20 Nisan 2025
Son bir haftaya Türkiye’de liselerde yaşanan protesto gösterileri damga vurdu desek yanılmayız sanırım. Sadece Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyük iller değil, Elâzığ, Çanakkale gibi illerde de öğrenciler, okullarındaki öğretmenlerin bir kısmının norm fazlası statüsüne geçirilmesini protesto ettiler.
Peki lise çağındaki gençler ve elbette onların aileleri içinde bulundukları eğitim sistemi hakkında neler düşünüyor? Ülkedeki lise eğitimine dair ne gibi sorunlar görüyorlar? Bu hafta bunlardan bahsetmek istiyorum.
Araştırdığım kadarıyla özel olarak liseleri odak alan çalışma sayısı çok fazla değil. Ancak gençlik çalışmaları ya da eğitim sistemine dair çalışmaların ilgi grupları içerisinde liseli gençlere ve dolaylı yoldan ailelerine ulaşmak mümkün. Keza kimi akademik araştırmalar da bu konuya odaklanmış durumda. Fakat bunların bir kısmı güncel zamanlara ait veriler değil. Ancak araştırma tarihlerinden bugüne anlamlı bir uygulama adımı atılmadığı için de bu sonuçların çok fazla değiştiğini varsaymak da güç. Dolayısıyla bu yazı, pek çok çalışmanın rafine edilmiş kısa bir özeti mahiyetinde olacak.
İlk önce uluslararası verilerle başlayalım. Eğitim alanındaki en popüler veri, OECD’nin belirli aralıklarla düzenlediği PISA araştırmasına ait. 15 yaşındaki öğrencilerin matematik, okuma becerileri ve fen alanlarındaki bilgi ve becerilerini değerlendiren bu araştırma, aslında tam da bizim hedef grubumuzu içine almakta. Bu araştırmanın son yayımlandığı tarih olan 2022 yılı sonuçlarına göre Türkiye’deki öğrenciler matematik, okuma becerileri ve fen alanlarında OECD ortalamasının altında yer alıyor.
Yine iki PISA verisi (2018 ve 2022) bize gösteriyor ki Türkiye’de 15 yaşındaki öğrencilerin matematik puanları bu 4 sene içinde anlamlı bir değişim göstermezken, okuma puanlarının 2022’de, 2018’e kıyasla düştüğü görülmüş. Dolayısıyla mevcut sistemin etkin olmadığını söylemek mümkün. O nedenle sonda söylenileni başta söylemekte fayda var belki de. Türkiye’de pek çok araştırma liseli gençlerin ve ailelerinin ki çoğu araştırma sonucu maalesef ailelere odaklanmış vaziyette, içinde bulundukları eğitim sistemi ve eğitim kalitesine yönelik çok ciddi oranlarda şüpheleri ve memnuniyetsizlikleri var. Türkiye Raporu’nun Ekim 2017’deki bir araştırması 18-24 yaş aralığındaki katılımcıların yüzde 80’inin eğitim sisteminden hiç memnun olmadığını ortaya koyuyor. Keza yine aynı araştırmada okul çağında çocuğu olan velilerin yaklaşık yüzde 70’i eğitim sisteminden memnun olmadığını dile getirmiş. Bir başka kamuoyu araştırma şirketi olan KONDA’da “Eğitim Sisteminin Yapısı ve Beklentiler” başlıklı Kasım 2017 tarihli raporunda yapmış olduğu eğitime dair memnuniyetin azaldığını gözlemlediğini belirtmiş. Tabii bu memnuniyet algısının sınıfsal olduğunu da belirtmek gerekiyor. Çocukları özel okula giden hanelerin, devlet okuluna giden hanelere göre eğitim sisteminden daha memnun olduğu görülmüş (Çağlar, 2024). PISA 2022 verileri de en yüksek gelir diliminde yer alan çocukların, alt gelir gruplarındaki çocuklara göre daha başarılı olduğu sonucunu ortaya koyuyor. Bu iki sonuçtan yola çıkarak belki de kamunun eğitim memnuniyeti anlamında özel eğitim sisteminin gerisinde kaldığı ve dolayısıyla belirli alanlarda eğitim eşitsizliğinin ve sonuçta fırsat eşitsizliğinin kapısının da istemsizce araladığı söylenebilir.
PISA 2022 raporu yine bize bazı öngörüler sunuyor. Türkiye'de öğrencilerin yüzde 18'i okula giderken kendisini güvende hissetmediğini (OECD ortalaması yüzde 8), yüzde 13'ü okuldaki sınıflarında kendisini güvende hissetmediğini (OECD ortalaması yüzde 7), ve yüzde 20'si okuldaki diğer yerlerde kendisini güvende hissetmediğini (OECD ortalaması yüzde 10) söylüyor. Kısacası Türkiye'deki öğrencilerin okulda veya okul çevresinde kendini güvende hissetme oranları OECD ülkelerinin ortalamasına göre daha düşük. Bir başka deyişle Türkiye’de lise seviyesindeki çocukların dikkate değer bir kısmı, en temel içgüdülerden biri olan güvenliğe dair kaygılı olduğunu dile getiriyor.
PISA’daki bir başka sonuç ise aidiyet. Öğrenciler sadece güvenlik değil, aidiyet sorunu da yaşadığını dile getiriyor. Türkiye'de yaklaşık her on öğrenciden üçü okulda kendini yalnız, dışlanmış gibi ve okula ait değilmiş gibi hissettiğini ifade ediyor. Bu aidiyetsizlik de “okuldan kaçma” oranlarının yüksek olmasına yol açıyor. Öyle ki Türkiye’de 15 yaşındaki öğrencilerin yüzde 63'ü en az bir dersi veya bir tam gün okulu astığını söylüyor. (OECD ortalaması yüzde 31)
Zorbalık ise bir başka sorun. Türkiye'de öğrencilerin yüzde 27'si zorbalık içeren davranışlardan herhangi birine uğradığını bildirmiş ve Türkiye’deki öğrencilerin yüzde 11'i zorbalığa uğrama indeksinde ilk yüzde 10'luk dilimde yer alıyor. Yani, bu da sık sık zorbalığa uğrayan öğrenci oranının OECD ülkeleri ortalamasından yüksek olduğunu gösteriyor.
Sosyoekonomik eşitsizlik ise belki de memnuniyetsizliğin altında yatan en büyük nedenlerden biri. Şüphesiz pek çok eğitime yönelik araştırma Türkiye’de eğitim başarısı ve memnuniyetinin sosyoekonomik statü ile değiştiğini gösteriyor. Yani ailenin sosyoekonomik düzeyi ne kadar yüksekse, çocuğun başarısı ve ailenin memnuniyeti ortalamada o derece yüksek.
Bu sosyoekonomik sorun sadece başarı üzerinde etkiye sahip değil elbette. PISA 2022 raporunda, Türkiye’den çalışmaya katılan öğrencilerin yüzde 31’i okuldan önce kahvaltı yapmadıklarını söylerken, yüzde 2’si okuldan sonra hiç, yüzde 10’u da haftada en az bir gün akşam yemeği yemediğini belirtiyor. Ayrıca, anket kapsamında öğrencilere “Geçen 30 günde yiyecek alacak paranız olmadığı için kaç kere yemek yiyemediniz?” sorusuna verilen yanıtlara göre Türkiye’de öğrencilerin yüzde 19,2’si en az bir gün, yüzde 1,9’su ise her gün ya da neredeyse her gün paraları olmadığı için yemek yiyemediklerini paylaşıyor. Yine TÜİK verilerine göre lise çağı olarak adlandırılacak 15-17 yaş grubu çocukların işgücüne katılım oranı yüzde 22 olarak ölçülmüş.
Alınan eğitimin niteliği ise memnuniyetsizliğin bir başka nedeni. Türk Eğitim Derneği Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu, 2022 yılında, okulların her ne kadar nicelik olarak gelişme gösterse de nitelik olarak ilerleme kat edemediğini somut bir örnekle anlatmış. “12 yıllık zorunlu eğitimi tamamlayan bir öğrenci ancak 9 yıl eğitim almış kadar öğrenme düzeyine sahip olabiliyor.”
Bu memnuniyetsizliğe yol açan nedenler beraberine hem bir sonucu ve hem de başka bir nedeni doğuruyor; psikolojik sorunlar. Yine 2022 yılındaki bir akademik çalışma her ne kadar Türkiye’de sadece İzmir’i baz alsa da lise son sınıf çağındaki öğrencilerin depresif belirti, anksiyete, stres, öz şefkat ve okul tükenmişliği belirtileri gösterdiğini tespit etmiş (Dinçbaş vd. 2022).
Tüm bu veriler gösteriyor ki, ülkemizde lise çağındaki gençler eğitim kurumlarında kendilerini ne yeterince güvende ne de ait hissedebiliyorlar. Kimisi okulda zorbalığa uğruyor, kimisi temel bir hak olan yeterli beslenmeye ulaşamıyor. Eğitim sistemi sadece bireysel çabalarla aşılabilecek sorunlar sunmuyor; aynı zamanda sosyal eşitsizliklerin derinleştirdiği yapısal problemleri de gençlerin omuzlarına yüklüyor. Bu yük, özellikle lise son sınıfta olan gençlerde anksiyete, depresyon, tükenmişlik gibi ciddi psikolojik sorunlara dönüşebiliyor.
Artık bu sorunların üzerine yenilerini eklemek değil, mevcut sorunları çözmek zorundayız. Bu bir tercih değil, toplumsal bir sorumluluk. Politika yapıcıların başta olmak üzere her çocuğun, her gencin eşit fırsatlara sahip olduğu, hiçbir ayrımcılığa uğramadığı, güvende hissettiği, sağlıklı beslendiği ve umutla geleceğe bakabildiği bir eğitim ortamının inşa etmesi gerekiyor. Gençlerin her sabah okula giderken iyi hissetmeleri, yeterince beslenmiş olmaları ve kendilerine değer verildiğini bilmeleri ileride sağlıklı bir toplumun da temellerinin atılması demek çünkü. Kısacası bu, ertelenmemesi gereken bir ihtiyaç.
Referanslar
MEB (2022). PISA 2022 Türkiye Raporu. Ankara: MEB Yayınları.
Kutlusoy, G. (2022, April 28). Toplumun eğitime bakışı. Türkiye Raporu. https://turkiyeraporu.com/arastirma/toplumunegitimebakisi-1767/
Dinçbaş, İ., Gökkaya, F., & Çivgin, U. (2022). LİSE ÖĞRENCİLERİNİN PSİKOLOJİK BELİRTİ VE ÖZ ŞEFKAT DÜZEYLERİNİN OKUL TÜKENMİŞLİĞİ İLE İLİŞKİSİ. Uludağ Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, 24(44), 249–266. https://doi.org/10.21550/sosbilder.1163818
Özkan, G. (2022, December 3). Türkiye’de eğitimin iyileştirilemeyen 10 yönü: Neden istenilen seviyeye gelinemiyor? Independent Türkçe. https://www.indyturk.com/node/583086/haber/tyüzde C3yüzde BCrkiyede-eyüzde C4yüzde 9Fitimin-iyileyüzde C5yüzde 9Ftirilemeyen-10-yyüzde C3yüzde B6nyüzde C3yüzde BC-neden-istenilen-seviyeye-gelinemiyor
Kesbiç, K., Korlu, Ö., Gencer, E. G., Terzi, G. N. ve Arık, B. M. (2024). Eğitim izleme raporu 2024. Eğitim Reformu Girişimi. https://www.egitimreformugirisimi.org/egitim-izleme-raporu-2024
Ozancan Özdemir kimdir? Ozancan Özdemir, lisans ve yüksek lisans derecelerini ODTÜ İstatistik Bölümü'nden aldı. Yüksek lisans döneminde aynı zamanda Anadolu Üniversitesi yerel yönetimler bölümünden mezun oldu. Bir süre ODTÜ İstatistik Bölümü'nde araştırma görevlisi olarak çalışan Özdemir, şu günlerde Groningen Üniversitesi Bernoulli Enstitüsü'nde finans ve yapay zekâ alanındaki doktora çalışmalarını sürdürüyor. Pandemi döneminde bir grup öğrenciyle birlikte gönüllü bir oluşum olan VeriPie adlı güncel veri gazetesini kurdu. Araştırma alanları yapay öğrenme ve derin öğrenme uygulamaları, zaman serisi analizi ve veri görselleştirme olan Ozancan Özdemir, ayrıca yerel yönetimler ve veriye dayalı politika geliştirme konularında da çeşitli platformlarda yazılar yazmaktadır. |
ChatGPT gibi araçlar şüphesiz bir yazma görevi için harcanan zamanı kısaltıyor ve anlık yardım sağlıyor, ancak bu kolaylık bilişsel bir bedel getiriyor. Beyin bağlantıları sistematik olarak zayıflıyor. Yani alınan dış destek, beynin kendi iç koordinasyonunu azaltıyor
Öğrencilerimizin gerçek anlamda düşünen, sorgulayan, yaratıcı bireyler olmalarını istiyorsak, yapay zekâ araçlarını kullanmadan önce çok dikkatli düşünmemiz gerekiyor. Çünkü öğrenme zordur, ustalık zaman alır ve "zaman her şeyi olgunlaştırır"
Türkiye'deki öğrencilerin yapay zekâ konusundaki önculüğü, eğitim politikalarında da dikkate alınması gereken bir avantaj. Ancak bu avantajı sürdürülebilir kılmak için sistematik adımlar atılması gerekiyor. Öğretmen eğitiminden dijital eşitsizliği gidermeye, güvenlik eğitiminden müfredat yenilemesine kadar pek çok alanda çalışma yapılması lazım
© Tüm hakları saklıdır.