Yapay zekânın eğitim sistemlerindeki yeri artık sadece gelecekle ilgili bir konu değil, bugünün gerçeği. Dolayısıyla bu gerçeği ne kadar iyi kavradığımızı, gençlerimizin bu konuda ne düşündüklerini ve eğitim sistemlerimizin hazırlık durumunu objektif olarak değerlendirebileceğimiz veriler, elbette doğru değerlendirilmesi şartıyla oldukça kıymetli. Bu doğrultuda faydalı bulduğum raporlardan bir tanesi Ocak 2025’te Vodafone Foundation'ın yayınladığı "Yapay Zekânın Eğitimde Büyüyen Rolü" raporu
7 Avrupa ülkesinde 12-17 yaş arası 7 bin öğrenciyle yapılan bu araştırma, gençlerin yapay zekâya bakışını ve eğitim sistemlerinin bu konudaki hazırlık durumunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Sonuçlar ise hem ümit verici hem de düşündürücü. Özellikle Türkiye'deki öğrencilerin durumu, pek çok açıdan dikkat çekici.
Araştırmanın belki de en çarpıcı bulgusu Türkiye'deki öğrencilerin yapay zekâya yaklaşımı. Öğrencilerin yüzde 85'i yapay zekâ becerilerini gelecekteki meslek hayatları için kritik görürken, bu oran Avrupa ortalamasının (yüzde 74) oldukça üzerinde. Hatta Almanya (yüzde 59) ve Yunanistan (yüzde 57) gibi ülkelerle karşılaştırıldığında, Türkiye’deki öğrencilerin farkındalığının daha yüksek olduğu görülüyor.

Benzer şekilde, Türkiye’deki öğrencilerin yüzde 81'i yapay zekâ erişimini okul başarısı için kritik bulmuş. Bu da Avrupa ortalamasından (yüzde 66) epey yüksek bir oran. Yani Türkiye'deki öğrenciler arasında yapay zekânın hem gelecekleri hem de mevcut eğitimleri açısından önemli olduğu konusunda güçlü bir algı var.
Okul desteği konusunda da Türkiye ilginç bir konumda. Öğrencilerin yüzde 61'i okullarının kendilerini yapay zekâ için yeterince hazırladığını düşünüyor. Bu, Avrupa ortalamasının (yüzde 46) oldukça üzerinde ve Yunanistan (yüzde 35) ile Almanya'nın (yüzde 38) neredeyse iki katı.
Pratik kullanım açısından da öğrencilerimiz öne çıkıyor. Google Lens kullanımında lider konumdalar (yüzde 37 vs yüzde 24 ortalama), Midjourney gibi yaratıcı araçları da aktif kullanıyorlar. Kişiselleştirilmiş öğrenme planı oluşturmada da zirvede: yüzde 34 oranla Avrupa ortalamasının (yüzde 20) oldukça üzerindeler.
Destekledikleri değerlendirme sistemleri de dikkat çekici. Öğrencilerin yüzde 52'si sınavlarda yapay zekâ kullanımına destek verirken (Avrupa ortalaması yüzde 40), yüzde 82'si sürekli değerlendirme sistemini benimsiyor. Bu, geleneksel sınav sisteminden daha esnek ve sürekli öğrenme modellerine doğru bir eğilimi gösteriyor.

Ancak bu olumlu tablonun yanında kaygı verici noktalar da var. En dikkat çekici olanı, Türkiye'deki öğrencilerin yüzde 39'unun yapay zekâ kullanımında arkadaşlarından geride kaldığını hissetmesi. Bu oran Avrupa ortalamasından (yüzde 27) yüksek ve Portekiz'deki yüzde 19'luk oranın neredeyse iki katı. Bu durum, teknolojiye yüksek ilgi göstermelerine rağmen, öğrenciler arasında eşitsizlik endişesi olduğunu gösteriyor.
Güvenlik konusunda da Türkiye’deki örenciler diğer Avrupa ülkelerinden daha endişeli. yüzde 64'ü Deep Fake zorbalığından kaygı duyarken, bu oran Avrupa ortalamasının (yüzde 48) oldukça üzerinde. İspanya (yüzde 32) ve Almanya (yüzde 35) ile karşılaştırıldığında, gençlerin bu konudaki farkındalığı hem olumlu hem de endişe verici.
Tüm bu sonuçları tek bir hazneye toplayıp ele aldığımızda ortaya çıkan tablo bir miktar karmaşık. Bir yandan Türkiye'deki öğrenciler yapay zekâ konusunda Avrupa'nın en motive grubunu oluşturuyor, teknolojiye açık ve gelecekte bunun önemini kavramış durumdalar. Öğretmenlerinden, ailelerinden ve arkadaşlarından aldıkları destek de yüksek.
Öte yandan, bu yüksek motivasyon ve farkındalığın yanında geride kalma endişesi ve güvenlik kaygıları da beraberinde geliyor. Bu durum, teknolojik değişimin hızı karşısında gençlerin hissettiği ikilemin güzel bir yansıması aslında.
Türkiye'deki öğrencilerin yapay zekâ konusundaki bu önculüğü, eğitim politikalarında da dikkate alınması gereken bir avantaj. Ancak bu avantajı sürdürülebilir kılmak için sistematik adımlar atılması gerekiyor. Öğretmen eğitiminden dijital eşitsizliği gidermeye, güvenlik eğitiminden müfredat yenilemesine kadar pek çok alanda çalışma yapılması lazım. Bu verilerin en önemli mesajı belki de şu: yapay zekâ çağında gençlerimiz hem fırsatları hem de riskleri net bir şekilde görüyor. Bu farkındalık değerli bir başlangıç noktası, ancak sistematik politikalarla desteklenmediği takdirde endişe ve eşitsizliklerin artması kaçınılmaz.
Sonuçta, öğrencilerimizin gösterdiği bu yüksek motivasyon ve farkındalık, doğru politikalarla desteklendiğinde ülkenin dijital dönüşümünde önemli bir avantaja dönüşebilir. Ancak bunun için sadece teknolojiyi benimser bir yaklaşım yeterli değil; eşitlik, güvenlik ve kaliteli eğitimi bir arada sağlayan bütüncül bir yaklaşım gerekiyor.
Referanslar
Felton, L. (2025). AI in European schools: A European report comparing seven countries. Vodafone Foundation.
Ozancan Özdemir kimdir?
Ozancan Özdemir, lisans ve yüksek lisans derecelerini ODTÜ İstatistik Bölümü'nden aldı. Yüksek lisans döneminde aynı zamanda Anadolu Üniversitesi yerel yönetimler bölümünden mezun oldu.
Bir süre ODTÜ İstatistik Bölümü'nde araştırma görevlisi olarak çalışan Özdemir, şu günlerde Groningen Üniversitesi Bernoulli Enstitüsü'nde finans ve yapay zekâ alanındaki doktora çalışmalarını sürdürüyor.
Pandemi döneminde bir grup öğrenciyle birlikte gönüllü bir oluşum olan VeriPie adlı güncel veri gazetesini kurdu.
Araştırma alanları yapay öğrenme ve derin öğrenme uygulamaları, zaman serisi analizi ve veri görselleştirme olan Ozancan Özdemir, ayrıca yerel yönetimler ve veriye dayalı politika geliştirme konularında da çeşitli platformlarda yazılar yazmaktadır.
|