel eşyaları, vs, vs, birinci ve ikinci katlardaki sürekli sergide teşhir edilmekte. Binanın ikinci katı ise geçici sergiler, toplantılar, konferanslar için kullanılıyor.

Edebiyat Müzesi

Bu bölümü kapatmadan, Avusturya Ulusal Kütüphanesinin bir yandan sürekli toplantılar, konferanslar, eğitim programları ve sergilerle topluma bilgi akışını sağlarken, diğer yandan çeşitli salonlarını kiralayarak özel etkinliklere ev sahipliği yaptığını da özellikle vurgulamak isterim. Medeni ülkeler tarihi yapılarını, büyük dikkat sarfederek ve gerekli güvenlik tedbirlerini alarak kullandırmaktan kaçınmıyor. Yani "yassak!"lar ülkeleri değil oralar...

Avusturya Ulusal Kütüphanesinin okuma salonlarından biri özel bir akşam yemeği için hazır. (Foto)

[1] "Biedermaier Mimarisi": Almanya ve Avusturya'da 1815 tarihinde ortaya çıkan ve çeşitli Avrupa ülkelerinde 1948'e kadar süren, sanayi devriminin getirdiği "yenilik" ve "modernlik"in, gelişen "bireysellik" kavramıyla ve kişinin kendi özel dünyasına uygulanmasıyla şekillenen, daha çok özel konut uygulamalarına yönelik fonksiyonel mimarlık tarzı.

Şefik Onat kimdir?

Şefik Onat, TED Ankara Koleji ve Londra Hendon Grammar School'da lise eğitiminin ardından A. Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesinden mezun olmuştur. 1966 – 1982 yılları arasında Dışişleri Bakanlığı mensubu diplomat olarak Bakanlıktaki görevlerinin dışında OECD İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (Paris), Jakarta ve Islamabad T.C. Büyükelçilikleri, Birleşmiş Milletler Daimi Temsilciliğinde (New York) görev yapmıştır. 

1982 – 1983 yıllarında Başbakanlık/Devlet Bakanlığı Özel Danışmanlığında bulunduktan sonra devlet memuriyetinden ayrılmıştır.

1984 – 1995 yılları arasında özel sektörde üç farklı şirkette üst düzey yöneticilik hizmetini takiben, 1996'da TOKI tarafından gerçekleştirilen B.M. HABITAT II Konferansının Konferans Hizmetleri Koordinatörü olarak Türkiye tarihinde yapılan en büyük ve en kapsamlı uluslararası organizasyonun sorumluluğunu üstlenmiştir.

Bu konferansın ardından, 1997- 2010 yılları arasında, kendi kurduğu "ASİTANE Etkinlikler" firması eliyle, kamu kuruluşları ya da yerli ve yabancı Birlikler/Dernekler/Şirketlerin çeşitli ulusal ve uluslararası kongre, konferans, tanıtım, özel etkinlik, gösteri organizasyonlarını gerçekleştirmiştir.

Öte yandan, Mimar Prof. Suha Özkan'la birlikte, 2006 yılında tüm dünya mimarlarının çalışmalarını internet ortamında tam eşitlik ilkeleri kapsamında yayınlayabildikleri ve yarıştıkları "World Architecture Community"i kurmuştur.

2010 başından itibaren kendini tamamen emekli ederek eşiyle birlikte Bodrum'a yerleşmiş ve bütünüyle, her zaman özel merakı olan tiyatro ve tarihi roman alanlarında yazmaya yönelmiştir.

Tiyatro yazarı olarak, geçmiş yıllarda TRT'de "Radyo Tiyatrosu" ve "Arkası Yarın" programlarında, özgün + çeviri + uygulama niteliğinde 53 eseri yayınlanmıştır. Günümüze kadar sahne için 6 müzikal/müzikli oyun, 2 sahne oyunu, 5 film senaryosu yazan Onat'ın ayrıca 3 oyun çevirisi vardır.

Yayımlanmış, editörlüğünü yaptığı 2 kitabın dışında, "Son Sultan Abdülhamid" ve "Casuslar İni İstanbul" başlıklı iki belgesel tarihi romanı ve diplomasi dönemi anılarını yansıtan "Diplomasi Dedikleri" başlıklı kitabı bulunmaktadır. ONK Telif Ajansına bağlı bulunan Onat, "T24 Haftalık" ve "EK Eleştiri Kültür Dergisi" yazarları arasındadır.

1943 Ankara doğumlu, evli ve üç çocuk sahibidir. İngilizce ve Fransızca bilmektedir. İngiliz "British Council"ın lisanslı İngilizce hocasıdır.

Yazarın Diğer Yazıları

Bilgi tapınakları | Dünyanın en güzel kütüphaneleri (XXI): Milli Kütüphane

Daha 1963 yılında ikinci ilave bina yapılırken, bunun dahi ileride yeterli olmayacağı biliniyordu. O tarihlerde Türkiye artık planlı kalkınma dönemine girmişti. Ülkenin tek milli kütüphanesinin artık geniş bir alanda, geleceği de düşünerek yeterli büyüklükte olması planlanıyordu

Bilgi tapınakları: Dünyanın en güzel kütüphaneleri (XX): Türkiye topraklarında resmi kütüphaneler

Galiba artık kendi ülkemize uzanmanın zamanı geldi. Bu bölümde sizlere Türkiye'nin en büyük, en önemli ve elbette bana göre en güzel kütüphanelerini anlatacağım. Böylece bir bakıma ülkemizin resmi (devlet ya da ulusal) kütüphanecilik sürecini de yansıtmış olacağım