27 Nisan 2025

Manisa, BYD, yerli ve milli, siyaset…

Şimdi biz, formülünü alıp Aspirin üretmeye başlasak, markasını da BASPİRİN koysak, bu ilaç “YERLİ VE MİLLİ" mi oluyor?

Geçen hafta başladığım, BYD yazısını bazı sualler ile bitirmiştim;

- MOSB Manisa Organize Sanayii Bölgesi ne düşünüyor?

- Manisa Belediyesi Manisalılar adına ne diyecek

- Manisa’nın, sivil toplum kuruluşları, Entelektia’sı ne düşünüyor?

- İşin Devlet ayağı olan Sanayi Bakanlığı görüşü nedir?

- Gümrük birliği Anlaşmamız olan AB Komisyonu ne diyecek?

- Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi ne rol alıyor?

- BYD’nin durumu nedir?

(TOBB bir şey söylese de olur söylemese de!)

Bu kuruluşların çoğundan cevap alamadım. Ancak onların görüşleri olmadan da yazı bir şeye benzemeyecek, tek taraflı olacak…

Görüşebildiğim kadar “Manisa Sivil Toplum” temsilcisi ile görüştüm. Kusura bakmasınlar ama hemen hiçbiri konuyu derinlemesine incelememiş.

Önemli bir bölümünün de üzerin ölü toprağı serilmiş, kimi susuyor, kimi çok konuşup bir şey söylemiyor! Sanki üzerlerinde ciddi bir baskı var! “Fabrika olması iyi!” diyorlar, “Manisa’nın sulak tarım arazisine” deyince derin sessizlik!                              

Bilgi tazelemek için söyleyeyim;

7’nci bölge denilen yeni kurulacak MOSB Endüstri Bölgesi’nde, endüstri faaliyeti yapılamayacağı konusunda mahkeme kararı var.

Ancak, MOSB’ un yayınladığı ve yatırımcı davet ettiği 7 bölgeyi gösteren harita tüm yayınlarında bugün mevcut, yatırımcı daveti geçerli... Yani anlaşılan mahkeme kararına uymama modasına MOSB yöneticileri de katılmış…

Yani, hukuk Manisa’da da bu aralar pek revaçta değil! Çünkü, sadece BYD fabrikası değil, başka yatırımları da kapsayacak bu bölge. Manisa’nın içme suyu kitleleri üzerine planlanmış ve 5403 sayılı Toprak Kanunu’nda tarif bulan “1’İNCİ SINIF SULU TARIM ARAZİSİ.” Yani Türk hukuk sistemi, Türk tarım topraklarının kanunla korunduğunu MOSB’a hatırlatmış.

Biz milletçe, kanun “O toprağa bina yapmayın!!” dediği vakit de pek aldırmayıp yapıyoruz. Sonra orada bir deprem oluyor, yüzbinler ölüyor. Yani “BİLİMSEL OLMAYAN BİR UYGULAMA YAPILIRSA” faturası çok pahalı oluyor.

Ülkemizin genel yönetim felsefesinde 1950’lerden (Demokrat Parti), günümüze kadar “denetimsiz” uygulanılan “pazar ekonomisi” var.  

Bu süre zarfında hiçbir hükümette bu “olguya” (nasıl adlandıracağımı bilemediğim için OLGU diyorum!!) mâni olamadı. Sayın Cumhurbaşkanı bile, İstanbul’daki yapıları kastederek “İstanbul’a biz de ihanet ettik!!” dedi... 

Ben karar mevkii değilim ancak daha önce de yazdığım gibi, Bursa Otomotiv Endüstrisi kuruluşunda bulundum ve ödediğimiz bedelleri biliyorum. Üstelik o dönemde (1960’lı yıllar) Anadolu ve özellikleri bugünkü kadar bilimsel incelenemiyor, her şeye siyaset karar verebiliyordu...  

Ancak, her ne kadar bu yatırıma, bir “aksakal” olarak karşı olsam da “belki de benim bilmediğim çok önemli bir konu, çok farklı bir parametre vardır!” diye listedeki kimselere yazılı ve sözlü sualler ilettim ve bu arazinin “seçilme sebebini” sordum.

Yegâne elle tutulur cevap, MOSB adına cevap verebileceğini söyleyen İbrahim Bey’in ifade ettiği “Bu alan Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi tarafından seçildi ve bu konuda ayni kurum konuşma yasağı getirdi!” bilgisi oldu. 

Kendisinin ne iş yaptığını bilemem ancak ne MOSB Başkanı ne de CEO’su herhalde “Manisa’ya yeni bir endüstri yatırımı getirmekten” çok daha ciddi işler ile çok meşgul olmalılar ki benim telefonuma çıkmadılar.

Anlaşılan onlar da “konuşamayız; yassah hemşerim!!” diyeceklerdi...

Bazen düşünüyorum; acaba hakikaten Manisa da endüstri kurmaya müsait arazi yoktu da, gözlerini (her kimse?) tarım toprağına mı dikti?!

Manisa Belediyesi basın müşaviri bana telefonunu yollayacaktı, kendisi detaylı anlatacaktı. Her halde o da basına bilgi vermekten çok daha önemli işlerden sıra gelip başını kaldıramadı!

Sekreterlerine haber vermeme rağmen, belediyeden, başkan dahil, beni ne kimse aradı ne telefon numarasını verdi.

Öteki kurumlardan da daha bir cevap yok...

Bir devamlı okurum, Cezmi Bey, “Yeri gelmişken bize Türk ve Çin Otomobil endüstrileri konusunda bilgi ver!” demiş.

Aslında benim de aklımın bir kenarında bu konuyu yazmak vardı. 

Bir yabancı markanın bir ülkede otomobil montajı yapmak istemesi çok olağan, bir temel gaye var.

Bütün otomobil (Build-up) ihraç etmenin zor ve pahalı olduğu (bizimkine benzer) ülke pazarlarına giriş planı “PAZAR ÜLKEYE OLAN SEVDA’DAN (!!), O ÜLKEYE TEKNOLOJİ TRANSFERİ YAPARAK BİR ‘OTOMOBİL FABRİKASI’ KURMAK İSTEMESİ!!” ile başlar.

Öyle ya böyle bir sevgi olmasa, hangi marka kendi eli ile kendine rakip yaratmak ister... Ama aşk işte bu, gözü kör!

Tabii temel gaye otomobil satmaktır. Kurulan da otomobil fabrikası değil “MONTAJ BÖLÜMÜDÜR” yanına “TEKNOLOJİ TRANSFERİ” “AR-GE BÖLÜMÜ” filan sosları ile servis edilir...

İlk yerli montaj fabrikaları (Ford, Fiat Renault) 1960’larda kurulurken hem bu yabancı markalar hem de devlet bu gerçekleri biliyorlardı.

Ancak yabancı ortaklıklara belirli “yerlileştirme oranları koyarak” Türk devleti kendi menfaatini korumuş oluyordu. Mesela o dönemde benim çalıştığım yabancı üretici Marka ilk 5 yıl sonunda yüzde 67 yerli orana varmak mecburiyetindeydi. Bu marka için de iyi idi. 100 bin otomobil yapıp, 27 bin adedini korunmuş bir pazara, hem de yurt dışındaki kendi pazarlarına (hem de istedikleri fiyata!!) satabiliyorlardı.

Devlet de bir teknoloji getirmiş, bu “otomobil işinin nasıl yapıldığını ülke insanına öğretmiş oluyordu.” Bir de önümüzde bir “DEVRİM OTOMOBİLİ” gerçeği vardı...

O günlerden bu yana yarım asırdan çok zaman geçti.

Bugün Türkiye’nin en büyük endüstrisi, OTOMOTİV’dir.

Her türlü araç parçası üreten 600’ü aşkın büyük fabrika, bu fabrikalara çalışan binlerce küçük fabrika, atelye…

Bu gün yılda 1.500.000 araç üretimi ile dünyada 12’nci olan Türkiye birkaç yıl içinde dünyanın 8’inci büyük otomobil üreticisi olabilir.  

Türkiye’nin “Otomobil parçası ve komponenti üretme endüstriyel zinciri” bakımından, sadece “TASARIM VE MÜHENDİSLİK” yani bir “otomobil doğumu” tecrübesi yoktur.

Ancak böyle bir doğumu yaptıracak tüm TEKNİK PERSONELİ vardır. Parça ve komponent üretimi, ön montaj, galvanizleme ve nihai montaj, test, pazarlama, ihraç vs. konuları 96 yıldır Türkler tarafından bilfiil üretilmekte ve uygulanmaktadır.

Ancak yerli otomobilin ilk adımını atması gereken siyasi yönetim (en baş yönetici de istemesine rağmen!!) bir türlü atamamaktadır.      

Yani Türklerin bir asırdır uyguladığı ve artık ezberledikleri, Sn. Cumhurbaşkanı’nın da TOBB genel kurulunda biraz da kinaye ile küçümseyerek söylediği “montaj montaj montaj!!!” seviyesi aşılamamaktadır.

1929’da ABD Ford’unun Tophane rıhtımında yaptığı gecekondu “MONTAJ FABRİKASI”ndan bu yana nerede ise bir asır geçmiş...

Bu bir asırda kimler gelmiş; kimler geçmiş! 1929 Ford’dan başlayıp 2023 TOGG a kadar 100’ü aşkın farklı marka ve model otomobil ve hafif ticari ÜRETMİŞİZ… Ancak DEVRİM ve SPOR ANADOL STC 16 dışında hepsi Montaj, yani yerli (ve milli!?) değil.

Kim aksini iddia ederse etsin, TOGG çok yakışıklı ve başarılı bir İtalyan orijinli otomobildir. Ferrari’yi tasarlayan Pininfarina tarafından gerçekleştirilmiştir. Daha önce de defalarca söyledim, yazdım, propagandayı bırakıp arabanın içine, yanına PİNİNFARİNA yazarsanız, ihracatı kolay yaparsınız... Yoksa, bu banka-kredi sistemleri ile durumunuz zor!

Bu bir Volvo ve Peugeot…

Birkaç yıl sonra, iyice denensin, olası problemleri çözülsün, ben de alırım… Ancak TOGG yerli değildir. (Zaten MİLLİ otomobil olmaz! Millilik tek, eşsiz, bütün ülkeyi vatandaşları temsil eder demek.) Marş olur, futbol takımı olur, sporcu olur; otomobil MİLLİ olmaz... 

Almanya’nın “MİLLİ OTOMOBİLİ” hangisidir?   

Size bir misal daha; Aspirin genellikle ağrı, ateş ve inflamasyonu azaltmak için kullanılan ve etken maddesi asetilsalisilik asit olan bir ilaçtır. Almanya'nın Wuppertal kentindeki Bayer laboratuvarında, genç bilim insanı Dr. Felix Hoffmann, Aspirin'in aktif maddesi asetilsalisilik asit (ASA) formunu sentezlemeyi başaran ilk kişidir.

Aspirin tüm dünyada kimi ülkede doğrudan Bayer tarafından, kimi ülkede lisans vererek üretilen bir ürün.

60 yıldır İstanbul da Topkapı’da da aspirin üretiliyor.

Şimdi biz, bu formülü alıp, (herkes biliyor, kolay?) Aspirin üretmeye başlasak, markasını da BASPİRİN koysak, bu ilaç “YERLİ VE MİLLİ" mi oluyor?

“YERLİLİK” farklı bir formül ile baş ağrısını kesiyor ve onu siz üretiyorsanız, o zaman olur...

Türkiye de OICA (Uluslararası Motorlu Araç İmalatçıları Örgütü) Tanımına göre YERLİ OTOMOBİL, sadece DEVRİM ve STC’dir…  

Şimdi gelelim BYD yani (Build your dreams, Hayallerini inşa et!!) markasına…

Önümüzdeki yazıda Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi, AB Komisyonu Türkiye temsilciliği, Sanayi Bakanlığı ne diyor, öğrenmeye çalışacağım.

Yazarın Diğer Yazıları

Oruç Aruoba

"Oruç Aruoba, üniversiteden genç denebilecek bir yaşta koptuğu halde, felsefeden kopmamış, bu alanda önemli eserler vermeye devam etmiştir. Analitik zekâsıyla yaratıcı ruhu bir araya gelmiş, ayrıca akıl ile duygu, üst bir seviyede bütünleşmiştir"

Manisa ve AKP Manisa Milletvekili Murat Baybatur...

Manisalılar şehirlerine otomobil fabrikası gelecek diye çok sevinçliler... Ancak fabrikanın yeri ve ilerde bu yerin seçilmesi nedeni ile başlarına neler geleceği hakkında bilgileri yok... Kimse söylemiyor! Bilmesi gerekenler bilmiyorlar…

Sayın Özgür Özel dikkatine; güncel olaylar, insanlar

Sayın Başkan; bu satırları size 60 yıllık bir otomobilci olarak yazıyorum...

"
"