31 Mart 2024

Bilgi tapınakları: Dünyanın en güzel kütüphaneleri (XX): Türkiye topraklarında resmi kütüphaneler

Galiba artık kendi ülkemize uzanmanın zamanı geldi. Bu bölümde sizlere Türkiye'nin en büyük, en önemli ve elbette bana göre en güzel kütüphanelerini anlatacağım. Böylece bir bakıma ülkemizin resmi (devlet ya da ulusal) kütüphanecilik sürecini de yansıtmış olacağım

Türkiye topraklarında resmi kütüphaneler

Başlangıç Fatih Sultan Mehmet'in kendi kitaplarını bağışlayarak ve o zamana kadar altı ayrı medresede oluşturulmuş kütüphanelerdeki kitapları birleştirerek Fatih Camisi Külliyesi içinde kurdurduğu ve 1470 yılında eğitime başlayan "Sahn-ı Seman"[1] medreselerine bağlı olarak faaliyete geçen kütüphanede yatmaktadır. Her ne kadar İstanbul Üniversitesi logosunda kuruluş tarihi olarak 1453 kayıtlı olsa da, gerçekte bu medreseler İstanbul Üniversitesinin de özünü oluşturmaktadır, yani gerçek kuruluş tarihi 1470'tir.

Beyazıt Devlet Kütüphanesi, İstanbul

Modern kütüphanecilik olarak ele alınacak olursa hiç kuşkusuz bu topraklar üstünde ilk kütüphanelerin kurucusu II. Abdülhamid'dir. Kendisinin öncülüğünde, Sadrazam Mehmed Said Paşa ve Maarif Nazırı Mustafa Nuri Paşanın gayretleriyle Avrupa'dakilere benzer ilk devlet kütüphanesi, Sultan II. Bayezid Camisi Külliyesi bünyesindeki imaretin bir bölümünde hayata geçirildi. Bu, altı kubbeli, bir dönem ahır olarak kullanılan bir binaydı ve görevlendirilen Ohannes Kalfa tarafından iki yılda restore edilip ayağa kaldırılması ardından ülkemizde devlet eliyle kurulan ilk kütüphane olarak Haziran 1884'te Maarif Nezaretine bağlı "Kütüphane-i Umum-i Osmanî" adı altında hizmete girdi.

İlk yıllarında çeşitli kaynaklardan sağlanan kitaplar ve yazma eserlerle yavaş yavaş büyümeye başlayan kütüphanenin, Balkan Savaşları, I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı sırasında ne yazık ki depo olarak kullanılması gelişmesini engellemişti. Cumhuriyetin ilanından sonra ise "Bayezid Umumi Kütüphanesi" adı altında asli hizmetine dönerek toparlanmaya başlayacak ve nihayet 1934'te yürürlüğe giren Basma Yazı ve Resimleri Derleme Kanunu hükümleri kapsamında ülkede basılan kitap, dergi, gazete ve benzeri yayınların birer nüshasının gönderilmesi öngörülen beş kütüphaneden biri olması (yasal depo) sayesinde hızla zenginleşme yoluna girecekti.


Beyazıt Devlet Kütüphanesi

Bu zenginleşme doğal olarak zaman içinde binanın yetersiz kalmasına yol açacak ve ek bina arayışına girilecek; bu ihtiyaç sonunda yeni bir Bakanlar Kurulu kararıyla külliye imarethanesinin diğer kısımlarının 1948'de restore edilerek tahsisi sayesinde bir miktar karşılanacak; 1961'de özel bir statü kazanması ile "Bayezid Devlet Kütüphanesi" unvanını alacak ve nihayet bitişiğindeki eski Dişçilik Mektebi binasının da tahsisi ve ardından restorasyonu ile 1980'lerin başından itibaren ferah bir şekilde hizmet veren bir kamu kütüphanesi niteliği kazanacaktır.

Bu kütüphanede ülkemizde pek çok "ilk"ler uygulamaya konulmuştur. Bu kapsamda bir kütüphanede kurulan ilk cilt atölyesi ve matbaası, ilk görme engelliler bölümü ve bünyesindeki altı stüdyoda gerçekleştirilen sesli kitap kayıt sistemi sayılabilir. Buralarda kayda alınan eser sayısı 7.000'e ulaşmıştır.

700.000 kitap, 11.000 civarı elyazması, 70.000 civarı kitap dışı basılı eser (afiş, kartpostal, harita, pul, para), 140.000 cilt dergi, 60.000 cilt gazete olmak üzere bünyesinde bir milyondan fazla eser bulunan kütüphanenin önemli bir bölümünde de Türk basın tarihinin önemli isimlerinden biri olan Hakkı Tarık Us'un (1889-1956) hayatı boyunca topladığı yurtiçi ve yurtdışı Türkçe (Osmanlı ve Cumhuriyet dönemleri) gazete ve dergi koleksiyonu yer almaktadır.

Ağustos 1999 büyük Marmara Depremi ardından kütüphane ana binasında oluşan riskli durumlar karşısında bu değerli yapının özgün mimarisini bozmadan güçlendirilmesi ve aynı zamanda değerli eserlerin özel bir korumaya alınması amacıyla açılan ihaleyi ülkemizin önde gelen çağdaş mimarlık bürolarından Tabanlıoğlu Mimarlık kazanmıştı. Dostlarım Melkan Gürsel ve Murat Tabanlıoğlu'nun yönettiği çalışmalar 2010'da başlayıp 2015'te tamamlandığında yaptıkları açıklamada "Eskiyi vurgulayan, ancak içinde bulunduğumuz yüzyılın olanaklarıyla, işlevsel ve mimari yaklaşımıyla bugünü yansıtan bir çalışma... Malzeme olarak yapının özgün duvarlarıyla uyumlu malzemelerle iyileştirmeler yapılırken, özellikle cam gibi, ortamla uyum sağlayan, teknolojik olarak da imkânlar yaratan çağdaş malzemeler ve teknikler adapte edildi. Avlu çatısını kurarken olduğu gibi, tüm mekânlarda orijinal elemanlara mümkün olduğunca az dokunuldu, yük bindirilmedi." demişlerdi. Stüdyo Dinnebier tarafından gerçekleştirilen modern aydınlatma tasarımını da bu arada anmadan geçmek istemem. Sanırım aşağıdaki fotoğraflar kütüphanenin günümüzde eriştiği çağdaş, işlevsel halini açıkça ortaya koyuyor:

Kütüphanenin büyük okuma odası (Foto: Emre Dörter)
Değerli elyazması eserler için geliştirilen klimalı, cam koruma ünitesi (Foto: Emre Dörter)

Tabanlıoğlu Mimarlığın Beyazıt Devlet Kütüphanesinde yaptığı restorasyon çalışmasının yankıları geniş oldu ve dünya çapında ses getirdi. Nitekim bu çalışmasıyla Tabanlıoğlu Mimarlık;

  • 2016 yılında Dünya Mimarlık Festivali "Eski ve Yeni" ödülü;"World Interiors News" (İngiltere) "Kamu Sektörü" ödülü; Amerika Mimarlık "Restorasyon ve Yenileme" ödülü;
  • 2017 yılında LEAF "Yenileme" ödülü; Dünya Mimarlık Topluluğu "Tamamlanmış Projeler" ödülü; Architizer A+ "Mimarlık + Cam" ödülü; MIPIM Gayrimenkul Fuarı "Jüri Özel" ödülü;
  • 2018 yılında Uluslararası İç Mekân Tasarımı Derneği (IIDA) ve Amerikan Kütüphane Derneği (ALA) Kütüphane İç Mekân Tasarım "Olağanüstü Tarihi Yenileme" Ödülü;
  • 2019 yılında Eastcentric (Doğu ve Merkezi Avrupa) Trienalle Architex "Yeniden Hayata Geçirme" ödülünü kazanırken;
  • Bu çalışma aynı yıl ABD'de yayımlanan aylık popüler kültür ve teknoloji dergisi Mart 2019 değerlendirmesinde "Dünyanın En Güzel On Kütüphanesi" arasında 4. sıraya yerleştirilecekti.

Yıldız Sarayında "Kütübhâne-i Hümâyun", İstanbul

İkametgâhı olarak kullandığı Yıldız Sarayı yerleşkesi içinde bulunan, saray mensupları ve görevlilerinin kullanımına açık üç kütüphane ile inşaatı ve döşenmesi ardından 1897'de devreye alınan, ancak Sultanın özel izniyle girilebilen ve kendisinin kullandığı "Hususi Kütüphane"nin hikâyesini "Son Sultan Abdül X Hamid" adlı kitabımda anlatmıştım.[2] Hep birlikte "Kütübhâne-i Hümâyun" olarak adlandırılan bu kütüphanenin bünyesinde bulunan 20.000'den fazla yazma ve basılı esere kolayca erişilebilinmesi için konulara ve dillere göre düzenlenmiş 22 ciltlik katalogu sanırım ülkemizde modern kütüphanecilik anlayışına en yakın ilk katologdur. Ayrıca tasnifi yapılmamış 10.000 eserin daha sandıklarda muhafaza edildiği bilinmektedir.

II. Abdülhamid'in tahttan indirilmesi sonrasında Yıldız Sarayı yağmalanırken sadece kütüphanesi, aynı zamanda bir şeyh olan Müdürü Kalkandelenli Sabri Efendinin eşiğe yatarak "İçeri girmek için önce beni çiğneyin" diye bağırması ardından kendisini tanıyan askerlerin "Aman şeyhim, estağfurullah" deyip geri çekilmesiyle kurtulmuştu. Mülkiyeti 1910 yılında o zamanki Maarif Nezâretine (Eğitim Bakanlığı) devredilen kütüphane koleksiyonunun yeni bir tasnif ardından kısmen farklı kütüphanelere dağıtıldığını biliyoruz.

Sultan II. Abdülhamid Hususi Kütüphanesi tarihi fotoğrafı

Buna rağmen kalan kütüphanenin zaman içinde kitap ve özellikle süreli yayınlardaki eksikliklerin tamamlanması yoluyla zenginleştirilmeye çalışılmıştır. Bu amaçla satın alma ve abonelik yanında ülkede yayımlanan eserlerden birer adedinin buraya gönderilmesi kuralı da getirilmişti.

1924'te Bakanlar Kurulu kararıyla kütüphane Dârülfünun'a, yani İstanbul Üniversitesinin öncülüne devredilmiş ve ardından 1925'te Beyazıt-Süleymaniye yolundaki Mekteb-i Nüvvâb binasına taşınmıştır. Koleksiyon bugün, İstanbul Üniversitesi Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı Nâdir Eserler Bölümü'nde araştırmacılara hizmet vermektedir.[3]

İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi

İstanbul'da pek çok değerli kütüphane daha var. Fakat bunların arasında bir seçme yapmam gerektiği için en yenilerden biri olan ve beni çok etkileyen, pek çok dedikodu ve çekişme, eleştiri ardından baştan aşağı yenilenip devreye alınan Taksim Meydanındaki Atatürk Kültür Merkezi bünyesinde yer alan özel kütüphane başta gelir.

AKM Sanat Kütüphanesi ve Vitali Hakko Kreatif Endüstriler Kütüphanesi

Bir kez daha karşımıza Tabanlıoğlu Mimarlık çıkıyor. Önce şu fotoğrafa bakalım ve nasıl gözalıcı bir mekândan bahsettiğimizi ortaya koyup devam edelim. 

AKM Kütüphanesi (Foto: Emre Dörter)

Malum, Murat Tabanlıoğlu'nun babası Hayati Tabanlıoğlu'nun eseri olan ilk AKM yapısının inişli çıkışlı bir tarihi var. İlk olarak Devlet Opera ve Balesi ve Devlet Tiyatrolarının eserlerini icra etmek üzere tasarlanan ve Nisan 1969'da "İstanbul Kültür Sarayı" adıyla açılan bina, Kasım 1970 tarihinde Arthur Miller'ın "Cadı Kazanı" oyununun temsili sırasında meydana gelen büyük yangında kül olmuş, sonrasında bir kez daha Hayati Tabanlıoğlu tarafından yeniden şekillendirilerek Ekim 1978'de Atatürk Kültür Merkezi adıyla hayata geçirilmişti. Zaman içinde orası burası eskiyen yapının günün ihtiyaçlarına göre yenilenmesi görevini 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı üstlenmiş ve bu amaçla Tabanlıoğlu Mimarlık görevlendirilmişti. Fakat mevcut yapıdaki söküm işleri sonunda binanın tahminlerin çok ötesinde tahribata uğradığı anlaşılacak ve tamamen yenilenmesi kararı alınacak; ancak, yukarıda andığım ve ayrıntılarına girmek istemediğim tartışmalar, polemikler nedeniyle uzun yıllar olduğu gibi kalacak; nihayet yeni proje işi de Tabanlıoğlu Mimarlığa verilecek ve İstanbul hakkettiği çağdaş Atatürk Kültür Merkezine Ekim 2021'de kavuşabilecekti. Bünyesinde 2040 kişilik Opera Salonu, 781 kişilik Tiyatro Salonu, AKM Galeri, AKM Çok Amaçlı Salon, AKM Çocuk Sanat Merkezi, AKM Müzik Platformu, AKM Müzik Kayıt Stüdyosu, AKM Kütüphane, AKM Yeşilçam Sineması ve AKM Tasarım Dükkânı işlevleriyle oluşturulan birimler bulunuyor. Bizim bugünkü konumuz ise sadece AKM Kütüphanesi.[4]

Bir bilgi merkezi olarak kurgulanan ve müzik, sanat, mimari, tasarım gibi ihtisas başlıklarına odaklanan Kütüphane, çalışma masalarının bulunduğu alt kat ile kitap raflarının yer aldığı zemin kat (ana salon) ve üstteki iki asma kat dahil toplamda dört katlı bir yapıya sahip. Bir kilometreyi aşan uzunlukta, nefis ahşap kullanımıyla imal edilmiş kitap rafları, akustik düzenlemesi ve klimatize edilmiş yapısıyla tüm sanatseverlere, araştırmacılara hizmet veren çağdaş, mükemmel bir kütüphane burası.

"AKM Kütüphane Buluşmaları"ndan birinde.

Aynı zamanda "AKM Kütüphane Buluşmaları" başlığı altında çeşitli konferans ve sohbet toplantılarına da hizmet veren zemin kattaki bölüm T.C Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı AKM Sanat Kütüphanesi. Bakanlığın Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü tarafından ülkemizdeki kütüphanelerin tamamına ulaşılabilen tarama sistemi buraya da ulaşıyor:

ktb.istanbul.akm.sanat.kutuphanesi.tarama.katalogu

Asma katlarda ise Türkiye'de moda denince ilk akla gelen Vakko'nun yaratıcı ve sahibi Vitali Hakko'nun Kreatif Endüstriler Kütüphanesi yer alıyor. Bu kütüphane babasının anısına oğlu ve şirketin şimdiki Yönetim Kurulu Başkanı Cem Hakko tarafından 2011 yılında Nakkaştepe'deki Vakko Moda Merkezinde kurulmuştu, on yıl sonra ise AKM'ye taşındı. Burası, Türkiye'nin ve dünyanın en prestijli yayınevlerine ait özel edisyonlar ve kütüphaneye özel imzalı yayınların bulunduğu 15.000 kitap ile sürekli güncellenen basılı, dijital ve görsel arşivi içeriyor. Ülkemizdeki en güncel ve kapsamlı sanat kütüphanesi niteliğinde ve halkın kullanımına açık. Üstelik şu adreste katoloğuna dijital ortamda ulaşmak mümkün:

https://kutuphane.vakko.com.tr/cgi-bin/koha/opac-main.pl

AKM Kütüphanesi çalışma masalarının bulunduğu alt katı (Foto: Sena Altundağ)

[1] "Sahn-ı Seman" sekiz avlulu anlamına gelir ve bu medreselerin sekiz bölüm halinde eğitime başladığını gösterir.

[2] Onat,Şefik; Son Sultan Abdül X Hamid; ALFA Kitap, Ekim 2017, İstanbul.

[3] https://islamansiklopedisi.org.tr/yildiz-sarayi-kutuphanesi

[4] https://akmistanbul.gov.tr/tr/tarihce

Şefik Onat kimdir?

Şefik Onat, TED Ankara Koleji ve Londra Hendon Grammar School'da lise eğitiminin ardından A. Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesinden mezun olmuştur. 1966 – 1982 yılları arasında Dışişleri Bakanlığı mensubu diplomat olarak Bakanlıktaki görevlerinin dışında OECD İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (Paris), Jakarta ve Islamabad T.C. Büyükelçilikleri, Birleşmiş Milletler Daimi Temsilciliğinde (New York) görev yapmıştır. 

1982 – 1983 yıllarında Başbakanlık/Devlet Bakanlığı Özel Danışmanlığında bulunduktan sonra devlet memuriyetinden ayrılmıştır.

1984 – 1995 yılları arasında özel sektörde üç farklı şirkette üst düzey yöneticilik hizmetini takiben, 1996'da TOKI tarafından gerçekleştirilen B.M. HABITAT II Konferansının Konferans Hizmetleri Koordinatörü olarak Türkiye tarihinde yapılan en büyük ve en kapsamlı uluslararası organizasyonun sorumluluğunu üstlenmiştir.

Bu konferansın ardından, 1997- 2010 yılları arasında, kendi kurduğu "ASİTANE Etkinlikler" firması eliyle, kamu kuruluşları ya da yerli ve yabancı Birlikler/Dernekler/Şirketlerin çeşitli ulusal ve uluslararası kongre, konferans, tanıtım, özel etkinlik, gösteri organizasyonlarını gerçekleştirmiştir.

Öte yandan, Mimar Prof. Suha Özkan'la birlikte, 2006 yılında tüm dünya mimarlarının çalışmalarını internet ortamında tam eşitlik ilkeleri kapsamında yayınlayabildikleri ve yarıştıkları "World Architecture Community"i kurmuştur.

2010 başından itibaren kendini tamamen emekli ederek eşiyle birlikte Bodrum'a yerleşmiş ve bütünüyle, her zaman özel merakı olan tiyatro ve tarihi roman alanlarında yazmaya yönelmiştir.

Tiyatro yazarı olarak, geçmiş yıllarda TRT'de "Radyo Tiyatrosu" ve "Arkası Yarın" programlarında, özgün + çeviri + uygulama niteliğinde 53 eseri yayınlanmıştır. Günümüze kadar sahne için 6 müzikal/müzikli oyun, 2 sahne oyunu, 5 film senaryosu yazan Onat'ın ayrıca 3 oyun çevirisi vardır.

Yayımlanmış, editörlüğünü yaptığı 2 kitabın dışında, "Son Sultan Abdülhamid" ve "Casuslar İni İstanbul" başlıklı iki belgesel tarihi romanı ve diplomasi dönemi anılarını yansıtan "Diplomasi Dedikleri" başlıklı kitabı bulunmaktadır. ONK Telif Ajansına bağlı bulunan Onat, "T24 Haftalık" ve "EK Eleştiri Kültür Dergisi" yazarları arasındadır.

1943 Ankara doğumlu, evli ve üç çocuk sahibidir. İngilizce ve Fransızca bilmektedir. İngiliz "British Council"ın lisanslı İngilizce hocasıdır.

Yazarın Diğer Yazıları

Bilgi tapınakları | Dünyanın en güzel kütüphaneleri (XXI): Milli Kütüphane

Daha 1963 yılında ikinci ilave bina yapılırken, bunun dahi ileride yeterli olmayacağı biliniyordu. O tarihlerde Türkiye artık planlı kalkınma dönemine girmişti. Ülkenin tek milli kütüphanesinin artık geniş bir alanda, geleceği de düşünerek yeterli büyüklükte olması planlanıyordu

Bilgi tapınakları: Dünyanın en güzel kütüphaneleri (XVIII)

Kremsmünster Manastırı Kütüphanesi ve Admont Manastırı Kütüphanesi...