03 Nisan 2025

Bir kargaşa alanı: Yargı, hukuk, adalet

Sözgelimi bizim toplumun “pozitif hukuk”u, gerçek bir kuvvetler ayrılığı ile denge-denetleme sistemi içermediği gibi, “terör” tanımında da evrensel hukuka uymayan nitelikler taşıyor... Şimdi bu tanımlara göre, “hukuki bir müdahale” dediğimiz zaman ne demiş oluyoruz?

Yargı, hukuk, adalet, toplumsal hayatımızın en temel kavramları. Bu kavramlar son dönemlerde ister istemez çok kullanılıyor ve çok sık da karıştırılıyor. Belki üçünün de yerinden edilmiş olmasıyla ilgili bir durum.

Konu epeydir aklımda ama, yazmaya davranmak için en iyi yazarları mı bekledim nedir, Orhan Pamuk’un 27 Mart tarihli T24’te yayımlanan yazısı ve orada kullandığı “hukuki bir müdahale” tamlaması, meseleyi tartmak için iyi bir vesile gibi geldi.

Hukuk sözcüğü, “hak” sözcüğünün çoğulu. Kavramın kökeninde de bir tür ideal olarak, insanlar arası ilişkileri kurala bağlayan düzenlemeler yatıyor. Çoğu kavram gibi “hukuk” da bir başına alındığında hayli soyut kalıyor. Kapsamı alabildiğine geniş.

Hayatın gerçeklerine yaklaşmak istediğimiz ölçüde, sözcüğü de yalnızlıktan (soyutluktan) çıkarıp ete kemiğe büründürmek, belirli sınırlarla çevrelemek gerekmiş. Hukuk fakülteleri, hukuk dersi, hukuk felsefesi, devletler hukuku, evrensel hukuk, medeni hukuk, anayasa hukuku, ticaret hukuku, borçlar hukuku, ceza hukuku, pozitif hukuk, hukukun üstünlüğü, üstünlerin hukuku... Liste böylece uzayıp gidiyor. “Hayatın olağan akışı” listeyi de uzatıyor.  

Gelgelelim bütün bu terimler biz Mülkiyelilere ve benzer okulların mensuplarına tanıdık gelse de her okur yazar için aynı şeyi söylemek zor. Sözgelimi “pozitif hukuk”, bir ülke ya da kuruluş içerisinde yürürlükte olan yasa, tüzük, yönetmelik gibi kural koyucu metinlerin toplamı anlamına geliyor. Sözgelimi bizim toplumun “pozitif hukuk”u, gerçek bir kuvvetler ayrılığı ile denge-denetleme sistemi içermediği gibi, “terör” tanımında da evrensel hukuka uymayan nitelikler taşıyor...

Şimdi bu tanımlara göre, “hukuki bir müdahale” dediğimiz zaman ne demiş oluyoruz?

Böyle soyut sorular her zaman sözün iç ve dış bağlamlarına bakmayı gerektiriyor. İç bağlam, Pamuk’un yazısında tamlamanın geçtiği cümleden okunabilir. Cümle tam olarak şöyle:

“Erdoğan’ın yıldızı hızla yükselen ve geniş kitleleri peşinden sürükleyen İmamoğlu’nu ancak hukuki bir müdahale ile hapse atarak durdurabileceğine karar verdiği, bugün İstanbul’da hem iktidar hem muhalefet herkesin ifade ettiği bir şey.”

Önce, cümlenin daha kolay okunabilmesi için bir virgül önermeliyim: “Erdoğan’ın” dedikten sonra virgül gerekiyor, çünkü virgül olmazsa cümle “Erdoğan’ın yıldızı” diye başlıyor, oysa söz konusu olan Erdoğan’ın değil, İmamoğlu’nun yıldızı! Bu yüzdendir ki anlam birkaç sözcük boyunca karışık devam ediyor. Virgül koyarak düzeltelim:

“Erdoğan’ın, yıldızı hızla yükselen ve geniş kitleleri peşinden sürükleyen İmamoğlu’nu ancak hukuki bir müdahale ile hapse atarak durdurabileceğine karar verdiği, bugün İstanbul’da hem iktidar hem muhalefet herkesin ifade ettiği bir şey.”

Gelelim buradaki “hukuki müdahale”ye.

Pamuk’un cümlesi gerçekte dış bağlama ilişkin verileri de içermekte, sözünü ettiği olayın failini, zamanını ve yerini bildirmektedir. Bu veriler ise tam da olup bitene “hukuki bir müdahale” demeyi olanaksız kılan verilerdir. Ünlü tekerlemeyi uyarlayarak söyleyelim: Bir cumhurbaşkanı bir belediye başkanını --yıldızı hızla yükselen ve geniş kitleleri peşinden sürüklüyor diye-- bir müdahaleyle hapse attırdıysa o müdahale için “hukuki” sıfatını kullanabilir miyiz?

Pamuk’un cümlesi “yargı, hukuk, adalet” kavramlarının maruz kaldığı kargaşa açısından tipik bir örnek gerçekten. Cümlede “yargısal” denmesi gereken yerde “hukuki” denmiş oluyor. Erdoğan’ın “müdahale”si, “hukuki” değil, “yargısal”dır çünkü. Yargı kanalıyla gerçekleştirilen, hukuka aykırı bir müdahale.  

Pamuk “hukuki” diyor, çünkü “hukuk” kavramını “yargı” kavramıyla karıştırıyor. “Yargı”, adaleti sağlamak amacıyla hukuku uygulamakla (hüküm vermekle) görevli mekanizmanın ve o mekanizma yoluyla yapılan işin adı. İlgili görevlinin sıfatı “yargıç”. Devletin idari mekanizması içinde Adalet Bakanlığı bünyesinde bağımsız yargıçlar tarafından yerine getirilmesi gereken iş, yargılama işi.

Pamuk’un yazısının içeriğine katılmamak elde değil. Yazıda, yukarıda andığım kavramlardan epey ayrılan bir başka dil meselesi daha var ama, onu başka bir yazıya bırakayım. Burada yapmaya çalıştığım, Pamuk’tan çok, sözün hakkını vermek oldu. Belki biraz da Türkçe okurun hakkını.

Necmiye Alpay kimdir?

Çalışmaları dil üzerinde yoğunlaşan Necmiye Alpay 1946 yılında doğdu. 1969 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni (Mülkiye) bitirdi.

1978'de Paris-Nanterre Üniversitesi'nden uluslararası iktisat alanında doktora derecesi aldı. Mülkiye'deki öğretim üyeliği 12 Eylül 1980 darbesi ile başlayan süreçte sona erdi. İzleyen yıllarda akademide 'Türkçe' ve 'Yaratıcı Yazarlık' alanlarında dersler verdi.

2011 yılından itibaren uzun süre Radikal gazetesinde Dil Meseleleri üzerine yazdı. 2016 yılında İsviçre'nin Almanca PEN Merkezi tarafından onur üyeliğine seçildi. 

Kitapları

Türkçe Sorunları Kılavuzu (Metis Yayınları)

- Dilimiz, Dillerimiz / Uygulama Üzerine Yazılar (Metis Yayınları)

Dil Meseleleri / Uygulama Üzerine Yazılar II (Metis Yayınları)

Yaklaşma Çabası (Kanat Yayınları)

- Beklediler Gitmedik (Edebi Şeyler Yayıncılık)

Çevirileri

Freud ve Felsefe (Paul Ricoeur), Metis Yay.

- Kültür ve Emperyalizm (Edward Said, Hil Yayınları)

- Tarihsel Kapitalizm (I. Wallerstein, Metis Yayınları)

- Aydın Kesimi Üstüne (Vladimir İ. Lenin, Başak Yayınları)

- Modernleşmenin Eşiğinde Osmanlı Kadınları (Madeline C. Zilfi, Tarih Vakfı Yurt Yayınları)

- Şiddet ve Kutsal (Rene Girard, (Kanat Yayınları)- Freud ve Felsefe (Paul Ricoeur, Metis Yayınları)

- Bilge Sokrates'in Ölümü (Jean Paul Mongin, Metis Yayınları / Küçük Filozoflar Dizisi)

- Martin Heidegger'in Böceği (Jan Marchand, Metis Yayınları Küçük Filozoflar Dizisi)

- Diyojen Köpek Adam (Jan Marchand, Metis Yayınları Küçük Filozoflar Dizisi)

 

Yazarın Diğer Yazıları

Güncellik heyulası

“Savaş öyle canavar ki, insandan çok hayvanlara yaraşır; öyle çılgın ki, şairler bile onun öç tanrıçaları tarafından salıverildiğini düşünür; öyle ölümcül ki, bir veba gibi bütün evreni bir anda silip süpürür; öyle adaletsiz ki, en iyisi en aşağılık haydut sürüleri tarafından kazanılır"

Anayasa var gibi, yok gibi...

Evrensel değerlere göre tanımlanan kamu hizmet ve varlıklarının “simülakr” olmayanı kaldı mı acaba? Başta “demokrasi” yani temsiliyet olmak üzere?

Tehcir, Tertele, Kırım, Soykırım

Zana Farqînî’nin İstanbul Kürt Enstitüsü yayını Kürtçe-Türkçe sözlüğü, “tertele”nin tanımını “katliam” olarak veriyor. Tertele, Kafle, Tehcir, Holokost, Şoa... Bunlar, tarihsel soykırımlara halkların verdiği özel adlar...

"
"