05 Nisan 2024

Seçim, Peter İlkesi, CHP, AKP…

Şimdi Özgür Özel'in yerinde olmak istemezdim. Başarının tatlı tadı çok iyidir ama, bunun icraatlar ile tesadüf olmadığını kanıtlamak gerekir

Aslında duygusal bir başlık koymak istiyordum; "ATATÜRK KAZANDI" gibi.

Ancak sonunda her iki ana partiyi seçimler çerçevesinde analiz etmenin daha faydalı olacağını düşündüm. Onun için; daha önce ki yazılarımda da bahsettiğim PETER İLKESİ açısından her iki siyasi partiyi incelemek istiyorum.

Siyaseten değil; yani, sağcılık solculuk açısından değil; sadece yönetim teorisi açısından.

Benim mesleğim ve ilgilendiğim konu bu; temel olarak yönetim… İkincil olarak da endüstri. Buna bağlı olarak mecburen bir miktar da ekonomi. Ancak asla "heterodoks kural icat etme!" gibi bir bilgi seviyesinde değilim.

PETER PRINCIBLE (Peter Kuralı, İlkesi); 1960'lı yıllarda Kanadalı Eğitimci, Sosyolog Prof. Laurence J. Peter tarafından geliştirilmiş bir "tespit". Bu konuda yazılmış enteresan bir kitabı var.

Okuyucularım muhtemelen anımsar; hani bir Mörfi kanunları vardı; olana bitene hafif matrak, ama gerçek bir "kulp" takan. "Bir şey ters gidebilecekse; ters gider!" gibi.

Bu da onun gibi bir şey; ancak anlayınca değerli olduğunu anlayacaksınız. Hatta kendi hayatınıza dahi uygulayabilirsiniz.

Bu ilke (prensip) "Bir hiyerarşide her çalışan kendi beceriksizlik seviyesine çıkmağa uğraşır!" diyor.

Hiyerarşik düzen ile ise kısaca, bir toplum ya da kuruluşun tüm üyelerini görev, sorumluluk ve yetkilerine göre sınıflandıran, sıraya sokan sistem kast ediliyor.

Bir fabrikaya işçi alıyorsunuz; çok iyi çıkıyor, hiyerarşi merdivenini çabuk çıkıyor. Usta, derken ustabaşı oluyor; sonunda işçiyi teknik müdür yapıyorsunuz. Fabrika harika çalışıyor; maliyetler düşüyor, kalite yükseliyor, vs. Bunun üzerine işçiyi fabrika müdürü yapıyorsunuz; fabrika 3 ayda batıyor?!

Bir çalışanın yetersizliği, atandığı yeni pozisyonun daha zor görevler içermesinden kaynaklanmayabilir; basit şekilde bu yeni pozisyon eski pozisyonundan farklıdır ve kişinin sahip olmayabileceği farklı bilgi BİLGİ VE YETKİNLİK gerektirir.

Bu prensibi, siyasete, öğrenim kurumlarına, bürokrasiye vs. uygulayabilirsiniz.

Mesela bence, Rahmetli Ecevit bu ülkenin gördüğü en iyi Çalışma Bakanı idi; ancak pek de başarılı bir Başbakan olamadı. 

BU nokta da anlaşılıyor ki temel faktör; BİLGİ...

Siyasette ise bilginin kimde olduğu bir türlü anlaşılmaz. Siyasetçilerin en önemli özelliği "konuşma becerisi." (Eskiler "belagat - sözle inandırma becerisi" derlerdi.) Konuşan siyasetçiler pek doğruları söylemiyor ve algı yaratarak kendine yontuyorlar ise; bunun eğrisini, doğrusunu anlayabilecek olanlar daha "gelişmiş" insanlardır.

Demek ki bu çerçevede "GELİŞMİŞLİK" bir başka parametre oluyor. Bu çerçevede baştaki iki Ssiyasi partiyi incelersek söyle bir tablo çıkıyor.

AKP'nin kuruluşundaki "kuruculardan" bugün nerede ise hiç kimse kalmamış. Kalıp yönetimde olanları ve daha sonra "Cumhurbaşkanlığı kabinesindeki" "Bakanlar" kişisel olarak incelenirse, en önemli özelliklerinin kumanda ettikleri bakanlıkların uğraştığı (ya da uğraşması gerektiği) konular hakkında ya yeterli bilgi sahibi olmadıklarını ya da, tam tersi, O Konularda, özel sektörde yatırımcı oldukları görülüyor.

Dünya da pek görülmedik bir uygulama; Türk turizmi, ülkenin en büyük turizm yatırımcılarından birine emanet edilmiş.

Yani bu zat kendi kuralını devlet adına kendi koyuyor, bununla işletmelerini kendi yönetiyor.

Sağlık Bakanı ha keza.

Yakın tanıdığım birkaç başka bakanın ise kendi konuları hakkında yeterli bilgileri yok. Mesela Sanayi Bakanı, Tarım Bakanı gibi. Bu zatlara hitaben defalarca yazı yazdım. "Ülkeyi ancak siz kurtarırsınız, başka işler ile uğraşmayın, lütfen ülkenin daha çok ihracat, daha az ithalat yapmasını sağlayın" dedim.

Bu ülkede 50 yıldır yapılanlardan bir şey çıkmamış, bu iki arkadaş ayni şeyleri yapıp farklı sonuç alacaklarını sanıyorlar.

Yani teker teker incelerseniz herhangi bir AKP'linin yaptığı iş hakkında bilgili ve yetkin olmadığı, uygulamalardan ve sonuçtan anlaşılıyor.

Öte yandan Cumhurbaşkanı da farklı bir durumda değil.

Belki çok iyi niyetle bir şeyler yapmaya çalışıyor, ancak "YÖNETİM" tekniği bakımından tecrübeli ve yeterli olmadığı görülüyor.

Her fırsatta "yetkili de sorumlu da benim" diyordu. Yani günkü politik hezimet ile ilgili kendisinden başka bir sorumlu yok. Kendi sözleri bunlar.

Hayat hikâyesinde politikadan önce, 25 yaşına kadar meslek olarak futbol oynamış ve "Yüksek seviye yöneticiliği" yapmış, (Şirket bildirilmediği için "Yüksek seviyeden" ne kast ediliyor anlayamadım.) Ekonomist olmuş.

Ancak 25 yaşından bu yana politikacı. Yani herhangi bir disiplinde bir eğitim veya tecrübe sonucu uygulama bilgisi yok. Ekonomi konusunda yeterli bilgi sahibi olmadığı uygulamaları ile anlaşıldı.

Hiçbir diplomatik teamüle sığmayacak bir tavır ile Davos'taki Dünya Ekonomi Forumunda, İsrail Cumhurbaşkanını "tavır! koydu. Bilmiyorum bu "van minüt" çıkışı ile ilgili daha önce Dışişlerimizden bir bilgi, fikir aldı mı? Diploması ile ilgili yeterli bir bilgisi olmadığı anlaşıldı. O gündür, batı dünyasında kredi kaybediyoruz. Ancak, AKP'li yöneticiler farkında değil, çünkü oralar ile bir ilişkileri yok.

Geçen yıl uygulattığı "nas" ekonomisi yüzünden ülke iflas noktasında. Demek ki yeterli ekonomi de bilmiyor.

Yani bu zatların hemen hepsi; Peter Prensibine göre "beceriksizlik" seviyesinde bulunuyorlar. Bu benim fikrim değil; teker teker her Devlet konusu incelendiğinde kötü sonuç görülüyor. Rakamlar ortada.

Her ne kadar yerli otomobil, yerli uçak gemisi, yerli uçak, yerli astronot filan diye algı yaratıyorlar; ama, vatandaş artık gözünü açmış, bu algılara kanmıyor.

Nitekim; seçim sonuçları incelendiği vakit, ülkenin en gelişmiş vilayetlerinin nerede ise tamamını CHP kazanmış. En az gelişmişler ise AKP'de.

CHP 2019'da 14 milyona yakın oy, bu seçimde ise 17 milyon'u aşkın oy almış., AK Parti ise 20 milyon 500 binden, 16 milyon 300 bin'e düşmüş. 

Öte yandan, AKP yöneticilerinin "yerel yönetim" yani belediyecilikten pek anlamadıkları adaylarının mesleklerinden anlaşılıyor. İstanbul'a Başkan olması istenen genç adam belediyenin inşaat yaptığını sanıyor. Başkentimizi yönetmesi beklenen kişi ise Azerbaycan da 1 ay kalıp hukuk diploması almış. Diğerlerini de epey inceledim. Bunlardan farklı değiller.

Gerek İmamoğlu gerek Yavaş, kendi hemşerilerine "doğrudan" dokundular. Kültür, dinlence, çocuklar, emekliler için özel yenilikler vs. vs. yaptılar. Murat Kurum kardeşimiz bunlardan bahis dahi etmedi. İnşaat anlattı. Vatandaş 30 yıldır beton dinliyor.

CHP'ye gelince...

Şimdi Özgür Özel'in yerinde olmak istemezdim. Başarının tatlı tadı çok iyidir ama, bunun icraatlar ile tesadüf olmadığını kanıtlamak gerekir. Yoksa, CHP Başkanı kazandı demezler, AKP kaybetti derler.

CHP'nin 3 ağır topu vardı.

Bunlardan İmamoğlu ve Yavaş, zaten 5 yıldır yapmakta oldukları işlerinin başına çok daha kuvvetli olarak dönecekler ve daha da iyi şeyler yapmaya devam edecekler,

Üçüncü top, Başkan Özgür Özel ise birden duvara çarpabilir.

13 yıldan uzun bir süredir bir bürokratın yönettiği partiyi sahici bir siyasi parti haline getirmesi gerekecek. Bunun için Kılıçdaroğlu her ne yaptı ise, onları yapmaması, CHP'yi çalışan bir mekanizma haline getirmesi lazım.

Kişisel deneyimlerim, CHP'nin günlük çalışma nizamının derhal değiştirilmesi gerektiğini söylüyor. Bu noktayı biraz açmak isterim.

Partinin seçeceği politikalar ve bunların devletteki uygulamalarının yönetilmesinden bahsetmiyorum.

Gündelik yönetimden, yani CHP'de kaç kişi varsa, bunlar arasındaki "YENİ ÇALIŞMA NİZAMINDAN" bahsediyorum.

Solun bundan önceki ilk ciddi başarısı 1989 yerel seçimlerinde geldi. SHP 39 il kazanmıştı. Buna İstanbul, Ankara ve İzmir dahildi. ANAP kaybolma sürecine girmişti.

35 yıl sonra aynı tabloyu yaşıyoruz. Özgür Özel'in şansı o yılların hepsini yaşamış Murat Karayalçın'ın hala CHP'ye yararlı olabilecek durumda olması.

Başkan Özel, muhakkak Murat Bey ile sürekli çalışmalı, "ne YAPMAMASI gerektiğini" öğrenmeli.

"NASIL" yapması gerektiğini de siyasi bir yönü olmayan bir "yönetim danışmanı" şirket ile çalışarak öğrenmeli. Rahmetli Vehbi Koç, 1960'lı yıllarda yabancı BİR şirket ile "KURALLAR KİTABI" hazırlattı ve Koç Holding A.Ş.'yi bu kurallar ile kurdu. Bu şirket bugün Türkiye standartlarının çok üstünde işler yapıyor.

Yani, hastaneye baş yönetici olarak doktor değil, doktorları tam kapasite ile çalıştıracak bir "HASTANE YÖNETİCİSİ" almalı.

Ancak bu durumda "NE" yapması gerektiğini kendisi sağlıkla kararlaştırabilir. 

Başarılar Sayın Başkan, lütfen bizi bir daha karamsarlığa salma!

Yazarın Diğer Yazıları

Bilgi, karar, cesaret….

Yorgun AKP siyasetinden kurtulmamız ve tamamen yeni bir “restorasyon hükümeti” kurmamız gerek

Seçim bitti, şimdi ne olacak?

Sayın Özgür Özel'in yarın seçim olacak ve kazanacak gibi siyaset yapması; sonra da seçimi kazanmış, düşüncelerini gerçekleştirecek yönetim kadrosunu ve prensiplerini vakit geçirmeden saptaması ve uygulamaya hazır olması gerek