22 Aralık 2019

Klasik mavi: Trend renk mi, İstanbul'un rengi mi?

Trendin hikayesi ve vermek istediği duygu çok güzel olsa da, böylesine büyük bir pazar söz konusu olduğunda kimse kadar romantik olamıyorum. Trendlere fazla kapılmayın, trendsiz de kalmayın!

Yılın son günleri yaklaştığı zaman, yaratıcı endüstriler gelecek dönem için heyecanlanırlar. Tasarım tüketimi tetikleyici bir faktördür ve her yeni yıl, yeni bir estetik ve içerik anlayış yaratmak için şahane bir bahanedir. Böylece geçmiş yıla dair ne varsa bir anda silinip süpürülür; yeni olana yer açılır.

Bu nedenle benim her zaman eğilim kelimesini yerine kullanmayı tercih ettiğim, 'trend' denen kavram yıl sonlarında yaygınlaşır; geleceğin trendlerinin ne olacağı önemli bir soru haline gelir.

Son 20 yıldır ben bile pek çok kere mobilyalar, geleceğin yaşam şekilleri, tekstil malzemeleri, bahçe aydınlatmaları, genel aydınlatmalar, gibi konularda fikir beyan etmiş ve beylik cümleler kurmuşumdur; halen de istendikçe araştırıp öğrendiklerimi derliyorum. Bu alışkanlık, daha çok çeşitli dekorasyon ve life-style denilen yaşam tarzı dergiler ve şimdilerde online platformlar üzerinden bizlere yöneltilen talepler doğrultusunda kendine yer buluyor. Diğer yandan trend denilen kavram, yayıncıların beraberinde, içinde analiz firmalarının, ticari fuarların ve organizatörlerin oyuncu olarak bulunduğu büyük bir ekonomik pazar.

Bruce Mau'nun dediği gibi, pazar dediğimiz olgu tasarımın kendisidir. Bu olgunun içindeki her üretim, fikirden hizmete, iplikten kumaşa, kağıttan kitaba, hammaddeden sanayiye birbirine sıkı sıkıya bağımlıdır.

Tüketim pazarının yaratıcı fikri, trendlerdir.

1500'lü yılların sonlarındaki kayıtlarda rastlanan trend kelimesi o dönemde daha çok, nehirler ve patikalar gibi kıvrımlı şeylerin izlediği yolu tariflemek için kullanıyormuş. Eski İngilizce'deki trenden kelimesi dönmek, yuvarlanmak, döngü anlamına geliyor. Almanca'daki trent kelimesi yüzük ve sınır anlamına geliyormuş. Parmağa takılan yüzüğün formu daire olduğu için yuvarlak anlamında kullanılması anlaşılır; diğer yandan sınır (boundary) anlamında kullanılmış olması da kanımca evlilik müessesesi ile ilişkili gibi.

Danimarkalılar trint kelimesini yuvarlak, daire anlamında kullanırken, Hollandalılar ise bu anlamın beraberinde, çemberin çevresi için trent olarak kullanıyorlarmış. Türkçe'de kullandığımız ve benim de daha çok sevdiğim eğilim kelimesi de meyil kelimesi ile benzer biçimde eğri, eğim, yön anlamlarında ve prensip olarak aynı biçimde coğrafyanın izlerinden doğmuş, düşünce ve alışkanlıklara kadar uzanmış bir kelime.

Bu yazımın konusu olduğu anlamda, bir konunun, düşüncenin, olayın gittiği yön, gelecekte ortaya çıkabilecek alışkanlıklar ve insanların ilgi göstermesi tahmin edilen estetik dili ve içerikler için kullanımına ilk olarak 1863 yılında "trending, trended" biçiminde rastlanıyor. Geçtiğimiz 157 yıl içerisinde, trendleri insanların belirlediği ve pazarın o alışkanlıklara göre ürün ve hizmet sunduğu bir anlayıştan, pazarın kendinin trendleri belirlediği ve insanların bunların ardından koştuğu, tasarlanmış bir düzene geçiş yapmışız insanlık olarak.

Trend kelimesinden tasarım alanında bahsediyorum burada ama, bu kelime elbette sosyal medya dünyasının da, finans dünyasının da kullandığı başlıca kelimelerden biri. Twitter'da trend konular, Oxford Sözlüğü'nun yılın trend kelimesi gibi karşımıza çıkan kavramlar bize o anda veya o dönemde olayların, kültürün, ilginin yöneldiği yeri gösteriyorlar.

Bugün moda tasarımı, mobilya ve endüstriyel ürün tasarımı, mekan tasarımı gibi renk faktörünün önemli rol oynadığı tasarıma dayalı endüstrilerden, sosyal medya ve dijital tasarım alanları gibi hem estetiğin hem de içeriğin önemli olduğu yaratıcı alanlara kadar trendler yoğun bir biçimde takip ediliyor. Burada renk konusu önemli, zira renk demek tüketime dayalı sanayilerde boya demek; özetle trend belirleyicilerin ardında dev bir kimya endüstrisi bulunuyor.

Etrafımızda halılardan perdelere, döşemelik kumaşlardan moda tasarımına, tekstil malzemenin kullanıldığı her eşya ve mamül, ipliklerin rengi ve dokuması ile hayat buluyor. Aynı şekilde duvar kağıtlarından kitaplara, posterlerden periyodik dergilere kadar kağıda dayalı tüm endüstriler de renk yani pigment temelli. Mobilyalar, dayanıklı tüketim malları, küçük ev aletleri, ulaşım araçları, kentsel tasarımlar, mimarlık gibi tüm üretimlerin en büyük paydaşı boyadır. Başlı başına bir renk endüstrisinden söz etmeliyiz. Saydığım tüm alanlarla birlikte kozmetik ve kaplama sanayilerini de kapsayan 20 milyar dolarlık bir pazar renk pigmentleri ve önümüzdeki beş yıl içerisinde yüzde 4'ün üzerinde de büyümesi bekleniyor.

Renklerle ilgili basit bir online araştırma yapmak isterseniz, ilk karşınıza çıkacak bağlantılarda çoğunlukla renklerin algılarımız ve psikolojimiz üzerindeki etkisi ile karşılaşırsınız. Sayısız kaynak bize, kırmızı rengin arzularımızı nasıl tetikleyeceğini, turuncunun enerji veren dinamizmini, yeşilin yeniden canlanma duygusu yaratacağını uzun uzun anlatır. Rengin elbette insanın biyoritmi ve psikolojisi üzerinde bir etkisi vardır ama bu etki yüzeydeki renk etkisinden çok, hacimsel etki ile ilişkilidir, çünkü asıl kaynağı ışıktır. Daha açık olmam gerekirse, turuncu bir çanta bizi dinamik yapmaz, ama bu renk için böyle bir anlam yüklendiğinden daha dinamik, canlı, aykırı, sportif görünmek istediğimiz zaman turuncu bir çantayı aksesuar olarak seçebiliriz. Oysa mekan duvarlarını turuncu boyadığımızda o mekanın algısı, yine öğretisi bu olduğundan belki aynı izlenimleri yaratacaktır ne var ki, bu ortamın hacimsel turunculuğu aksine hormon salınımımızı değiştirecek ve bizi sakinleştirecektir. Her renk için benzer analizler yapmak mümkün. Günün sonunda, estetik tercihlerimizi belirlerken bu tür iç görüler yerine, çeşitli şirketlerin bize sunduğu renk trendlerini daha çok dikkate alıyoruz; pazar böyle istiyor, biz de uyuyoruz.

Pantone, renk konusunda öncü kuruluşların başında geliyor. 1950'lerde bir reklam ve basımevi olarak Amerika'da New Jersey'de Morris ve Jesse Levine kardeşlerin kurduğu bu şirketin günümüzde yaklaşık 20 milyar dolarlık bir holding haline gelmesine ise şirketin kurucuları değil, mürekkep bölümünde çalışan Lawrence Herbert isimli bir çalışan ön ayak oluyor. Tüm müşterilerin aynı dili konuşabilmesi için kullanılan mürekkepler için sayılarla kodlama sistemini ortaya çıkaran Lawrence‘ın bu inovasyonu, şirketin başta ilk 500 rengi kodlamasına ve bunun kartelasını piyasaya dağıtarak zamanla marka bilinirliğinin yükselmesine, pazar payının artmasına yol açıyor. Lawrence 1962 yılında şirketi satın alıyor ve aile şirketi olarak bugün binlerce rengi kodlayan, bunun yanında şirketler, kurum ve kuruluşlar, endüstri birlikleri, ülkeler, olaylar, kampanyalar için yeni renkler yaratan bir dev haline getiriyor. Pantone, bugün renk konusunda global ölçekte bir otorite konumunda.

2000 yılından bu yana "Yılın Rengi" kampanyasını yürüten firma, böylece bağlı olduğu endüstrilerin üretimlerini, dolayısı ile tüketicilerin eğilimlerini, sonuç olarak da kimya endüstrisinin üretim ve satış hacmini tek bir etkinlik üzerinden yönetebiliyor.

The Color of the Year/ Yılın Rengi kampanyası salt bir renk tayini olmaktan öte, bir hikaye yazımı. Tasarımın aynı zamanda hikaye demek olduğundan daha önce de bahsetmiştim. Pantone, hemen hemen tüm eylemlerinde bu hikaye anlatımı konusunu oldukça iyi özümsemiş bir firma. Her yıl yeni bir rengin yeni trend olduğunu öğrenirken o rengin bizlere nasıl duygular vermesi gerektiğini de firmanın ustaca hazırlanmış metinlerinden içselleştiriyoruz.

İlk "yılın rengi"nden bu yana 20 yıl geçti ve 2020 yılında yılın rengi, Classic Blue 19-4052 olarak duyuruldu. Böylece 19 yıldan sonra yeniden bir mavi renk sahneye geldi, nitekim firmanın bu kampanyasının ilk rengi 15-4020 kodlu Cerulean Blue isimli, daha açık tonlu bir maviydi. Bu tondaki bir renk ve isim, çıkış kampanyası olarak oldukça doğru bir hamle sayılabilir: Tamamen doğal sebeplerden ötürü insanların mavi ile her zaman pozitif anlamlar yüklü bir ilişkisi vardır. Aynı zamanda dekoratif ve tasarıma dayalı alanlarda oldukça köklü bir geçmişe sahip İngiltere için aynı isimli mavi renk (özünde bizde Nil yeşili denilene daha yakın yeşilimsi bir gök mavisidir) zaten tekstillerde ve boyalarda oldukça yaygın kullanılan ve bilinen bir renkti.

Önümüzdeki yılın trendi olacak Klasik Mavi isimli rengin hikayesini firma, huzur, özgüven ve bağlantının rengi olarak anlatıyor. Bu koyuca mavi tonu, aynı zamanda bizlerin yeni dönemde daha kalıcı, güvenilir ve istikrarlı bir yaşam ideali inşa etme arzumuzu da simgeliyor imiş. Aristokrasinin ve asaletin rengi olarak da kabul edilen klasik mavi için yazılabilecek çok şey var. Yorucu ve yıpratıcı bir günün sonunda günbatımından itibaren alkol ve keyif verici maddelerle rahatlamak isteyen insanların, gecenin ilk mavi ışıklarında fazlaca sarhoş olup, efkarlanması ile birlikte melankoli ve hüzün ile de eşleştirilen mavi renk (blues), bu türden bir anlamı ile müzik türlerinin ve Avrupa'da sarhoşlar için kullanılan çeşitli özdeyişlerin de kaynağını oluşturmuş.

Çok sevgili dostum iç mimar Emre Özgüder, mavi renk hakkında eşsiz bir yazı kaleme almıştı ve hatta orada benim boğazın mavisine olan düşkünlüğümden de dem vurmuştu; evet benim için klasik mavi İstanbul'dur mesela.

Bu kentin markalaşması konusunda konuşan yazan kişilerden kaçı acaba bu rengi öne çıkarmayı düşünmüşlerdir? Bu tür net ve basit fikirler Pantone gibi firmaların konumlamasında nasıl etkili ise, kentlerin markalaşması ve konumlaması alanında da etkili olur. Sadece İstanbul'un değil; üç yanı denizlerle kaplı ve yılın büyük bir zamanında açık bir gökyüzü ile taçlanan güzel ülkemizin rengi bana göre turkuvazdan daha çok klasik mavidir tam tamına!

Bu trend rengin bizlere yansıması çeşitli tüketim eşyalarında, hazır giyim ve kozmetik başta olmak üzere moda ürünlerinde ve elbet mekan tasarımlarında maviye bürünmemiz şeklinde olacak. Üzerinde bu rengin bulunduğu lisanslı ürünleri tüketme eğilimi de bir hayli artacak. Pantone firması için bu lisanlı ürünlerin yılık cirodaki oranı sadece yüzde 15. kalan tüm ciro, kaplama ve boya endüstrisinden sağlanıyor.

Yani tekrar başa dönüyorum. Tüm boya ve kaplamaların yanında baskı mürekkepleri, plastik ve çok çeşitli yapı malzemelerinin sağlayıcısı olan pigmente dayalı kimya devlerinin stoklarında mavi kimyasallarından bolca kalmış olmalı. Bugün bu rengin üretiminde doğal maden ve bitkilerden daha çok kimyasallar kullanılıyor.

Özetle, trendin hikayesi ve vermek istediği duygu çok güzel olsa da, böylesine büyük bir pazar söz konusu olduğunda kimse kadar romantik olamıyorum. Trend olsa da olmasa da mavi rengi ve melankoliyi severim, orası ayrı!

Trendlere fazla kapılmayın, trendsiz de kalmayın!

Yazarın Diğer Yazıları

Kavuşturan tasarım

Taksim Meydanı yarışması için gerçekleştirilen ve İBB TV’den de canlı olarak yayımlanan buluşma toplantısı kolektif tasarım adına atılabilecek en önemli ve gerçek adımlardan biriydi

İstanbul'dan Saskia Sassen ve Richard Sennett geçti

Sassen’e göre yapılaşmayı nihayetinde öğrendik; çünkü doğaya ve çevremize saygılı olmamız gerektiğini, insan odaklı olmanın kaçınılmaz olduğunu acı deneyimlerle idrak ettik. Artık bunu nasıl uyguladığımız önemli

Doğal afetler için tasarım

Telefonların çalışmadığı, internetin kesildiği, evimizin olmadığı, arabamıza atlayıp bir yere gidemediğimiz bir ortamda ne yapacağımıza dair bir fikrimiz var mı?