22 Haziran 2025

Avrupalılık, hukuk, Ali Suat Ertosun...

Önden yürümesi gereken hukuk nerede mi? Arkadan geliyor... Ama gelecek... Mutlaka gelecek... İşimiz çok zor olsa da gelecek... Sonunda hak, hukuk ve adalet kazanacak…

Bugün en az bildiğim konuda biraz ukalalık edeceğim. Sonra da köşemi ülkemizde sahici hukuk bilen, mutsuz azınlığa mensup bir dostuma bırakacağım...

Küçük bir aydın grup ile beraber Manisa’nın çok verimli Gediz Ovası’nın, en güzel yerine pis bir otomobil fabrikası koymaya gayret edenler ile mücadele ediyorum...

Uzun süredir otomotivi, bu kararı veren, resmi, özel, tüm bireylerin herhangi birisinden daha iyi bilen bir “otomobilci” olarak uygulama yerinin yanlışlığını anlatıp duruyorum...  Üstelik bu işi bilenlerin, fabrika için başka yer göstermelerine, yani trişkadan bilirkişi raporunu yalanlayan başka yerler olmasına karşı…   

Öte yandan, bizzat kararın kendisine de yani Çinlilerin Türkiye’de otomobil fabrikası kurmasına da kategorik olarak karşıyım...

Ancak Çin otomobil fabrikası kurulmasına niçin karşı olduğumu daha yazmaya fırsat bulamadım... (Tamamen ve resmi olarak Avrupa’dan dışarı atılmamıza az bir zaman kalmasına karşın, hâlâ bir Avrupa ülkesi olarak) bir Çin otomobil fabrikasının ülkemize, dolayısıyla kıtamıza getirebileceği hiçbir şey yoktur… Götürebilecekleri ise epey çoktur...

Bu yazdıklarımı iktidardaki kişilerin anlayabileceğini pek sanmıyorum...

Neyse, biz gelelim HUKUK meselesine…

Kadim ve rahmetli kısa pantolondan dostum Cengiz Saner’in babası Turgut Amca kalp krizi geçirmişti. Yıl 1961’di; lisede, ikinci sınıfta okuyorduk.

Hastanede anlatıyordu; “Göğsüm sıkıştı, yataktan kalktım, pencereye gidip açtım. Nefes çekiyor ancak havayı içime alamıyor gibiydim... Sanki hava bitmişti...”

O zaman çok şaşırmıştım, ne demek hava bitmişti? Nasıl bir duyguydu bu? Endişe? Korku? İnanmazlık? Havanın olması kadar tabii, ancak bir o kadar da farkında olunamayan başka ne vardı acaba?

Tanımlayamadığım aynı duyguyu bir iki aydır tekrar tekrar yaşıyorum…

Seksenli yaşlarımın yanlış tarafını yaşadığım bu günlerden önce, “adalet duygusu”nun ne olduğunu hiç düşünmemiştim. Sanki o hep vardı, hava gibi, su gibi…

Atatürk sayesinde kuruluşumuzdan bu yana bin yıllık şeriat tuhaflığında kurtulmuş, batmış bir Doğu Avrupa İslam imparatorluğundan, laik, modern, birey haklarını önceleyen demokratik bir yönetim tarzına sahip bir Avrupa devleti haline çok kısa sürede gelmiştik.

Adalet kavramının bulunduğu her alanda söylenen bir söz olarak sıklıkla karşımıza çıkan "adalet mülkün temelidir" hakkında sıklıkla tartışmalar yaşanıyor.

Sözün Atatürk'e ait olduğu sanılıyor ancak galiba değil. Hz. Ömer’e ait olduğunu söyleyenler var. Ancak Atatürk zamanında manasını bulmuş bir söz olduğu şüphesiz.

Sözcükteki mülk “mal, sahip olunan” demek zannediliyor, ancak değil.  Söz Arapça ve “devlet, iktidar, düzen, egemen, ülke,” manasında kullanılıyor. Kısaca “hukuksuz devlet yönetimi olmaz” demek.

Halbuki ben, son zamanlarda daha önce duymadığım “etkin pişmanlık, gizli tanık, itirafçı” gibi yepyeni hukuki deyimler duyuyorum...  

Oysa bunların hepsi, İtalya da “mafya” denilen ve tamamen suçluların, suç örgütü olarak kurdukları organizasyonların içini anlamak ve çökertmek için ünlü savcı Antonio Di Pietro zamanında (1990) “Temiz Eller” operasyonu ve bahsi geçen araştırma usulleri uygulanmıştı.

Savaşılan devletin en saygın yöneticileri değildi, mafya mensupları idi…

Antonio Di Pietro (2 Ekim 1950), İtalyan siyasetçi ve eski savcı. 1990'larda “Temiz Eller” operasyonunu yürüten savcılardan biri olmasıyla tanınır. Yargı görevinden ayrılmasının ardından Romano Prodi'nin kabinesinde bakan, İtalya senatörü ve Avrupa Parlamentosu üyesi olarak görev yaptı.

O dönemde başta Di Pietro olmak üzere, savcılar uyuşturucu, insan kaçakçılığı, fuhuş, cinayet gibi para kazanılan suç cinsleri ve çeteler ile meşguldü.

İşte ülkemizde yeni kullanılmaya başlanan bu “hukuk” terimleri, seçilmiş belediye başkanları, resmi şirketlerin genel müdürleri, gazeteciler, medya mensupları için filan kullanılması düşünülemez idi. Bu insanlar için suç icat edilmek istendiği sır değil…

Ne kadar sakin ve güvenli bir seksen yıl yaşamışız meğerse…

Yazının bu noktasında, sözü değerli dostum, Ali Suat Ertosun’a bırakacağım.

13 Nisan 1953 Manisa doğumlu olan Ali Suat Ertosun, 1974 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. 1975 yılında Manisa adli yargı hâkim adayı olarak mesleğe başlayan Ali Suat Ertosun; sırasıyla, Kozluk, Ulubey ve Bayramiç hakimliği, Adalet Müfettişliği ve Başmüfettişliği ile Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü görevlerinde bulundu. 2933 sayılı Madalya ve Nişanlar Kanunu gereğince Bakanlar Kurulu’nun önerisi üzerine, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından Türkiye Cumhuriyeti Devlet Üstün Hizmet Madalyası ile ödüllendirildi.

10 Eylül 2003 tarihinde Yargıtay üyeliğine seçilmiş ve Altıncı Ceza Dairesi üyesi olarak görev yaptı. 6 Mayıs 2008 tarihinde Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyeliğine seçilmiş olup görev süresi 2012 yılında dolduğu için kurul üyeliğinden ayrıldı. Evli ve iki çocuk babasıdır.

İşte size “hukuki” bir yazı...

İstim(1) arkadan mı gelmeli?

Anayasamız, 1. maddesinde devletimizin şeklinin Cumhuriyet; 2. maddesinde de Türkiye Cumhuriyeti’nin, bir hukuk devleti olduğunu belirtmiştir.

Hukuk devleti nedir? Prof. Dr. Kemal Gözler hukuk devletini kısaca, “faaliyetlerinde hukuk kurallarına bağlı olan, vatandaşlarına hukuk güvenliği sağlayan devlet” olarak tanımlamıştır(1). Daha da kısaltacak olursak, “hukuka bağlı devlet” diyebiliriz.

Türk Dil Kurumu da hukuku, toplumu düzenleyen ve devletin yaptırım gücünü belirleyen yasaların bütünü” olarak tanımlamaktadır.

Fazla ayrıntıya girecek değilim. Kuralları devletin yetkili organları koyar. Dolayısıyla yetkili organının koyduğu kurallara öncelikle devletin uyması gerekmez mi? Gerekir. Peki öyle mi?

Hatırlarsınız, yakın geçmişte bir İçişleri Bakanımız, “Ya arkadaş sen gece yık. Mahkeme kararı bizim arkamızdan gelsin” demiş; dönemin Adalet Bakanı da haklı olarak, “Bizim rehberimiz hukuktur, rotamız hukuktur, kılavuzumuz hukuktur. Hukuk arkadan gelsin değil, hukuk önden yürüsün. Biz ona göre kendimizi ayarlayalım anlayışıdır hukuk devleti” yanıtını vermişti.

Bu girişi neden yaptım?

Tahsis amacı değiştirilerek Manisa Organize Sanayi Bölgesi’ne verilen Gürle Merası’nda, 6 Mayıs 2025 tarihinde Sanayi ve Teknoloji Bakanı’nın katılımıyla lojman inşaatının temel atma töreni yapıldı. Bu temelin atıldığı alanla ilgili İlave ve Değişiklik Nazım ve Uygulama İmar Planları, 21 ila 28 Nisan 2025 tarihleri arasında bir hafta süre ile askıya çıkarılmıştı. İmar planları askıda iken, 24 Nisan 2025 günü Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır'ın, 6 Mayıs 2025 tarihinde temel atmak için Manisa'ya geleceği basına yansıdı(3). Askı ilan süresi bitmeden planların kesinleştirildiği de ilgili kurum ve kuruluşlara bildirildi. Aksilik olacak ya, askı ilan süresi içerisinde Manisa Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve başkanı olduğum Manisa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma ve Çevre Derneği planlara itiraz etti! Muhtemelen itirazlar reddedildi! ‘Muhtemelen’ diyorum, çünkü yazdığımız üç ayrı yazıya karşın, tarafımıza itirazımızın sonucunu bildirir bir tebligat yapılmamıştır!

Şimdi soruyorum? Siz imarı kesinleşmeyen bir yere inşaat yapabilir ve/veya temel atabilir misiniz? Tabii ki yapamazsınız/atamazsınız. Peki imarı kesinleşmeyen bir yerde temel atılacağını basına duyurur musunuz? Duyur(a)mazsınız. Ciddi ve hukuka bağlı bir devlet, bakanlık ve/veya kuruluş böyle bir şey yapar mı? Yapmaz. Ama burası Türkiye; olmaz olmaz demeyin, her şey olur. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile Manisa OSB yapar mı, yapar ve bunun için de imar planları kesinleşmeden program hazırlar! Biliyorlar ki mekanizma istedikleri gibi işleyecektir!

Şimdi gelelim sadede (asıl konuya): “İtirazların reddedileceğini bilmiyor musunuz? Daha önce de verilen yürütmenin durdurulması kararı uygulanmış mıydı?” dediğinizi duyar gibiyim. Ben de aynen öyle düşünüyorum! Daha önce BYD’nin, elektrikli otomotiv fabrikası kuracağı alanla ilgili olarak verilen yürütmenin durdurulması kararı da uygulanmamış, sesimizi duyuramamış, kulaklar sağır olmuştu! Ne diyelim? Devletimiz ne yaparsa en güzelini yapar; çok zaman da istim arkadan gelir! Dava açarız, onu da kaybederiz, olur biter! Maksat işler hızlansın! BYD'nin istekleri karşılansın! Hukuk dediğiniz ne? Çok zaman ayak bağı değil mi? Sonuç: Bize katlanmak düşer!

Hatta daha ileriye giderek, “Bunda şaşıracak ne var? Türkiye’de artık savunma bile tutuklanıyor, siyasi liderler iktidarın görüşlerine ters düşen demeç ve söylemlerinden dolayı tutuklanıyor, demokratik haklarını kullanan öğrenciler tutuklanıyor!” diyebilirsiniz. Şaşırmıyorum… “Adaletin esaret altına alındığını, yargının sopa gibi tek taraflı kullanıldığını” düşünüyorum. Ancak yine de umudumu koruyor, “Her karanlık gecenin bir sabahı vardır, mücadeleye devam...” diyorum.

Neyse yazıyı bir fıkrayla bağlayalım. Osmanlı paşalarından biri istimle (buhar basıncı ile) çalışan bir vapura binmiş. Acelesi varmış. Vapur hareket etmeyince öfkelenen paşa, kaptanı çağırmış, “Bre, bu vapur niye gitmez? Kimi bekliyorsunuz?” diye sormuş. Paşanın hışmından korkan kaptan, “Efendim istim gelmedi, istimi bekliyoruz” deyince; istimin ne olduğunu bilmeyen paşa, kendisinden daha etkili ve yetkili bir paşa zannetmiş. Biraz düşünmüş. Kendisinin daha etkili ve yetkili olduğuna karar vermiş. “Benim acelem var. İstim, arkadaki vapur ile gelsin” demiş.

Yorum sizin...

Önden yürümesi gereken hukuk nerede mi? Arkadan geliyor... Ama gelecek... Mutlaka gelecek... İşimiz çok zor olsa da gelecek... Sonunda hak, hukuk ve adalet kazanacak…

Bu kadar. Nokta...


(1) TDK, İstim: Gücünden yararlanmak için elde edilen buhar; islim. Kubbealtı Lugatı, İstim: Gücünden yararlanılan buhar.

      TDK (Deyim), İstim arkadan gelsin: Önce istenilen iş yapılsın, gereken şartlar sonradan yerine getirilsin

(2) Prof. Dr. Kemal Gözler, Türk Anayasa Hukuku Dersleri, Ekin Yayınları, Eylül-2018, 22. baskı, s. 82.

(3) https://www.manisahaber.com/bakan-kacir-manisaya-geliyor                  

https://www.manisameydangazetesi.com.tr/sanayi-ve-teknoloji-bakani-mehmet-kacir-   manisaya-geliyor

https://www.45haber.com/sanayi-ve-teknoloji-bakani-mehmet-kacir-manisaya-geliyor

Yazarın Diğer Yazıları

Bir otomobil markası, Altaylı, Kılıçdaroğlu

Hadi beyler; bizim modamız geçti, siz de benim gibi yapın, tabiat ananın çağrısına uyun, her hafta yazı yazın…

Manisa, Mansur Yavaş, Kemal Kılıçdaroğlu...

Sn. Kılıçdaroğlu çok beyefendi bir kişilik, epeyce müşterek dostumuz da var... Bürokrat olduğu süreç için insanlar -haklı olarak- çok olumlu kanaat serdediyor. Ancak parti başkanlığı süresi için pek o kadar destek bulamadı...

Manisa, Ferdi Zeyrek, Fatih Kacır…

Görevlerinden biri “denetim” yapmak olan belediyenin başkanı, kendi yüzme havuzunda elektrik çarpmasında ölüyorsa, o devleti kişisel marifetleri ile müthiş geliştirdiklerini ve daha da geliştireceklerini iddia eden 23 yıllık bir iktidar, şapkasını önüne koyup düşünmek durumundadır…

"
"