5 Temmuz Çarşamba sabahı milyonların gözü Türkiye İstatistik Kurumu’nda (TÜİK). Açıklayacağı altı aylık enflasyon oranı memurların ve emeklilerin doğrudan maaşlarını etkileyecek. Aylık yüzde 3.92 Yıllık 38.2 İnanan var mı? Yok elbet, zaten bu rakamlar zorunlu olarak-ağırlıklı olarak emekçiyi-emekliyi bağlıyor.
‘Büyükler’ kendilerini bir şekilde koruyor. Mesela geçtiğimiz günlerde ülkenin en önemli takımlarından Galatasaray’ın enflasyon açıklayan devlet kurumu ‘TÜİK ile bağımsız araştırma grubu ENAG’ın’, yani bugünkü rakamlarla yüzde 38 ile yüzde 108.58’in TÜFE ortalaması üzerinden sponsorluk anlaşması yaptığı ağızdan kaçırıveriyor.
Maaşıyla geçinmeye çalışanlar büyük bir zorluk içinde gıdadan kiraya sadece son bir yılda yaşanan artışların ‘sınırlara’ rağmen yüzde 80 ile yüzde 100’ün üstünde arttığını biliyor-yaşıyor. Yaz aylarında enflasyon nispeten düşük olur ancak bu yaz da artış sürecek. İşareti Üretici Fiyatları Endeksi’nden (ÜFE) geliyor. Yüzde 6.50 çıkıyor, mayıs ayında 0.65, nisanda 0.81, martta 0.41 olduğunu hatırlatayım. Geçen yılın yüksek oranı sebebiyle yaşanan düşüşün (baz etkisi) sonuna gelinmesi ve kurun zıplaması da enflasyonu artıracak. Yıl yüzde 55 ile (TÜİK rakamları) biterse herhalde iktidar mutlu olur.
Öğle saatlerinde AKP Grubu seçim öncesi ‘söz verildiği şekilde’ en düşük memur maaşının 22 bin TL’ye çıkarılması için Meclis’e teklif veriyor. Memurlardan, son iki yıldır gerçek enflasyon uygulansa çok daha üstünde gerçekleşecek maaşlarında ‘seyyanen zam da eklenerek yükseltilen seviyeye’ sevinmeleri isteniyor-bekleniyor.
Bu ‘müjde’den sonra bu kez yeni araba alacaklarla, arabası olanların ödeyeceği verginin (MTV) bu yıl iki katı tahsil edileceği duyuruluyor. Sanki benzinden alkole milyonların sırtındaki dolaylı vergi azmış gibi doğrudan yeni bir tahsilat. Türkiye’de milyonlarca kişinin hayatı gıda-barınma fasit dairesine sıkıştırılıyor. İnsanların ana motivasyonu; işini kaybetmemek-en sıradan ihtiyaçları gidermek-günü kurtarmak haline gelince daha az sorguluyor, başkasının uğradığı haksızlığa daha çok susuyor. İktidar yoksulluğu yönetiyor, yoksulluk yardıma- güce bağımlılığı artırıyor, muhalefet umut yaratamayınca, eldekini kaybetmeme motivasyonu devreye giriyor.
Mehmet Şimşek ekonomiden sorumlu olunca atacağı adımları görmeden peşin peşin destek açıklayanlar olmuştu. O zaman da yazmıştım biriken-yaşanan yıkımın faturası kime çıkacak, rasyonellik ne kadar sürecek diye… Dolaylı- doğrudan vergiler, enflasyonun düşük açıklanmasının sürmesiyle emekçilerin ücretler anlamında yaşadıkları hak kayıpları, geçmişin kayıplarının telafi edilmeden düşük-asgari ücrette eşitlenmek zorunda kalanlar…Fotoğraf netleşiyor…
Meclis’e gelen torba yasa teklifiyle; MTV’nin dışında kurumlar vergisinde de artış olacağı, taşınmaz satışlarındaki istisnaların da kaldırılacağı duyuruluyor. Ve ÖTV’de artırım yetkisi genişletiliyor. (T24 yazarı Erdoğan Sağlam’ı yeni vergilerle ilgili yazısı ufuk açıcı).
Günün son ‘bombası’ daha öngörülebilir bütçe yapma gerekçesiyle (kaynak Uğur Gürses bloğu) Kur Korumalı Mevduatın yükünün Hazine’den Merkez Bankası’na aktarılması. Bu pek muhtemel para basılacağı anlamına geliyor. Para basmanın dışında bir de dışarıdan özellikle Körfez’den para aranıyor. Bloomberg’e konuşan Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu İzmir Alsancak Limanı özelleştirilmesi için Körfez ülkeleriyle görüşüldüğünü açıklıyor.

Çizgi: Tan Oral
Bitirirken…
Türkiye ekonomiden hukuka tarihinin en zor dönemlerinden birinden geçiyor. Bunun sorumlusu 21 yıllık iktidar. Bu durumda muhalefetin bir şey söylemesi, eleştiri yapması, karşı çıkması, itiraz etmesi gerekiyor. Seçim dönemlerinde ya da part time muhalefet olunmaz. Düşük gösterilen enflasyondan vergilere Merkez Bankası’nın üzerine bırakılan KKM risklerine böyle bir günde sağlam bir eleştiri yapılmaz mı? Cılız tepkilerden, Faik Öztrak’ın MYK sonrası diğer konular arasına kattığı eleştirilerden değil, ana konusu ekonomide dün yaşananlar olan derli toplu bir analizden bahsediyorum.
Ancak ana muhalefet CHP değişim tartışmaları nedeniyle ‘kapalı’, İYİ Parti, genel başkanının kendi parti içi dahil ağır sözlerinin şokunu atlatmaya çalışıyor, DEVA – Gelecek ‘seçmende yaratamadıkları rüzgâra bakmadan’ tam birleşme mi stratejik birleşme mi tartışması yapıyor. Saadet ile Gelecek’in Meclis’te grup kuracak olması ‘mutluluk nedeni’ olabiliyor.
Önümüzdeki günler daha da zorlu geçecek. Artık kaybetme şokunu atlatılıp etkin muhalefet zamanı. Birbirini değil, iktidarı eleştirebilir olması gerekeni söyleyebilirlerse bu çok daha anlamlı olacak.
Murat Sabuncu kimdir?
Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.
Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.
En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu.
Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı.
T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor.
Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan bir oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.
|